Soru-Cevap
- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Soru:
Dün, yani 15.01.2012 Pazar günü, OPEC [Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü]'nün İran Elçisi Muhammed Ali Hatîbî, Avrupa Birliği'nin ambargo uygulamaya başlaması halinde İran'ın petrol tedariklerini piyasaların telafi etmesi hususunda körfez ülkelerini uyarmıştır. Ayrıca İran "Doğu" Gazetesi'nde geçtiği üzere şunu da eklemiştir: "Ülkesinin yasaklı tedariklerini, piyasaların telafi etmesinin tahmin dahi edilemez sonuçları olacaktır!"
Yine aynı gün, İran resmî haber ajansının aktardığına göre İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ramin Mihmanperest, Amerika Birleşik Devletleri'nin Hürmüz Boğazı bağlamında İran'a bir mektup teslim ettiğini açıklamıştır. Bunun öncesinde de, yani 28.12.2011'de İran, uluslararası yaptırımların kendine yönelik baskısına bir cevap olarak Hürmüz Boğazı'nı kapatma tehdidinde bulunmuş ve bölgede deniz tatbikatı yapacağını açıklamıştır. Nitekim o, farklı boyut ve türlerde füzeler fırlatarak başarılı bir denemede bulunmuş oldu.
Gerçekten İran, Hürmüz Boğazını kapatma hususunda ciddi midir? İran'ın, kendisine karşı ciddi bir savaşın açılması korkusu var mıdır? Mevcut dünya şartları, bu gibi bir savaşa izin verir mi?
Cevap:
Bu soruya cevap vermek için aşağıdaki hususları arz ederiz:
1- İran Devlet Başkanı yardımcısı Muhammed Rıza Rahîmî, Hürmüz Boğazı'nı kapatma tehdidinde bulunarak şöyle demiştir: "İran petrolüne yönelik yaptırmlar onandığı taktirde, Hürmüz Boğazı üzerinden bir damla petrol bilece geçemeyecektir." [İran-İRNA / 27.12.2011] Yine İran Devrim Muhafızları Komutanı Yardımcısı Orgeneral Hüseyin Selamî, İran'ın hayati çıkarlarını korumak için kesinlikle harekete geçeceği şeklinde bir tehditte bulunmuştur. Nitekim İran, gerçekleşmesi durumunda savaşa hazır olduğunu göstermek için 31.12.2011'de bölgede deniz tatbikatları yapmıştır. Ancak İran Deniz Kuvvetleri Komutanı Habibullah Seyyarî, tehditlerin tonunu düşürerek şöyle demiştir: "İran Silahlı Kuvvetleri açısından Hürmüz Boğazı'nı kaptmak gerçekten çok kolaydır. Yada söylediğimiz gibi bu, İran için bir kaşık suda boğmak kadar kolaydır. Ancak şu anda boğazı kapatmaya gerek yoktur..." [İran-Press Televizyonu / 28.12.2011] Buda kendisine karşı bir savaş ve saldırı olmadığı sürece İran'ın, şu anda Hürmüz Boğazı'nı kapatmayacağı anlamına gelmektedir.
2- Raporlar, dünya petrol deniz trafiğinin %30 ila %40 arasındaki oranının, 50 km. genişliğindeki bu boğazdan geçtiğini bildirmektedir. Zira 20 ila 30 arasındaki petrol tankarleri günlük olarak buradan geçmekte olup yaklaşık 19 milyon varilin de günlük olarak buradan geçtiği tahmin edilmektedir. Zira burası, tarih boyunca stratejik bir öneme sahip olduğu gibi sömürgeci Avrupa Devletleri arasında bir rekabet mahalli olmuştur. Nitekim "büyük" İngiltere döneminde burası, İngiliz tacının incisi olarak görülen Hindistan'a giden ana yol olarak itibar edilmekle birlikte buranın kontrolü ele geçirildiğinde İran ve diğer Körfez ülkelerine de hakim olunmaktadır. Ancak geçen asrın yetmişlerinden bu yana İngiltere'nin yerine geçmak için çalışmaya başlayan modern asırdaki Amerika'nın rolüne gelince; Amerika, burasını ulusal güvenliğinin bir parçasa olarak saymakta ve 1993 yılında yapılan ortak savunma anlaşması kılıfı altında Bahreyn'deki Beşinci Filosu'na liderlik etmektedir. Dolayısıyla bu boğaz yoluyla savaş gemilerini Körfez sularında ileri geri dolaştırmaktadır. Dolayısıyla da Avrupa karşısında Amerika'nın zımni onayı olmadıkça İran'ın burasını kapatması kolay olmayacaktır. Nitekim İran, geçen asrın seksenlerinde, Saddamlı Irak'la yaptığı savaşta da onu kapatmakla tehdir etmiş ama bunu yapmamıştır. Tüm bu tehditlerin ardından şimdi, İran Deniz Kuvvetleri Komutanı yukarıda geçen açıklamasına göre boğazın kapatılmasıyla ilgili tehditlerin tonunu düşürmüştür.
