- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Başarısız Laik Türk Rejiminin, COVİD-19 İle Mücadele Fiyaskosu
Haber:
Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, "30 Temmuz'da 10 binlerde olan aktif vaka sayımız, 1 Eylül itibarıyla 19 binlere çıkmış durumda. Yani yüzde 100'e yakın artış var" dedi. (03.09.2020 CNN Türk)
Yorum:
Tatil sezonunun bitmesiyle beraber bu acı verici haberin gelmesi de aslında hiç şaşırtıcı değil. Toplumun COVİD-19 hastalığı ile tanışması sonrası bu yılın ilk çeyreğinden itibaren alınan eksik ve yetersiz tedbirler sonrasında bulaşıcı hastalık tüm ülkeye adeta davetiye çıkarırcasına hızla yayıldı. Sokağa çıkma yasağından tutun birçok meslek erbabının işletmesi kapatıldı. Hatta Türk rejimi Allah’ın yeryüzündeki mescitlerini bile kapattı. Her hususta olduğu gibi bu yaygın hastalık hususunda da sınıfta kalan başarısız rejim, halkını ekonomik kriz ile salgın arasında tercihe zorladı. Aldığı (sözde) tedbirler ile toplumda korku ve panik atmosferi yarattı. Hastalığın ilk görüldüğü yerleri lokal olarak karantina altına almak yerine kapsamlı önlem doktrini ile stabil olmayan ekonomik durumun daha da kötüye gitmesini sağladı. Bırakın halk sağlığını halkın devlet için hiçbir önem arz etmemesinden kaynaklı hastalığın bugün neredeyse engellenemez hale geldiğine şahit olmaktayız.
Bugün önleyiciliği her platformda bilim insanları tarafından sorgulanan maske hususunda bile devlet sınıfta kaldı. Bu ayıp olarak yetmezmiş gibi halka sürekli dayatılan maske karaborsaya düştü. Halkını düşünmek gecesini ve gündüzünü onun için feda etmek, sağlıklı çözümler bulmak yerine, iktidar kavgalarının bitmediğine devlet erkânı içindeki ayrışmaların ve menfaatlerin öne çıktığına hep beraber şahit olduk maalesef. Bunun için en bariz örneklerden bir tane vermek gerekirse cumhurbaşkanı Erdoğan ve iç işleri bakanı Soylu arasında patlak veren gece yarısı son dakika sokağa çıkma yasağı ve ardından gelen görüntüleri bir hatırlayalım. Her fırsatta sorunu ve sorumluluğu halkına yüklemeyi fırsat bilen mevcut düzen, bu yaygın hastalık hususunda da tüm olup bitenlerin faturasını mağdur vatandaşına çıkardı. Allah Azze ve Celle’nin yeryüzündeki mescitlerini kapatıp insanların topluca Allah’a ibadet etmesini engelledi. Haziran ortalarında normalleşme adına kötülüğün kol gezdiği yerleri bir bir açarken camilerin açılmasını en sonlara bıraktı.
Gece gündüz sosyal mesafe türküleri söyleyen rejim, siyasi emelleri söz konusu olunca sosyal mesafe kavramını çöpe attı. Açılışlarda, meydanlarda, resmi törenlerde sosyal mesafe bir anda unutulup gitti. Ekonomik canlanma ya da yandaş iş insanlarını ekonomik iflastan kurtarmak için tatil bölgelerini kapatmak şöyle dursun ucuz tatil reklamları ile üretim politikasının yanından geçmeyen ekonomisinin şahlanacağı hayaline kapıldı.
Tüm bunlar Türkiye Cumhuriyeti’nin iflas ettiğini ispat etmek için yeter de artar bile. Laik rejim, Müslüman Türkiye halkını mabetlerinden ederken, yöneticileri Anıt Kabir’e koşup, atalarını yâd ettiler. Şimdilerde de rejim, özel okullar ve servislerin yararına okulları eğitim öğretime açmanın derdinde. Ekonomik endeksli çözümler, çocuklarımızın geleceğini değil adeta hayatlarını tehlikeye atmak üzere.
Bu nedenle Müslüman Türkiye halkı, dünyevi ve uhrevi iyiliği için kâfirlerden ithal yönetim nizamı olan cumhuriyeti devirmeli, yerine yeniden ikinci Raşidi Hilafeti ikame etmelidir. Her canlı ölümü tadacaktır. Mademki eninde sonunda ölümü tadacağız o halde Allah’a isyanda tatmak yerine Allah’a itaat yolunda ölümü tatmalıyız.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ercan Tekinbaş