- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Adalet Güce İhtiyaç Duymaksızın Kanunlara İtaat Etmeyi Sağlar!
Haber:
16 Eylül 2022 Cuma günü BBC, 22 yaşındaki İranlı bir kadının, başörtüsüyle ilgili katı kurallara uymadığı suçlamasıyla ahlak polisi tarafından tutuklanmasının ardından ölümüyle ilgili bir rapor yayınladı. Kadının tutuklanması, onu birkaç gün boyunca komaya girmesine neden olan bir kafa travması ile hastaneye kaldırılmasına yol açtı.
Yorum:
Buna benzer hikayeler geniş çapta yaygınlaştı ancak her zaman doğru nedenlerle değil. Zira kadınların bir güvenlik cihazı tarafından yakalanarak gözaltına alınıp sonra da öldürülebileceğini düşünmek şok edici bir durumdur. Allah Subhanehu ve Teala’nın onaylamadığı bir insan canının kaybı için asla bir bahane olamaz. Dolayısıyla hiç kimsenin kendi özel şartlarına göre ölüm fermanı çıkarma hakkı yoktur. اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمْ الصَّلاَةَ إِنَّ الصَّلاَةَ تَنْهَى عَنْ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ “(Rasulüm!) Sana vahyedilen Kitab’ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” [Ankebut 45]
Kolluk kuvvetlerinin elinde ölen kadın vakalarının çoğu kendi hevalarındandır. Zira doğru ve sahih bir otoritenin olmamasından dolayı bunu yapmaktadırlar.
Sivil polis ve hatta yetkili konumda olanlar bile çoğu zaman, insan haklarını ihlal eden ve başkalarına karşı kullandıkları gücü kötüye kullanan eylemlerde bulunmaktadırlar. Oysa ahlaki gerekçeler bir bahane değildir. Nitekim Allah Subhanehu ve Teala, yargı sisteminde can ve uzuv kaybına yol açabilecek özel hükümler koymuştur. Ancak bu kişileri teşhir etmek ve onları barbarlıkla nitelemek caiz değildir. Bir kişi Hilafet tarihine baktığı zaman, bu icraatları meşrulaştıran suçların az olduğunu görür.
(Bazıları gayrimüslimlerin olduğu) kadınların şeriatın hükümlerine göre örtündüğü Osmanlı Hilafeti dönemindeki Filistin ve Türkiye’deki görüntüler gibi bu yüksek düzeydeki ahlaki davranış devletin tebaası tarafından nasıl isteyerek korunmuştu ama?
Tüm uygar toplumların kanunlara ihtiyacı olduğu bir hakikattir. Dolayısıyla insanlar, sistemin adaletini hissettikleri ve devletin, tüm insanların lehine hareket ettiğine güven duydukları zaman, güce ihtiyaç duymaksızın kanunlara tabi olurlar. Zira ırkçılık, grupların dışlanması ve insanların insanlıklarından çıkarılması, toplumsal gelenekler olarak mevcut değildir.
Nitekim kadınlar, kanunları, herkesin maslahatlarına hizmet eden mükemmel haklar grubunun bir parçası olarak gördüler. Şayet isteselerdi, Hilafeti özgürce terk edebilirler ve diğer gerçek otoriter rejimlerin tehlikeleriyle ezilebilirlerdi. Ancak bizler insanların, Hilafeti terk ederek başka herhangi bir yerde güvenlik aramak için böyle bir göç yaşadıklarını görmedik. Aksine bunun tam tersini gördük. Zira insanlar, adaleti ve insanlığı sağlayan Hilafete sığınma talebinde bulunuyorlardı.
Kur'an ve sünnetin hükmünü bir kez daha tesis etmek yoluyla bu zulüm eylemlerinin sonsuza kadar haberlerden kaldırılması çağrısında bulunuyoruz. Bu yüzden ümmet olarak bizim, bu davayı yönetmek için kişisel olarak günlük çaba sarf etmemiz gerektiğini kabul etmemiz gerekiyor. Bu da ahirette büyük bir ödüle nail olmak için salih bir cemaatle çalışmak yoluyla olmalıdır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İmrana Muhammed