Pazar, 22 Muharrem 1446 | 2024/07/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Ayasofya’nın Camii Olmasının Ardından Laik Batı Saldırıya Geçti

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Ayasofya’nın Camii Olmasının Ardından Laik Batı Saldırıya Geçti

Haber:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Cuma günü, Müslümanların içerisinde namaz kılması için Ayasofya’nın açılması emrini veren bir kararname çıkardı. Bu ise, Hristiyan ve Müslümanların dini önemi nedeniyle gurur duydukları, muhteşem mimarisi ve savaşların bir göstergesi nedeniyle bu dünya mirası hakkında uluslararası öfkeyi kışkırtma olasılığı olan bir hamledir.

Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, Türkiye mahkemesinin, geçtiğimiz seksen yıl boyunca göreceli olarak bir anıt haline gelen ve Türkiye devletinin modern temelinin bir parçası olan Laikliğin sembolü olan Ayasofya’nın müze statüsünü iptal ettiğini açıklamasından birkaç dakika sonra geldi. 

Ayasofya altıncı yüzyılda bir katedral olarak inşa edilmiş olup dünyadaki Hristiyan Bizans mimarisinin en büyük örnekliğini temsil etmektedir. Ancak burası, yaklaşık bin yıl boyunca Hristiyan dünyasının kalbine yerleştikten sonra Hristiyanlar ile Müslümanlar arasında bir rekabet kaynağı oldu. Bunun ardından Müslüman Osmanlı “İmparatorluğu” tarafından fethedilmesinin ardından son kez cami olarak kullanıldı. 

Bu karar, uzun süredir Türkiye’deki ve yurt dışındaki İslamcı muhafazakarların beklediği bir karardı. Ancak muhalefettekilerin, 18 yıl sonra Türkiye siyasetinde popülaritesinin düşmesiyle birlikte milliyetçi ve dini tabanı harekete geçirme niyeti taşıdığını söyledikleri bir karardır…  

Sonra muazzam ve ikonik kubbesinin ihtişamıyla ünlü Ayasofya, II. Fatih Mehmet’in o zaman Kostantiniye şehrinin ne olduğunu kontrol ettikten üç gün sonra 1453 yılında ilk Cuma namazını kılmasından sonra camiye dönüştürüldü.

Ardından 1934 yılında modern Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin otoritesi altından müzeye dönüştürüldü, İstanbul’daki dünya mirası alanlarından biri olarak bir sanat eseri şeklinde adlandırıldı ve Türkiye’nin en popüler turistik mekanı haline geldi. Zira geçen yıl yaklaşık 3.7 milyon ziyaretçinin ziyaret ettiği bir yerdir. (New York Times)

Yorum:

Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesinin "uluslararası öfkeyi kışkırtma olasılığı olan bir hamle" olarak tanımlaması New York Times Gazetesi’nin, doğal olarak, kendisini dünyanın tüm işlerine karar verme yetkisine sahip "uluslararası toplum" olarak kabul etmeye alışmış olan laik Batı’yı kışkırttığı anlamına geliyor.

Laik Batı dini, başkalarına ayrımcılık ve baskı uygulamakla suçladığı gibi kendisini de tüm dinlere karşı tarafsız ve adil olarak tanımlamaktadır. Nitekim Ayasofya’nın kilise ya da cami olarak kullanılmaması, bunun yerine hem Hıristiyanlar hem de Müslümanlar tarafından kabul edilebilecek ve ikisi arasında tarafsız bir tutumu temsil eden bir "müzeye" dönüşmesi bu laik düşünce ile tamamen uyumlu olup bu ise Hristiyan ve Müslümanlar için gerçekten garip bir yaşam tarzıdır. Öte yandan, barış ve dinler arası uyumu sağlayan ve başaran aslında bizzat İslam olup bu ise, laiklik çok fazla kök salmadan önce Hıristiyanlık döneminin sonunda Avrupa’da bile benimsenmeye başlanan bir uygulamaydı.  

İslam, tüm dinlerin korunması ve güvence altına alınmasının temelini Kur’an ve sünnette belirtmiştir. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: اُذِنَ لِلَّذ۪ينَ يُقَاتَلُونَ بِاَنَّهُمْ ظُلِمُواۜ وَاِنَّ اللّٰهَ عَلٰى نَصْرِهِمْ لَقَد۪يرٌۙ اَلَّذ۪ينَ اُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ بِغَيْرِ حَقٍّ اِلَّٓا اَنْ يَقُولُوا رَبُّنَا اللّٰهُۜ وَلَوْلَا دَفْعُ اللّٰهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَهُدِّمَتْ صَوَامِعُ وَبِيَعٌ وَصَلَوَاتٌ وَمَسَاجِدُ يُذْكَرُ ف۪يهَا اسْمُ اللّٰهِ كَث۪يرًاۜ وَلَيَنْصُرَنَّ اللّٰهُ مَنْ يَنْصُرُهُۜ اِنَّ اللّٰهَ لَقَوِيٌّ عَز۪يزٌ“Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir. Onlar, başka değil, sırf «Rabbimiz Allah'tır» dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah'ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.” [Hac-39-40] 

Urve Bin Zübeyr’den şöyle rivayet edilmiştir: كَتَبَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه و سلم إلَى أَهْلِ الْيَمَنِ: أَنَّهُ مَنْ كَانَ عَلَى يَهُودِيَّتِهِ أَوْ نَصْرَانِيَّتِهِ فَإِنَّهُ لَا يُفْتَنُ عَنْهَا، وَعَلَيْهِ الْجِزْيَةُ“Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem Yemen halkına şöyle yazdı: Yahudi veya Nasrani olan bir kimse dininden (dönsün diye) fitneye düşürülmez ve ona cizye gerekir.” [Ebû Ubeyd Kâsım Bin Selam, Kitâbu’l Emval]

Müslümanlar bu delilleri sadece ahlaki irşatlar olarak değil, aynı zamanda pratik olarak uyulması ve uygulanması gereken kanuni metinler olarak da kullanmışlardır. Toplumun genel karakteri tartışmasız İslam iken aynı zamanda gayrimüslimler de özel hayatlarında inançlarını uygulama hakkına sahiplerdi. Bunun aksine Laiklik, bütün dinleri (bireysel) bir mesele olmaya sevk etti ve başarıyı sadece dünyevi zevkler ve maddi arayış olarak gören yeni bir maddi kamusal din oluşturdu. Yine de halklarının geneli için başaramadıkları refah işte budur. 

Batı dini hayattan ayırırken İslam ise dini, hayatın temeli kılmıştır. Dolayısıyla genel hayata ahlaki, insani ve ruhi değerlerin yanı sıra maddi değerleri aşılayan İslam, sadece gerçek barış ve uyumu sağlamakla kalmamış aynı zamanda zengin ve gelişmiş bir medeniyet inşa etmiş ve aynı zamanda da herkese adalet ve refah sağlamıştır. Bu yüzden gayrimüslimler İslam medeniyetinin meyvelerinden tamamen faydalanmışlar ve dinlerini İslam’ın yönetimi altında bugün giderek artan sayıdaki insanın kendilerini “ateistler” veya “dini açıdan tarafsız” olarak tanımladıkları Batılı laikliğin altında olduğundan çok daha iyi uygulayabilmişlerdir. Aslında Laik Batı, tüm ibadet yerlerinin Ayasofya gibi çağdaş yaşamla herhangi bir pratik ilişkisi olmayan tarihi öneme sahip müzeler olmasını istiyor. 

Din olmadan Batı toplumundaki uyum bozulduğu gibi aileler ve toplumlar parçalanır ve bireyler de gittikçe bireysel olarak izole olmuş bir şekilde yaşarlar. Dolayısıyla İnsanlar sadece dine boyun eğerek gerçek hoşnutluğu yakalayabilirler. Zira hakkı temsil eden ve insanlığı samimi ve ihlaslı bir şekilde koruyacak olan sadece İslam’dır. İslam ümmeti dramatik bir kalkınmaya tanıklık ediyor ve Erdoğan da kişisel siyasi hırsları için buna yanıt veriyor. Ancak bu kalkınma Erdoğan’ın çok ötesine geçecektir. Zira Allah’ın izniyle dünya, çok yakında tüm İslam ülkelerini birleştirecek, İslam’ı tatbik edecek ve İslam’ın nurunu tüm dünyaya taşıyacak Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’nin inşa ettiği yeni bir medeniyetin doğuşuna tanıklık edecektir.   

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Faik Necah

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER