- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
ABD Kongre Seçimleri
Soru: Cumhuriyetçi Parti, 435 üyeli Temsilciler Meclisi’nin kontrolünü çok az bir çoğunlukla ele geçirdi. “BBC’nin ABD’deki ortağı CBS News’in tahminlerine göre, Cumhuriyetçiler en az 218 sandalye kazandı...” (17.11.2022 BBC) Demokratlar ise, “Pazar günü ABD Senatosunda salt çoğunluğu koruduğu için sevindiler...” (14.11.2022 El Cezire) Dünyanın birçok ülkesinde yerel medya, ABD Kongresi (Temsilciler ve Senato) seçimlerini ilgiyle izledi. Peki, Amerika’daki yerel olayların - diğer ülkelerde yerel olaylara pek aldırış edilmez- tüm dünyada ilgiyle izlenmesini nasıl anlamalıyız? Yoksa Amerika, ajanlarına ait medya kuruluşlarında kralları, evlilikleri, çocukları vb. hakkında saçma sapan haberler yaptıran İngiltere gibi, iç olaylarını uluslararası bir mesele haline getirmek için ajanları ve uydusu ülkelerden iç olaylarını ilgiyle izlemelerini mi istedi? Yahut bu seçimlerin dünya çapında gerçek bir etkisi mi söz konusu?
Cevap: Evet, İngiltere, ajanları ve uydularından İngiltere’deki önemsiz meseleleri ilgiyle izlemelerini ister. Çünkü İngilizler, geçmişte üzerine güneşin batmadığı imparatorlukları bugün hala varmış gibi büyük ve derin ihtişam duygusuna sahipler. İngiltere örneğinde bu, eski ihtişam duygusunu yeniden canlandırma meselesidir. Amerika’ya gelince, mesele tamamen farklıdır. Bunu netleştirmek için aşağıdaki hususlara bir göz atacağız:
1- ABD iç olaylarının uluslararası arenadaki etkisini anlamak için ABD Başkanı Biden’ın yaptığı açıklamalara atıf yapmakta fayda var. Biden, Rusya’nın Herson’dan çekilmeyi açıklamak için ABD ara seçimlerini beklemesinin ilginç olduğunu söyledi. (11.11.2022 El Cezire) Yine Suudi Arabistan’ın “OPEC Plus” aracılığıyla petrol üretimini günlük 2 milyon varil indirme kararına atıf yapmakta da fayda var. Çünkü fiyatlar, küresel olarak yükselecek, Amerikan vatandaşı yerel yakıt fiyatları hakkında gürültü koparacak, Demokratlar yerine Cumhuriyetçileri seçecekti. Çin’in Koronavirüs bahanesiyle kapanması, gerçek sebeplerden mi kaynaklandı yoksa Başkan Biden’ın partisine seçim desteği sağlamak için mi oldu, bunu teyit etmek henüz mümkün değil. Önümüzdeki günler bunu gösterecek. Kısacası, 8 Kasım 2022’deki ABD Kongre ara seçimleri, uluslararası önemli bir olayı temsil ediyordu. Amerika’da meydana gelen herhangi bir sarsıntının dünyanın diğer bölgelerinde de yankılanacağını söylemek yeterlidir. Bu nedenle ABD seçimlerinin uluslararası alandaki önemi, hafife alınmamalıdır. Ayrıca bunu önemli kılan şey, eski Başkan Trump yönetiminin Amerika içinde, halk, hükümet, partiler ve finans şirketleri arasında çok keskin bir bölünmeyi ortaya çıkarmasıdır. Tüm bunlardan dolayı dünya, ABD Kongresi seçimlerinin sonuçlarının nelere gebe olacağını izledi.
2- Dünyanın en ünlü ve en büyük kapitalist ülkesi Amerika’daki siyasal sistemde rekabet, Cumhuriyetçi Parti ile Demokrat Parti arasında gerçekleşmektedir. İki parti de seçimleri kazanmak için kapitalist şirketlere dayanır! Şirketlerin, bu yıl iki kanatlı Kongre seçimleri adaylarını desteklemek için yaklaşık 17 milyar dolar harcama yapması, karar verenin halk değil dev kapitalist şirketler olduğunun en açık göstergesidir. “Amerika Birleşik Devletleri her durumda paradoksal bir modeli sunuyor. Ülkenin tarihi bir enflasyonla boğuştuğu bir dönemde, ara seçim kampanyalarına yapılan harcamalar rekor seviyeye ulaştı. Bir Amerikan kuruluşu tarafından yapılan bir araştırmaya göre Amerika Birleşik Devletleri’ndeki 2022 ara seçimlerinin 16,7 milyar doları aşması bekleniyor. Buna göre bu seçimler gelmiş geçmiş en pahalı ara seçimlerdir.” (13.11.2022 Skynews Arapça) Bu rekor harcama, Afrika ve başka yerlerdeki bazı ülkelerin bütçesine eşdeğerdir. Buradan da açıkça görülüyor ki, Amerikan halkını şunu değil bunu seçmeye yönlendirenlerin Amerika’daki büyük şirket sahibi kapitalistlerdir. ABD seçimleri, görünürde egemenliğin halka ait olduğu izlenimini vermekte, ancak gerçekte egemenlik, belirli bir adayı desteklemek için yüz milyonlarca dolar harcayan büyük şirketlere aittir. Hatta Amerika’daki politikacıların, kendi seçmenlerini seçtikleri bile söylentiler arasındadır. Bunun kanıtı, kürtaj özgürlüğü sloganı atan kişinin seçilmek için bir kadın kitlesi istemesi, göçmenliği savunma sloganını atan kişinin, kendisini seçmeleri için azınlıkları hedef alması ve ırkçı sloganlar atan kişinin, kendisini seçmeleri için beyaz Amerikalılara yoğunlaşmasıdır.
3- Amerika’da her zaman para ve şirketler söz sahibi olmuştur. Ancak eski Başkan Trump yönetimi, Amerika’da yaşanan keskin değişiklikleri gözler önüne serdi. Büyük şirketler arasındaki kıyasıya rekabetin artık eskisi gibi sportif bir rekabet olmaktan çıkması, bu değişikliklerin en belirgin özelliğidir. Çatışan çıkarları ışığında kapitalistlerin açgözlülükleri, barışçıl bir şekilde bir arada yaşamalarına izin vermeyince, rekabet kızıştı, kaynama noktası daha da arttı ve neredeyse patlama noktasına geldi. Şirketler arasındaki yoğun kapitalist rekabet, bu şirketlerin çıkarlarını temsil eden politikacılar arasında kemik kırma durumuna ulaştı. Genel itibariyle kapitalistler, teknoloji şirketlerinin hâkim olduğu ve ABD Demokrat Partisi’nin temsil ettiği bir kesim ile petrol ve enerji şirketlerinin hâkim olduğu ve ABD Cumhuriyetçi Partisi’nin temsil ettiği diğer kesim olmak üzere iki gruba ayrıldılar. Bu iki kesimin, arkalarında duran büyük şirketlerin çıkarlarına ve bu şirketlerin çıkarlarına yoğunlaşan Amerikan eyaletine göre daha fazla bölünmesi bekleniyor. Amerikan petrol ve enerji şirketlerinin onlarca yıldır Amerikan kapitalizminin özünü temsil ettiği, Amerika içinde ve dışında büyük bir etkiye sahip oldukları not edilmelidir. Petrol savaşları, ülkeler arasında boru hatları döşeme ve dev tankerler inşa politikaları bu şirketlere büyük nüfuz ve büyük karlar sağlamıştır. Ancak son yirmi yılda, sermayesi hızla artan teknoloji şirketleri büyük sıçrama gerçekleştirdiler. Öyle ki yirmi yıldan kısa bir sürede bazı teknoloji şirketlerinin sermayesi, bazı petrol ve enerji şirketlerinin yaklaşık bir asırdır biriktirdikleri sermayelerini bile geçti. Korona döneminde bu sorunun vahameti katlanarak arttı. Kapanma politikası petrol şirketlerini büyük karlardan yoksun bıraktı, hatta petrol fiyatları kimi zaman sıfırın altına bile düştü. Evlerine kapanan insanların birbirleriyle iletişim kurmaları, işlerini iletişim cihazları ve bilgisayarlardan yapmaları, teknoloji şirketlerinin atılımlarını daha da artırdı. Pek çok ticaret sektörünü kontrol eden, ticareti elektronik ticarete ve malların eve teslimine dönüştüren Amerikan şirketi “Amazon” gibi şirketlerin ticari ve finansal işlemleri fazlalaştı. Bu büyük atılımlar, Trump yönetiminin iktidara gelişiyle aynı zamana rastladı. Böylece zarar eden ve kâr eden büyük şirketler arasındaki çatışmanın ateşi alevlendi, hatta hiddeti ve şiddeti birbirlerinin kemiklerini kırma noktasına kadar bile vardı. Bu şirketler, istediklerini politikacılar aracılığıyla uyguladıklarından bu politikacılar da keskin bir şekilde bölündüler.
4- ABD eyaletlerindeki bölünme de arttı. Demokratların kontrolündeki eyaletler, örneğin Kaliforniya’nın sıfır emisyon politikası yayınlaması ve 2035’te tamamen elektrikli arabalara geçilmesi gibi, petrol şirketlerine karşı yasalar çıkardı. Teksas gibi Cumhuriyetçilerin kontrolündeki eyaletler ve onların arkasındaki eyaleti kontrol eden petrol şirketleri ise, “yeşil” sanayi şirketlerini, yani emisyonları azaltma politikası benimseyen şirketleri kara listelerine aldı. Cumhuriyetçilerin kontrolündeki eyaletler, Demokrat seçmenin tercih ettiği posta yoluyla oy kullanmayı kısıtlayan yasalar gibi, seçim bölgelerini bölmeye ve yaklaşan seçimlerde eyaletteki kontrollerini güvence altına alacak yasalar çıkarmaya başlayınca, bölünmenin meşruiyeti iyice arttı. Demokratların kontrolündeki eyaletler ise, seçim bölgelerini bölmeye ve Cumhuriyetçilerin bu eyaletlere erişimini engellemek için posta yoluyla oy kullanmayı kolaylaştırma gibi yasalar çıkarmaya başladılar. Cumhuriyetçilerin kontrolündeki eyaletlerde, okul müfredatına “ırk teorisi” kültürünün dâhil edilmesi, göç ve göçmenler karşıtı kültürün yaygınlaşması gibi kültürel bölünmeden bahsetmiyoruz bile. Öte yandan Demokratların kontrolündeki eyaletlerde, Cumhuriyetçilerin muhafazakâr bakış açısıyla uyuşmayan kürtaj özgürlüğü ve göçmenleri savunma kültürü yaygınlaşıyor. Böylece ABD eyaletleri, beyaz Amerikalıların üstünlüğündeki Cumhuriyetçilerin kontrolündeki kırmızı eyaletler ile Demokratların kontrolündeki ve göçmen toplulukların çoğunu bir araya getiren mavi eyaletlere bölündüler. Diğer bir deyişle bölünme, etnik bir karaktere bürünmeye ve bu bölünme giderek kalıcı hale gelmeye başladı. Eyaletlerdeki politikacılar, tartışmalı konuları yüceltme eğilimine girdiler!
5- Amerika ve dünya hükümetleri, ABD Kongresi ara seçimlerinin sonuçlarını çıkarları doğrultusunda izlediler. Rusya, bu seçimleri kazanması durumunda “Trump grubu”nun Biden yönetiminin Ukrayna’ya sağladığı büyük Amerikan desteğine engel olacağını bekliyordu... Avrupa, özellikle Almanya, “Trump grubu”nun Rusya’nın yayılmacı eğilimlerini püskürtmek için Amerika ile Avrupa’nın ortak hareket etmelerini etkilemesinden korkuyordu... Belki de Çin, Amerika’nın Çin’e karşı pervasız davranmasından veya Güney Kore ve Japonya’nın nükleer silahlanmasını etkilemesinden korkuyordu... Amerika’nın İslam bölgesindeki ajanları da Suudi Arabistan gibi kimileri, “Trump grubu”nun “Biden grubu”ndan daha iyi olduğunu düşünürken, kimileri de tam tersini düşünüyordu. Doğrudur, bu seçimler başkanlık seçimleri değildir, ancak 2024’te yapılacak başkanlık seçimlerinin önemli bir provası olduğu için sanki başkanlık seçimleri gibi algılandı. Akaryakıt fiyatlarındaki artış da dâhil olmak üzere Amerika’daki yüksek enflasyon, Cumhuriyetçi Parti’nin silip süpürmesi için elverişli bir ortam yarattı. Kamuoyu yoklamaları Cumhuriyetçi Parti’nin silip süpüreceğini öngörüyordu. Medya, o derece propagandasını yaptı ki “ezici kızıl dalga”, Demokratları korkuttu. Yani seçim koşulları genel olarak Cumhuriyetçilerden yanaydı. Ancak şimdiye kadar ortaya çıkan sonuçlar, kamuoyu yoklamalarını, medyayı ve “kızıl dalga” bekleyen Demokrat parti yanlısı bazı medya organlarını ters köşe yaptı. Eski Başkan Trump da sanki başkanlık seçimleri kampanyasıymış gibi Cumhuriyetçi adayları desteklemek için eyalet eyalet dolaştı. Buna karşılık Demokratlar, gelmekte olduğu düşünülen “kızıl dalgayı durdurmak” umuduyla mevcut Başkan Biden ile Obama ve Clinton