Pazar, 22 Muharrem 1446 | 2024/07/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
İslam’ın Gölgesindeki Fatihler Diyarını Kapitalizm Kayıplar Diyarına Çevirdi!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

İslam’ın Gölgesindeki Fatihler Diyarını Kapitalizm Kayıplar Diyarına Çevirdi!

Haber:

Birçok internet sitesi ve çeşitli medya aracılığıyla 9 Eylül 2022 tarihinde Mehdiye vilayetinin Şeba sahilinde düzensiz göç teknesinin (Harraga) battığı haberi yayıldı. Nitekim rasdtunus web sitesi şu başlık altında bir haber yayınladı: “Tunus evlatları için ağlıyor: Harraga teknesinin batması kazasında çoğu Cebeniana, Katatneh ve Bouhajla şehirlerinden olan kurbanların fotoğrafları.”

Ayrıca Radyo Sabra Fm, şu başlık altında bir haber geçti: “Düzensiz göçmen teknesinin batması sonucu Bouhajla’da kaybolan kişi sayısı 7’ye yükseldi.”

Radyo Mozaik FM’de şunu yayınladı: “Şeba sahillerinde bir göçmen teknesi battı; Bouhajla’da hüzün günü.” 

Yorum:

Boğulma ve cesetleri çıkarma sahnesi, sık sık gündeme gelmeye başladı. Böylece ya Haraga teknelerinin batması kazalarında evlatlarımızı kaybeder olduk ya da ülkesinde bulamadığı iyi bir yaşam umuduyla Avrupa’ya doğru yola çıkan gençlerimizin enerjilerini kaybeder olduk. Bu hususta dikkat çekici olan ise, açık bir şekilde gençlerin hedef alınması ve belirli bölgelerin evlatlarının diğerlerinden daha fazla aldatılmasıdır. Burada soru şudur: Bu bölgelerin gençleri, ölüm tehlikesinin kendilerine, hayatta kalma şansını yakalamalarından ve Avrupa’da iyi bir yaşam umudundan daha yakın olduğunu bildikleri halde neden ölüm teknelerine binmekte ısrar ediyorlar?!

Genel olarak Kayravan ve özel olarak da Bouhajla bölgesinin gençleri, bu tür kazalara daha çok maruz kalmaktadırlar; zira 2021 yılının yaz ayında, Hajeb el-Ayun bölgesinde çok sayıda genç benzer bir yolculukta boğulmaya maruz kaldı. Ancak buna rağmen bölgedeki gençlerin çoğu fırsatını bulduklarında bu deneyimi yaşamak istiyorlar. Çünkü bölgeleri, sistematik ve kasıtlı olarak yoksullaşmanın ve marjinalleşmenin acısını çekmektedir. Ayrıca bu bölge, kültürel miras açısından zengin olduğu için bu zalim rejim tarafından sürekli cezalandırılmaktadır.

Kayravan şehrine Yaradan tarafından çeşitli zenginlikler bahşedilmiş olup onunla evlatlarının geçim kaynağını ve iyi bir yaşamı elde etmesinin arasındaki tek engel başına musallat olmuş olan bu cezadır.

6.712 kilometrekarelik bir alanı kaplayan bu vilayet, toplam alanının %58’ine denk gelen 590.000 hektarlık kısmı tarım arazisini kapsıyor ve burada hububat, zeytin, sebze ve meyve ağaçları üretiliyor. Ayrıca bölge, koyun, deve ve inek gibi çeşitli hayvancılık zenginliğine de sahiptir. Ancak bu sektörler, en önemlileri özellikle çiftçilere sulama için yeterli su kaynağının sağlanamaması olmak üzere devletin gübre ve ilaç kaynaklarını sağlayamaması gibi birçok sorundan şikayet ediyorlar. Dahası Kayravan’ın 3 büyük barajı ve 720 gölü olmasına rağmen birçok köy susuzluktan ve içme suyu eksikliğinden mustariptir!

Ayrıca Kayravan, önemli bir insan potansiyeline sahiptir, nüfusunun çoğu gençtir ve bu kategorinin oranının 2014 yılı için %59,6 olduğu tahmin edilmektedir.

Tüm bunlara ek olarak bölge önemli bir petrol zenginliğine sahiptir. Nitekim Kanadalı şirket Dialac, 2018’den beri Bouhajla bölgesindeki potansiyel petrol rezervlerinin bir milyar varili aştığını açıkladı. Bu oranın o zamanki piyasa fiyatının, Tunus’un dış borcunun 5 katı ve GSYİH’sının 3 katı olan 100 milyar dolardan fazla olduğu tahmin ediliyor. Bu da günde 100.000 varil oranında 27 yıldan fazla tüketime eşdeğerdir. Yani aynı sayıdaki yıllar içinde yıllık 3 milyar dolardan fazla geliri olacaktır. Dolayısıyla bu sektör, işçinin elinden sağladığı şeylere rağmen bölge bundan hiçbir fayda görmüyor. Zira devlet, zenginliği çarçur etmekle ve ülkeyi kaynaklarından yoksun bırakmakla yetinmemekte, aksine bir geçim kaynağı olarak bile ülke halkına cimri davranmaktadır. Devlet tarafından özellikle Bouhajla bölgesi için hedeflenen şey, marjinalleştirme, yoksullaştırma ve serveti talep etmemesi için gençlerin ihmal edilmesidir. Bu bir yöndendir. Diğer yönden olana gelince; onların bölgeleri Fatihler için bir geçit koridoru olarak kabul edilir. Zira buradan Ebu Cafer el-Mansur ve el-Muiz Lidinillah el-Fatımi geçmiştir. Dolayısıyla geçmişte dünya liderlerinin yerleştiği böyle bir bölgenin torunlarından, ecdadının geçmişteki gururu ve akidelerinin azameti söküp çıkarılmıştır.

İşte bu şekilde Kayravan halkı, iyi bir yaşamdan mahrum bırakılmakta ve ülkelerindeki zulüm ve adaletsizlikten kaçmak için risk almak zorunda kalmaktadırlar. Tek günahları ise Ukbe İbn Nafi’nin torunları olmaları, topraklarının büyük Fatihler için bir geçit koridoru olması ve tarihlerinin de fetihler ve şan ve şereflerle dolu olmasıdır. Buna rağmen halkı, hala o güzel kokusu ve gururla dikilmiş özellikleri varlığını sürdüren İslam Devleti’nin gölgesinde yaşadıkları zamanın dışında onurlu bir şekilde yaşayamamıştır. Her gün bunların üzerinden geçiyorlar ama bu tarihi hatırlamaları veya bu ihtişamdan herhangi bir şeyi geri getirmeyi düşünmeleri yasaklanmaktadır!

Böylece Fatihlerin geçit koridorları kapitalizmin zulmü altında kavrulmuş bir toprağa dönüştüğü gibi Fatihlerin torunları da göç ettirilmekte, yerinden edilmekte ve denizlerin derinliklerinde kaybolmaktadırlar!

Devletin onlara eziyet etmesine, geçim kaynağı arayışıyla dikkatlerini dağıtmasına ve onları, geçmişteki refahın nedenleri ile bu zamandaki çöküşün, düşüşün ve aşağılanmanın nedenlerini düşünmekten alıkoymasına sevk eden şey sadece budur. Bu yüzden özellikle genç gruplar için uyarı noktası şu olmalıdır; refah ve iyi bir yaşamın tek nedeni, İslami yönetimin altında yaşamak, sömürgeciliği ve onun ajanlarını kökünden söküp atmak, toprakları ve zenginliklerini geri almak ve akidesi ve ideolojisiyle büyük bir devlet inşa edip insan onurunu korumaktır.

Batı ve ajanları, Müslümanlara kalkınmalarının sebeplerine ulaşmak için kaçabilecekleri bir çıkış yolu bırakmadı ama Allah emrine galiptir. Nitekim Hizb-ut Tahrir’in gençlerinden oluşan davet taşıyıcıları Müslümanların yolunu aydınlatmak için seferber olup onları, kalkınmanın, Allah Subhanehu’nun rızasını kazanmanın ve her iki cihanda da mutlu olmanın tek yolu noktasında uyarmaktadırlar. İşte onlar gecelerini gündüzlerine katarak çalışmakta ve Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmak için Müslümanları kendileriyle birlikte çalışmaya davet etmektedirler. Allah’tan onun kurulmasını çabuklaştırmasını niyaz ediyoruz.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Sihem Arus

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER