- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Müslümanların Kurtuluşunun ve İhtişamlarını Yeniden İnşa Etmelerinin Tek Yolu İkinci Raşidi Hilafet Devletidir!
Haber:
Suriye'de kış dalgaları ve şiddetli soğuklar sona erdi ve bununla birlikte açık alanlarda mübarek Ramazan ayını bekleyen yerinden edilmişlerin çadırları yer aldı. Nitekim İdlib’in kuzeyindeki es-Sikke kampındaki yerinden edilmiş insanlar, barınma, yiyecek veya içme suyu olmadan oruç ayını karşılıyorlar. Bu arada dünyanın her bir yanındaki Müslümanlar Ramazan’ı kutlamak için evlerini süslerlerken yerinden edilmiş insanlar ise geriye kalan çadır parçalarını birbirine bağlayıp kendilerine sığınak yapıyorlar.
Küçük çocuklar ağaç dalları toplamakta ve büyükler de ateş yakmaya hazırlanmaktadırlar ama Ramazan’ın bir yaz gecesinde üzerinde ızgara yapmak veya etrafında dolaşmak için değil, aksine çocukların narin vücutları biraz olsun sıcaklık hissetsin diye. (el-cezire canlı)
Yorum:
Yerinden edilmiş Suriyelilerin acıları, çözülmesi reddedilip kesintisiz bir devam silsiledir. Zorbaları ve tiranları destekleyen ve onları Müslümanların başlarına musallat etmek için diken küresel Kapitalizmin altında bağlarını sıkılaştıran bir silsile. Zira Suriye’deki halkımızın çekmiş olduğu acılar, Beşar rejimine karşı durdukları, onun devrilmesini talep etmeleri ve “Bu Allah İçindir Allah İçindir” sloganını attıkları için ödedikleri bir vergidir. Nitekim Batı’nın ve avenelerinin korkularını artıran işte bu slogandır. Bu yüzden devrimi ortadan kaldırmak için bir araya geldiler, devrimin etrafını sardılar, bu kurtuluş girişimini boşa çıkardılar ve boyunlarının etrafındaki ilmiği sıkılaştırdılar. Dolayısıyla değişim için çalışanlara ciddi bir ders olsun diye milyonlarca masum insanları öldürdükleri bir savaş başlattılar.
Suriye halkı çeşitli acılarla karşı karşıya kaldılar: Savaşlar, cinayetler, adam kaçırmalar ve tacizler gibi… Ayrıca en temel yaşam şartlarından bile yoksun kamplarda, ayaz ve dondurucu soğukta onlara isabet eden açlık ve susuzluk ile onların oruç ve iftar günleri birbirine benzemektedir. Dolayısıyla şiddetli yağmur ve kar yağışı sonrası çamurla dolan ve yaşanması zor havuzlara dönüşen bu kamplarda milyonlarca insan yaşamakta olup bir kişi ailesinin ve çocuklarının ihtiyaçlarını bile karşılayamamaktadır. Yani kişi, fakirliğinden dolayı evladını öldürmeye güç yetiremediği bir zillet ve aşağılanmışlık içindedir. Peki Şam’daki halkımızın ulaştığı bu hal nedir ey İslam ümmeti ?!
Bazıları gıda yardımları alırlarken diğer bazıları bundan alıkonulmaktadır. Böylece tiranın zulüm ve baskılarından kaçarak tam kurtulduğunu düşünürken hayatı cehenneme dönmüştür. Ayrıca birçoğunu sobalarını yakmak için ucuz ve yıpranmış elbiseleri kullanmaya ve çocuklarını ısıtmak ve pişirmek amacıyla sokaklardan yıpranmış kıyafet ve atıkları toplamaya göndermeye zorlayan bir hayat.
Suriye mültecileri bu şekilde yaşadıkları ve bu şekilde acı çektikleri halde Müslümanların başındaki yöneticiler onları görmezden geliyorlar ve istek ve arzularına hiç kulak asmıyorlar. Müslümanların bir devleti ve Müslümanların Allah’ın indirdikleriyle yöneten bir Halifesi olsaydı onların hali bu şekilde olur muydu? -Hayvanlara bile bir yol açan ve kuşlara sevgi besleyen- bu Halife, İslam Devleti’nin tebaasından olan birinin zillet ve aşağılanmışlık içinde yaşamasına izin verir miydi? Ümmetin evlatlarının karınları açlıktan guruldarken onun paralarının camilerin süslenmesi için harcanmasını kabul eder miydi ?
Suriye ve diğer İslam beldelerindeki halkımızın acılar silsilesi, İslam ve Müslümanlarla savaşan bu yozlaşmış küresel sistemin altında yaşadıkları sürece bitmeyeceği gibi Müslümanları bir araya getirecek, Rablerinin şeriatını uygulayacak, düşmanların ve zalimlerin tuzaklarını onlardan uzaklaştıracak bir yürütme organı olmadıkça da sorunları çözülmeyecektir. Zira bu varlık ortadan kalktığından beri Müslümanlar zillet, aşağılanma ve sömürgecilik içinde yaşamaktadırlar. Dolayısıyla güzel bir hayata giden yol belli olduğu gibi izzet, onur ve egemenlik yolu da takdir edilmiştir. Bu yüzden ümmetin, onu alıp Rabbinin hükümleri altında yaşamayı talep etmekten ve onu alemlere bir rahmet olarak yaymaktan başka bir yolu yoktur.
هَـذَا بَيَانٌ لِّلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِّلْمُتَّقِينَ * وَلاَ تَهِنُوا وَلاَ تَحْزَنُوا وَأَنتُمُ الأَعْلَوْنَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ“Bu (Kur'an), bütün insanlığa bir açıklamadır; takvâ sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür. O halde gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.” [Ali İmran 138-139]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Zinet es-Sâmit