gibi eski başkanların kampanyalarını kullandılar. Ama beklenen bu kırmızı dalga gerçekleşmedi. Aksine seçim sonuçları, Cumhuriyetçi Parti’nin 435 üyeli Temsilciler Meclisi’nin kontrolünü çok az bir çoğunlukla ele geçirdiğini göstermektedir. “BBC’nin ABD’deki ortağı CBS News’in tahminlerine göre, Cumhuriyetçiler en az 218 sandalye kazandı...” (17.11.2022 BBC) Demokratlar ise, “Pazar günü ABD Senatosunda salt çoğunluğu korumakla sevindiler...” Senatoya başkanlık eden Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in bir oyu da dâhil olmak üzere şu anda Senato’da Demokratların 50, Cumhuriyetçilerin 49 sandalyesi var. Senato seçimlerinde bir koltuk boş kaldı. 6 Aralık’ta Georgia eyaletinde ikinci tur seçim yapılması planlanıyor. Bu seçimi kazanmaları durumunda Demokratlar Senato’daki çoğunluklarını güçlendirebilirler...” (14.11.2022 El Cezire) Sonuçlar, tüm beklentiler ve kamuoyu yoklamaları ile farklılık göstermektedir.
6- İncelediğimizde, Cumhuriyetçi valilerin bulunduğu, eyaletteki temsilciler ve senatörlerin çoğunluğunun Cumhuriyetçi olduğu, Cumhuriyetçilerin kontrolündeki eyaletlerin yine Cumhuriyetçilerde kaldığını, küçük istisnalar dışında Demokrat Parti’nin bu eyaletlerde kayda değer bir etki elde edemediğini görürüz. Örneğin Teksas gibi özellikle Latin Amerika’dan gelen göçmenlerin sayısındaki artış, çok az bazı temsilcilerinin Demokratlardan olmasını sağladı. Cumhuriyetçiler neredeyse bu eyaletlerin kontrolünü tamamen ellerinde tuttular. Demokratların kontrolündeki eyaletlerde ise bunun tersi geçerlidir. Görüldüğü gibi bu bölünme derin ve köklüdür. Georgia, Arizona, Nevada ve Pensilvanya gibi salıncak eyaletler olarak adlandırılan bazı eyaletler, iki parti arasında çatışma konusu olmaya devam etti. Belki de tüm geleneksel beklentileri, kamuoyu yoklamalarını ve seçim okumalarını altüst eden seçim sonuçları, başkent Washington D.C.’nin topladığı Amerikan eyaletlerinin artık eskisi gibi birleşik eyaletler olmadığını göstermektedir. Dahası, aralarındaki ayrışma karakteristiği kalıcılığa doğru yol almaktadır. Öte yandan iki partinin iktidar mücadelesi ve arkalarında duran büyük şirketlerin farklı çıkarları, salıncak eyaletlerde keskin bir şekilde kızışabilir. Çünkü bu seçimlerde bir partinin bu eyaletlerden birini kontrol etmesi, buralarda diğer partiye karşı yeni kanunlar çıkarması ve karşıt bir kültürün yayılması bu eyaleti diğer partiden daha da uzaklaştıracak, kaybeden parti bunu kabul etmeyecektir. Dolayısıyla bu salıncak eyaletlerden patlayacak şiddet kıvılcımları, ülkeyi daha fazla şiddete sürükleyebilir. Böylece devletin dış politikası kargaşaya düşebilir, hatta bugünden itibaren düşmüştür bile. Suudi Arabistan’ın petrol indirimi konusunda “Trump grubu” ile ittifak yapması, bu eğilimin tehlikeli bir göstergesidir. Bu derin bölünme, bu seçimlerin ortaya çıkardığı en önemli şeydir. İki parti de neredeyse eşit güçtedir, fiyat artışları gibi yeni koşullar güçlerini etkilemez. Partizanlık görüşü güçlü bir şekilde perçinlendi. Bu, beklenmedik sonuçları olan tehlikeli bir meseledir. “Trump grubu”ndaki bazı adayların hatta kadınların bile omuzlarında silahlarla kampanya yürütmeleri, seçimlerde açıkça gerilim yaşanmasına neden oldu. Belki de önümüzdeki günlerde eyaletler arasındaki daha fazla ayrışma ve bu ayrışmanın meşruiyeti, beyaz ırk üstünlüğü teorisinin propagandasının yapıldığı Cumhuriyetçi Parti’nin kontrolündeki bölgelerden beyaz olmayanların giderek artan göçünü gün yüzüne çıkacaktır.