3- İran'ın bu tehditlerinin ardından, Amerika Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland, şöyle demiştir: "Son zamanlarda İran'ın, çok sayıdaki mantıksız davranışlarına şahit olduk. Dolayısıyla bizler onun, uluslararası yaptırımların yükünü her zamankinden daha fazla hissetmeye başladığına ve ona yönelik baskıların yükselmesi de İran içerisindeki eleştirilerin yükselmesine yol açtığına inanıyoruz. Dolayısıyla uluslararası yaptırımların, istenilen sonucu vermeye başladığını ve gerilimi artırdığını tasavvur edebiliriz..." [el-Arabiyye / 30.12.2011] Dolayısıyla Amerika, Yahudiler'in İran'a yönelik askerî saldırı tehditlerini gerçekleştirmesini dizginlemek için İran'ın nükleer programıyla ilgili yaptırımların yeterli olduğunu kanıtlamak istemektedir. Zira Amerikalılar, birkaç yıldan bu yana Yahudi varlığının İran'ı herhangi bir şekilde vurmasının karşısında durmaktadır. Çünkü Amerikalılar, bir çok kez nükleer programla ilgili husus da dahil İran'ı caydırmaya dönük yaptırımların yeterli olduğunu açıklamıştır. Bu nedenle Amerika Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü şöyle demiştir: "Yaptırımlar istenilen sonucu vermeye başlamıştır." Nitekim Amerika Savunma Bakanı Leon Panetta, nükleer programını geliştirmeye devam eden İran'ı caydırmaya dönük yaptırımların yeterli olduğu ve her hangi bir yaptırımın da bir seçenek olduğu şeklindeki açıklamalarını birkaç aydan beridir tekrarlayıp durmaktadır. Ayrıca Amerika, Yahudi varlığından, kendisiyle bir koordinasyon olmaksızın İran'a karşı hiçbir şey yapmamasını istemiştir. Bu ise Amerika'nın, işlerin dizginlerini elinde tutma girişiminden ibarettir.
4- Amerika, son dönemlerde Yahudi varlığının, İran'ın nükleer tesislerine karşı askerî bir saldırıda bulunma yönünde ciddi ve kasıtlı bir niyetinin olduğunu ve İngiltere'nin de ciddi bir hamlede bulunarak Yahudi varlığının bu saldırı yönünü desteklediğini gördüğünü ortaya koymaktadır. Bu nedenle Amerika, İran Merkez Bankası ile olan ilkişkilerin yasaklanmasına varıncaya kadar sert yaptırımların olması yönünde hareket etmeye çağırmaktadır. Zira 13.01.2012'de bir Amerikalı yetkili, geçen ay nükleer programdan vazgeçmeye zorlamak amacıyla Amerika'nın İran'a dayattığı yeni yaptırımların hedefinin, İran Merkez Bankası'nın çalışmasını felce uğratmak olduğunu açıklamıştır. Buda bu bankanın, uluslararası bankalarla olan ilişkisini zora sokacaktır. Amerika bu şekilde, yaptırımlar ve yaptırımların sertleştirilmesi hususundaki çözümü göstermeye çalışmaktadır. Buda hem Yahudi varlığının bu gibi bir saldırıya yönelmesini hemde başta İngilizler olmak üzere Avrupalıların bu konuda bir rol oynamalarını engellemek içindir.
5- Nitekim ortada Avrupa'nın, İran'a yönelik askerî bir saldırıya yönlendirdiğine, Yahudi varlığını buna teşvik ettiğine dahası bunun için gerekli olan şeyleri ona sağlayacağına, bununla ilgili hususlarda onun arkasında duracağına delalet eden göstergeler bulunmaktadır. Zira iki yıl önce Fransa, İran üzerinde casusluk yapması için bölgeye yapay bir uydu göndermiş ve Yahudi varlığına, İran'ın askerî tesisleri ile nükleer tesisleri ve çalışmaları hakkındaki görüntüleri ve bilgileri sağlamıştır. Yine Almanya, Yahudi varlığına füze taşıyan modern denizaltıları sağlamıştır. Ayrıca İngiltere, bu konuda Yahudi varlığı ile askerî olarak güçlü bir koordinasyon içerisindedir. Zira Savunma Bakanı Philip Hammond, "Boğazı kapatmaya dönük olası her türlü girişimlerine karşı İran'ı" tehdit etmesinin yanı sıra medya organları, sürekli olarak durumu tırmandırmaya ve kamuoyunu İran'a karşı kışkırtmaya çalışmaktadırlar. Çünkü 03.11.2011'de Guardian Gazetesi'nde şöyle geçmiştir: "İngiliz kuvvetleri, İran'a karşı askerî bir operasyonda bulunma olasılığı için hazırlıklara hız vermiştir. Buda İran'ın nükleer programından korkulduğu bahanesiyle olacaktır." Ayrıca İngilizler, son aylarda Yahudi varlığı ile olan bağlantılarını yoğunlaştırmışlardır. Zira 02.11.2011'de Amerikan (UPI) Ajansı şunu aktarmıştır: "İngiltere Genelkurmay Başkanı General David Richards, "İsrail'e" üç gün süren gizli bir ziyarette bulunurken "İsrail'in" İran'a karşı askerî bir saldırıda bulunma hususundaki konuşmaların arttığı bir zamanda da "İsrail" Savunma Bakanı Ehud Barak, 02.11.2011'de İngiltere'ye gitmiştir." Yine İngiliz "Daily Mail" Gazetesi, 10.11.2011'de kendi web sitesindeki bir rapor çerçevesinde şöyle demiştir: "İngiliz hükümeti yetkilileri, hükümet içerisinde "İsrail'in", er yada geç İran nükleer tesislerini hedef almak için çalışacağı şeklinde bir anlayışın olduğunu vurgulamaktadırlar." Dahası "İsrail" medyası, 11.2011 ayının başlarında şunları aktarmışlardır: Siyonist Hava Kuvvetleri, NATO'nun İtalya'daki üslerinden birinde hava tatbikatları yapmıştır. Bu tatbikat, uzun vadeli bir gelecekteki saldırıya katılabilecek bütün hava teşkilatlarını kapsamaktadır.
6- Yine "İsrail", bu ayda İran ‘ın nükleer tesislerini vurmakla ilgili tehdidini yükseltmiştir. Zira Amerikan "The Wall Street Journal" Gazetesi, 14.01.2011'de şöyle geçmiştir: Washington, "İsrail'in" İran'daki nükleer tesislere yönelik olası bir askerî saldırıda bulunmasından korkmaktadır. Buda Amerikalı yetkilileri, bu saldırının reddedilmesini ifade eden mesajları yoğunlaştırmaya ve bu saldırının sonuçları hususunda İsrailli yetkilileri uyarmaya sevk etmektedir... Yine gazete, konu hakkında bahsettiği rapor kapsamında şöyle demiştir: Amerika Başkanı Barack Obama, Savunma Bakanı Leon Panetta ve diğer Amerikalı üst düzey yetkililer, son zamanlarda olası saldırının vahim sonuçları hakkında uyarmak için İsrailli yetkililere bir dizi gizli mektuplar göndermişler ve Amerika'nın tutumunun, yaptırımların semeresinin alınması ve ardından da İran'ın, nükleer silah üretmekten vazgeçmesi amacıyla Tahran'a uygulanan yaptırımlar için daha fazla zaman verilmesi olduğunu bildirmişlerdir.
7- Amerika, İran'ı etkileyebilecek yaptırımlara odaklanmaktadır. Zira özellikle 2012 yılı, Amerika Devlet Başkanlığı seçimleri yılı iken askerî bir harekatın hiçbir faydası yoktur. Bundan dolayı Yahudi devleti ve Avrupalılar, İran'a karşı askerî bir saldırıda bulunmak için Amerika'nın bu seçim yılını istismar etmek istemektedirler. Zira mevcut yönetim, Obama'nın ikinci kez başkanlığı kazanmasıyla meşgul olmakta ve Yahudiler ile diğerlerinin oylarını almaya çalışmaktadır. Böyle bir saldırı başladığında Amerika, zor bir durumda kalacağı gibi bunun, seçimler döneminde meydana gelmesi durumunda da onu desteklemek zorunda bırakacaktır. Aynı şekilde bu durum, bölgede Amerika'yı karıştıracak olmasının yanı sıra Avrupalılara ve özellikle de kökleşmiş İngilizlere, bölgeyi sömürmek için müdahalede bulunma ve Körfez bölgesinde etkili rol oynama fırsatı verecektir. Ayrıca bölgedeki Amerikan nüfuzunu sarsmaya, İran içindeki durumu istikrarsızlaştırmaya ve İran'da, 1979 ylındaki İran devriminde ajanları Şah Muhammed Rıza Pehlevi'nin devrilmesinin ardından kaybettikleri nüfuzun bir kısmını elde etmenin zeminini hazırlamaya çalışmaktadırlar.
8- Hakeza Amerikan politikası, yaptırımların yetersiz olduğuna odaklanmakta olup her ne zaman seçim yılında Avrupa'nın desteğiyle Yahudi devletinin hırs gösterdiği savaş riski yaklaşsa bu onu germektedir. Belki de Amerika, geçen miladi yılın sonunda onlara verdiği fırsatı kaçırmış olacaktır. Zira geçen yılın sonunda, bu saldırı için öngörülen bir tarihin olduğu şeklinde haberler sızmıştır. Nitekim 10.11.2011'de "al-mashhad.com/News" sitesinde şöyle geçmiştir: "İngiltere Dışişleri Bakanlığı'ndan ismini vermek istemeyen bir yetkili, İngiliz bakanların "İsrail" saldırısının ya Noel'in yada 2012 yılının başında olabileceği bilgisini verdiklerini ifşa etmiştir." Bununla birlikte, seçim yılının şartları nedeniyle Amerikan idaresinin kartlarını karıştırmak amacıyla Avrupa ve Yahudi varlığı tarafından yeni girişimlerin olması da ihtimal dışı değildir. Dolayısıyla Amerika'nın, onların bu fırsattan yararlanmalarına kesinlikle izin vermeycek olmasının yanı sıra işlerin dizginlerini elinde tutarak beklemeye devam edecek olması beklenmektedir. Zira her nezaman Avrupa, seçim yılında İran'a askerî saldırı yapması amacıyla Yahudi varlığını desteklemeye yaklaşsa Obama, Yahudi oylarının karşısında sıkıntıya düşmektedir. Ayrıca her ne zaman Obama, Yahudiler için sert yaptırımlar açıklasa bu, kalıcı bir çözüm olup İran'a askerî bir saldırı olmamaktadır! Zira o, Yahudilerin oylarını kazanmak amacıyla yaptırımları sertleştirerek onların çıkarları için çalışmaktadır.
9- Avrupa'nın İran petrolünü ithal etmemekle ilgili yaptırımları sonucunda ortaya çıkacak eksikliği telafi etmeleri halinde İran'ın, Körfez ülkeleri bunun sorumluluğunu yükleneceklerdir şeklindeki açıklamasına gelince; bu açıklama, petrol piyasasında gerginlik çıkarmak amacıyla Hürmüz Boğazı'nın kapatılmasıyla ilgili açıklamaların yörüngesinde dönmektedir. Böylece fiyatlar yükselecek ve bu, özellikle ekonomik krize maruz kalan Avrupa'yı da etkileyecektir. Böylece de Avrupa, İran'a askerî operasyon yapması için Yahudi varlığını desteklemeyi sürdüremeyecektir.
10- Obama'nın, İran yetkililerine dönük mektubuna gelince; bununla ilgili sır perdesi hala açılmış değildir. Ancak bu mektubun, gerek Hürmüz Boğazı'nın kapatılmasıyla ilgili açıklamalar bakımından olsun gerekse de Körfez ülkelerini, petrol tedariklerindeki eksikliği telafi etmeleri durumunda bunun sorumluluğunu yüklenmekle tehdit eden açıklamalar bakımından olsun gerginlik atmosferini hafifletmek için Amerika'dan İran'ın "uyarılmasını" talep eden bir mektup olması muhtemeldir. Buda Avrupa ile Yahudileri, seçim yılında İran'a karşı askerî bir operasyon yapılmasını istismar etmelerine iten provokasyonu hafifletmek içindir. Nitekim son günlerde, Amerika Birleşik Devletleri ile İran'ın, aralarındaki gerginliğin boyutunu hafifletme bağlamında bazı adımlar attıklarına dair kanıtlar ortaya çıkmıştır. Zira Tahran, bu ay içerisinde Birleşmiş Milletlere bağlı nükleer müfettişlerinden bir hayeti kabul ederken Washington da aynı ay içerisinde iki kez, bölgede kazaya uğrayan İranlı denizcileri kurtarmıştır. [Wall Street Journal Gazetesi / 14.01.2012]
11- İnsana acı veren şey ise ülkesi, suyu ve Hürmüz Boğazı da dahil Körfez Bölgesinin, Amerikan güvenliğinin bir parçası olmasının yanı sıra yaşamsal ve stratejik çıkarlarından önemli bir çıkar olmasıdır. Halbuki burası, sırf Müslüman bir bölge olup Arap ve Fars olarak isimlendirilen kısımlarıyla körfezi de Müslümandır. Mesela Umman Körfezi Müslüman bir körfez ve Hürmüz Boğazı da Müslüman bir boğaz olduğu gibi Müslümanlar bu bölgelerden her birini, Portekizlerden Hollandalılara, Fransızlara ve İngilizlere varıncaya kadar Avrupalıların istilalarına karşı savunmuşlardır... En son olarak da Amerikalılar gelerek bu bölgeye tahakküm etmek ve servetlerini yağmalamak için çalışmaktadırlar.
Bundan daha da kötüsü bu uluslararası çatışmanın, hedeflerini kolaylaştırmak için bölgede yönetici araçlar buluyor olmalarıdır. Ancak Allah'ın izniyle Körfez bölgesi de dahil bu ümmetin kalkınması için fazla zaman kalmamıştır. İşte o zaman ümmet, Raşidi Hilafet'in olduğu tek bir devletin altında tek bir ümmet olacak ve bu devletlerin, Müslüman ülkelerin her hangi bir parçasına uzanan ellerini koparacaktır. Bekleyeni için yarın çok yakın degil midir?
Hülasası:
1- Özellikle İngilizler olmak üzere Avrupa ve Yahudi varlığı, İran'ın nükleer tesislerine dönük askerî saldırıya yönelerek Obama'nın seçim yarışını istismar etmek istemektedirler. Çünkü bu durum, askerî saldırıya karşı çıkan Obama'yı sıkıntıya sokacaktır. Zira onun, Yahudilerin oylarına ihtiyacı vardır.
2- Obama, İran'ı önemsemekte ve Savunma Bakanı Leon Panetta'nın 08.01.2012'de açıkladığı üzere Amerika'nın Hürmüz Buğazı'na dönük koyduğu kırmızı çizgileri geçmediği sürece de ona yönelik askerî bir saldırıyı istememektedir. Aynı zamanda Yahudi varlığını da önemsemekte ve Yahudilerin oylarını kaybetmek istememektedir. Bu nedenle Yahudi varlığının önem verdiği İran'ın nükleer silahını önlemenin en iyi yol olduğunu göstermeye çalışmaktadır. Çünkü askerî operasyonun hiçbir faydası olmadığı gibi bilakis Amerika ile Batı'nın çıkarlarını etkileyecek şekilde tüm bölgeye de zarar verecektir.
Binaenaleyh Obama, her ne zaman askerî operasyon yaklaşsa ve her ne zaman dikkatleri, İran Merkez Bankası'va varıncaya kadar yaptırımların sertleşmesine çekse etkin bir silah olarak askerî operasyona değil İran'ın nükleer çabalarına yoğunlaşmaktadır. Dolayısıyla bu meseledeki uyuşmazlığın, en azından Amerika'nın seçim yılı boyunca devam etmesi beklenmektedir. Avrupa ve Yahudi varlığı da İran'ın nükleer tesiserine yönelik askerî saldırıda bulunma fırsatını istismar etmeye yoğunlaşacaklardır. Amerika ise yaptırımların, yaptırımları sertleştirmenin ve benzerlerinin kalıcı bir çözüm olduğunu göstererek bunu engellemeye yoğunlaşacaktır...
3- Obama'nın, İran'a dönük mektubuna gelince; bununla ilgili sır perdesi hala açılmamakla birlikte bu mektubun, askerî operasyonun gerekçelerini ortadan kaldırmak için Hürmüz Boğazı'nın kapatılmasıyla ilgili açıklamalar ile Körfez tehdidi çerçevesindeki açıklamaların sonucunda ortaya çıkan gerginliği hafifletmek için İran'ın "uyarılmasını" talep eden bir mektup olması muhtemeldir.
4- Acı olan ise Batılı devletlerin, Müslüman bölgelerimizde bir birleriyle mücadele etmeleri ve bölgede, kendileriyle birlikte hareket edecek araçlar bulmalarıdır. Halbuki bunun yerine Raşidi Hilafet'in olduğu bizim devletimiz olduğunda o, tahir Müslüman ülkelerimize uzanan bütün elleri koparacaktır. Ayrıca ne bu zulüm nede bu karanlık devam edecektir. Allah'ın izniyle de hem İslam hem de Hilafet gelmektedir.
وَلَتَعْلَمُنَّ نَبَأَهُ بَعْدَ حِينٍ "Onun haberini pek yakında öğreneceksiniz." [Sa'd 88]