- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Türkiye Hükümeti Suriye’deki Suç Rejimini Aklamak İçin Yoğun Mesai Harcıyor!
Haber:
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Başkanı Salim el-Muslat, Müzakere Komisyonu Başkanı Bedir Camus ve Suriye Geçici Hükümet Başkanı Abdurrahman Mustafa'yla Ankara’da bir araya geldi. Çavuşoğlu, "Muhalefetin BM Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararı çerçevesinde, siyasi sürece katkısını takdir ediyor ve destekliyoruz." İfadelerini kulandı. (Yeni Şafak 24.08.2022)
Yorum:
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, yeryüzünün en aşağılık ve zalim rejimlerinden biri olan Esed rejiminin suçlarını aklamak için yoğun çaba harcıyor. İki hafta önce de Ankara’daki 13’üncü Büyükelçiler Konferansı sonrası en küçük utanma alameti göstermeden çözümün katil rejim ile Suriye halkını uzlaştırmakta olduğunu söylemişti.
Üzerinden 11 yıl geçen Suriye kıyamında geriye dönüp bakıldığında, Türkiye’nin ve diğer aktörlerin hangi motivasyonla hareket ettikleri anlaşılacaktır.
Zira Çavuşoğlu'nun sağına soluna temsilcilerini alarak poz verdiği Suriye Ulusal Koalisyonu'nun ilk başkanı Burhan Galyun, "Suriye'de asıl sorun halkın İslami yönetimden başkasına razı olmaması" demişti. Aynı dönemde Suriye sokaklarındaki göstericilerden biri ise "Önce rejimi, sonra Ulusal Koalisyon'u devireceğiz" demişti. İşte Suriye konusunda küresel ve bölgesel güçler tarafından icra edilen komplocu siyasetlerin ardındaki gerçek budur.
Suriyeli Müslümanların İslami irade ve büyük fedakarlıklarla ortaya çıkardığı bu gerçek sömürgeci kafirlerin uykularını kaçırdı.
Beşşar Esed tiranı bu gerçeği gördüğü için "Ben Ortadoğu'da laikliğin son kalesiyim, ben yıkılırsam Fas'tan Endonezya'ya yeni bir jeopolitik ortaya çıkar" sözleriyle batılı efendilerini yardıma çağırdı.
Suriye Eski Dış işleri Bakanı Velid Muallim, "Biz sadece Suriye rejimini savunmak için değil, İslami Hilafet çağrısı yapanlara karşı Lübnan, Ürdün ve Türkiye'yi korumak için de mücadele ediyoruz" sözleriyle bu gerçeğin boyutuna dikkat çekti.
Esed rejiminin sahibi olan Amerika, Suriye laik çözümü esas alan ve Beşşar Esed’i suçlu görmeyen 2254 sayılı BM kararını bu gerçeğe göre planlayıp dünyaya kabul ettirdi ve yine bu gerçeğe göre aktörlerin rollerini dağıttı.
İran ve milisleri bu gerçeğe göre Suriye'de Müslümanlarla savaşa tutuştu. Rusya, kendi hinterlandını da tehdit eden bu gerçekle yüzleşmemek için Suriye'ye girip vahşi katliamlara imza attı. DAEŞ ve PKK bu gerçeği ifsat etmek için Suriye'ye sokularak otorite olmaları sağlandı.
Türkiye bu gerçeğe binaen Suriyeli mazlumlara kapılarını açarak onların duygularını istismar etti, muhalifleri laikleştirmek için Türkiye'de ağırlayıp örgütledi ve başta ‘Fırat Kalkanı’ olmak üzere sözde teröre karşı düzenlediği harekatlar ile mücahid grupları mevzilerinden çıkartarak Halep gibi kurtarılmış şehirlerin tekrar rejimin eline geçmesine yardımcı oldu. Yıkılmak üzere olan rejimi yeniden ayağa kaldırdı.
Astana ve Soçi zirveleriyle birlikte Cenevre’deki Anayasa görüşmeleri bu gerçeği ters yüz etmek için yapıldı ve yapılmaya devam ediyor.
Bu öyle bir gerçek ki, ABD eski Dış İşleri Bakanı Hilary Clinton, "Suriye krizi yüzünden çıldırıyorum" demekten kendini alamadı. Obama ise Suriye meselesinin saçlarını ağarttığını söyledi. Yine bu öyle bir gerçek ki iman ve nifak ehlini çıplak bir şekilde açığa çıkardı.
Şimdi bu gerçeği tamamen yok etmek adına Suriye krizini (uygun koşullar oluştuğunda son darbeyi vurmak için) bir süredir soğumaya bırakan ABD'nin oyun kuruculuğunda, yaşadığı ekonomik zafiyet ve samimiyetsiz muhacir politikalarının kendi aleyhine seçim malzemesine dönüştüğü Türkiye hükümetinin nezaretinde habis girişimlerde bulunuluyor. Suriye halkı sözde "barış" adı altında celladına teslim edilmek isteniyor.
Lakin bunun öyle kolay olmadığını Suriyeli Müslümanlar meydanlara inerek gösterdiler. Mücrim rejimle asla barışmayacaklarını bilakis onu devirene kadar mücadeleye devam edeceklerine dair ahitlerini yenilediler. Çünkü gerçekler fikirden doğar ve bir kez kalbe yerleştiğinde Allah’ın izniyle yalanlar ona galip gelemez!
Yeter ki Suriyeli Müslümanlar, kötü niyeti ifşa olan Türkiye gibi ülkelerle tüm ilişkilerini kessinler, dün olduğu gibi bugün de devrimlerini satmak için koşuşturan otel devrimcilerine itibar etmesinler, iman ipine sımsıkı sarılsınlar, uyanık bir siyasi liderliğin etrafında Şam’ı ikinci Raşidi Hilafet’in merkezi yapmak için devrimin sabitelerine geri dönsünler ve yardımı sadece Allah'tan beklesinler!
اِنَّ اللّٰهَ يُدَافِعُ عَنِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٍ كَفُورٍ۟
"Şüphesiz, Allah iman edenleri daima koruyup müdafaa eder. Şu da Muhakkak ki Allah, hain ve nankör olanları sevgisinden mahrum eder." (Hac 38)
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Emin Yıldırım