- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Hindistan İslam’a Karşı Savaş Halindedir!
Haber:
Yaklaşık 20 akademisyen, Hindistan Başbakanı Modi’ye devlet destekli üniversitelerde siyasi İslam ile ilgili kitapların yasaklanmasını talep eden bir mektup yazdı. Orada IŞİD’e katıldıkları şüphesiyle tutuklanan Müslüman gençlere yönelik başka olaylar da yer almaktadır.
Yorum:
Hindistan’da son on yıl içinde İslam’a ve Müslümanlara yönelik nefret hızlanmaya başladı. Bu, son zamanlarda bir dizi akademisyen ve profesörün Başbakan’a, siyasi İslam ile ilgili kitapların yasaklanmasını talep eden bir mektup yazmasıyla birlikte yeniden zirveye ulaştı. (Manushi Hindistan). Mektup, Mevdudi’nin fikirlerine ve onun fikirlerinin, farklı cihatçı hareketleri içeren çeşitli İslami hareketleri nasıl etkilediğine odaklanmaktadır. Siyasal İslam’ın belirli düşünürlere veya gruplara özgü olmadığı, bilakis İslam’ın temel yönlerinden biri olduğu açıkça anlaşılmalıdır. Nitekim Müslümanlar, genel olarak IŞİD gibi grupların aşırılıkçılığını reddetmekte ancak bu, Müslümanların siyaset de dahil olmak üzere dinlerinin bazı temel yönlerini terk ettikleri anlamına gelmez. Bu yüzden İslam ümmetinin içinde bulunan grupların çoğunun siyasi nitelikte olması hiç şaşırtıcı değildir. İslam’da siyaset, sevgili Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in metodu ve hadiste geçtiği gibi çeşitli Peygamberlerin sünnetidir; zira Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, şöyle buyurmuştur: كَانَتْ بَنُو إسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمُ الأنْبِيَاءُ، كُلَّما هَلَكَ نَبِيٌّ خَلَفَهُ نَبِيٌّ، وإنَّه لا نَبِيَّ بَعْدِي، وَسَتَكُونُ خُلَفَاءُ فَتَكْثُرُ، قالوا: فَما تَأْمُرُنَا؟ قالَ: فُوا ببَيْعَةِ الأوَّلِ، فَالأوَّلِ، وَأَعْطُوهُمْ حَقَّهُمْ، فإنَّ اللَّهَ سَائِلُهُمْ عَمَّا اسْتَرْعَاهُمْ “İsrailoğulları, Nebiler tarafından siyaset ediliyordu (yönetiliyordu). Bir Nebi vefat edince, bir diğer Nebi ona halef oluyordu. Artık benden sonra Nebi yoktur. Halifeler olacak da çoğalacaklardır. Dediler ki: Öyleyse bize ne emredersiniz? Dedi ki: Önceki ilk biatınıza sadakat gösterin ve onlara haklarını verin. Muhakkak ki Allah, yönettikleri hakkında (ne yaptıklarını) onlara soracaktır.” [Buhari rivayet etti.]
Aslında mevcut hükümetin, belirli düşünürler veya gruplarla değil, Kur’an ve bizzat İslam ile sorunları vardır. Zira hükümet, İslam’ın siyasi yönlerine ve İslam’ın insan yapımı kapitalist çerçevenin ortaya çıkardığı çeşitli çağdaş sorunlara nasıl bir çözüm sağladığına ilişkin her türlü tartışmayı suçluyor ve cezalandırıyor. Oysa İslam, alemlerin Rabbi tarafından indirilen bir haktır. Zira İslam, belirli akli temellere dayanan bir akidedir ve bu, aklı ikna eden ve insan fıtratına uygun olan bir akidedir. Dolayısıyla İslam, körü körüne ve kibirli bir şekilde bağlanmaya teşvik etmez. وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا۟ مَا أَنزَلَ اللَّهُ قَالُوا۟ بَلْ نَتَّبِعُ مَا أَلْفَيْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا أَوَلَوْ كَانَ آبَاؤُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ شَيْئاً وَلَا يَهْتَدُونَ “Onlara: Allah’ın indirdiğine uyun, denildiği zaman onlar, «Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız» dediler. Ya ataları bir şey akletmeyen ve doğruyu da bulamamış kimselerse?” [Bakara 170]
Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Medine’de İslam Devleti’ni kurduğu günden beri İslam’ın hükümleri barış ve adaleti tesis etmiştir. Zira bunlar, gayrimüslim olan tebaa da dahil olmak üzere insanlar arasında barışı yayan içtimai, ekonomik ve adil yargıyla alakalı hükümlerdir. Bu yüzden Mahatma Gandi haklı olarak, Hindistan’ı Halife Ömer Radıyalllahu Anh gibi bir lider yönettiğinde Hindistan’ın gelişeceğini söylemişti ancak şunu anlamamız gerekir ki böyle ideal bir model, Ömer Radıyallahu Anh’ın Kuran ve Sünnet’te bahsedilen siyaseti gerçek anlamda uygulamasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle Hindistan için barışı, ilerlemeyi, adaleti ve refahı garanti edecek olan, Kur’an ve sünnetin hükümleridir. Bu yüzden aşırılık yanlısı mevcut hükümet, gerçek bir vahdet mefhumundan korkuyor. Dolayısıyla İslam ile ilgili fikirleri ve mefhumları tartışmak ve münakaşa etmek yerine nefret kuralını benimsiyor. Zira Urduca dilinin kullanılması, ezan ve tatil günlerinin Cuma günü olarak değiştirilmesi, aşırılığın ve İslam Devleti’nin olası yükselişi olarak görülüyor. (Times Now Hindistan). Dolayısıyla bu eylemler, korku tacirliğinden ve siyasi hedeflere ulaşmak için İslam’ı ve Müslümanları günah keçisi olarak kullanmaktan başka bir şey değildir.Kökü demokrasiye dayanan çoğunluk sistemi ile İslam’a karşı küresel savaş, bu aşırılık yanlısı hükümetin otoritesini pekiştirmesi için birer katalizördür.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdulfettah Bin Faruk