Çarşamba, 25 Muharrem 1446 | 2024/07/31
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Herzog’un Türkiye Ziyareti ve Gerekçelerin Mantığının Tutarsızlığı!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Herzog’un Türkiye Ziyareti ve Gerekçelerin Mantığının Tutarsızlığı!

Haber:

Yahudi varlığı ve Türkiye’nin başkanları, 2007’den bu yana Türkiye’yi ziyaret eden Yahudi varlığının ilk başkanı olan Isaac Herzog’un Ankara ziyareti vesilesiyle iki ülke arasındaki ilişkilerin “dönüşümünü” memnuniyetle karşıladılar. Erdoğan düzenlediği ortak basın toplantısında, ziyaret “ilişkilerimizde bir dönüm noktası oluşturacaktır” dedi ve şöyle devam etti: “Ortak hedefimiz, hassas konulara ve ortak çıkarlarımıza saygı temelinde diyaloğu sürdürmektir.” (Fransa 24, uyarlanmıştır)

Yorum:

Herzog'un Türkiye ziyareti, ziyareti kınayanlardan Herzog’u Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı sarayında karşılayarak Türkiye Cumhurbaşkanını zehir içmeye sevk eden siyasi zorunluluğun anlaşılmasını talep ederek onu haklı çıkaranlara veya çeşitli gerekçeler arayanlara kadar yüksek tepkilere ve çelişkili tutumlara yol açmıştır. Özellikle 2010 yılında Gazze Şeridi’ne destek amacıyla düzenlenen Mavi Marmara yolculuğuna katılan 10 Türk sivilin öldürülmesinden bu yana iki taraf arasındaki ilişkilerin keskin siyasi söylem açısından iniş çıkışlara sahne olduğu ve bu da Türkiye’yi Büyükelçisini Tel Aviv’den çekmeye ve ardından 2016’da tekrar iade etmeye sevk ettiği bilinmektedir. Ayrıca bu dönemde ekonomik ilişkilerde kayda değer bir büyüme olmuş ve Türk Press sitesinin aktardığına göre Erdoğan, “Ülkesiyle “İsrail” arasındaki ticari ilişkilerin hacminin geçen yıl 2021’de %36 artarak 8,5 milyar dolara ulaştığını belirterek bunun miktarının 10 milyara çıkacağına olan güvenini ifade etmiştir.”

Dolayısıyla gergin siyasi söylem ekonomik ilişkinin samimiyetini etkilemezken dahası el-Cezire, geçtiğimiz aylarda Türkiye ile Yahudi varlığı arasında istihbarat iş birliğinin derinleştiğini ifade eden raporların olduğunu bildirdi.

Birçoğu (realist) İslami akımın mensubu olan Erdoğan’ın politikasının savunucuları, Erdoğan’ın Yahudi varlığı ile olan ilişkiyi miras aldığı ve zorunluluk kuralının onu Herzog’u karşılamaya sevk ettiği şeklinde bahaneler ürettiler ve Erdoğan’ın yaptığı şeyin reel politik gereği iki kötüden daha ehven olanı seçmekten başka bir şey olmadığını söylediler!  

Bu insanların günahtan daha çirkin bahaneler üreterek ölüm sarhoşluğunu hafife almaya çalışmaları bir ilk değildir. Zira onlardan önce de 23/08/2020’de Yahudi varlığıyla normalleşme yasağını açıklayan daha sonra da 10/12/2020’de Fas Kralı’nın (müminlerin emiri!) emrine binaen normalleşme anlaşması imzalayarak kendisiyle çelişen Fas’ın eski Başbakanı Saadeddin Osmani vardır. Aynı şekilde Hamas, Kasım Süleymani’yi çağırıp onu Kudüs şehidi olarak adlandırdığında da aynı şeyi yaparak Suriye ve Irak’taki Müslümanların aleyhine çocukların saçlarının ağarmasına sebep olan günahlar işlemiştir. Ancak o zaman Hamas ve destekçileri de “zaruretler mahzurları mubah kılar” demişlerdir!

İsmail Haniye, Haziran 2021’deki parlamento seçimlerinin arifesinde kralının himayesinde Fas'a yaptığı ziyarette, Yahudi varlığıyla normalleşmeye itiraz etmemiş, aksine Osmani hükümetine ihanet günahının masumiyet belgesine vererek Fas Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yeniden seçilmesi için destekleyici bir tutum olarak tanımlanan Fas’taki Filistin davasını destekleyen pozisyonlara övgüler yağdırmıştır.

Şimdi onlara soruyoruz: Filistin gaspçısı varlığı tanımaya zorlayan zaruret nedir? Normalleşme kabul edilmediği taktirde yeryüzü tüm genişliğine rağmen ümmete dar gelecek ve helakın eşiğine mi yaklaşacak?! Erdoğan döneminde iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin büyümesinin 8,5 milyar dolara ulaşmasını haklı çıkarmaya zorlayan zaruret nedir?! Ümmetin duygularına meydan okurcasına Herzog’un, atların üzerinde Fatihler gibi bu şekildeki bir törenle karşılamaya zorlayan zaruret nedir?! Tüm bunlarda zaruret nerede Allah aşkına?! 

Erdoğan’ın Yahudi varlığıyla olan ilişkiyi miras aldığını söyleyenlere ise soruyoruz: Erdoğan, 20 yıllık iktidarı boyunca Türkiye ile gaspçı varlık arasındaki bu ilişkiyi bitirmek için ne yaptı -ki aralarında büyüyen ekonomik ve güvenlik ilişkilerinden bahsetmiştik-?! Haram olanı miras alan birinin ona devam etmesi doğru mudur?! Bu acayip bir sözdür?

Erdoğan’ın gerekçelerini haklı çıkarırken söylenenlerin en kötüsü ise, siyasi bir hukukçunun, iyi bir alternatifin yokluğunda en iyi olanın iki kötüden en ehven olanı seçmek zorunda olduğunu söylemeleri ve şöyle sormalarıdır: İç içe girmiş siyasi denklemlerin ortasında ulusal çıkarların zaruretine mahkum olan Erdoğan başka ne yapabilir?!

Oysa onlar, iç içe geçmiş siyasi denklemlerin kurtarıcısı olan Allah’ın sağlam ipine sımsıkı sarılmaktan gafildirler. Bunlar ise, İslam ümmetinin muktedir olması anlamına gelen net şerî çözümden gafil olmalarından kaynaklanan akıllarındaki hayali denklemlerden başka bir şey değillerdir. Dolayısıyla ümmet, ne zaman kararlı olur ve Allah’ın güçlü desteğine sığınırsa, işte o zaman Allah devasa enerjiler ve stratejik imkanlar bahşedecek, her azgın günahkarı caydırabilecek ve iğrenç maddi medeniyetin istilasına karşı insanlık için şifa verici bir merhem sunabilecektir.    

Onlar için en evla olanı bu vehimlerden kurtulmaları, akıllarını başlarına almaları ve İslami hayatı yeniden başlatmaktan başka ümmetin kurtuluşunun olmadığını idrak etmeleridir. Bunun yolu ise Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmak, Allah’ın ipine sımsıkı sarılmak ve Müşriklerin ve Münafıkların iplerinden beri olmaktır. 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Osman Bahaş

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER