- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
“İslamcı” Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Seçimini Demokrat Erdoğan’a Kaptırdı!
Haber:
28 Mayıs seçimlerinde Türkiye halkı, iradesini ve kararlılığını ülkenin daha fazla kalkınması için gidişatı desteklemeye yönelik ortaya koydu. Anadolu Ajansı’nın haberine göre Erdoğan, Pazartesi akşamı Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde toplananlara seslendi.
Erdoğan, siyasi tercihleri ne olursa olsun oy verme sürecine aktif katılımlarından dolayı tüm seçmenlere teşekkür etti. “Kazanan sadece biz değiliz, Türkiye kazandı, demokrasi kazandı!” dedi.
1950’lerdeki eski Başbakan Adnan Menderes döneminden beri buna değiniyor. Nitekim Türkiye’de gelişme yolunda, ülkeyi zayıflatmak için dönemsel olarak sorunlar ortaya çıktı.
“Bugün eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve eski Başbakan Necmettin Erbakan’ın açıkladığı hedeflere ulaşmamızı sağlayacak bir sürecin başladığını ilan ediyoruz.”
Türkiye’de seçim sürecinin tamamlanması ışığında yetkililerin tüm zamanlarını ve enerjilerini ülkenin kalkınmasına katkıda bulunmaya odaklamayı planladıklarını vurguladı ve şöyle dedi: “Halkın desteğiyle Türkiye Yüzyılı vizyonunu da gerçekleştireceğimizden eminim.”
Ayrıca komşu Suriye’deki duruma da dikkat çekti. Şu ana kadar 600 bin kadar mültecinin Türkiye’den Suriye topraklarındaki güvenli bölgelere gönüllü olarak geri döndüğünü söyledi. Ajans, “Suriye topraklarında evler inşa etmeye yönelik Türk-Katar ortak projesi sayesinde, bir milyon mülteciyi daha Suriye’ye geri döndürmeyi planlıyoruz” şeklindeki sözünü de aktardı.
Yorum:
Muhalefet adayı karşısındaki küçük bir farka ve ikinci tur seçimlere rağmen, Erdoğan’ın yenilgisi pek olası değildi. Kurulan tek komplo, seçimleri nasıl yeniden kazanabileceği, iktidarını koruyabileceği ve üçüncü kez cumhurbaşkanlığını nasıl üstlenebileceğiydi. Nitekim derin bir ekonomik krizin ve Türkiye’de Şubat ayında meydana gelen yıkıcı depremin trajik sonuçlarının akabinde reytingindeki büyük bir düşüşle birlikte seçim kampanyasının son aşamasına ulaştı.
Avrupa basınının “batırılamaz” ve “yıkılamaz” olarak nitelendirdiği Erdoğan’ın ayakta kalmasına sadece Amerika’nın desteği yardımcı olabilir. Zira geçen yüzyılın ortalarından beri Amerika, Türkiye’deki adamlarını eğitmek ve güçlendirmek için çok çalıştı. Nitekim Demokrat Parti’nin 1950 yılındaki seçim zaferinden bu yana Amerika, birçok kez adamlarını Türkiye’de iktidara getirmeye çalıştı. Ancak birkaç askeri darbe sonucunda bunlar birbirine karıştılar, bazıları idam edildi ve her şeyin yeniden inşa edilmesi gerekiyordu. Erdoğan, “1950’li yıllarda eski Başbakan Adnan Menderes döneminden beri Türkiye’deki kalkınma yolunda dönem dönem sorunlar oluştu” derken bunu kastetmişti.
Amerika, kalplerinde hala İslam sevgisi canlı olan Müslüman seçmenlerden oluşan adamlarının desteğiyle nüfuzunu güçlendirebileceğini anladı. Bu yüzden 1970’lerden bu yana Amerika, İslami söylem ve sloganları popülist amaçlarla kullanan politikacıları ve grupları harekete geçirdi. Dolayısıyla açıkça laikliği savunan ve İslam’a düşman olan İngiliz yanlısı siyasetçilerin aksine Amerikan yanlısı siyasetçiler İslam’ın arkasına gizlenmeye başladılar.
