- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Yahudi Varlığı ile Çatışma Noktasındaki Bölgesel veya Dini Savaş Uyarısı…Şüpheli Uyarılardır!
Haber:
Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye şunları söyledi: Gazze Şeridi’nin, mübarek Mescid-i Aksa ve işgal altındaki Kudüs kentindeki çatışmadan uzak olması imkansızdır. Hele ki düşman (“İsrail”) tarafından sınırlar aşılıyorsa.
Bugün Salı günü "Kudüs eksendir" festivali sırasında yaptığı konuşmada Haniye, dünyadaki tüm büyük olaylara rağmen Kudüs ve Filistin davasının yeniden gündeme gelebildiğini açıkladı.
Ve şöyle ekledi: “Tüm taraflara Kudüs’teki tarihi ve dini gerçeklerin değişmesini kabul edemeyeceğimizi ve tüm bölünme, Yahudileştirme, yerleşim ve tecrit planlarının kesinlikle başarısız olacağını bildirdim.”
Ve şöyle devam etti: “Tüm taraflara, eğer düşman kırmızı çizgileri aşmaya ve daha fazla aptallık yapmaya çalışırsa, ikili çatışmanın bölgesel çatışmaya dönüşebileceğini bildirdim.” (Dünya el-Vatan)
Yorum:
Dosttan önce düşman, Müslümanlardan önce kâfirler, Filistin’deki çatışmanın, gerçeği ve aslı itibariyle, İslam ümmeti ile Yahudi varlığı arasındaki bir çatışma olduğunun tamamen farkındadır. Zira Filistin davasının başlangıcından bu yana yerel, bölgesel ve uluslararası olarak gösterilen tüm çabalar, ümmeti İslami kimlikten sıyırmaya ve onu iğrenç bir vatanseverlik kılığına sokmaya çalışmaktadır. Bu yüzden çatışma, davanın çözülmesi ve ortadan kaldırılması için onu güdük bırakmak amacıyla Filistin halkı ile Yahudiler arasında sınırlandırılmıştır.
Olaylar defalarca ümmetin aktif ve etkili bir faktör olduğunu kanıtlamıştır. Zira mübarek topraklara karşı görevini yerine getirirken tüm gizleme ve yolundan çevirme girişimlerine rağmen Filistin davasını çözme anahtarına sahip olan ümmettir. Nitekim mübarek Ramazan ayının başında, Yahudilerin ve onların yerleşimcilerinin, yaşlı, genç, kadın ve çocuklardan oluşan ibadet edenlere ve itikafa girenlere yönelik saldırıları ve iddia edilen bir hakkı kanıtlamak, onları öne çıkarmak ve Mescid-i Aksa’nın sözde zamansal ve mekansal bölünmesini uygulamak amacıyla Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlemeleri ve kirletmeleri noktasında şahit olduğumuz hiçbir kanıt yoktur. Dolayısıyla bunlar, başından beri ümmeti harekete geçiren olaylardır. Bu yüzden İslam beldelerindeki ajan rejimler, kurtuluş gününe özlem duyan Müslümanların kalplerinde yanan ateşi söndürmek için acele ettiler. Ayrıca Filistin Yönetimi de bir din savaşının patlak vermesi konusunda uyarmak için ortaya çıkmıştır. Sanki Yahudi varlığını kurtarmak ve geleceğinin tehlikeye girmesini engellemek için kafir Batı’nın yardımını arıyormuş gibidir. Zira bir din savaşının patlak vermesi, İslam ümmetinin harekete geçmesi ve güçlü bir şekilde çatışma çemberine girmesi anlamına geldiği gibi bu da bu gâsıp varlığın hiç şüphesiz ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir.
Geleceği Yahudilere bağlı olan Oslo Otoritesi tarafından bu uyarıların yapılması ya da bu hareketlerin hain rejimler tarafından gelmesi şaşırtıcı değildir. Zira onlar hemen buna cevap verdiler ve Yahudi varlığını korumak ve kollamak için asıl çalışmalarını yerine getirdiler. Dolayısıyla direnişi temsil edenler, dahası İslam’ın sloganını yükseltenler tarafından bu uyarıların yapılmasına gelince; Vallahi bu, çok ama çok şaşırtıcıdır!! Sayın İsmail Haniye’nin, İslam ümmetinin Yahudi varlığı ile savaşa girmesini temsil eden bölgesel savaş uyarısının anlamını bilmediğini düşünmüyorum. Ancak şayet bu tutum, mübarek toprakları çevreleyen ve ne yazık ki bu grupları kendilerine bağlayan bu ajan rejimlerin eğilimleriyle özdeşleştirme kastıyla sergilenmişse, bu kafa karışıklığını artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Oysa bizler, bu rejimlere güvenmenin tehlikesi konusunda her zaman uyarıda bulunduk ve hala nasihatlerimize devam ediyoruz; bu rejimlerin elinden ellerinizi çekin, onlarla ilişkilerinizi kesin, onlardan ve onların kirli siyasi paralarından uzak durun ve sizin için daha hayırlı olan ümmetin saflarında yer alın. Allah sizinle beraberdir. O amellerinizi asla eksiltmeyecektir.
Savaşın gerçeği, balçıkla sıvanması imkansız olan güneş kadar açıktır. Er ya da geç İslam ümmeti, hem beldemizdeki egemen rejimlerin kaderini belirlemede hem de Yahudi varlığının kaderini belirlemede, belirleyici söz sahibi olacaktır. İşte o zaman yeryüzünün tüm güçleri ona bir fayda sağlamayacak ve onu koruyamayacaktır. Zira bizler, Allah’ın zaferine ve O’nun vaadine güveniyoruz. Yahudi varlığının yok oluşu, Kur’anî bir hakikattir. Şüphesiz işleri idare eden ve kaçınılmaz savaşın kaderini takdir eden Allah Subhanehu’dur. Artık onların zamanı gelmiştir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ الْآخِرَةِ لِيَسُوءُوا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْبِيراً “Artık diğer cezalandırma zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine Mescid’e (Süleyman Mâbedi’ne) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi büsbütün tahrip etsinler (diye, başınıza yine düşmanlarınızı musallat kıldık).” [İsra 7]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Halid Said - Mübarek Toprak (Filistin)