Pazar, 15 Muharrem 1446 | 2024/07/21
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Hindistan, Assam Eyaletindeki Müslümanların Tahliyesini Yoğunlaştırıyor!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Hindistan, Assam Eyaletindeki Müslümanların Tahliyesini Yoğunlaştırıyor!

Haber:

Eylül ayında, Hindu milliyetçisi Bharatiya Janata Partisi (BJP) hükümetinin tahliye kampanyası nedeniyle, Assam eyaletinde Müslümanların oturduğu Darrang bölgesindeki Sibagar ilçesinde yaklaşık 1.200 aile yerinden edildi. Tahliye edilenlerin neredeyse tamamı Bengal kökenli Müslümanlar olup hükümet tarafından ülkenin yasal sakinleri olarak tanınmamaktadırlar. Ayrıca bölgedeki dört cami de yıkılmıştır. 23 Eylül’de zorunlu yerinden edilmelerin biri sırasında, 12 yaşında bir çocuk olan -Şeyh Ferid- ile 33 yaşında bir yetişkin olan -Muin el-Hak- adında iki Müslüman eyalet polisi tarafından vurularak öldürülmüştür. Muin el-Hak’ın polis tarafından vurulmasının ardından cesedinin vahşice dövüldüğü bir video viral oldu. Ayrıca bölge yönetiminden bir fotoğrafçının da Muin el-Hak’ın cesedini vahşice çiğnediği görüldü. Assam eyaletindeki Müslümanların evlerinden tahliye operasyonları uzun yıllar yaygındı ancak Hindu milliyetçisi Bharatiya Janata Partisi’nin yedi yıllık iktidarı altında, özellikle de son aylarda Müslüman karşıtı söylemleri ve politikalarıyla tanınan Assam Başbakanı ve Bharatiya Janata Partisi üyesi Himanta Biswa Sarma liderliğinde daha da yoğunlaşmıştır. Nitekim haziran ayında, tahliyelerin gerçekleştiği köylerden biri olan Dalpur’daki bir tapınağı ziyaret ettikten sonra şöyle bir tweet atmıştır: “Topraklarımızı ve Assam kimliğimizi, izinsiz girenlerden ve davetsiz misafirlerden korumak için topraklarımızı yasadışı işgal edenler Assam eyaletinin her yerinden tahliye edilecektir.”

Yorum:

Assam hükümeti, tahliye operasyonlarının "yerli halka" yönelik bir tarım projesine yer açmak amacıyla hükümet topraklarını davetsiz misafirlerin saldırısından kurtarmayı amaçladığını iddia etti. Bununla birlikte tahliye edilen Müslüman ailelerin çoğu, on yıllardır bölgede yaşamakla birlikte geneli Bengal kökenli olup 12 milyonu aşan eyaletteki Müslüman nüfusun büyük bir kısmını oluşturmaktadırlar. Buna rağmen hükümet onları, yabancı ve “yasadışı göçmeler” olarak görmektedir. Nitekim hükümet rakamlarına göre, Mayıs 2016 ile Temmuz 2021 yılları arasında 4.700 aile evlerinden tahliye edilmiş ve büyük bir Müslüman nüfusa sahip bir bölge olan Darrang’da 2.000’den fazla kişi yaşamaktadır.

Assam eyaletindeki Brahmaputra nehri kıyılarının sürekli erozyona uğraması ve bölgeyi düzenli olarak su basması, insanların sık sık göç etmesine neden olmakta, bu da eyaletteki kırsal nüfusun büyük bir oranının, kendi adlarına arazinin tapusuna sahip olamamalarına yol açmaktadır. Bunun sonucunda Hindistan hükümeti 2019 yılında, 3 yıldan fazla bir süre belirli bir hükümet arazisinde yaşayanlara kalıcı tapu belgeleri çıkarmıştır. Ancak bu, Bengal kökenli Müslümanları bölgedeki toprak mülkiyetinden hariç tutmayı amaçlamakta olup sadece yerli ailelerden oluşan bir gruba uygulanmıştır.

Müslümanlar Assam nüfusunun yaklaşık %35’ini oluşturmakta olup Hindutva ajandası tarafından yönlendirilen ve bölgede Hindu nüfusunda bir artış sağlamak için onları ülke dışına çıkarmayı ve demografiyi değiştirmeyi amaçlayan çeşitli aşırılıkçı temizleme politikalarının acısını çekmektedirler. Nitekim bu yılın temmuz ayında Assam Başbakanı Sarma eyalet meclisine, bölgedeki Müslüman nüfusu kontrol etmek için doğum kontrol hapları dağıtmak ve diğer faaliyetleri yürütmek amacıyla 1000 genci görevlendirerek Müslümanların kontrolündeki bölgelerde doğum oranını azaltmak için ülkesinin bir “nüfus ordusu” oluşturacağını bildirdi. Yine başbakan haziran ayında, hükümetinin avantajlarından yararlanmak için Assam eyaletinde iki çocuk politikasını kademeli olarak uygulayacağını da duyurdu.

Vatandaşlık ve oturma haklarının reddedilmesi, nüfusu kontrol altına alacak politikaların uygulanması, camilerin yıkılması, evlerin yakılması ve ailelerinin nesiller boyu yaşadığı topraklardan kovulmaları, Myanmar’daki Rohingya Müslümanlarına karşı kışkırtılan etnik temizlik politikalarını yansıtmaktadır. Ancak şimdiye kadar İslam ülkeleri de dahil olmak üzere hiçbir ülke, Rohingyalı bacıları ve kardeşleriyle aynı kaderi paylaşan Assam Müslümanlarını savunmak için herhangi bir müdahalede bulunmamıştır. Müslümanların başındaki yöneticilerin yapabildiği tek şey, zulümlere karşı boş kınama sözleri sarf etmek ve aynı zamanda işgalini ve Keşmir Müslümanlarına karşı vahşi cürümlerini sürdüren İslam ve Müslüman düşmanı Hindu rejimiyle güçlü siyasi ve ekonomik bağlarını devam ettirmektir.

Aslında İslam’ın ve Müslümanların maslahatlarını dürüstçe temsil edecek ve onları savunacak bir devletin yokluğunda Müslümanların can ve mallarının korunması mümkün değildir ki bu da Nübüvvet Minhacı üzere kurulacak olan Hilafettir. Nitekim bu görkemli devletin gölgesinde Sindh, Halife Velid İbn-u Abdulmelik’in zalim Hindu kralı Raja Dahir tarafından esir alınıp hapsedilen bazı Müslümanları kurtarmak için kendisini devasa bir orduyla gönderdiği büyük Müslüman lider Muhammed ibn-u Kasım’ın elleriyle İslam'ın yönetimine girmiştir. Bunun ardından İslam Hindistan’ın dört bir tarafına yayılmış, onu despot Hindu yönetiminden kurtarmış ve hem Müslümanlar hem de gayrimüslimlere yönelik yasaları ve sisteminin gölgesinde herkes için adalet ve koruma getirmiştir. Aslında Muhammed ibn-u Kasım’ın Sindh’deki İslami yönetimi, haklarını sağlama konusunda Müslümanlar ve gayrimüslimler arasında bir ayrım yapmamıştır. Zira idarecilerine şöyle demiştir: “Halk ile devlet arasında adaletli olun. Cizyeyi, insanların ödeme gücüne göre ayarlayın.” Gerçekten de Hindistan halkının yüzyıllardır İslami yönetimin altında yaşadığı adalet, güvenlik ve refah, birçoklarının İslam’ı kabul etmesine yol açmış ve onların torunları 1924 yılında, sonucu Hindistan ve tüm dünya Müslümanları için bir karanlık olan Hilafet’in yıkılmasına karşı verilen mücadelenin ön saflarında yer almışlardır. Hiç şüphe yok ki Hindistan, Myanmar, Doğu Türkistan ve diğer yerlerdeki Müslümanlar, o görkemli devlet geri dönmeden bir gün olsun güvenlik, huzur, refah ve mutluluk yaşayamayacaklardır.

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَAllah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” [Nur-55]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Dr. Nesrin Nevaz

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER