Yeni Anayasa Ulusal Danışma Komisyonu Koordinatörü olarak atanan Sadık Belaid, açıkça İslam’a düşman olduğunu ilan etti. Tunus Müslümanlarının duygularına meydan okuyan Belaid, daha önceki insan yapımı anayasalarda olduğu gibi yeni anayasa taslağında devletin dininin İslam olmadığını duyurdu. Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Medya Bürosu olarak biz, aşağıdaki hususları vurguluyoruz:

1- İzlediği bu yöntemi ile komisyon, insan yapımı anayasaları hazırlayan önceki komisyonlardan pek farksız olduğunu gösterdi. Zira komisyon, sanki İslam’a ve hükümlerine karşı devrim olmuş gibi İslam’ı yönetimden, anayasa ve diğer kanunlardan dışladı! Oysa İslam’ın hayatta uygulanmaması, sefalet ve musibetin sebebi olduğunu herkes bilir. 2010 yılı sonunda Tunus halkı, müflis modern laik rejimin devrilmesi talebinde bulunmuştur.

2- “Tunus özgür bir ülkedir... Dini İslam’dır...” ifadesinin yer aldığı birinci bölüm, İslam’ı devlet ve toplumda etkisizleştirmektedir. Modern devletin anayasaları, İslam ve hükümleriyle hala savaş halindedir. 1959 anayasası ile 2014 anayasası veya cumhurbaşkanı Kais Said’in kararnameleri arasında hiçbir fark yoktur. Hepsi de, Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyen insan yapımı sistemlerin rahminden çıkmıştır.

3- Komisyon koordinatörünün, sembolik de olsa devletin referansı İslam’dır ifadesini taslaktan kaldırması, Tunuslu yöneticilerin İslam düşmanı Fransa’yı memnun etmek ve Tunus’u sömürgeci kölesi yapmak amacıyla Batılılaşma yolunda yürüdüklerini ortaya koyuyor.

Belaid, her İslami ruha duyduğu derin nefreti ortaya koydu. İslami referanslı partilere düşman olduğunu açıkladı. Müslümanların, ülkelerinde İslam’ı uygulama çağrısı, doğal ve normaldir. Sağlıklı beyinler bunu hemen kabul eder. Bu kompleksli kişi bunu niye kabul etmiyor orası ayrı bir muamma. Batı kültürünün postuna bürünenler, anormaldir ve eziklerdir. Allah’ın izniyle ümmet, gasp edilen otoritesini geri aldığında marjinal bu kişilerin varlıkları yeryüzünden silinip gidecektir.

Ey Tunus halkı! Bu yöneticilerin din ve İslam düşmanlığı absürt boyutlara varmıştır. İslam’ı yönetim ve yasamadan dışlamalarının ardından İslami kimliğinizi ve İslam hükümlerine göre yaşama arzunuzu hedef alan bu laik saçmalıkla yüzleşmeniz artık farz olmuştur. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

يُرِيدُونَ أَن يُطْفِئُواْ نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللهُ إِلَّا أَن يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ “Allah’ın nurunu ağızlarıyla (üfleyip) söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler hoşlanmasalar da Allah nurunu tamamlamaktan asla vazgeçmez.” ^{[Tevbe 32]}

Gerçek ve verimli değişim, ancak Allah’ın Kitabından ve Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Sünnetinden alınan İslami bir anayasa temelinde mümkündür. İslam’daki siyasal sistem, siyasi manevraya, aldatmaya, pozisyon kapmaya değil, güdüm temeli üzerine kuruludur. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

فَالإِمَامُ رَاعٍ وَهُوَ مَسْؤُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ “İman çobandır ve güttüklerinden sorumludur”Anayasası, para işlerinin yani ekonomi politikasını nasıl yönetileceğini açıklar. İslam, toplumdaki hastalığın kaynağına parmak basmış ve onu tedavi etmiştir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

كَيْ لَا يَكُونَ دُولَةً بَيْنَ الْأَغْنِيَاءِ مِنْكُمْ “Ta ki içinizdeki zenginler arasında elden ele dolaşan bir devlet olmasın.”^{[Haşr 7]} İslam, paranın toplumda küçük bir grubun elinde toplanmasını yasaklayan hükümler getirmiş, İslam’ı egemen kılacak bir dış politika belirlemiş, bütün Müslümanları birleştiren, insanlığa iyiliği taşıyan büyük bir devlet kurmuştur. Hizb-ut Tahrir, size uygulamaya hazır ve tüm krizlerin çözümü olan bir anayasa taslağı sunmaktadır. Hadi bu anayasayı uygulama sahasına ve yürürlüğe koymak için onunla birlikte çalışın. Bunda, Rabbinizin rızası, dünya ve ahiret saadeti var.