- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Harameyn Ülkesindeki Yolsuzlukla Mücadele Büyük Yolsuzluk Yapanlara Uzanmıyor!
Haber:
Suudi Arabistan bugün Perşembe günü, Denetleme ve Yolsuzlukla Mücadele Kurumu’nun, görevini şahsi menfaat için kullanma, üniversite fonlarını zimmete geçirme, para aklama ve sahtecilik suçlarını işlediğine dair açmış olduğu davaya dayanarak Kral Abdulaziz Üniversitesi Rektörü Abdurrahman Ubeyd Youbi’yi görevinden alan bir kraliyet kararnamesi çıkardı. Suudi Basın Ajansı (SPA)tarafından yayınlanan habere göre, Denetleme ve Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu (NAZAHA), kendisine karşı gerekli yasal işlemleri tamamlayacağını doğruladı. (El-Arabiyye 27/10/2022)
Yorum:
İlk bakışta, bu üniversitenin rektörü olan kişinin görevinden alınmasının doğru bir davranış olduğu akla gelebilir. Çünkü yaptırımlar, yolsuzluğa karşı sağlıklı bir toplum oluşturmaya katkıda bulunur. Ancak böyle bir karar, gerçekten bu rolü yerine getiriyor mu? Yoksa böyle bir karar, az miktardaki dünya malına kanaat etmek gibi İslami mefhumları kamuoyuna yaymak için midir? Tabii ki hayır. Zira cezalar, sadece yasak şeyler içindir. Mefhumlara gelince; bunlar, sahipleri nezdinde her zaman ortaya çıkan ve sarsılmaz dağlar gibi olan güçlü kanaatlerdir. Ancak bu mefhumlar, yöneticilere meydan okuması durumunda topluma zorbalık etmek için yazılmamıştır. Buna dair delil, Firavun ile Musa’nın kıssasıdır. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: فَمَا آمَنَ لِمُوسَى إِلَّا ذُرِّيَّةٌ مِّن قَوْمِهِ عَلَى خَوْفٍ مِّن فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِمْ أَن يَفْتِنَهُمْ وَإِنَّ فِرْعَوْنَ لَعَالٍ فِي الْأَرْضِ وَإِنَّهُ لَمِنَ الْمُسْرِفِينَ “Firavun ve kavminin kendilerine işkence etmesinden korkuya düştükleri için kavminden bir gurup gençten başka kimse Musa’ya iman etmedi. Çünkü Firavun yeryüzünde ululuk taslayan (bir diktatör) ve haddi aşanlardan idi.” [Yunus 83]
Başa dönecek olursak İslam beldelerindeki yöneticilerin, doğru İslami mefhumların yayılmasına katkıda bulunmaları ve reform ve yolsuzlukla mücadele iddiasında bulundukları tüm çabalarını ispat etmeleri için yapabilecekleri en önemli eylemlerden biri, az ile tatmin olduklarını gösteren amellerde bulunmalarıdır. Bunun aksine ülkenin çeşitli yerlerindeki arazilere ve mülkiyetlere el koydukları ve sarayları mülk edindikleri görülmektedir.
Aynı şekilde en önemli eylemlerden biri de, iki ölçü ile değil, aksine İslam akidesine dayalı olarak tek ölçü ile ölçmeleridir. Zira bir ceza maddesinin, şahsi çıkarları ve zimmete para geçirmek için görevini kötüye kullananlara uygulanırken Suudi hanedanı da dahil olmak üzere yöneticilere uygulanmaması doğru değildir.
İmânî atmosferin yayılmasına ve ahlaksızlığın ayaklar altına alınmasına yardımcı olan eylemlerden biri de, daha az suç teşkil etmeyen diğer yolsuzluk davalarında da tam bir şeffaflığın olması gerektiğidir. Peki eski Malezya Başbakanı Necib Abdürrezzak ve eski Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir’e rüşvet teklif edenler de görevden alınacak mı?
En önemli soru şudur; iyiliği emredip kötülükten neyheden amellerin kısıtlanmasına teşvik edenlerin yanı sıra sadece finansal yolsuzluk değil, ahlaki yolsuzluk da dahil olmak üzere yasaların, duyguların ve fikirlerin ifsat edildiği her türlü yolsuzluğa teşvik edenlerin de görevden alındıkları haberini işitecek miyiz? Peki İslam’daki yönetim nizamına aykırı olduğu için krallık rejimi kaldırılacak mı? Ayrıca Denetleme ve Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu’nu ciddiye alıp sırf yolsuzluğun kaynağı olan yöneticilere gönderme yapmamız mümkün müdür?
Çok soru var ama Suud Hanedanı yöneticilerinden hiçbirinin Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu hadisini örnek almadıkları gayet açıktır. Zira şöyle buyurmuştur: أمَّا بَعْدُ؛ فإنَّما أهْلَكَ النَّاسَ قَبْلَكُمْ: أنَّهُمْ كانُوا إذا سَرَقَ فِيهِمُ الشَّرِيفُ تَرَكُوهُ، وإذا سَرَقَ فِيهِمُ الضَّعِيفُ أقامُوا عليه الحَدَّ، والذي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بيَدِهِ، لو أنَّ فاطِمَةَ بنْتَ مُحَمَّدٍ سَرَقَتْ، لَقَطَعْتُ يَدَهَا “Emmâ ba’d; sizden önce gelip geçen insanların helak olmalarının sebebi, aralarında ileri gelen (zengin) kimseler hırsızlık yapınca suçun cezasını vermeyip zayıf (ve fakir) kimseler hırsızlık yapınca ceza uygulamalarıdır. Nefsim elinde olan (Allah)a yemin ederim ki Muhammed’in kızı Fâtıma hırsızlık yapsa, onun da elini keserdim!” [Buhari, Aişe Radıyallahu Anhe’den rivayet etti.]
Bu hadisteki helak olmanın sorumluluğu, sadece yöneticilerin değil, herkesin sorumluluğudur. Bu yüzden İslam ümmeti, Allah’ın şeriatını tek yasama kaynağı yapmak ve devletin cihazını da sadece İslam akidesine dayalı hale getirmek için çalışmalıdır. Böylece krallık rejimi kalkacak, Hilafet sistemi yeniden başlayacak, tüm yönetim cihazları, İslam akidesine ve ondan çıkan sistemlere dayalı olarak sahih bir şekilde yeniden inşa edilecek, baş, gövde ve kamu arasında İslam’ın olduğu sağlam bir temel üzerine yeni bir ilişki kurulacak ve devletin gerçek risaletini ve buna bağlı olarak İslam davetini dünyaya taşıma misyonunu ihlal ettiği kanıtlanan herkes görevden alınıp bunu hakkıyla taşıyanlara verilecektir.
Allahu Teala şöyle buyurmuştur: ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلَى شَرِيعَةٍ مِّنَ الْأَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ “Sonra da seni din konusunda bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin isteklerine uyma.” [Casiye 18]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Nizar Cemal