- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Terörizmle Değil Müslümanlarla Mücadele
Haber:
Milli Savunma Bakanlığı, ABD Temsilciler Meclisi ve Fransa Ulusal Meclisi’nin kararlarına ilişkin yazılı açıklamada bulundu. Açıklamada “Ancak birçok konuda anlaşma sağlanmasına rağmen nihai noktada mutabakat sağlanamamış ve maalesef Türkiye terörle mücadelede yalnız bırakılmıştır.” denildi. [03.11.2019 Sondakika]
Yorum:
Türkiye’nin, 9 Ekim’de Suriye’nin kuzeyine düzenlediği harekâtın “terörü” yok etmek ve güvenli bölge oluşturmakla hiçbir ilgisinin olmadığını dünya âlem gördü. Bunlar sadece bahanelerdi nedenler değil. Gerçek nedenin, katil Suriye rejiminin sekiz yıldır giremediği Suriye’nin kuzeyindeki bölgeleri ABD’nin de yeşil ışık yakmasıyla altın tepside rejime teslim etmek olduğu harekât sonrasında apaçık ortaya çıktı.
Kâfir ABD ve Fransa’nın, “terörizmle” mücadele adı altında İslam ile mücadele etmeleri, Afganistan, Irak ve Cezayir’de yüz binlerce Müslümanı katletmeleri, Suriye devrimine kürtaj yapmaları, Afganistan gibi İslam ülkelerini işgal etmeleri, Yemen, Libya ve Suriye gibi ülkelere insansız hava araçları ya da savaş uçakları ile hava saldırıları düzenlemeleri anlaşılır bir şey. Çünkü hak ile batıl, iman ile küfür arasındaki çatışma, kimi zaman Haçlı Seferleri, kimi zaman Şark Meselesi kimi zaman da “terörizmle” mücadele gibi farklı şekil ve formatlar alarak kıyamete kadar kaim olacaktır. Anlaşılır olmayan husus ise, Müslüman olduğunu iddia eden yöneticilerin, “terörizm” gerekçesiyle Suriye’nin kuzeyine operasyonlar düzenleyip devrime kürtaj yapması, Müslümanları katletmesi, kardeşkanı akıtması ve cani rejimin sekiz yıldır kontrol edemediği sınır ve diğer bölgeleri rejime teslim ederek meşruiyetini yitirmiş rejimin yeniden uluslararası platformda meşruiyet kazanmasını sağlamaktır.
Türkiye’nin, “terörle” mücadelede yalnız bırakıldığını yakınması absürtlük ve ahmaklıktır. Türk kamuoyunu yanıltmak ve maniple etmektir. Zira Amerika, Fransa ve İngiltere gibi sömürgeci kâfir güçlerin, oluşturdukları casus orduları ile vekâlet savaşları yoluyla “terörizmle” mücadele adı altında Yemen, Suriye, Libya, Afganistan, Mısır, Irak ve diğer İslam ülkelerinde devletsiz ve kalkansız masum Müslümanlara karşı pervasızca ve acımasızca bir savaş yürüttüğünü herkes bilir. Diğer bir deyişle batıla hak kisvesi giydirilerek “terörle” mücadele maskesi ve giysisi altında Müslüman Müslümana kırdırtılıyor.
“Terörizmle” mücadelede yalnız bırakıldığı için Türkiye’nin ağlayıp sızlaması yersiz ve mantıksızdır. Çünkü ajanlar, efendileri için var, tersi değil. En son Bağdadi’nin öldürülmesinde bunu açıkça gördük. Irak, Türkiye ve Kürtler, Müslüman olan Bağdadi’nin öldürülmesinde kâfir ABD ile işbirliği yaptıklarını, istihbarat paylaşımında bulunduklarına dair birbirleriyle yarışırcasına açıklamalar yaptılar. Efendilerine hizmette kıran kırana mücadele verdiler. Bir Müslümanın bir kâfir tarafından hem de İslami bir ülkede öldürülmesine yardımcı oldular. Suçu varsa Müslümanı Müslümanların öldürmesi ve cezalandırması gerekirken, Türkiye ve Irak, efendilerinin Müslümanı öldürmesi, bunun üzerinden prim yapması için Bağdadi’yi ABD’ye teslim ettiler. ABD, izin almadan Atlantik ötesinden gelip İslam ülkesinde Müslümanı katletti. Peki, Türkiye, “terörist” dediği Fethullah Gülen’i izin almadan ABD’de operasyon yapıp öldürebiliyor mu? Nerede! Operasyon yapmak şöyle dursun teslim etmesi için ABD’ye diz çöküp yalvarıyor. Klasörler dolusu dosyalar teslim ediyor ama bir türlü teslim alamıyor.
Hadi diyelim Bağdadi, binlerce insanı öldüren bir “terörist”tir. ABD, kadın çocuk yaşlı genç demeden milyonlarca masum Müslümanı katletmiş, elini kanlarına bulamış en büyük kanlı teröristtir. Neden Türkiye, Müslümanları katleden, Irak’ta askerlerinin başına çuval geçiren terörist ABD’ye operasyon çekemiyor? Terörist ABD’nin hakaretlerini sineyi çekip yanıt veremiyor? Çekemez, yanıt veremez çünkü bunu yapabilecek iradesi ve cesareti yok. Bunu ancak Hilafet Devleti yapabilir. Halife Harun Reşit’in Bizans kralı Tekfur’a yazdığı mektubu herkes hatırlar. Kısaca Halife Harun Reşit mektubunda şöyle diyordu: “Bizans köpeği tekfura Ey kâfir olan kadının oğlu, haberin olsun ki mektubunu okudum. Cevabım ise duyacağın değil, göreceğindir…”
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ercan Tekinbaş