Ülke halkına karşı her zaman çifte standart uygulayan Lübnan yönetimi, gerek bakan gerekse lider düzeyinde olsun, Salı günü Katar merkezli El Cezire kanalında yayınlanan İtticahu'l Muakis [Ters yön] programında Joseph Ebu Fadıl tarafından yapılan kışkırtıcı açıklamaları kınamadı. Programda Ebu Fadıl, "Biz Hristiyanlar olarak Avrupa, Amerika, Hasan Nasrallah ve Beşşar Esed'in yanındayız. Ey Müslümanlar! Biz oraları başınıza yıkacağız. Lübnan, Suriye, Filistin, Irak ve İstanbul gibi kılıçla fethettiğiniz toprakları sizden geri alacağız. Oraları asla size bırakmayacağız." demişti.

Lübnan'da insanlar yıllarca "birlikte yaşama" yalanları ile kandırıldı. Onun, hak ve görevlerde eşitlik, siyasi ve idari kararlarda denge anlamına geldiği söylendi. Gerçek şu ki zaman zaman bu iddialar, güçlü ve imtiyazlı kişiler yararına suiistimal edilse de ancak kutsal Biladu'ş Şam devrimi patlak verdikten, Müslümanlar, kimlik ve gasp edilen otoritelerini geri alma çabasına girdikten ve Raşidi Hilafet projesi çağrıları arttıktan sonra bu suiistimallerin iyice derinleştiği görülüyor. Dolayısıyla Lübnan'da uygulana gelinen siyaset, artık bu denge politikasını gözetmiyor.

İşte bunun bazı kanıtları:

Birincisi: Gayrimüslimlerin geçişine izin verilirken Müslümanlara özellikle de Baas rejiminin teröründen kaçan sığınmacılara karşı sınırları kapatma kararı alındı.

İkincisi: Sözde Ermeni Soykırımı'nın yıldönümünü vesilesiyle 24 Nisan günü azınlık okulları tatil edildi.

Üçüncüsü: Rumiye cezaevinde İslamcı mahkûmlara karşı işlenen ve Guantanamo ve Ebu Garip cezaevindekine benzer vahşete göz yumuldu.

Şimdi de Lübnan yönetici ve liderleri, Müslümanlara yönelik yapılan bu ırkçı söylemlere sessiz kalmaktadır. Oysa kimi insanlar, Hristiyan dini lider tarafından benimsenen siyasi pozisyona itiraz ettikleri için mezhepsel naraları kışkırtmak suçundan askeri mahkemelerde yargılanıyor.

Hükümet ve tüm bakanların, Lübnan'ın varlık belgesini yok sayan bu tehlikeli ve apaçık kanuni ihlaller karşısında sessiz kalmaları, Müslümanları azınlıkların hâkimiyetine tabi tutan kararı doğrulamaktadır. Bu nasıl saçma ve deli divane bir karardır?

Ey gafiller! Biz size şunu temin ederiz ki bugün mustazaf gördüğünüz insanlara yarın Allah Subhânehu ve Teâlâ lütufta bulunacak ve onları yeryüzünün varisi kılacaktır. Yakında Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın vaadini gözlerinizle göreceksiniz. Onun için onlar yanında yer alarak ve alnınıza kara leke sürerek günahlarınızı artırıp sayfalarınızı karartmayınız. Oysa yüzyıllar boyunca bu insanlar, size karşı insanların en vefakârı idiler.

وَنُرِيدُ أَنْ نَمُنَّ عَلَى الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا فِي الْأَرْضِ وَنَجْعَلَهُمْ أَئِمَّةً وَنَجْعَلَهُمُ الْوَارِثِينَ
"Biz ise, yeryüzünde mustazaflara lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları mirasçılar kılmak istiyorduk." ^{[Kasas 5]}