- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Soru Cevap
Panama Belgeleri ve Arkasındaki Etmenler!
Soru:
Panama Belgeleri’nin politikacılar, medya özellikle de belgelerde adı geçenler nazarında yankıları hâlâ devam ediyor... Er-Raye gazetesinin “73.”sayısında, özetle belgelerin arkasında Amerika’nın olduğu ile ilgili bir yazı okudum...
Sorum şudur: Belgelerin arkasında Amerika’nın olduğu görüşü doğru mu? Sonra belgelerin sızdırılmasının arkasında vergi cennetlerine darbe vurmak olduğu söyleniyor. Bu, belgelerin ekonomik saikla sızdırıldığı anlamına gelir. Ancak ben yazıda bu yöne vurgu yapıldığına rastlayamadım. Belgelerin ekonomik boyutu nedir? Başka bir deyişle belgeler, yazıda da belirtildiği gibi sadece politik motifli mi? Yoksa ekonomik etmen de var mı? Lütfen bu konuyu açıklığa kavuşturur musunuz, teşekkür ediyorum...
Cevap:
Doğrudur, yazıda da belirtildiği gibi belgelerin arkasında Amerika var. Makalede belirtilen siyasi etmen yanı sıra belgelerin arkasında ekonomik etmen de var mı sorusuna gelince, evet, ekonomik motif de var. Makale, belgelerin siyasi yönüne odaklanıyor, diğer yönleri genişçe ele almıyor... Her neyse, Panama Belgeleri’ne biraz daha fazla odaklanacağız. Resmin netleşmesi için belgelerin siyasi ve ekonomik motiflerini de ele alacağız.
Birincisi: Sorunun hakikati:
1- 2016 Nisan ayının başında dünya basını, dünya çapında siyasilerin yolsuzluk ve gizli servetlerini ifşa etti. Alman Süddeutsche Zeitung gazetesi, 1977’de Panama’da kurulan Mossack Fonseca şirketinin günlük işlemlerini kapsayan 11,5 milyon gizli belgenin bir bölümünü yayınladı. Alman gazetesine göre bu belgeler bir yıl önce anonim bir kaynaktan kendisine ulaştı. Şirketin kurucularından Ramon Fonseca, bu belgelerin bilgisayar korsanlığı dışında hukuka aykırı hiçbir tarafı yok dedi. Bu çaptaki belgelerin içindeki bilgilerin incelenmesine gelince, Alman gazetesi, bunun için Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’nu görevlendirdi. Belgeler yayınlanmadan önce veri tabanında yer alan bilgiler dünya çapında 370 gazeteci tarafından yaklaşık bir yıl süreyle detaylı bir şekilde incelendi. Üstelik 11,5 milyon belgeden sadece 149’u yayınlandı! [04.04.2016 elgad el-Arabi kanalı] Belgeler, mevcut ve eski devlet başkanlarının, siyasi figürlerin ve iş adamlarının vergi cennetlerinde yaptığı mali işlemleri ifşa etmektedir... Belgeler, küresel çapta yankı uyandırdı. Hatta analistler “Panama Belgeleri’ni”insanlık tarihinin en büyük gazetecilik araştırması ve sızıntısı olarak tanımladılar. Meşhur Wikileaks sızıntılarından kat be kat daha tehlikeli olarak gördüler.
Konsorsiyum’a göre “Belgeler ilk önce Alman Süddeutsche Zeitung gazetesine ulaştı. Sonra 76 ülkeden 370 gazeteciye araştırmak için belgeler dağıtıldı ve yaklaşık bir yıl süren zorlu bir çalışma sonunda araştırma tamamlandı”[04.04.2016 el-Cezire] Alman gazetesine göre “Anonim bir kaynak aracılığıyla bilgiler kendilerine ulaştı. Bu hizmet karşılığında hiçbir para ödemediler. Kaynak, sadece sınırsız güvenlik önlemleri istemekle yetindi...”[Aynı kaynak] Belgeler, dünyada iki yüzden fazla ülkede 214 bin offshore şirketinin verilerini içeriyor. Yine Konsorsiyum’a göre “Belgeler, aralarında 12 Devlet Başkanı ve 143 politikacının da bulunduğu çok sayıda kişinin, offshore şirketleri üzerinden vergi kaçakçılığı ve kara para aklama gibi yasa dışı eylemlere karıştıklarını gösterdi.”[04.04.2016 el-Cezire] Şirketin kurucularından Ramon Fonseca, yüzlerce gazete tarafından yayımlanan belgelerin doğruluğundan kuşku olmadığını teyit etti. Ancak “Şirketinin herhangi bir yasayı çiğnemediğini”iddia etti ve “bir sızıntı var, ancak sadece şirket veri tabanı ile sınırlı” diye konuştu. [Aynı Kaynak] Belgelere ulaşan Alman Süddeutsche Zeitung gazetesinde çalışan iki gazeteci, “Sızıntıların neredeyse yarısına ulaştık. Önümüzdeki günlerde birçok devleti ilgilendiren konular yayınlayacağız, başlıklar olacak” açıklamalarında bulundular. [08.04.2016 el-Cezire]
2- Eş zamanlı olarak bu gazetecilik depreminin yankıları da çok büyük oldu. İzlanda Başbakanı istifa etti, İngiltere Başbakanı Cameron da kamuoyu karşısında zor duruma düştü. Rusya Devlet Başkanı Putin, belgelere sert bir tepki verdi. Dünya çapında birçok ülke, bu önemli finansal skandala karışan yetkililerle ilgili soruşturma başlattı. Alman gazetesi ve Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu, bir sonraki belgelerin daha çok yankı uyandıracağını belirtti. Belgelerin çok büyük siyasi dürtüleri vardır. Ancak offshore şirketlerinde çok büyük hayali paralar dönüyor. Bu da belgelerin arkasındaki ekonomik hedeflerin, siyasi hedefler kadar önemli olduğunu göstermektedir. Mossack-Fonseca şirketi, dünya çapında yasal hizmetler sunan başlıca şirketlerden biridir. Offshore şirketleri kurar, mali işlemler sırasında kimliğini ifşa etmek istemeyen yetkililerin paralarını vergi cennetlerindeki uzak bankalara yatırarak işletir. Reel şirketler için de durum böyledir. Bunlar, Mossack Fonseca gibi şirketlerin sunduğu hukuki kolaylıkları arzularlar. Offshore şirketleri, sanki “serbest ticaret bölgesi” sınırları içinde gibi faaliyet yürütürler. Şirket kurulurken vergi cenneti ülke ile varılan anlaşma uyarınca ödenen meblağ hariç offshore şirketleri hiçbir vergi ödemezler. İşte Panama Belgeleri, Mossack-Fonseca şirketinin, vergi cennetleri olarak kurduğu 214 bin offshore şirketinin yazışmalarıdır. Bu nedenle Panama Belgeleri’ne verilecek hüküm, siyasi ve ekonomik boyutlarıyla olacaktır...
İkincisi: Belgelerin politik boyutu:
Belgeler, onlarca ülkedeki yetkililerin para ve gayrimenkulü için risk teşkil ediyor. Bu yüzden kendiliğinden olması imkânsızdır. Belgeler, Rusya Devlet Başkanı gibi üst düzey yetkililere kadar uzanıyor. Bu açıdan küçük devletlerin sızdırması olamaz. Bu sızıntıların arka planı ve onunla ilgili politikacıların açıklamalarını yakından takip edenler, arkasında Amerika’nın olduğunu açıkça görürler. Şöyle ki:
1- Anonim bir kaynak aracılılığıyla bu belgelere ulaşan Alman Süddeutsche Zeitung gazetesi, güvenlik konularında uzman bir gazetedir. Alman Federal Haberalma Servisi, sızdırmak istediği bilgileri çoğu zaman bu gazete üzerinden kamuoyuna sızdırıyor. Alman gazetesi, 2010 yılında Dubai’de el-Mabhuh suikastını planlayan Mossad’ın operasyon odasının Avusturya’da olduğunu iddia etmişti. Yine gazete, Alman Federal Haberalma Servisi’nin yıllarca Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı adına Avrupa ülkelerini dinlediğine ilişkin Alman iç istihbarat raporundan sızan bilgileri yayınlamıştı. [30.04.2015 BBC] Bu skandal Alman Şansölyesi Angela Merkel’i Avrupa ülkeleri karşısında zor duruma sokmuştu. Gazete, Alman istihbaratı BND’nin ABD yararına Fransa Cumhurbaşkanlığı sarayı ile Dışişleri Bakanlığı ve Avrupa Komisyonu’nu da dinlediğini ileri sürmüştü. ABD, dinleme skandalı ile Almanya arasında ajan Snowden sızıntılarından kaynaklanan gerilimi hafifletmek istedi. Çünkü Snowden sızıntılarına göre Amerika, Almanya Başbakanı Merkel’in telefonu dâhil çok sayıda politikacıyı dinlediği ortaya çıkmıştı. Diğer bir deyişle Amerika, Almanya’nın da aynı şekilde dinleme yaptığını göstererek Almanya ile olan gerilimin ateşini düşürmek istedi! Açıktır ki Amerika bu hedeflerine, Alman Haberalma Servisi’nin Alman Süddeutsche Zeitung gazetesi üzerinden yaptığı sızdırma ile ulaştı. Yani Panama Belgeleri’nden önceki sızıntılarda da görüldüğü gibi Amerika’nın güvenlik konularında bu gazete ile çok sıkı ilişkileri var. Süddeutsche Zeitung gazetesi, İkinci Dünya Savaşı’ndan beş ay sonra Kasım 1945 yılında Bavyera ABD askeri yönetiminden ilk yayın ruhsatı alan gazetedir. [Vikipedi] Gazetenin genel yayın yönetmeni Hans Leyendecker, en meşhur Alman gazetecilerden biridir ve uzun bir süredir CIA adına çalışıyor. [http://whitetv.se/ 03/04/2016]
İsviçre Bankası’ndaki gizli hesapları ABD’li yetkililere ifşa eden ve aynı zamanda bir Amerikan vatandaşı olan Birkenfeld, Panama sızıntıları hakkında şunları söyledi: “NSA ve CIA, yabancı hükümetlere karşı casusluk yapabiliyorsa, böyle bir hukuk bürosuna karşı haydi haydi casusluk yapabilir? Ama ABD’ye zarar vermeyecek özenle seçilmiş bilgileri kamuoyuyla paylaşıyorlar... Bu belgelerin arkasında gerçekten çok kötü şeyler var.” [http://www.cnbc.com/2016/04/12/swiss-banker-whistleblower-cia-behind-panama-papers.html]
Wikileaks, Twitter hesabından yaptığı açıklamada Mossack-Fonseca şirketi tarafından sızdırılan belgelerin, doğrudan Amerikan hükümeti ve Amerikalı milyarder Georges Soros tarafından finanse edildiğini belirtti. [09.04.2016 el-Vefd] Sonra Mossack-Fonseca şirketinin ilk kurucularından Alman asıllı Jürgen Mossack’ın CIA ile ilişkileri olduğuna dair şüpheler var... Eski istihbarat raporlarına göre “Mossack, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA adına casusluk yapma teklifinde bulundu.” [04.04.2016 İlaf sitesi] Ancak Mossack, Panama belgeleri skandalıyla ilgili yorum yapmaktan kaçındı. [08.04.2016 İlaf sitesi] Daha çok ortağı ve aynı zamanda Panama Cumhurbaşkanı danışmanı da olan Fonseca, şirket adına açıklamalarda bulundu. Bilinmelidir ki Mossack şirketi ile CIA arasındaki ilişkiler eskilere dayanır. 1980’li yıllarda İran-Kontra skandalında CIA ajanları, yine bu şirketi aracı olarak kullanmışlardı. [12.04.2016 Russia Today]
2- Alman gazetesi, Panama belgelerini bir yıl önce Washington merkezli Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’na ulaştırdı. Washington’da yaklaşık 11,5 milyon Panama Belgeleri verileri bir yıl süreyle titizlikle incelendi. Bu maliyetli bir iştir ve 370 gazeteci bu iş üzerinde çalıştı... “Bu, Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’nun ilk vukuatı değil. 2013 yılında, 120 000 offshore şirketinden çalınan 2,5 milyon sayısal dosyayı yine aynı kurum kamuoyuna açıklamıştı. Dahası, 2014 yılında ayrıcalıklı bir vergi rejiminden yararlanmaları için uluslararası şirketlerle Lüksemburg arasında imzalanan sözleşmeleri yine bu kurum ifşa etmişti. Ve yine aynı kurum, 2015 yılında HSBC Bankasının İsviçre’deki hesaplarını ifşa etti. Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu, şüphesiz Ford Vakfı ve Soros’un vakıfları gibi CIA’ye bağlı birçok kurum tarafından finanse edilmektedir...” [08.04.2016 Voltaire]
3- Birçok Batılı ve Doğulu analist ve gözlemci, Panama Belgeleri skandalının arkasında Amerika’nın olduğuna inanıyor. Bu konudaki kanıtları da, Amerikalı şirket ve yetkililerin Panama Belgeleri’nde adlarının geçmemesidir. Belgelerde çok az sayıda Amerikalı politikacı, işadamı ve kurumların adı geçiyor. Sadece Amerikan Haber Kurumu Mc Clatchy’li bir grup gazeteci, belgelerin incelenmesine katıldı. Diğer büyük Amerikan gazete ve medyası incelemeye katılmadı. Belgelerin incelenmesine katılan dört Amerikalı gazeteci, daha önce dolandırıcılık ve vergi kaçırma gibi suçlara adları karışmış ya da suçlanmış kimselerdir. Yani bu dört gazeteci, daha önce suç işlemiş kişilerdir. Fransız One Minute gazetesi bu hususa dikkat çekerek şöyle diyor: “Panama Belgeleri’nde ABD’lilerin adlarının geçmemesi, birçoklarında şüphe uyandırmaktadır. Çoğu kimse, CIA’nın bazı ülkelerin özellikle Rusya’nın istikrarını sarsmak için Panama Belgeleri’ni sızdırdığını düşünüyor. Panama Belgeleri skandalı, Rusya’dan Çin ve İngiltere’ye kadar dünya çapında birçok üst düzey yetkililerin skandala adlarının karıştığını göstermiştir. Belgeler, küresel finansın baş aktörü ABD’ye şu ana kadar hiç değinmedi. ABD, bu sızıntılar ile hiç bir ilgisi olmadığını ileri sürüyor, ancak tüm şüpheler onun etrafında dönüp dolaşmaktadır. Çünkü ABD’nin izlediği eski bir politika, hasıma etki etmek, endişe ortamı yaratmak ve dünyada istikrarsızlık oluşturmak için kirli sızıntıları çıkarları uyarınca uygun gördüğü bir zamanda ifşa etmek kuralına dayalıdır.”[09.04.2016 Ahbaru’l Yevm el-Cezairiyye]
4- Panama Belgeleri’nde Amerika’nın tedirgin etmek, zayıflatmak ve yolsuzluğunu ifşa etmek istediği politikacılar yer alıyor! En önemlileri şunlardır:
A- Rusya Devlet Başkanı Putin. Belgelerin ilk dalgası, Putin’in yakın arkadaşları üzerinde duruyor. Bu, Kafkasya, Orta Asya ve Ukrayna’da Rusya için sorunlar yaratmak isteyen Amerika’nın bütüncül politikasının bir parçasıdır. En son Washington’daki Nükleer Zirve hazırlıklarından Rusya’yı dışlamak da bu politika kapsamındadır. Kremlin, Panama Belgeleri sızıntısına çok sert tepki verdi. Kremlin Sözcüsü Peskov, gazetecilere yaptığı açıklamada belgelerin arkasında Washington’un olduğunu ileri sürerek şöyle dedi: “Gerçek meslekleri gazetecilik olmayan birçok gazeteci var: ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan birçok yetkili, CIA ve başkaca gizli servislerden ajanlar... “Bu kurumu kimin finanse ettiğini biliyoruz...”[04.04.2016 Russia Today] Putin, televizyon oturumunda Rusların sorularını yanıtladı. Panama belgelerine ilişkin bir soruya Putin, “Garip gibi görünse de bilgiler doğru. Ancak gazeteciler değil, avukatlar tarafından hazırlandığına dair bir izlenimim var.” diye yanıt verdi. Ardından Putin kendi kendine şöyle sordu: “Bu tür provokasyonları kim yapıyor? Biz, onların ABD resmi kurumlarının personeli olduğunu biliyoruz.” Putin, belgeleri yayınlayan Süddeutsche Zeitung gazetesinin sahibinin “ABD bankası Goldman Sachs” olduğunu söyledi. Eylül ayında Rus parlamentosunun alt kanadı Duma seçimlerinin yaklaşmasıyla provokasyonların daha da artması bekleniyor dedi.” [14.04.2016 eş-Şuruk]
B- İngiltere Başbakanı David Cameron. Belgelerde Cameron’un da skandala adının karıştığı ortaya çıktı. Vergi beyanında bulunsa da ve 30 bin Sterlin gibi cüzi bir rakam söz konusu olsa da sızıntılardan sonra bir hafta içinde popülerliği 8 puan düştü! Belgelerin zamanlaması manidardır. Zira Cameron, İngilizlerin İngiltere’nin Avrupa Birliği’nde kalmasından yana oy kullanmalarını istiyor. “İngiltere Başbakanı David Cameron, babasının adının Panama belgelerinde geçmesinin ardından soru, eleştiri ve vergi bildirimi talepleriyle karşı karşıya kaldı... Belgeler, Cameron’un babası Ian’ın hukuk şirketi Mossack-Fonseca’nın müşterisi olduğunu ve offshore şirketin yatırım yasallığına rağmen gizli önlemler kullandığını ortaya çıkardı... ITV News’a konuşan Cameron, “Hisselerin satışından elde ettiği kâr payından vergilerini ödediğini” söyledi ve babasının o şirketi kurmaktan amacının vergi kaçırmak olmadığını kaydetti.”[16.04.2016 Arabi 21]
C- Çin Devlet Başkanı Şi Cinping. Belgeler, Çin Politbüro’nun önceki ve şimdiki en az sekiz üyesinin ailelerinin offshore şirketi ile servetlerini gizlediğini ortaya çıkardı. Çin’in şu an ki Devlet Başkanı, Şi Cinping’in kayın biraderi Deng Jiagui’nin de adı belgede geçiyor. [04.04.2016 Washington Post] Hiç şüphesiz bu sızıntının, Çin Devlet Başkanı’nın bocalamasına katkısı olur. Çin komünist rejimi belgelere ilgisiz kalsa da bir ölçüde Çin siyasi hareketlerini etkileyebilir...
D- Ayrıca belgelerde Müslümanların mevcut ve eski bir dizi yöneticilerinin adları da geçmektedir... Ama bu, şu iki şeyden ötürü hiç bir anlam ifade etmez: Birincisi: Belgelerde adı geçenler ya Amerikan ya da İngiliz ajanıdır. Belgede adı geçenlerden örneğin Suriye lideri Esed’in akrabası Mahluf’un çocukları, Suudi Kralı Selman, devrik lider Mübarek’in çocukları ve daha nicesi Amerikan ajanıdır. Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün eski Başbakanı Ebu Ragıp ve daha niceleri de İngiliz ajanıdır. İkincisi: Bu yöneticiler, zaten boğazlarına kadar pisliğe batmış durumdalar. Bu belgelerden çıkan pis kokular, fazla bir etki etmez. Onun için hain yöneticiler, belgelere pek aldırış etmediler. Sızıntılar, İzlanda Başbakanını koltuğundan etti. Ancak bu yöneticilerin tahtlarını tehdit edecek düzeye gelmedi. Bu yöneticiler, yolsuzluk batağına gömülüler. Bu belgeler, durumlarına ek bir şey katmaz. Muhtemeldir ki onlar ile ilgili sızıntılar, sızıntıların arkasındaki gerçek beyni kamufle etmek içindir. Öyle ki birileri şöyle diyebilir: Sızdıran, Amerika’dır, çünkü İngiliz ajanlarını deşifre ediyor. Bir başkası da şöyle diyebilir: Aksine İngiltere’dir, zira Amerikan ajanlarını ifşa ediyor! Açıktır ki bu çıkarım, kayda değer bir argümana dayanmıyor...
Böylece belgelerin politik boyutu, arkasında Amerika’nın olduğunu gösterir.
Üçüncüsü: Belgelerin ekonomik boyutu:
Amerika, bu sızıntılar ile ekonomik açıdan şu iki temel hedefi gerçekleştirmek istedi: Birincisi: Özellikle büyük fonlara sahip Amerikan şirketlerinin vergi kaçakçılığını ortadan kaldırmak. Çünkü bu şirketlerden alınacak vergiler, güç durumdaki Amerika’nın mali koşullarını iyileştirebilir... İkincisi: İngiliz ekonomisi sarsmak için özellikle İngiliz vergi cennetlerini ifşa etmek ve Amerikan ekonomisini canlandırmak için bu vergi cennetlerindeki fonları ABD’ye çekmek... Bunun açıklaması şöyledir:
1- Clinton yönetimi sırasında ABD’nin izlediği küreselleşme politikası nedeniyle Amerikan sermayesi sınırları aştı. ABD, sömürgeleştirme engellerini aşmak ve ekonomik olarak da sömürmek istiyordu. ABD hedge fonları, zayıf hisse senedi borsalarında av peşine düşerken, Amerikan sanayisi de ucuz işgücü arıyordu. Amerika, küreselleşme yoluyla finansal hegemonya kurmayı başardı. Ama diğer yandan da Amerikalı kapitalistler, mallarını ABD’nin çok ağır vergilerinden kaçırmanın yollarını da buldular ve bir daha kendi ülkelerinin vergi sistemi sınırları içine dönmek istemediler. Küreselleşme düzenini tamamlamak ve sermaye dolaşımını kolaylaştırmak için “Offshore” adlı yeni çokuluslu şirketler üretildi. Bu şirketler, bir ülkede kuruluyor, başka bir ülkede faaliyet gösteriyor, üçüncü bir ülkeye fonlarını yatırıyor, dördüncü ülkeden de başka bir şirket tarafından yönetiliyor. Genellikle offshore şirketleri, Mossack-Fonseca gibi bir şirket ya da gerçek sahipleri olmayan başka kişiler tarafından temsil edilirler. Kapitalistlere göre tamamen yasal olan bu süreç, sermayenin gerçek sahibini de saklı tutuyordu. Böylelikle Amerikalı kapitalistler, ülkelerinin vergi sisteminden büyük oranlarda paralar kaçırdılar. Çünkü bu hayali şirketler, isimleri ve şirketlerin gerçek sahiplerini gizli tutuyor, zayıf bir vergi sistemine sahip ülkeler ve adalarda kuruluyordu. Dahası bu offshore şirketlerinin çoğu, kurulurken “vergi cenneti ülkelere” yıllık belli bir pay ödüyordu. Bu fonlar, gerçek ve kayda değer hiçbir vergi ödemeden faaliyet yürütüyor ve kazançlar elde ediyorlardı.
2- Vergi kaçakçılığı açısından durum budur. Yolsuzluk özellikle de politikacıların ve büyük sermayedarların yolsuzluğuna gelince, İsviçre bankaları, yüklü miktarlardaki kirli paralar için sığınaktılar. Ancak globalleşme uyarınca küresel açılım ve offshore şirketlerinin ortaya çıkışı, yolsuzluk paralarını gömmek için politikacılara yeni yeni ufuklar açtı. Bu gelişme karşısında hemen İngiltere, İngiliz kraliyetine bağlı adaların çoğunda, Virgin Adaları, Jersey, Guernsey gibi Karayip’lerde ve Mann adalarında vergi sistemlerini kolaylaştırıcı adımlar attı. Yine Kıbrıs, Dubai ve Hint Okyanusu’ndaki Seyşeller adaları gibi kendisine tabi ülkelerde de benzer adımlar attı. Böylece bu küçük adalar, yozlaşmış yetkililerin ve ülkesindeki vergilerden kaçan reel şirketlerin astronomik fonlarına ev sahipliği yapan büyük vergi cennetleri haline geldiler. İngiltere’nin yaptığının aynısını Amerika da Wyoming, Delaware, Nevada gibi bazı eyaletlerinde ve Panama gibi kendisine tabi bazı ülkelerde yaptı. Kayda değerdir ki Mossack-Fonseca ve benzeri şirketlerin sunduğu finansal işlemler ve hizmetler, hukuki işlemlerdir. Ancak vergi kaçırmak ve paraları saklamak için de kapıları açık bırakmaktadır. Vergi kaçakçılığı yapan şirket sahipleri, borsa vb. yerlerde gerçek ticari işlemlerde bulunsalar da ancak yolsuzluk yapan yetkililer fonlarını gerçek işlemlere yatırmıyorlar. Bu birikim ve fonlarını gizli adalara gömmek ve saklamak için yöntem olarak offshore şirketlerini kullanıyorlar. Bunun için o yetkililer veya onların temsilcileri, fonlarının yönetimini Mossack-Fonseca gibi hukuki şirketlere havale ediyorlar. Böylece bu şirketler, birçok ülkede hükümetin yolsuzluğu nedeniyle biriken muazzam serveti yansıtan devasa sermayelerle mali fonlar oluşturmayı başardılar. Bu mali fonlar, zayıf borsaları ele geçirmek ve yağmalamak için kullanıldı. O ülkenin yetkilileri de “mevduat sahiplerine” ya yolsuzluk şebekesi aracılığıyla ya da büyük miktarlarda rüşvetler alarak ülkedeki çalışmalarına yasal kolaylık sağladılar. Bu hayali fonlar, insanların paralarını hortumladılar, silip süpürdüler, sonra da kaçıp hiç kimsenin bilmediği adalara tekrar geri döndüler...
3- Irak ve Afganistan savaşlarının Amerika’ya maliyeti ağır oldu. 2008 yılında da küresel finans krizi patlak verdi. Bunun yanısıra Amerika ile Avrupa arasında devam eden şiddetli ekonomik savaş var. Bu yüzden ABD’nin şiddetle paraya ihtiyacı olmuştur. Amerika ve Avrupa’nın kendi piyasalarını koruma politikası benimsemelerinin ardından bankalar ve para birimi savaşları başladı ve hâlâ da bugüne kadar hız kesmeden devam ediyor. Barclays, Credit Suisse, Deutsche Bank ve Standart Chartered gibi ünlü Avrupa bankaları, ABD Banka Düzenleyicileri tarafından şiddetli cezalara çarptırıldılar. Şimdi bu ekonomik savaşlar, vergi cennetlerini ifşa etmek ve fonları ABD bankacılık sistemine çekmek amacıyla vergi kaçırma savaşlarına dönüştü. Birçok yönden henüz bu savaş bitmiş değil. Bu nedenle Amerika, İsviçre bankalarındaki gizemliliği kaldırmak için büyük atılımlar yaptı. [http://www.wsj.com/articles/inside-swiss-banks-tax-cheating-machinery-1445506381] Bu sefer öyle görünüyor ki İngiliz vergi cennetleri hedeftedir. Gazetenin aktardığına göre Panama adası, İngiliz vergi cennetlerinin en popüler olanıdır ve 215.000 kayıtlı İngiliz şirketinden 113.000’nin adı belgelerde yer almaktadır. [http://www.wsj.com/articles/panama-papers-raise-pressure-on-u-k-to-rein-in-offshore-tax-havens-1459966548] “Vergi Cennetleri “ kitabının yazarı Nicholas Shaxon şunları söyledi: “Kuşkusuz Londra, dünyada gerçekleşen şaibeli işlerin büyük bir kısmının merkezidir.”Yazar, İngiltere’nin başkentini, bir örümcek ağına benzetiyor. Bu ağ, denizaşırı uzak bölgelere kadar uzanıyor ve bunlar, Virgin Adaları gibi üzerine güneş batmaz imparatorluğun kalıntılarıdır. [06.04.2016 eş-Şuruk]
4- Vergi tahsili zayıf olan ABD’nin borçları benzeri görülmemiş şekilde arttı ve sürekli de artmaya devam etti. Süper güç olarak Amerika’nın geleceğini tehdit eder hale geldi. “Başkan Obama, 20 Ocak 2009 tarihinde başkanlık koltuğuna oturduğunda, federal borç 10,6 trilyon dolardı. Son istatistiksel verilere göre federal borç, 19 trilyon dolardan fazladır. Obama tarafından imzalanan 2016 bütçe planı, borç tavanının 18,5 dolardan 19,6 trilyon dolara yükseltilmesini kapsamaktadır. Borç dinamiğinin büyümesiyle öyle görünüyor ki Amerikan hükümeti, yeniden borç tavanını yükseltmek zorunda kalacak.” [02.02.2016 Russia Today] Buna göre Amerika, Amerikan devletinin iflasını önlemek için dünya çapında fon arayışına girdi. Amerika ilk önce bu politikasına İsviçre bankalarındaki gizli mevduatlar üzerindeki gizemi kaldırarak başladı. Son olarak bu bankalardaki gizlilik yasasını yok etmeyi de başardı. İsviçre bankaları, artık Amerikan vatandaşlarının gizli hesaplarını ABD hükümetine açmak zorundadır. Hatta Amerika, etki alanından uzak dünya ekonomi sektörüne de saldırdı. Örneğin 2015 yılında yolsuzluk bahanesiyle FIFA’ya saldırarak bu büyük sektörde kendisine bir dayanak bulmak istedi…
ABD, vergi tahsil etmek için sıkı önlemler getiriyor. Oxfam kurumuna göre 50 dev Amerikan şirketi, vergi cennetlerinde 1400 milyar dolar saklıyor. İşte Amerika, Panama Belgeleri sızıntısı operasyonundan tam da bunu istiyor. Burada samimiyetle diyebiliriz ki Amerika, Panama Belgeleri ile sadece Rusya ve Çin Devlet Başkanları ile İngiltere Başbakanı’na darbe vurmayı amaçlamıyor. Aynı zamanda ekonomisini de canlandırmayı hedefliyor. Gizli adalarda, 30-40 trilyon dolar saklı fon vardır. [05.04.2016 Russia Today] Bunu bilirsek, bu görüş daha da güçlenir. Dünyanın bihaber olduğu bu astronomik ve gerçek fonlar, yüzyıldır birçok halkın yağmalanmasının bir ürünüdür. Daha iyi anlamak adına bu rakam, bir ton altın değerindedir. Bu gerçekten çok ciddi bir rakamdır... Diğer bir deyişle bu rakam, Amerikan ekonomisini ve devletini kurtarabilecek zenginliktedir. Şüphesiz ki eğer Amerika bu fonları Amerikan vergi cennetine çekebilirse, onun için büyük bir kazançtır.
5- Amerika, vergi kaçakçılığını önleme ve büyük yolsuzluk paralarını ülkesine çekme ekonomik hedeflerini gerçekleştirmek istiyor. Başkan Obama’nın Panama Belgeleri’ne ilişkin yaptığı ilk yorumdan bu net olarak anlaşılıyor: “Son birkaç günde Panama’dan çıkan belgelere ilişkin haberler, vergi kaçırmanın küresel bir sorun olduğunu bize hatırlattı. Bu sadece diğer ülkelere özgü bir sorun değil, açıkçası ABD’de aynı şeylerden çıkar sağlayan kişiler var.” Şöyle devam etti: “Bunların birçoğu yasal faaliyetler. Gerçek sorun tam olarak bu. Büyük şirketler ve zenginler, avukat ve muhasebeci ordusuyla yasal boşluklardan yararlanarak, sıradan vatandaşların uymak zorunda olduğu yükümlülüklerden kaçıyorlar. Burada ABD’de de yasal boşluklar var. Zenginler bunlardan faydalanarak sistemlerle oynuyorlar.” [06.04.2016 Khabar Agency el-yemeniye]
Böylece ekonomik boyut da sızıntıların arkasında Amerika’nın olduğunu teyit eder.
Son olarak kapitalist ideolojinin yolsuzluğunu ve maddi değerden başka bir değer tanımadığını ifşa eden bu tür belgelerin olması hiç şaşırtıcı değildir. Her türlü kirli yollarla para biriktirmek kapitalistler için meşrudur. Bu ideoloji, her yönüyle bir kötülüktür. Bu ideoloji dünyaya hâkim olduğu sürece bu kötülük, yok olmayacaktır. Dünya, şeytani kapitalizmin ortadan kalkmasıyla birlikte Allah’tan başka yasa koyan insan yapımı tüm sistemlerin de tarih olmasıyla ancak düzelir. O zaman Raşidi Hilafet Devleti altında yüce İslam ideolojisi dünyaya egemen olacak, her yere hayrı yayacak ve dünya hayırdan nasibini alacaktır. Sonra da yeryüzü hayırla ışıldayacak ve dünyanın her bucağında hak söz yankılanacaktır.
وَقُلْ جَاءَ الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقًا“Yine de ki: Hak geldi; bâtıl yıkılıp gitti. Zaten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur.”[İsra 81] Bu, Allah’a zor değildir.
H.28 Receb 1437
M.05 Mayıs 2016