Kırk yaşındaki Granaz Marri adlı kadının, kuyudan ceset çıkarılmasının ardından Kuran-ı Kerimi kaldırıp çocuklarının serbest bırakılması için çağrıda bulunduğu videosu insanların yüreğini parçaladı. İnsanlar Quetta’da, cesetlerini taşıyarak protesto ettiler. Edinilen bilgilere göre, kurbanlar arasında on sekiz yaşında bir kız çocuğu ve Granaz’ın iki çocuğu da var. Granaz Marri ve diğer çocukları da kurtarılanlar arasında yer alıyor. Belucistan Eyalet Bakanı Abdul Rehman Khetran ve ekibinin gaddarlığı, demokraside güçlülerin dokunulmazlığının olduğunu gösteriyor. Belli ki demokrasi güçlülerden hesap soramıyor, adaletsizliklerine engel olamıyor! Benzer şekilde sayısız adaletsizlik olayları rastlamak mümkün. Shahrukh Jatoi, Abdul Majeed Achakzai, Raymond Davis ve Kulbhushan Yadav vakaları, öldürüp yağmalasalar bile demokrasinin güçlüleri adalet karşısına çıkaramayacağını ortaya koyuyor. Öte yandan küçük çaplı hırsızlar gözaltında öldürülüyorlar ve masumlar adil bir yargılanma beklentisiyle hayatlarını hapishanede geçiriyorlar. Demokrasi öyle bir sistemdir ki halkın yüzde birinden daha azına hizmet ederken, geri kalanının sefalet içerisinde yaşamasını sağlıyor.

Hilafet güçlüleri hesaba çekecek, Allah’ın değişmez ve değiştirilemez Şeriatını uygulayacaktır. Vahyedilen Şeriat, ayrım gözetilmeksizin herkese uygulanacaktır. Bu Hilafet sisteminin esaslarını Sevgili Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem belirlemiştir. Aişe RadiyAllahu Anha’dan şöyle rivayet edilmiştir:

إِنَّمَا هَلَكَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ أَنَّهُمْ كَانُوا يُقِيمُونَ الْحَدَّ عَلَى الْوَضِيعِ، وَيَتْرُكُونَ الشَّرِيفَ، وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَوْ فَاطِمَةُ فَعَلَتْ ذَلِكَ لَقَطَعْتُ يَدَهَا  “Sizden önceki insanları helak eden şey, içlerinden soylu birisi hırsızlık ettiği zaman, onu cezasız bırakmaları, içlerinden (fakir ve zayıf biri hırsızlık edince) ise onun hakkında ceza uygulamaları idi. Varlığım kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki, Fatıma Binti Muhammed hırsızlık edecek olsaydı muhakkak onun da elini keserdim” buyurdu.”^[Buhari] Bu nedenle birinci Raşid Halife Ebu Bekir es-Sıddık şöyle buyurmuştur:

وَالضّعِيفُ فِيكُمْ قَوِيّ عِنْدِي حَتّى أُرِيحَ عَلَيْهِ حَقّهُ إنْ شَاءَ اللهُ, وَالقَوِيّ فِيكُمْ ضَعِيفٌ عِنْدِي حَتّى آخُذَ الحَقّ مِنْهُ إنْ شَاءَ اللهُ  “Güçsüz olanınız (haklı ise) hakkını alıncaya kadar benim yanımda güçlüdür. Güçlü olanının (haksız ise) kendisinden hak sahibinin hakkını alıncaya kadar benim katımda güçsüzdür”^{[Taberi, İbn Hişam]}

Demokraside ezilenler yıllarca ve on yıllarca adalet beklerken, güçlüler günler ve haftalar içinde affedilip serbest bırakılmaktadır. Demokraside yasa, yasayı istedikleri gibi değiştiren halkın temsilcilerinin kölesidir. Hilafetin Genel Hâkimi, güçlü suçluları alenen cezalandıracaktır. Böylece kimse kimseye haksızlık etmeye cesaret edemeyecektir. İslami yargı, halkın Hilafet sistemine güvenmesini sağlayacaktır.

Ey Pakistan’daki güç ve kuvvet ehli! Zaman sadece gösterileri izleme zamanı değildir. İslam ümmeti sizden kararlı bir eylem bekliyor. Hemen harekete geçin ve Nübüvvet metodu üzere Hilafetin kurulması için Hizb-ut Tahrir’e nusret verin. İkinci Raşidi Hilafet Allah’ın izniyle yakında İslam’ın uygulanması ile yeryüzünde adaleti tesis edecektir. Muakil ibn Yesâr’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

حَتَّى يُولَدَ فِي الْعَدْلِ مَنْ لَا يَعْرِفُ غَيْرَهُ“Nihayet adalet içinde doğacak, adaletten başka bir şey tanımayacaktır.”^[Ahmed]