- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Onlarca Kişi Otoritenin Gözetiminde Boğularak Öldü!
Haber:
Kuzey Lübnan halkından yüz kişi boğuldu ve onlarca kişi kayboldu.
Yorum:
Lübnan halkının birçoğunu kontrol altına alan açlık ve sefaletten kaçmak için Kuzey Lübnan’dan İtalya’ya doğru yola çıkan bir göçmen botunun kaybolmasının ardından, Tartus kıyılarına onlarca ceset ulaştı.
Devletin olmadığı, gözetimin bulunmadığı, yolsuzluğun yaygınlaştığı, zulmün egemen olduğu, güvenliğin kaybolduğu ve yoksulluğun yaygınlaştığı Lübnan’da, özellikle de Müslümanların bölgelerinde krizlerin şiddetlenmesiyle birlikte, Kuzey Lübnan’dan, ölüm botları olarak bilinen şeylerle göç yaygın hale geldi.
Batı’nın Avrupa’ya yönelik göçmenleri hafifletme taleplerini uygulamak için başlangıçta devlet onları engellemeye çalıştı. Bunun üzerine onlardan biri boğuldu ve onlarcası da öldürüldü. Nitekim işler ortaya çıkınca, Lübnan’da devletin anlamının ve gerçek otoritenin kaybolmasına ek olarak devlet bunları görmezden geldi. Dolayısıyla bazıları Avrupa’ya ulaşmayı başarmış olsa da bazılarının maddi açgözlülüğü, insanları ilkel botlarla taşımaya ve kapasitesinden kat be kat fazla yüklemeye sevk etmiş, bu da bazılarının boğulmasına, onlarca cesedin bulunmasına ve onlarcasının da denizlerde kaybolmasına neden olmuştur. Dikkat çekici olansa, fakir Müslümanlar olmalarından dolayı devletin onlara kayıtsız kalmasıdır!
Oysa bizler, karada ve denizde devasa servetler üzerinde yüzen bir ülkede yaşıyoruz. Şayet bizler onları güzel bir şekilde çıkarıp yatırım yapabilseydik, şüphesiz insanların yaşam standartlarında kayda değer bir değişiklik olacaktı.
Aslında bu, yılardır mümkün olan bir şeydi. Ancak mevcut otorite, mezhepçi kapitalist sistemiyle, yüz milyarları çalıp Batı bankalarına aktaran, bu paraların tadını çıkaran, dahası uluslararası raporlara göre bazıları bu krizlerin ışığında bile servetlerini artıran hırsız adamlarıyla yozlaşmış bir otoritedir! Bu arada insanlar, giderek açlık ve güvensizlik içinde boğulmaktadır!
Krizlerin çözümü, göç etmek, ülkeden kaçmak ve denizlerde riske girmek değildir. Bilakis yozlaşmış rejimin değişmesi, fasit sistemin yıkılması, ifsat edenlerin cezalandırılması, çalınan kamu mallarının geri alınması, servetlerin çıkarılması ve bunların yatırım yapılması için çalışmaktır. Ancak ne yazık ki bunların, Batı’nın kölesi olmuş bu yozlaşmış yöneticilerin gölgesinde olması imkansızdır.
Aslında böyle bir şey, yaratıcı ve müdebbir olan Allah’ın vahyinden çıkarılmış adil bir anayasanın ve Allah’tan korkan, O’nunla korkutan ve insanlara ve tebaalarına karşı görevlerini yerine getiren devlet adamları ve siyasetçilerin gölgesinde olabilir. Bunların tam ve eksiksiz bir şekilde olması, Müslümanların devleti olan Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafetin kurulmasıyla olacaktır; Hilafet ise, bir hayal değil, bilakis insanların yaklaşık 1300 yıl yaşadığı bir gerçektir. Hatta Hilafet asırlarında insanların hali, fakirliğin olmadığı ve Müslümanların beldelerinde kuşlar aç kaldı denilmesin diye dağların tepelerine buğdayların serpiştirildiği duruma kadar ulaşmıştır!
Hizb-ut Tahrir’in içinde, Allah Subhanehu ve Teala’nın ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem’in emrine uyarak, insanların krizlerinden kurtulmasına yol açacak Şeriatını uygulamak amacıyla bunun için çalışan adamlar vardır. Muhlis ve onurlu herkesin amelinin işte bu olması gerekir.
Şüphesiz Allah’ın vaadi ve Nebisi’nin müjdesi haktır. Bu yüzden bizim tek yapmamız gereken, güvenliğe ulaşıncaya kadar ciddiyet, samimiyet, azim ve sabırla çalışmaktır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Şeyh Muhammed İbrahim - Lübnan