Bazılarının İslam Cumhuriyeti olarak ilan ettiği diğer Müslüman ülkelerin aksine Türkiye’de Amerika, Erdoğan’ın sözünü ettiği kurucusu Necmettin Erbakan olan siyasal İslam denen şeyi kullandı. Geçen yüzyılın doksanlı yıllarının sonunda İslam’a müdahale ederek ve onu bir sıçrama tahtası olarak kullanarak Amerika’nın adamları nihayet otorite üzerindeki hakimiyetlerini sağlamlaştırmayı başardılar. Dolayısıyla Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara gelmesiyle birlikte nihayet Türkiye Amerikan nüfuzunun yörüngesine girdi ve ister Ortadoğu’da ister Afrika’da ister Kafkasya’da isterse de Orta Asya’da olsun Amerika’nın çıkarlarını gerçekleştirmenin ve korumanın ana araçlarından biri haline geldi.
Erdoğan, her türlü iç direnişi bitirmek istiyor ve demokrasiye de övgülerde bulunmayı unutmadan kendi icat ettiği “Türkiye Yüzyılı" sloganı etrafında toplanma çağrısı yapıyor. Zira İstanbul’daki destekçileriyle yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Bize demokrasi bayramı yaşatan milletime şükranlarımı sunuyorum.” Deutsche Welle onun şu sözlerini aktardı: “Yaptıkları seçimle önümüzdeki beş yıl boyunca ülkeyi yönetme sorumluluğunu bize tekrar emanet eden milletimizin istisnasız tüm temsilcilerine teşekkür ediyorum.”
2014’teki cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki ilk zaferinden sonra da olduğu gibi sürekli olarak bu şekilde konuşuyor. Zira o zamanda şöyle demişti: “Beni Türkiye Cumhuriyeti’nin on ikinci Cumhurbaşkanı olarak tayin ettiği için milletime teşekkür ediyorum. Sadece bana oy verenlerin değil, 77 milyonun da başkanı olacağım. Bugün halkın iradesi bir kez daha galip geldi ve bugün bir kez daha demokrasi kazandı. Bana oy vermeyenler de benim taraftarlarımla aynı şeyi gerçekleştirdiler. Beni sevmeyenler de beni sevenlerle aynı zaferi kazandılar.”
Erdoğan’ın “Türkiye kazandı, demokrasi kazandı” sözleri yeni bir şey değildir; zira demokrasiye olan bağlılığını defalarca teyit etmiştir. Örneğin 2016 yılındaki başarısız askeri darbe girişiminin bastırılmasının ardından Avrupalı siyasetçilerin ve iç muhalefetin despotluk ve diktatörlük suçlamalarına yanıt verirken, kendisini “muhafazakâr demokrat” olarak tanımlamıştı.
Erdoğan, iktidarı elinde tutmak için rakiplerinden daha az milliyetçi olmadığını kanıtlamak zorundadır. Şimdi de ilk turda %5 oy alan aşırı milliyetçi Ata İttifakı’nın adayı Sinan Ogan’ın, nasıl da taraftarlarını medyada “Reis” lakaplı Erdoğan’a oy vermeye çağırdığını görüyoruz. O zamandan beri seçmenlerinin oyları sayesinde Erdoğan, kazandığı takdirde Suriyeli mültecileri sınır dışı etme, kredileri affetme ve Ulusal Futbol Ligi maçlarını ücretsiz yayınlama sözü veren rakibi Kemal Kılıçdaroğlu’nun elinden zar zor zaferi aldı.
İngiliz haber sitesi Middle East Eye’ın genel yayın yönetmeni David Hearst’e göre: “Kılıçdaroğlu’nun kampanyası sadece konuşmaktan korkmuyor. Görünen o ki kendilerinin doğurduğu felaket için kurbanları suçlaması, milliyetçi mantığın özelliklerinden biridir.” Ancak Erdoğan rakibini bile utandırmadı; aksine söyledikleri gibi Kemalistlerin ateşlediği aynı korku kampanyasını istismar ederek kendi sahasında oynadı. Daha ılımlı bir ifadeyle, Amerika’nın ajanı Beşar Esad’a karşı devrimi bastırma emrini yerine getirerek Suriye’deki Müslümanların çektiği acıların ana suçlularından biri olmasına rağmen, Suriyeli mülteci sorununu çözme sözü de veriyor.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mustafa Emin - Ukrayna