ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Stephen E. Biegun’un, Hindistan’a yaptığı üç günlük ziyaretinin ardından Bangladeş’e gelmesi, Bangladeşliler için bir uyarı ikazı olmalıdır. Özgür, açık, kapsayıcı ve güvenli bir Hint-Pasifik bölgesi “ortak vizyonunu” geliştirmek adına aslında Biegun, Bangladeş’e net bir mesaj verdi. ABD’nin, Bangladeş’in Hint-Pasifik stratejisine aktif katılımını talep ettiğini söyledi. Çin’in Kemer ve Yol Girişimi (BRI) bağlamında Amerika, bu girişimi en önemli öncelik haline getirdi. Bu yüzden Amerikan önceliği ve bu bölgedeki jeopolitik zorunlulukları için Bangladeş’i “kullanmak” istiyor. Bangladeş’i istismarı ve Hindistan’ın Doğu Yasası Politikası etrafındaki manevrası ile ABD, Çin’in artan nüfuzuyla mücadele etmek ve bölgesel güç dengesini korumak için Hindistan’ı güçlendirmek istiyor.

ABD Savunma Bakanlığı’nın “Hindistan ile büyük ortaklık” adlı raporu, Bangladeş’in bu sömürgeci jeopolitik satranç tahtasında nasıl harcanacağının en açık işaretidir: “Güney Asya’da, Hindistan ile olan büyük savunma ortaklığımızı operasyonel hale getirmek için çalışıyoruz. Sri Lanka, Maldivler, Bangladeş ve Nepal ile yeni ortaklıklar kurma peşindeyiz.” ^{(2019, Savunma Bakanlığı, Hint-Pasifik Strateji Raporu)} Geçen ay ABD’nin Güney ve Orta Asya’dan Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Laura Stone ve ABD Dakka Misyonu Başkan Yardımcısı JoAnne Wagner, bir çevrimiçi brifingde, “ABD’nin, Bangladeş ile “ortaklığını” sürdüreceğini, çünkü stratejik konumu açısından Bangladeş’in önemli bir ülke olduğunu ve Hint-Pasifik stratejisinde önemli bir rol oynadığını”söyledi.” ^{(15.09.2020 Dhaka Tribune)}

Bangladeş’in ABD-Çin çatışmasında bir piyon olarak kullanılacağı açıkken omurgasız Hasina hükümeti, ABD’ye stratejik Bengal Körfezimizde güçlü bir varlık yaratmak için daha fazla hareket özgürlüğü veriyor. Ortak askeri tatbikatlarına (CARAT) katılımı ile Bangladeş’in, sömürgeci Amerika’nın denizcilik gündemine hizmetini bir kenara bırakırsak, şimdi de bu hain hükümet, ABD’li şirketleri Offshore bloklarımızdaki fırsatları keşfetmeye çağırdı. Şimdiyse rejim danışmanlarının ve Bangladeş’teki ABD yanlısı çıkar grupları ve düşünce kuruluşlarının, kamuoyunu ABD motivasyonu lehine manipüle etmeye başladığını görüyoruz. İnsanlardan, Bengal Körfezi’ndeki deniz fırsatlarının “ekonomik faydalarını” devşirmek için Hint-Pasifik girişimlerinde ABD ile el ele tutuşmalarını istiyorlar. Girişimin sadece ticari ve ekonomik büyüme yönüne odaklanılıyor, zararlı gündemleri ve bu ABD macerasının ümmetin egemenliğine vereceği tehditler gizleniyor. ^{(15.09.2020 The Daily Star, Uzmanlar: Bengal Körfezi’nin faydalarını elde etmek için sahil ülkeleriyle bağları derinleştirin.)} Bangladeş halkı, bu satılmış entelektüelleri ve siyasi seçkinleri reddetmelidir. Bunlar, ne Batı egemenliğinin olmadığı bir dünya hayal edebiliyorlar ne de Batı sömürge dünya düzenini ortadan kaldırmak gibi bir siyasi hırsları var. Bu hain ve tatsız gruplar, her zaman halkımızın Kâfir-Müşrik devletlerin köleleri gibi yaşamasını istiyorlar.

Ey Bangladeş ordusu içindeki samimi subaylar! İtaatkâr yöneticilerimiz, Kâfir-Müşrik devletlerin hain planını gerçekleştirmek için sizi kullanmayı bırakmayacaklar. Ümmetin egemenliğine zarar vermek için tasarlanan bu yolsuzluğun bir parçası olmak, büyük bir günahtır. Allah’ın iradesine karşı gelerek dünya ve ahiretinizi yok etmeyin:

وَلَنْ يَجْعَلَ اللَّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلًا “Allah kâfirlere، müminler aleyhinde asla yol vermeyecektir.”^{[Nisa 141]} Daha fazla gecikmeden, bu uşak hükümdarların kökünü kazıyarak ve Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir’e nusret vererek, Allah Azze ve Celle’ye yardım etmelisiniz. Hizb-ut Tahrir, vizyon ve kapasiteye sahip tek partidir. Bu ümmetin işlerini cesaretle yönetecek ve sömürge nüfuzunu topraklarımızdan sonsuza dek ortadan kaldıracaktır. Siz ve ümmetin sömürgeci jeopolitik uğrunda bir piyon olarak kullanılmasına izin vermeyecek, kâfir-müşrik devletlerin birbirleriyle olan rekabetinden yararlanarak İslam’ın hâkimiyetini yerleştirecektir.

Hizb-ut Tahrir, size bu büyük vizyonu veriyor. Mekke’deki Müslümanların politik olarak zayıf olduğu bir zamanda inen zafer müjdelerini ve bir avuç Bedevinin o zamanın süper güçlerini (Romalılar ve Persler) nasıl yenebilecekleri ile ilgili putperestlerin alay edişlerini hatırlatıyor. Ama son olarak, bu Allah’ın bir vaadidir ve mutlaka gerçekleşecektir. Ve bu müjde, nasıl Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem için geçerliyse, Müslümanlar için de hala geçerlidir. Aşağıdaki ayet bunun açık kanıtıdır:

إِنَّا لَنَنصُرُ رُسُلَنَا وَٱلَّذِينَ آمَنُواْ فِى ٱلْحَيَاةِ ٱلدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ ٱلأَشْهَادُ  “Elbette biz, hem dünya hayatında hem de şahitlerin hazır bulunacağı günde elçilerimize ve inanmış kişilere yardım ederiz.”^{[Ğafir 51]}