- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Filler Tepişir Çimenler Ezilir!
Haber:
Cenevre, 22 Eylül 2022- Birleşmiş Milletler uzmanları bugün, İran'ın kadınlara yönelik katı kıyafet kurallarına “uygun olmayan bir peçe” takarak uymadığı iddiasıyla tutuklandıktan sonrapolis nezaretinde ölen 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin ölümünü şiddetle kınadı.
Yorum:
İran, hükümetin ahlak polisi tarafından gözaltında tutulan 22 yaşındaki bir kadının ölümüyle ilgili protestoların patlak vermesiyle birlikte son yılların en kötü bazı huzursuzluklarıyla karşı karşıyadır. Mahsa Amini’nin polis nezaretinde ölümü, Batı’da İslam ve şeriatın parçalanmış imajında bir başka delik daha oluşturdu. Nitekim Müslümanları bedenen, psikolojikmen ve ruhen çökertmeye ve ezmeye devam eden bu zayıf imajı, sanki İslam bir cehalet alâmetiymiş gibi ele alıyorlar. Tahminlere göre dünyada 1,9 milyar Müslüman var ve yaklaşık 50 ülke Müslüman çoğunluğa sahiptir. Bu ülkelerin çoğu İslam’ın, devletin dini olduğunu iddia ediyorlar ve hepsi de İslam’ın belirli bir versiyonunu uygularken birbirlerini Müslüman devletler olarak kabul ediyorlar.
Bu tür olaylar Batı’da çokça vurgulanmakta ve bunlar doğrudan İslam’ın hükümlerinin bir sonucu olarak tasvir edilmektedir.Batı ülkelerinde Müslüman kadınların başına aynısı ya da daha kötüsü gelmesine rağmen bu durumlarda bile İslam ile ilişkilendirilebilecek tek şey kurbanın dini oluyor! Bu iftiraya karşı direnmek için mazlumun fikri olarak zalimin seviyesinin üzerine çıkması ve İslam beldelerindeki mevcut rejimlerin fabrikasyon versiyondan vazgeçmesi gerekiyor. İroni olan, sanık ve kurbanın aynı dinden olduklarını iddia etmeleri ve her ikisinin de kendi iddialarına göre hareket etmeleridir. Bu da her ikisinin de uyguladığı üçüncü bir inancın olduğunu gösteriyor ki o da; “Güçlü olan haktır” veya “gücüm yeterse bunu yapacağım” inancıdır. Her ikisi de özgür iradenin kontrolüne inanıyor ve en güçlü olan ise bundan kaçıyor. İran’daki yönetimin hali de aynı şekildedir. Zira Marksizm, milliyetçilik ve liberalizm 1979 devriminde önemli roller oynadı.Ancak daha sonra o kadar büyük bir ısrarla “İslami” olarak nitelendirildi ki, sonunda bu onun tek özelliği haline geldi.
Bir Müslüman Allah Subhanehu ve Teala’nın egemenliğine iman eder ve mutlak olarak O’na boyun eğer ve itaat eder. Dolayısıyla ona, kendi zihninden belirli emirler ve öneriler seçme ve tercih etme hakkı verilmemiştir. Bu talep edilen boyun eğmenin, İslami sistemlerinin en saf halleriyle uygulanmadan gerçekleşmesi imkansızdır. Dolayısıyla mevcut durumda, tebaalarının ve İslam’ın imajını çarpıtmaya cüret edenlerin işleriyle ilgilenecek bir devleti kurmak için çalışmak gerekir. Allah Subhanehu ve Teala’nın hükümleri her iki cinse de intibak etmektedir ancak çeşitli şekillerde. Farklılık insan aklı tarafından oluşturulur ve ondan yararlanabilenler tarafından istismar edilir. Böylece “eşit” olan “mutabık” ile yer değiştirir. İslam Devleti’nin gerilemesi ve yıkılması, herkesin hayatta kalma durumuna girmesine yol açtı. Böylece darmadağın olmuş Müslümanlar güvenli olmayan bir hale geldiler ve İslam’dan olmayan öneri ve nasihatler sızmaya başladı.
Kadınlar kendilerini yoksun ve kötü muameleye maruz kalmış hissettiler ve Batılı kadınların temel hakları için savaştığını gördüler ve sosyal çevre onlara daha önce hiç savaşmadıkları bir şey için savaşma seçeneği verdi. Zira kadınlara saygı duyuldu, onlar güzel bir şekilde gözetildi, hatta herhangi bir adaletsizlik durumunda bile yargıçlar, bunu öğrenmeye çalışmak, eşitlik için mücadele etmek ve kadınların davasını geciktirip uzaklaştırmak zorunda kaldılar ve Batı, kadınları davadan uzak tutmak için mümkün olan her fırsatı değerlendirdi.
Çözüm, sadece cezalar için değil, aynı zamanda korumak için de ilahi adaletin olduğu Hilafetin gölgesinde yatmaktadır. İslam, kadını öyle onurlu bir şekilde korur ki; böyle bir durumda olsa bile onun için, Allah’ın önünde durmasından sorumlu kıldığı bir adam olacak ve delilikten cehalete kadar her türlü olası nedenden dolayı sorumlu tutulacaktır.
Daha önce İslami yönetim tarihinde hiçbir zaman adalet sistemi, hükümlere uymasını sağlamak için bir kadına işkence veya taciz etmemiştir.Bu işkence ve tacizler, kâfirin bir yöntemiydi ve hâlâ da öyledir. İşte bu işkence ve tacizlerden biri sevgili bacımız Afiyet Sıddıki’ye yapılmıştır. Ne zaman pençelerini kadınlara geçirseler, onlara acı veriyorlar. Artık ayağa kalkmanın ve aldatılmayı reddetmenin zamanı gelmiştir. Allah Subhanehu ve Teala Muksit’tir (adildir) ve bize uygulamak için eksiksiz bir plan vermiştir. Bu da İslam Devleti’nin kurulmasıyla başlayacak olup onu kurmak için yapılan tüm çabalar öncelikli olmalıdır. İşte o zamana kadar insanlar, filler tepiştiğinde ezilen çimenler gibi kalmaya devam edecektir!
وَأَنَّ هَذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيماً فَاتَّبِعُوهُ وَلا تَتَّبِعُوا السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَنْ سَبِيلِهِ ذَلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ “Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah’ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti.” [En’am 153]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahlak Cihan