7- Seçimlerde yaşanan gerçeklikten hareketle, kongre ara seçimlerinin sonucuna şu şekilde ışık tutulabiliriz:
A- Öyle görünüyor ki Amerika, Washington’da iktidar mücadelesi veren taraflar arasındaki uçurumu kapatabilecek aklı başında insanlardan yoksundur. Amerikalılar sadakat ve siyasi saflaşma konusunda daha fazla gerilim yaşayacaklar. Bu yüzden Başkan Biden yönetimi önümüzdeki iki yıl “Kızıl” Cumhuriyetçi eyaletler ve Temsilciler Meclisinin daha fazla engelleriyle karşı karşıya kalacaktır. Tüm bunlar, devleti dış politikaya odaklanmak yerine kendi iç koşullarıyla daha fazla ilgilenmeye ve meşgul olmaya itecektir. Trump’a gelince, seçimlerden önce Donald Trump, Cumhuriyetçi Parti’yi tamamen kontrol altına almış gibi görünse de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından Trump’ın desteklediği bazı adayların seçimi kaybettikleri, bazılarının ise kazandıkları görüldü. Bu da Amerika’da Cumhuriyetçi Parti’den ikinci dönem için başkanlığa adayı olmayı düşünen Trump’ı zorlayabilir.
B- Suudi Arabistan’ın petrol üretimini azaltma kararında da açıkça görüldüğü gibi Cumhuriyetçi Parti’nin arkasında duran dev Amerikan şirketleri, önemli bir uluslararası etkiye sahip olduğundan, Amerika’nın uluslararası nüfuzunun bölünmesinin belirtileri muhtemelen artacaktır ve bu da Amerika’yı uluslararası alanda zayıflatacaktır. Bu, hafife alınmayacak bir durumdur. Bu durum erken belirdi. Demokratların eski Dışişleri Bakanı John Kerry’nin temasları, Trump yönetiminin İran’a yönelik azami baskı politikalarını zayıflattı. Cumhuriyetçiler, buna Demokratik Biden yönetimi sırasında Suudi Arabistan’ı petrol üretimini kısmaya teşvik ederek karşılık verdiler. Bu da Biden yönetiminin Rusya üzerindeki baskısını zayıflattı. Bu, Amerika’nın uluslararası nüfuzunu ikili nüfuz haline getirmekte, ABD’nin bazı uluslararası çıkarlarını Cumhuriyetçilerin çıkarları ve Demokratların çıkarları olmak üzere ikiye bölmektedir. Rusya ve Çin’le mücadele gibi ortak stratejik çıkarlar çemberi, aynen devam etmekte, sadece bu stratejiyi gerçekleştirmek için biçimlerde ve alt politikalarda farklılık göstermektedirler.
C- Biden yönetiminin Ukrayna konusunda Rusya’ya baskı yapmak için daha tam iki yılı var. Amerika, Ukrayna ile Rusya arasındaki müzakerelere kapı aralasa bile kısa vadede Ukrayna’daki tüm kazanımlarından vazgeçmesi için Rusya’ya baskı uygulamaya devam edecek ve uygulanan ağır yaptırımlar sürecektir. Ta ki Amerika’nın, Rusya’nın nükleer silahlarının Amerika için bir tehdit oluşturmamasını sağlamak gibi, Ukrayna sahası dışında başka kazanımlar elde edene dek. Biden döneminin politikası bu gibi görünüyor. Biden bu kazanımları elde edemezse Rusya, Batı dünyası ve uydularının izolasyonuna maruz kalmaya ve ekonomisi ayakta duramayacak şekilde emeklemeye devam edecektir.
D- Biden yönetimi, Çin ve Rusya tarafından ilişkilerinin gücü hakkında yapılan içi boş açıklamalara rağmen Çin’i Rusya’yı desteklemekten korkutarak Çin’i fiilen Rusya’dan uzaklaştırmayı başardı. Bu açıklamalar, işin gerçekliğini değiştirmez. Bu uzaklaştırma işlemi henüz tamamlanmış değil. Rusya, Çin’in kendisini yüz üstü bıraktığını, Ukrayna’ya önemli askeri destek sağlayan ve Rusya’ya ağır ekonomik yaptırımlar uygulayan Amerika ve NATO ülkeleri karşısında kendisini yalnız bıraktığını güçlü bir şekilde hissediyor. Çin ise, Ukrayna’daki savaşın patlak vermesinden önce ittifaklarını “sınırsız” olarak tanımlayan bir müttefike hiçbir yardım sağlamamaktadır.
E- Batı Avrupa ülkeleri, ister yeniden başkan olmasıyla isterse grubunun Kongre’nin kontrolünü ele geçirmesiyle olsun bir şekilde Trump’ın tekrar iktidara gelmesinden korkuyorlar. Çünkü Trump, NATO’nun miadı dolmuş bir ittifak olduğu politikasını benimsemektedir. Avrupa, askeri gücünün zayıflığı ve Rusya’nın yayılmacı politikasına karşı koyamayacak durumda olması nedeniyle Biden yönetiminin yeniden Avrupa’ya dönmesinden memnundur. Ayrıca Amerikan gaz şirketleri de Biden yönetimini zor durumda bıraktılar. Rus gazına alternatif Amerikan gazını, Amerikan fiyatlarının dört katı fazlası fiyatına Avrupa’ya sağladıkları için Avrupa ülkelerinin protestosuna maruz kaldılar... Başkan Biden’ın kendisi de Ukrayna’daki savaş sırasında astronomik karlar elde ettiklerini söylediği bu şirketleri eleştirmiş, karlarına ek vergiler koymakla tehdit etmiştir. Biden yerel petrol fiyatlarında yaşanan artışı eleştirmiştir. Çünkü Avrupa’daki yüksek fiyatlar pek umurunda değil. Aksine Biden’ın Almanya ekseninde yürüttüğü Amerikan politikası, Avrupa’nın parçalanmasına yol açmaktadır. Bu politika, eski Başkan Trump’ın Avrupalıların birliğine darbe vurmak için “Brexit” ekseninde yürütmüş olduğu politikayı andırmaktadır.
8- Sonuç olarak, ABD Kongresi ara seçimlerinin, nasıl birçok iç ve dış boyutu ve göstergesinin olduğunu, Amerikan hegemonyasının nasıl küresel bir olay haline geldiğini, Amerika’nın dış politikası üzerindeki etkisinden dolayı dünyanın çoğu ülkesinin, ABD seçimleri önemsediğini ortaya koydu. Bu, büyüklük arzusundan dolayı ajanlarından medyasal ilgi göstermelerini isteyen İngiltere’nin iç olaylarına benzemez.
İşte süper güç denilen devletler böyledir ve iç olaylarının önemi bu şekilde ortaya çıkar. Allah’ın izniyle İslam Devleti kurulduğunda ve İslam ümmeti dünyayı etkilemek için yola koyulup onlara hidayeti taşıdığında, o zaman Müslümanlar arasındaki küçük veya büyük herhangi bir olay, kâfir ülkelerin siyasi ve medya olarak büyük ilgisini çekecek, inceleyecekler ve etkilerini analiz edeceklerdir. Günümüzde kafir büyük ülkeler, İslam dünyasındaki küçük büyük her şeyle ilgileniyorlar, İslami hareketlere ilgi gösteriyorlar. Dolayısıyla medyası “ılımlı” olarak adlandırdıkları bu hareketlerin bazılarını izliyor ve ümmeti samimi diğer hareketlerden uzaklaştırmaya çalışır. Bu kâfir ülkeler, Müslümanların samimi hareketleri için binbir hesap yapıyorlar, onları izliyorlar ve ajanlarından o samimi hareketleri diri diri gömmelerini istiyorlar. İslam Devleti Hilafetin kurulmasından önce bile durum böyledir. Peki, İslam ümmeti ve muazzam enerjisi, Rabbini razı etmek ve ümmetin çıkarlarına hizmet etmek için çalışan samimi ve uyanık bir liderliğin inisiyatifi altında olduğunda kâfirlerin hali nasıl olacaktır? O zaman ümmet eski ihtişamına kavuşacak ve süper güç olarak adlandırılan bu ülkelerin aşırı zayıf oldukları gün yüzüne çıkacaktır.
وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُون “Zulmedenler, hangi dönüşle döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.” [Şuara 227]
H.25 Rabiu’s Sânî 1444
M.19 Kasım 2022