- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Batı Hegemonyası ve Japonya’da Eşcinsel Hakları Yasası: Müslümanlar İçin Bir Derstir!
Haber:
Japonya, yasanın insan haklarını garanti altına almadığı ve dolaylı olarak ayrımcılığı teşvik edebileceği yönündeki eleştirilere rağmen, LGBT topluluğunun anlaşılmasını teşvik etmeyi amaçlayan tartışmalı bir yasa tasarısını onayladı.Japonya, eşcinsel birlikteliği yasal olarak koruma altına almayan tek (G7) ülkesi olarak tanımlanıyor ve Japonya, eşcinsel evliliği tanıması için özellikle Amerika’nın baskısıyla karşı karşıya kalıyor. Ancak yeni onaylanan yasa bu beklentileri karşılamıyor. Zira yasa taslağında cinsel yönelim ve cinsel kimlik temelli ayrımcılığın “hoş görülmemesi” gerektiği vurgulanıyordu. Bu ifade, “adaletsiz ayrımcılık olmamalı” şeklinde değiştirildi.Eleştirmenler, bu değişikliğin hoşgörüsüzlük olasılığına kapı araladığını düşünüyor.Japonların çoğunluğu eşcinsel evliliği desteklemesine rağmen ancak şu anda mevcut olan ortaklık hakları olan evlilik haklarıyla uyumlu değil. (CNN)
Yorum:
Japonya’nın karşı karşıya olduğu demografik bir krizin ortasında, eşcinsel hakları yasası aracılığıyla yerel siyasetinin bağımsız olmamasına teslim olduğunu gösteriyor. Rasyonel olarak Japonya’nın geleneksel evlilik kurumunu güçlendirerek, refahı yayarak ve serbest cinsel ilişki ile eşcinsel evliliği yasaklayarak tebaasını koruması gerektiği söylenebilir. Ancak Batı’nın siyasi kontrolü ve hegemonyasının varlığı sayesinde Japonya, kendi çıkarlarına ve geleceğine hizmet eden politikalar geliştirmekte zorlanıyor. Dolayısıyla bu hakikat, sömürgeci Batı’nın gücüne güvenilemeyeceğini göstermektedir. Öte yandan Japonya’nın Yediler Grubu (G7) gibi bir Batı forumuna üyeliği, kendi çıkarlarına göre hareket etmeye yönelik uluslararası egemenliğini kaybetmesi için bir tuzağa dönüşmüştür. Bu yüzden Japonya’nın, uluslararası forumların ve kuruluşların üyeler arasında gerçekten eşit ilişkileri olmadığını, aksine bunların laiklik ve liberalizme dayalı politikaları yönlendirme gücüne sahip bu tarafların yönetme eğiliminde olduklarını idrak etmesi gerekir. Birleşmiş Milletler, Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası Para Fonu gibi Batılı ülkelerin dünyayı laik ve liberal ideolojiye dayalı olarak kontrol etmelerine yardımcı olan araçlar olarak kabul edilen diğer uluslararası kuruluşlarda da aynı dinamikler gözlemlenmektedir.
Bu olgu, Müslümanlar için ister ikili ister çok taraflı ilişkiler yoluyla olsun Batılı güçlerle yakın ilişkiler kurmanın olumsuz etkisini anlamaları için bir ders olması gerekir. Kâfir ülkelerle iş birliği yapmak haram değil ama Müslüman ülkelerinin çıkarlarına ters düşmemek ve İslam’a düşman olmamak gibi bazı şartların yerine getirilmesi gerekiyor. Yani iş birliğinin, kapitalist anlaşmalara değil de İslam’a dayalı olması gerekiyor. Daha da önemlisi bu ilişkinin İslam’ı yaymak için davetin hedefine dayalı olması gerekiyor.İslam ümmetine ve insanlığa rahmeti yaymanın ve şerir ideolojilerin insanın hayatını yıkmasına engel olmanın tek yolu işte budur.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdullah Asvar