- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Amerika’nın “Terörizme” Karşı Kaybettiği Savaş Hala Halkı Kurban Etmeye Devam Ediyor!
Haber:
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Afganistan Özel Temsilcisi Thomas West, Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi'nde yaptığı son açıklamalarda şunları söyledi: “Gerçekten korkuyorum –ki bence herkes böyle hissediyor-. Zira şu anda gördüğümüz şey 44 yıllık çatışmada bir duraklama olup zaman içinde iç savaşa geri dönüşü göreceğiz.”Ayrıca Pakistan ve İran’ın Afganistan özel elçileri ve Tacikistan Dışişleri Bakanlığı, BM Genel Kurulu’na Afganistan’ın terörizm için güvenli bir limana dönüştüğünü söylediler.
Tüm bu açıklamalar, sivillere yönelik istihbarat saldırılarının çarpıcı bir şekilde tırmandığı bir zamanda geldi. Zira geçtiğimiz hafta Afganistan, camilere, okullara ve yol kenarlarına yönelik çok sayıda ölümcül saldırılara tanık oldu. Bu saldırılardan biri bir eğitim kurumu içinde gerçekleşti ve geride çoğu kız öğrenci olmak üzere 50’den fazla şehit bıraktı.
Yorum:
Amerika ve NATO’nun Afganistan'daki askeri yenilgisinin ve yerine Batı’nın desteklediği cumhuriyet rejiminin ardından İslam Emirliği’nin geçmesinin ardından Amerika, Emirliğe karşı bugüne kadar çeşitli politikalar uyguladı. Zira Amerika, Afganistan’daki misyonlarını ya doğrudan ya da ajan bölgesel hükümetler aracılığıyla yürütüyor.
Amerika çıkarlarını, Taliban hükümetinin tam kontrolünün yanı sıramevcut laik dünya düzeniyle mezcederek onu bölgede kendisine tabi olan müttefiklerinden biri haline dönüştürmekte görüyor. Bu yüzden Amerika, onu İslami pozisyonlarından saptırmak için Taliban hükümetiyle “havuç-sopa” politikası temelinde ilişki kurmaya çalışıyor.
Bu politika, Taliban hükümeti üzerinde siyasi, ekonomik ve değerler sistemi baskısını dayatmak için uygulanmaktadır. Ancak Amerika ve müttefikleri, istihbarat saldırıları ve ölümcül patlamalarda bulunmak yoluyla bölge üzerindeki baskıyı artırmaya çalışıyor. Bu nedenle “terörün sığınağı” veya iç savaşların beşiği olarak nitelendirilen Afganistan’a karşı bölge ülkeleri ortak bir tavır sergilemektedirler. Böylece Taliban’ı, tehlikeli taleplerine ve gizli senaryolarına boyun eğmeye teşvik etmeye çalışıyorlar. Bu nedenle bölge ülkelerinin istihbarat ağları, Taliban’a baskı yapmak, mazlum ve savunmasız sivilleri kurban etmek amacıyla Amerikan istihbaratının talimatıyla Afgan sivillere karşı vahşice terör saldırıları düzenlemektedirler.
İstihbarat saldırılarına ek olarak sömürgeci Batılılar ve ajanları, Taliban hükümetine karşı yumuşak güç ve kültürel önlemler kullanıyorlar. Zira insan hakları, kadın hakları, kapsayıcı hükümet, kadın sokak protestoları, medya kampanyaları ve sivil toplum faaliyetleri kullanılmakta olup bunlar, bir önceki işgalin ve Cumhuriyet rejiminin kalıntıları ve ona karşı sistematik olarak kullandıkları yumuşak ve kültürel güçlerin bir parçasıdır.
Kayda değerdir ki Amerikan liderliğindeki Batı, aslında İslam'a ve Müslümanlara karşı bir savaş olan “terörizme karşı savaş” kampanyasında başarısız olmuştur. Buna rağmen onlar, hükümetlere karşı “terörizm” terimini kullanıyorlar. Nitekim 2001 yılında, Batı’nın İslami sistemin canlanmasından kaçınmak ve bu fikri destekleyenleri ortadan kaldırmak istediği bir savaş olan siyasal İslam’a karşı bir savaş ilan edildi.
Günümüzde ise her hükümet, düşmanlarını terörist ve terör destekçisi olarak etiketlemek için “terörizm” terimini çıkarlarına göre tanımlıyorlar. Oysa Oxford Sözlüğünde bu terimin anlamı araştırıldığında bunun şu anlama geldiği görülecektir: “Siyasi hedeflere ulaşmak için şiddet eylemlerinin kullanılması.” Bu da Batılı güçlerin ve bölgenin hain yöneticilerinin, çıkarlarını sağlamak için sivillere karşı vahşi istihbarat saldırıları başlattıkları anlamına geliyor.
Bu arada Amerika, kafir taleplerini Taliban’a empoze etmeye çalışırken bölge ülkeleri ise bu gibi korkunç ve tehlikeli senaryoları memnuniyetle karşılıyor ve otoritelerini korumak ve uluslararası bankalardan ve Uluslararası Para Fonu’ndan borç almak için onu hoşnut etmek amacıyla masum insanları öldürmek için vahşi bir şekilde davranıyorlar.
Taliban, otoritenin Subhanehu ve Teala’nın en büyük imtihanı olduğunu anlamalıdır. Zira otorite, kendisi için şükredenlerden olmamızı gerektiren Allah’ın bir lütfudur; şayet bunu hafife alırsak o zaman bu, Allah Subhanehu ve Teala’nın lütfuna karşı gözlerimizi kapadığımız anlamına gelir. Oysa şükredenlerden olmamız, otoriteyi Allah Subhanehu ve Teala’nın emirlerine göre kullanmamız gerektiği anlamına gelmektedir.
Düşman baskılarına karşı direnç ve üstünlük göstermeyen bir otorite, hakimiyeti ve gücü olmayan bir otoritedir; İslami sistem (Hilafeti) ve İslam’ın kapsamlı ve acil bir şekilde uygulanmasını ilan etmeyen bir otorite, Allah’ın lütfunu inkara ve Allah’ın imtihanında başarısızlığa sevk edecektir. Bu yüzden otorite ve şerefi verenin biz olmadığımızı, ancak bunun Allah katından olduğunu idrak etmeliyiz. Bu nedenle otoriteyi ele geçirdiğimizde övünmemeli ve Allah’ın imtihanının sona erdiğini, cihadın ortadan kalktığını ve O’nun bizden razı olduğunu sanmamalıyız. Zira otorite, Allah’ın yardımıyla gelir, onu dilediğine verir ve dilediğinden de geri alır. Bu da kimin şükredip kimin şükretmediğini, kimin düşmanın komplolarına ve dünya hayatının metaına aldandığını ve kimin aldanmadığını açığa çıkarmak içindir. Tıpkı Süleyman Alahisselam’ın gücü ve otoritesi hakkında söylediği gibi: قَالَ هَذَا مِن فَضْلِ رَبِّي لِيَبْلُوَنِي أَأَشْكُرُ أَمْ أَكْفُرُ وَمَن شَكَرَ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ رَبِّي غَنِيٌّ كَرِيمٌ “Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, O çok kerem sahibidir.” [Neml 40]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Seyfullah Mustenir - Afganistan