Salı, 03 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/05
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
"Daha Adil Bir Dünya Mümkün” Adlı Yeni Kitabından Dolayı Erdoğan’a Eleştiriler

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

"Daha Adil Bir Dünya Mümkün” Adlı Yeni Kitabından Dolayı Erdoğan’a Eleştiriler

 

Haber:

Türkiye’deki Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu 27/09/2021 Pazartesi günü, Erdoğan’ın daha adil bir dünyadan bahsettiği kitabını eleştirdi.  Karamollaoğlu, “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” kitabını yayınlayan Erdoğan’ın önce ülkesinde adaleti tesis etmesi ve uygulaması gerektiğini belirterek şöyle dedi: “Kitap yazarak siz adaleti tesis edemezsiniz. Kanun çıkararak adaleti tesis edemezsiniz.” Ve şöyle ekledi: “Adalet konuşulacak bir iş değil, tatbik edilecek bir iştir.”

 

Yorum:

(TRT Arapça), Erdoğan'ın “Daha Adil Bir Dünya Mümkün" adlı kitabında bahsettiği bazı fikirleri yayınladı. Yayınlanan kısmın içeriği şöyledir: “BM Güvenlik Konseyi'ndeki veto hakkının kaldırılması ve gerçek ve kapsamlı küresel adaleti sağlamak için neredeyse çoğu ülkeyi temsil eden BM’nin rolünün harekete geçirilmesi gereklidir. Erdoğan kitabında, dünyanın kurtuluşunun ve mutluluğunun, hakkın güçlü olduğu, güçlünün haklı olmadığı bir dünyada adaletin uygulanmasından geçtiğine ve Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinin çifte standartla lekelenen kararlarını kınama tonuyla olmayacağına dikkat çekmiştir.” Yine Erdoğan kitabında şöyle demiştir: “Adalet, bugün dünyanın her tarafında en çok aranan konulardan biridir. Ancak küresel adaletin yönetiminden sorumlu kurumlar, ne yazık ki ölümcül bir donukluk içinde yaşamaktadır.” Şöyle ekledi: “Merhametini yitiren bir çağda adaletin temsilcisi ve vicdanın sesi olmak boynumuzun borcudur.”

Kapitalist dünya ülkelerinin dünya halkları üzerinde hakimiyet kurmalarının ve onlara tarihte benzeri görülmemiş bir sıkıntı yaşatan zalim Kapitalist sistemi uygulamalarının ardından, hiç şüphesiz insanlık bugün benzeri görülmemiş şiddetli bir zulmün acısını çekmektedir. Zira bu ülkeler, özellikle sayılamayacak zenginlikleriyle tanınan İslam beldeleri olmak üzere dünya ülkelerini sömürgeleştirirlerken, onların servetlerini yağmalamakta, çocuklarını köleleştirmekte, onları fakirleştirmekte, ülkelerini savaşları için bir arena ve silahları için laboratuvarlar yapmakta, ekini ve nesli de yok etmektedirler. Dolayısıyla Kapitalist ülkeler, sadece diğer ülkelerin kanları ve vücut parçalarıyla yaşarlarken o ülkelerin halkları ise bir çeşit refah ve lüks içinde yaşamakta ve hiçbir şey onları rahatsız etmemektedir. O halde dünyanın, adaleti yayacak, inançlarına, milliyetlerine ve renklerine bakmaksızın insanların hakkını vermek için çalışacak, zalimden mazlumun hakkını alacak, zalim devlet başkanı, mazlum da temizlik işçisi olsa dahi onun yanında duracak bir sisteme ihtiyacı olduğu doğrudur. Bu sistem, kimseye kayırmacılık yapmayan, kimseye iltifat etmeyen ve hiç kimseye dokunulmazlık vermeyen bir nizam olmalıdır. Bu sistem, yönetilenden önce yöneticinin boyun eğeceği, hiçbir şeyin kendisinden üstün olmadığı ve herkesin yanında eşit olduğu bir sistem olmalıdır. İşte bu sistem, kainatı, insanı ve hayatı yaratan Allah Subhanehu ve Teala katından olmalıdır. Zira Subhanehu, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.

Nitekim İslam’ın adaleti, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in devletin başkanı olduğu ilk İslam Devleti’nin tatbik edilmesiyle pratik olarak sabit olmuş ve gerçekleşmiştir. Zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem İslam’ı, Müslüman olsun gayrimüslim olsun devletin tüm tebaasına üzerine indiği gibi uygulamış, dahası Müslümanları zımmilere zulmedilmesi noktasında uyarmıştır. Aleyhissalatu ve’s Selam şöyle buyurmuştur: ألاَ مَنْ ظَلَمَ مُعاهَداً أوِ انْتَقَصَهُ حَقّهُ أوْ كَلَّفَهُ فَوْقَ طاقَتِهِ أوْ أخَذَ مِنْهُ شَيْئاً بِغَيْرِ طِيبِ نَفْسٍ مِنْهُ فأَنا حَجِيجُهُ يَومَ القِيامَةِDikkat edin! Kim antlaşma yapılan bir kimseye zulmeder veya hakkını noksanlaştırır veya takatinin üstünde bir şeyle emreder yahut onun rızası dışında bir şeyini alırsa, mahşer günü aleyhine ben delil olacağım.” Dolayısıyla ondan sonra Halifeleri de aynı yolda yürümüşlerdir. İranlı komutanın Ömer İbn-u Hattab’a söylediği “adaletle hükmettin, emin oldun ve uyudun” şeklindeki sözünü belki de herkes biliyordur. Nitekim bu, İslam ve Müslümanların Halifelerinin adil oldukları hakkında bir kafirin tanıklığıdır. Medeniyetin Hikayesi adlı kitabın yazarı Will Durant daha da ileri giderek şunları söylemiştir: “Emevî Hilafeti döneminde zımmiler, Hıristiyanlar, Zerdüştler, Yahudiler ve Sabiler, bu günlerde benzerini göremediğimiz bir şekilde hoşgörü derecesine sahiptiler, dinlerinin ritüellerini uygulamakta özgürlerdi ve kilise ve tapınaklarını koruyorlardı.”

Ancak adaletin râyesi, Hilafet Devleti’nin yıkılmasıyla düşünce, bugün adalet ve hakkı kerih gören Batılı ülkeler onun üzerine üşüştüler ve dünya halklarını Kapitalist sisteme boyun büktürdüler. Böylece zulüm ve karanlık geldi ve artık adalete yer yoktur.     

Peki Erdoğan bu apaçık gerçekleri bilmiyor mu?! Hiçbir şaibenin olmadığı adaletin, Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi’nin reforme edilmesinde değil de sadece İslam’da olduğunu bilmiyor mu?! Oysa Erdoğan’ın reforme edilmesi çağrısında bulunduğu kafir uluslararası kurumlara, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in yıkılmasını ve yakılmasını emretmiş olduğu Dırar Mescidi gibi muamele edilmelidir. Çünkü bu kurumlar Dırar Mescidi gibi olup sadece küfür üzerine ve müminlerin arasını ayırmak ve Allah’a ve Rasulü’ne savaş açanları gözetmek için kurulmuştur. Dolayısıyla Müslümanlar ondan iyi bir gün görmemiştir. Bilakis her zaman İslam beldelerini işgal etmek, kanlarını akıtmak ve mallarını yağmalamak için kararlar almıştır. Allah’tan, hakkı yayacak ve insanların arasında adaletle hükmedecek olan Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti’ni ikram etmesini temenni ediyoruz.

 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Ebu Hişam

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER