Pazartesi, 23 Muharrem 1446 | 2024/07/29
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Kuveyt Yöneticileri, Yahudi Varlığını Kökünden Söküp Atmak Yerine Filistin Sorununu Çözmek İçin Uluslararası Sisteme Başvuruyorlar!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Kuveyt Yöneticileri, Yahudi Varlığını Kökünden Söküp Atmak Yerine Filistin Sorununu Çözmek İçin Uluslararası Sisteme Başvuruyorlar!

Haber:

Kuveyt, en son Batı Şeria'daki Cenin kentine düzenlenen silahlı saldırı ve sözde Ulusal Güvenlik Bakanı‘nın Mescid-i Aksa’ya düzenlediği baskın olmak üzere işgalcinin Filistin‘de gerçekleştirdiği ihlallerin durdurulması için uluslararası toplumu derhal müdahale etmeye çağırdı. Kuveyt’in Birleşmiş Milletler daimi delegasyonu Cuma günü yaptığı açıklamada bunun, Filistin sorunu da dahil olmak üzere Ortadoğu‘daki durumu görüşmek için dün New York‘ta BM Güvenlik Konseyi tarafından düzenlenen oturumdan önce delegasyonun temsilcisi Müsteşar Abdulaziz Al-Ajmi tarafından yapılan bir konuşmada geldiğini belirtti. Al-Ajmi, işgalci tarafından işlenen uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukuk kuralları ihlalleri silsilesinin çılgınca tırmanmasının, “bu saldırıların durdurulması, faillerinin hesap vermesi ve adalete teslim edilmesi için uluslararası toplum ve Güvenlik Konseyi‘nin siyasi, hukuki ve insani sorumluluklarını üstlenerek derhal müdahale etmesini” gerektirdiğini vurguladı. Ayrıca Kuveyt’in, sonuncusu işgal güçlerinin Batı Şeria‘daki Cenin kentine düzenlediği ve çok sayıda şehit ve yaralanmaya yol açan saldırısının yanı sıra silahlarla sivil bir aracı hedef alarak üç yolcusunun ölümüne yol açan iğrenç suçları ve aynı şekilde işgal hükümetinin sözde Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir‘in dün Perşembe sabahı, dünya çapındaki yüz milyonlarca Müslümanın duygularını açıkça hiçe sayarak Mescid-i Aksa‘ya baskın düzenlemesi olmak üzere tüm bu ihlalleri ve kuralsızlıkları şiddetle kınadığını yineledi. Al-Ajmi, inkar, kınama ve suçlama açıklamalarının, işgalci hükümetler, özellikle de çok aşırılık yanlısı olarak kabul edilen mevcut hükümet için bir fayda sağlamamasına rağmen, yine de şüphesiz barışçıl çözümler mantığına uymayan uluslararası tutumları teşvik etmek için sağlam bir zemini temsil ettiği eklemesinde bulundu. (El-Vatan Elektronik, 28/07/2023)

Yorum:

Kuveyt yöneticileri, inkar, kınama ve suçlama açıklamalarının işgalci devlet için bir fayda sağlamadığını kabul etmesine rağmen bunun uluslararası toplum ve Güvenlik Konseyi için bir fayda sağlayacağını mı düşünüyorlar?!

Kuveyt yöneticilerinin, uluslararası toplum ve Güvenlik Konseyi’nin gerçeğinden habersiz olduklarını sanmıyorum. Dolayısıyla her kim haklı olan bir davayı gömmek ve çözmek istemiyorsa, onun tek yaptığı şey bunları o ikisine havale etmektir. Nitekim bu, rejime karşı çıkanları Soçi, Cenevre, Riyad ve Astana konferanslarındaki oturumlara davet etmekten başlayarak Şam kasabının Baas rejimini canlandırmak için Birleşmiş Milletler çerçevesinde alınan pozisyonlarla kanıtlanmamıştır, aynı şekilde buna, Amerika’da Sezar (Suriye Sivil Koruma) Yasası’nın çıkarılması, ardından Arapların Baas rejimiyle resmi olarak normalleşmesi ve Amerika’nın Baas rejimini Birleşmiş Milletler ve Müslümanların başındaki yöneticiler aracılığıyla güzelleştirme tiyatrosunun fasıllarını tamamlamak için Amerika’nın bu normalleşmeye itiraz etme maskaralığı gibi Güvenlik Konseyi çerçevesi dışındaki bu konferanslar da eşlik etmiştir.

