Çarşamba, 25 Muharrem 1446 | 2024/07/31
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Yöneticilerimiz Hırsızdır! Güç ve Kuvvet Ehli Muhlislerin, Siyasi Merkezi Silip Süpürerek Müslümanlar İçin Bir Halife Tayin Etmelerinin Zamanı Gelmedi mi?!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Yöneticilerimiz Hırsızdır!
Güç ve Kuvvet Ehli Muhlislerin, Siyasi Merkezi Silip Süpürerek Müslümanlar İçin Bir Halife Tayin Etmelerinin Zamanı Gelmedi mi?!

Haber:

Başbakan Şahbaz Şerif başkanlığındaki yeni Pakistan hükümeti, geçen Salı günü görevini üstlenmeye başlayacağına dair yemin etti. Müttefik siyasi partilerin oluşturduğu yeni hükümetin anayasa yeminini eda etmesi, Pakistan parlamentosunun devrik Başbakan İmran Han’ın yerine Şahbaz Şerif’i başbakan olarak seçmesinden bir haftadan fazla bir süre sonra gerçekleşti. Pakistan Geo kanalı, Pakistan Senatosu Başkanı Sadık Sanjrani’nin yemin törenini denetleme görevini üstlendiğini bildirdi. Şahbaz, yolsuzluk suçlamasından dolayı hüküm giymesinin ardından 10 yıllık hapis cezasının sadece birkaç ayını çektikten sonra 2017 yılında Yüksek Mahkeme tarafından kamu görevinden yasaklanan eski Başbakan Navaz Şerif’in küçük kardeşidir. (el-Cezire.net)

Yorum:

Pakistan’daki siyasi sahne, bu güzel ülke ve halkının ne duruma geldiği noktasında düşünmeyi ve bunun üzerinde durmayı gerektiriyor. Zira bu ülkenin yöneticileri ve rejimi, selim bir aklın kabul edebileceği tüm kırmızı çizgileri aştılar. Peki yemin eden kim? Bu adam, yeminin anlamını ve gerektirdiği yükümlülükleri bilen adil, dürüst ve güvenilir biri mi yoksa emanete ihanet eden, rejimin kendisi tarafından mahkûm edilip on yıl hapis cezasına çarptırılan yolsuzluk yapmış hain bir hırsız mı?! Yani o, sadece yolsuzlukla tanınan bir aileden geliyor. Dolayısıyla onlar, Pencap eyaletinde “Şerif Kardeşler” olarak bilinmekte olup bunların en büyüğü, kötülüğü ile nam salmış Pervez Müşerref ile suç ortaklığı yaparak Gorgil tepelerini Hindistan’a altın bir tepside teslim eden Navaz Şerif’tir. Dolayısıyla ülkeyi yıllarca Allah’ın indirdiklerinden başkasıyla ve Pakistan’ın mümin halkının hoşnut olmadığı bir şekilde yönetenler işte bunlardır. Peki ülkede kararı reddedilemeyen ilk otorite olan Yargıtay’ın kararıyla yolsuzluğu kanıtlanmış birinin yemini ne işe yarar Allah aşkına? En büyük talihsizlik ise bu hırsızı kimin aday gösterdiği, kimin seçtiği ve kimin atadığıdır. Yoksa bunlar, onun partisinden, muhalefet partilerinden ve yargıçlardan bu saçmalığa sessiz kalan yalancı şahitler midir?! Bu tür kişilerin insanların hakikatini temsil eden kimseler olması mantıklı geliyor mu? Yoksa bunlar, kendileri gibi yolsuzlukta hiçbir beis görmeyen hırsızlar topluluğu mudur? Nitekim yolsuzluk onların ortamlarında yaygın bir gelenek olduğu için onlar da benzerleri gibi yolsuzluk yapmaktadırlar. Anayasası, kurumları ve siyasi partileriyle bu rejim tamamen yozlaşmış olup gerçekten Ali Baba ve Kırk Haramiler gibi olmuşlardır!

Pakistan’daki mevcut sistem, İslam ile yönetmeyen, İslam’ı bir referans ve amellerinin ölçüsü olarak kabul etmeyen Laik bir sistemdir. Ayrıca bu sistem Amerika’nın ajanıdır. Bu hakikatleri hiç kimse inkar edemez. Bunun birlikte Amerikan yönetiminde Şahbaz’a karşı kanıtlanan suçun onda birini dahi işlediği ispatlanırsa, herhangi bir devlet makamından, hatta kamu veya özel sektördeki herhangi bir görevden mahrum bırakılmaktadır. Ama yok bir fast food lokantasında işçiyse, Amerikalı usta başımıza bir hırsızı tayin etmekte bir mahzur görmediği gibi Amerika’yı takip eden sırtlanlaşmış politikacılar da bu hususta bir mahzur görmüyorlar. Dolayısıyla biz, Sam Amca’nın muz cumhuriyetlerinden biriyiz. Dolayısıyla da Amerika’nın kendi ülkesinde uyguladığı şeffaflığın, bizim ülkemizde uygulanmamasını şart koşuyor. Bundan daha kötüsü de aklı başında olan Müslümanların, bu saçmalıkların yaşanmasına izin veren bu bozuk rejimin altında ülkenin ulaştığı yozlaşmaya sessiz kalmalarıdır. Bu yüzden kesinlikle ülkenin talihsizliğinin, ister kriket oyuncusu olsun, ister yozlaşmış bir tüccar ve politikacı olsun sadece yöneticinin şahsında olmadığı ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla her ikisi de ülkede, olumlu gerçek bir değişimi sağlayamayacak, aksine bu yozlaşmış rejime dahil olacak ve ülkeyi ifsat edecektir. Sadece yozlaşmanın biçimi ve boyutu farklı olacaktır.   

İslam’da yönetim pozisyonlarına aday olanların şartları, bugün Pakistan’dakilerden tamamen farklıdır. Nitekim Müslümanların yöneticilerinin nasıl olduklarını ve nasıl olmaları gerektiğini özetleyen ve gerçek şeffaflık ile karakterize olmuş Raşid Halifelerin siretinden bir örnek bizim için yeterli olacaktır. Rivayet edilir ki Ömer Faruk Radıyallahu Anhu bir gün pazara çıkar ve diğerlerinden farklı olan haylice iri, semiz ve gösterişli bir deve görür. Bunun üzerine bu devenin sahibinin kim olduğunu sorar ve oradakiler de “bu Abdullah İbn Ömer’in devesidir” derler. Sonra Ömer ayağa kalkar ve şöyle bağırır: “Abdullah İbn Ömer!” Bak bak müminlerin emirinin oğlunun ha!” Nitekim oğlunun gelmesi için haber gönderdi ve gelince karşısına oturtup Ömer ona şöyle sordu: “Bu deve nedir ey Abdullah!” Abdullah da şöyle dedi: “Bu, kendi paramla satın alıp meraya gönderdiğim bir devedir. Ben de Müslümanların yaptığı gibi ticaret yapmak istedim.” Bunun üzerine Ömer onun sözlerini istihza ederek şöyle dedi: “Oh oh ne ala, insanlar bu deveyi gördükleri zaman müminlerin emirinin oğlunun devesi gelmiş haydi yemleyin… müminlerin emirinin oğlunun devesi gelmiş haydi sulayın diyecekler… Böylece en besili ve en kazanlı deve, seninki olacak.” Sonra bağırarak şunu emretti: “Ey Abdullah! Bu deveye verdiğin sermayeni al ve geri kalan kazancı da Müslümanların Beytu’l Mâl’ine bırak.” Aslında Ömer’in oğluyla yaptığı her şey, oğlu Abdullah da diğer tebaası gibi helal ticaret yapmasına ve helal mal biriktirmesine rağmen olmuştur. Buna rağmen Ömer Faruk, takvasından dolayı kendisine, ailesine, yardımcılarına ve takipçilerine Şeytanların tüm kapılarını ve yolsuzluk çıkışlarını kapatmakta ısrarcı olmuştur.

Ülkenin her bir muhlisi için, birisi içinde yozlaşmanın ta öze kadar nüfuz ettiği sistem ve sütunlarının fotoğrafı, diğeri ise içinde gerçek adaletin ve hakikatin ve mutlak şeffaflığın olduğu İslam’ın ve yönetim sisteminin fotoğrafının olduğu her iki fotoğrafın da netlik kazanmasının ardından; evet tüm bunların ardından, ümmetin Pakistan ordusu içindeki muhlis evlatlarının ve onlarla birlikte ülkenin tüm sadık ileri gelenlerinin bu rejimi ve sütunlarını kaldırıp atarak onun yerine Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet Nizamını kurmalarının zamanı gelmedi mi?! İşte o zaman yer yüzünün ve gök yüzünün sakinleri bizden razı olacaktır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَEy iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasulü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Bilal Muhacir – Pakistan

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER