- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Francis “Acı Çekiyor” ve El-Kaabi İse Ağlıyor
Haber:
Hıristiyan dünyasının ruhani lideri Papa Francis bugün (12 Temmuz 2020), Türkiye’nin İstanbul’daki Ayasofya Müzesi’ni camiye dönüştürme kararından dolayı derin acı duyduğunu söyleyerek tepki verdi.
Vatikan Papası, Aziz Petrus Meydanı’nda yapmış olduğu haftalık ayinde şöyle dedi: “Zihnim İstanbul ile meşgul. Ayasofya’yı düşünüyorum ve derinden acı duyuyorum.”
Bir Arap ülkesinin hükümeti ilk resmi yorumunda ise, BAE Kültür ve Gençlik Bakanı Noura Binti Muhammed Al-Kaabi, kültürel mirasın, korunması ve sömürülmemesi gereken bir insanlık mirasını temsil ettiğini ve insan özüne dokunan değişiklikler getirilerek gerçekliğinin değiştirildiğini söyledi.
Yorum:
350 kiliseyi temsil eden Dünya Kiliseler Konseyi, “üzüntü ve kızgınlığını” ifade ederek Ayasofya’nın “kölelik ve bölünme işareti” olarak camiye geri döndüğünü belirtti ...
Bu, Batı zihniyetinden kaynaklı Haçlı ruhunu ortaya koyan Batılı ifadelerin bir parçasıdır.
Ancak bu, onlardan beklenen bir durumdur. Zira onlar, her ne kadar Osmanlı Hilafetini kaldırıp İslam’ın tamamını yönetim ve hayatta reddetmesinin akabinde ülkeyi baştan aşağıya tersine çevirmek için Mustafa Kemal’i getirmiş olsalar da Kostantiniye’nin düşüşünü ve İslam’ın havzasına girişini asla unutmamışlardır. Dahası bunun da ötesinde Erdoğan’ın İslami ritüel ve sembollerle, sembolik de olsa onları geçmişin acısını hissetmeye yöneltmesinden dolayı dehşete düşmüşlerdir.
Ancak Birleşik Arap Emirlikleri ülkesinin Kültür ve Gençlik Bakanı’nın dilinden, konuyu kınayan sözlerin dökülmesi ve müzenin camiye geri dönmesini “insan özüne dokunmak” şeklinde ifade etmesi gerçekten çok garip bir durum?!
Caminin özü nedir? Camide namaz kılmak “insan özüyle” çelişiyor mu acaba?!
Yoksa Müslümanların namazı, insanların Rabbi için “insancıl” bir namaz değil midir?!
Rejimlerin polemiklerine ve tartışmalarına girmeyeceğiz. Çünkü her biri kendi gecelerinde türkü söylüyor. Ayrıca biz, Erdoğan’ın Ayasofya’yı camiye dönüştürme kararının, özellikle ülkeyi mahveden boğucu ekonomik krizin ardından sokağı kazanmak için olduğunu da inkar etmiyoruz.
Burada bizim için önemli olan iki husus var. Birincisi: Ayasofya’nın cami olarak yeniden açılması, 1934 yılından bu yana askıya alınan yasal bir kararın uygulanmasına yönelik bir cevap niteliği taşımaktadır. İkinci Husus: Erdoğan’ın insanlara, Muhammed Fatih (Rahimehullah)’ın Ayasofya Camisi’nin korunmasıyla ilgili vasiyetnamesine atıfta bulunduğu bir konuşma yapmasıdır. Şimdi bizim Erdoğan’a, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Selem’in şu şekilde buyurduğu vasiyetinin neresinde olduğunu sormak hakkımızdır: تَرَكْتُ فِيكُمْ مَا إِنْ تَمَسَّكْتُمْ بِهِمَا لَنْ تَضِلُّوا بَعْدِي أَبَداً، كِتَابَ اللهِ وَسُنَّتِي “Size iki şey bırakıyorum, onlara sarıldığınız müddetçe asla dalalete düşmezsiniz; bunlar Allah’ın Kitabı ve Sünnetim.” Nitekim Müslümanlar, yönetim, siyaset, ekonomi, toplum, eğitim ve hayatın her alanında İslam’ın tamamıyla yönetildiği ve Allah’ın emri ve Kerim Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in vasiyetinin tatbik edildiği bir ülkedeki Ayasofya’da namaz kılmak istiyorlar.
Şayet bir vasiyet uygulamak istiyorsan, Allah’ın nefsinde ve fiilinde bir hayır olarak göreceği o şey işte gözünün önünde duruyor.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
M. Hüsameddin Mustafa