- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Hainin Sonu… Tarihin Kara Sayfalarıdır!
Haber:
İran Cumhurbaşkanı: Gösteriler düşmanın komplolarının bir parçası olup protestocuların taleplerini dinlemeye hazırız. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, ülkesinin yaptırımlarının etkisini ve petrol ihracatını etkisiz hale getirmesinden dolayı “düşman” olarak nitelendirdiği kişilere öfkeli olduğunu söyleyerek İran'da meydana gelen protestoların “düşmanın komplolarının” bir parçası olduğunu ifade etti. (El-Cezire Net).
Yorum:
BBC Farsça 26 Eylül 2022’de şu ifadelerin geçtiği bir haber aktarmıştı: “İran’da 1979 İslam Devrimi’nden bu yana en uzun hükümet karşıtı protestoların başlamasından 100 gün sonra, protestocuların öfkesi rejimi sarsmaya devam ediyor ancak bunun halka ağır bir maliyeti olacaktır. Zira gösterilerin akabinde 500’den fazla gösterici öldürüldü, ikisi idam edildi ve 26 kişi de aynı akıbeti bekliyorlar.”
Peki Cumhurbaşkanı Reisi, protestocuların taleplerini dinleme çağrısını nerede sarf ediyor? Göstericilerin talep ettiği hususların ne olduğunu en iyi bilen siz olduğunuz halde neden bu ilk etapta olmadı? Bugüne kadar ülkeye ve millete ne yaptığınızı ve yapmakta olduklarınızı en iyi siz biliyorsunuz.
O haklı olsa bile iddiası doğru değildir! Zira sizler, Batı’nın sadece kendi çıkarlarını önemsediği gerçeğinden hiç ders almıyorsunuz. Zira sizler, dün Batı’nın çıkarlarına hizmet ettiniz ve böylece bizzat kendiniz onun kölesi olmaya razı oldunuz! Bugün de onun yaptığını inkâr mı ediyorsunuz? Yoksa tiyatro gösterisine devam ederek medyaya laf satıyor ve masanın altından da ülkeyi mi satıyorsunuz?!
Bugün yaşananlar, bir odağı temsil eden ve Batı’nın planları altında çalışan birbirini izleyen hükümetler için hiç de garip değildir. Ama iş Batı’nın çıkarlarını değiştirmeye gelince, yeni Batı gerçekliğine boyun eğmek zorunda kalıyorsunuz.
İran’daki devrim, bazılarının göstermeye veya pusulayı bu yöne çevirmeye çalıştığı gibi İslam’a karşı bir devrim değildir. Çünkü yönetici klik aslen İslam’ı temsil etmiyor ve insanlar da yöneticilerinin zulmü ve adaletsizliği nedeniyle sokağa döküldüler.
Bugün tüm Müslümanların beldelerindeki bizler, Osmanlı Hilafetinin yıkılmasından sonra İslam'ı temsil eden hiçbir ülke tarafından yönetilmediğimizin ve Müslümanları kâfir beşeri kanunların ve İslam ile hiçbir ilgisi olmadığı halde bazılarının İslami diye kandırdığı devletlerin gölgesinde yaşamaya zorlayan zorba yönetimler aşamasında olduğumuzun farkında olmalıyız.
Ey özellikle İran'daki Müslümanlar: Sizleri başınıza gelen bu zulümden kurtaracak olan gerçek İslam’dır. Şayet güzel bir davranış sergileyip neden sokağa döküldüğünüzün ve değişim taleplerinin ne olması gerektiğinin bilincinde olsaydınız, yaşamış olduğunuz saldırı bir kurtuluş kapısı olabilirdi. Çünkü yüzlerin değişmesi, sorunu çözmeyecektir.
Ey dünyanın dört bir tarafındaki Müslümanlar: Ümmetin, kendisini içinde bulunduğu durumdan kurtaracak ve dünyanın dört bir tarafında başına gelenlere karşı onu Allah katında temize çıkaracak ciddi bir çalışmaya ihtiyacı vardır. Zira şeriat, Allah’ın bize emretmiş olduğu şeylere uymamızı farz kılmaktadır. Dolayısıyla hepimiz, gerek bu ihmalkarlık gerekse bizlere Allah’ın şeriatıyla hükmedecek İslam Devleti’ni kurmak için çalışma noktasında Allah katında sorumluyuz. Zira bugün, tüm dünyadaki insanlar kendilerini kurtaracak birini bekliyorlar. Onlar için İslam’dan başka bir kurtuluş yoktur. Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i örnek alarak O’nun metodunu takip etmedikçe de İslam iktidara gelmeyecektir.
Şayet yapmış olduğunuz kusur Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e arz edilmiş olsaydı, içinde bulunmuş olduğunuz durumdan dolayı pişman olacağınızı ve işte o zaman size bu durumdan dolayı sizi uyarmadım mı diyeceğini biliyor musunuz?? Nitekim bir hadiste, Ahmed, Hakim ve İbn Mace İrbad İbn Sariye’den şöyle dediğini tahriç etmiştir: Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize gözleri yaşartan ve kalpleri titreten bir vaaz verdi. O’na dedik ki: Ey Allah’ın Rasulü, vedalaşan bir kişinin vaazı gibi bir vaaz verdin. Bize ne tavsiye edersiniz? Bunun üzerine şöyle buyurdu: قَدْ تَرَكْتُكُمْ عَلَى الْبَيْضَاءِ لَيْلُهَا كَنَهَارِهَا لَا يَزِيغُ عَنْهَا بَعْدِي إِلَّا هَالِكٌ، مَنْ يَعِشْ مِنْكُمْ فَسَيَرَى اخْتِلَافاً كَثِيراً، فَعَلَيْكُمْ بِمَا عَرَفْتُمْ مِنْ سُنَّتِي وَسُنَّةِ الْخُلَفَاءِ الرَّاشِدِينَ الْمَهْدِيِّينَ عَضُّوا عَلَيْهَا بِالنَّوَاجِذِ، وَعَلَيْكُمْ بِالطَّاعَةِ وَإِنْ عَبْداً حَبَشِيّاً، فَإِنَّمَا الْمُؤْمِنُ كَالْجَمَلِ الْأَنِفِ حَيْثُمَا قِيدَ انْقَادَ “Ben sizi, gecesi gündüzü gibi apaydın olan (en küçük bir şüpheyi kabul etmeyen gayet açık) bir din üzerinde bıraktım. Benden sonra ancak helak olanlar, o dinden (başka yönlere) sapar. Sizden kim yaşarsa birçok ihtilafa şahit olacaktır. Onun için bilip tanıdığınız sünnetime ve hidayete erdirilmiş olan Hulefâi Raşidin’in sünnetlerine yapışınız. Bunları dişlerinizle sıkıca tutunuz. Başınızdaki Halife siyah bir köle bile olsa ona itaatten ayrılmayınız. Çünkü mümin, (tevazu ve uysallığı bakımından) burnuna yular takılmış deve gibidir hangi tarafa sevk edilirse uyar.”
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dareyn Eş-Şanti