4 Mart 2024’te ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, “Demokratik bir Pakistan’ın ABD ve Pakistan’ın çıkarları için kritik önemde olduğunu” belirtti ve “ABD’nin yeni Başbakan Şahbaz Şerif ve hükümetiyle olan ilişkisinin bu ortak çıkarları ilerletmeye odaklanacağını” kaydetti. Böylece Amerika, askeri yönetimdeki ajanları aracılığıyla Pakistan’ı tamamen kontrol altında tutmaya devam ediyor. IMF, büyük miktardaki faiz ödemeleri, ağır vergiler ve ölümcül enflasyon ile Pakistan’ı ekonomik olarak ezecektir. Hindistan’ı bölgede kültürel, ekonomik ve askeri güç haline getirme politikası kapsamında Hindu devleti ile normalleşme süreci nedeniyle Pakistan’ın güvenliği tehlike altına girecektir. Bu yeni hükümet, Amerika’nın askeri yönetime ajanlarını yerleştirmesinden bu yana aynı hükümettir. Yeni hükümetin kırmızı çizgileri, Amerikan emirlerine aykırıdır ve ülkenin gerçek yöneticileriyle çatışmaktadır. Ülkenin gerçek yöneticileri, kendi dünyaları uğruna ülkelerini ve ahiretlerini satan yozlaşmış bir avuç generaldir.

Ey Pakistan Müslümanları! Artık “oyun hakkını verin” ifadesinin ne anlama geldiğini biliyoruz. Demokraside oy kullanmak, ABD sömürgeciliğinin Pakistan’da devam etmesine izin vermekten başka bir şey değildir. Demokrasi ile değişim olmaz, “protesto oylarının” bariz başarısızlığı bunun açık bir kanıtıdır. Demokrasi ile yönetildiğimiz ve orduda da ajanlar olduğu sürece hiçbir değişiklik olmayacaktır. Askerler, ihanette kendilerine katılacak siyasi liderleri özenle seçerler. Ülkeden kaçmak 250 milyon için bir çözüm değildir. Öyleyse değişimin ne olduğunu net bir şekilde ortaya koyalım. Değişim, Allah’ın indirdikleriyle hükmetmektir. Değişim, Kur’an-ı Kerim ve Peygamberin Sünneti ile hükmetmek için çalışmaktır. Değişim, güç ve kuvvet ehlinden nusret talep etmektir. Hayal kırıklığımızdan kurtulalım ve değişim yoluna odaklanalım. Her birimiz, silahlı kuvvetlerdeki evlatlarımızdan hainleri liderliklerinden temizlemeleri ve Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafetin kurulması için Hizb-ut Tahrir’e nusret vermelerini talep etmeliyiz.

Ey Pakistan silahlı kuvvetlerindeki Müslümanlar! Tüm İslam ümmeti gibi Pakistan da onlarca yıldır yozlaşmış askeri yönetimden çok çekmiştir. Korumaya yemin ettiğiniz kimselerin durumuna bir bakın ve Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın sizi şereflendirdiği ve sizin de mensubu olduğunuz Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in ümmetinin durumuna bir bakın. Siz hiç gelmeyecek emirleri beklerken, İslam ümmeti düşmanlarının saldırısına maruz kalmakta ve aşağılanmaktadır. Savaş başlamıştır ve siz henüz savaşa katılmadınız. Zaman, analiz yapma ya da gelecek ile ilgili kehanette bulunma zamanı değildir. İstifa etmenin ya da emeklilik planı yapmanın da zamanı değildir. Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın ve Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in emirlerine uymanın zamanıdır. Eylemsizliğinizden kurtulun ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e nusret veren Ensar’ın izinden gidin.

Ensar, Allah onlardan razı olsun, Allah Subhânehu ve Teâlâ ile kavuşmaktan korkan her samimi subay için güzel bir örnektir. Ensar, Allah onlardan razı olsun, Allah’ın indirdikleriyle ile hükmetmek için nusret vererek bu dünyayı ahiretleri için satmışlardır. Bu yüzden siz de aynısını yapmalısınız. Ensar, tağutların ordularına karşı ya zafer ya da şehadet düşüncesiyle savaşmıştır. Allah’ın izniyle Nübüvvet metodu üzere Hilafetin altında siz de bu fırsata sahip olacaksınız.

Ey Pakistan Müslümanları ve silahlı kuvvetleri! Müslüman ülkelerde büyük bir siyasi boşluk var, ancak bu boşluğu doldurabilecek bir liderlik yok. 1953’ten bu yana Hizb-ut Tahrir, Müslüman ülkelerde ve toplumun her kesiminde yılmadan ve yorulmadan çalışmaktadır. Bu süre zarfı boyunca ve tüm ülkelerde Hizb-ut Tahrir her zaman halkı yalan söylemeyen bir lider olmuştur. Hizb-ut Tahrir tüm siyasi görüşlerini Kur’an ve Sünnet’ten almaktadır. Gençleri, gönüllü olarak kendilerini Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın yoluna adamışlardır. Sadece Allah Subhânehu ve Teâlâ’dan korktukları için zalimler tarafından baskıya, zulme, hapse, kaçırılmaya, işkenceye ve ölüme maruz kalmışlardır. Gelin güzel dinimizi yönetim ve otoritede hak ettiği yere getirmek ve tüm insanlık için parlak bir örnek olmak için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışalım. Gerçek şu ki, bu tür iyi işler için çok geç kalınmıştır. Sömürgeciler ve onların Arap ve Türk ajanları tarafından Hilafetin yıkılmasının üzerinden tam yüz yıl geçmiştir.

Zafer ayı olan Ramazan, bu yıl ümmetin büyük acılar çektiği ve Haşim Gazze’nin bu acıların doruğu ulaştığı bir döneme denk geliyor. Öyleyse neden Pakistan, Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kuran, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın rızasını kazanan ve ümmeti rahatlatan ilk ülke olmasın? Biz Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın dinine yardım edelim ki O da bize yardım etsin. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ * وَالَّذِينَ كَفَرُوا فَتَعْساً لَهُمْ وَأَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ“Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a (Allah’ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz. İnkâr edenlere gelince, onların hakkı yıkımdır. Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır.” ^{[Muhammed 7-8]}