Bu bağlamda Hizb-ut Tahrir’in H. 16 Şevval 1412 M. 18 Nisan 1992’de Birleşmiş Milletlerinin İslam ümmetini, Libya halkını ve Irak halkını hedef alan bir dizi kararların ardından söylemiş olduklarını hatırlatmak isterim; zira “Birleşmiş Milletlerden Çekilin ve Onun Yerine Yeni Bir Dünya Örgütü Kurun” başlıklı bir neşriyat yayınlamış ve onda şunlardan bahsetmişti: “Sanki ABD Dışişleri Bakanlığı’nın dairelerinden biriymiş gibi Amerika’nın elindeki bir araç olarak kullandığı Güvenlik Konseyi ve Birleşmiş Milletler kurumları hakkında alınması gereken pozisyona gelince; onları ortadan kaldırmak ve onları, büyük devletlerin üzerinde bir hegemonya ve otorite sağlayamayacak ve küresel bir devlet mesabesinde olamayacak yeni bir küresel örgütle değiştirmek için çalışmaktır. Zira bu örgüt, gerek kendisini destekleyen gerekse onun desteğine güvenen, devletlerden herhangi birinin hesabına çalışmayan, aksine Rasul Sallallahu Alayhi ve Sellem’in peygamber olarak gönderilmeden önce kendisinin bizzat katıldığı Hilful Fudul gibi tüm insanlığın maslahatı için çalışacak bir örgüt olmasından dolayı ona saygı ve güven duyan küresel kamuoyunun gücü sayesinde mazlumlara karşı adaletli olmayı, adaletsizliği önlemeyi ve adaleti tüm insanlık arasında yaymayı esas alan bir örgüt olacaktır. Nitekim Sallallahu Aleyhi ve Sellem bisetten sonra onun hakkında şöyle demiştir: لقد شهدت في دار عبد الله بن جدعان حلفا ما أحب أن لي به حمر النعم، ولو أدعى به في الإسلام لأجبتBen Abdullah İbn Cüd’ân’ın evinde yapılan bir antlaşmada hazır bulundum. Böyle bir toplantıda hazır bulunmam benim için kızıl develere sahip olmamdan daha sevimlidir. İslam’da da böyle bir antlaşmaya davet edilsem yine icabet ederim.” Aynı şekilde bu küresel örgüt, içinde inanç, fikir ve medeniyetlerin tartışmaya sunulduğu ve bunlardan doğru olanların alınarak dünya düşüncesi, inancı ve medeniyeti haline geldiği bir alan olacaktır. Güvenlik Konseyi ve Birleşmiş Milletler yerine mazlumlara karşı adaletli olmayı, adaletsizliği önlemeyi ve adaleti yaymayı esas alan yeni bir küresel örgütlenmenin inşası ancak şu şekilde mümkündür: Güvenlik Konseyi’nin Libya ve Irak’a karşı aldığı kararlarından hoşnut olmayan bir veya birkaç ülkenin bu fikri benimsemesi ve bu fikre inanan bir grup ülkeyi bir araya getirdiğinde bu bir grup ülke diğer ülkeleri buna ikna etmek için, onların desteğini kazanmak amacıyla dünyanın dört bir tarafındaki halklar ve devletler arasında bu fikre davet etmek ve propagandasını yapmak için kapsamlı küresel bir medya kampanyası başlatması. Bu fikir için birkaç ülke kazanıldığında, o zaman bu ülkeler başta Güvenlik Konseyi olmak üzere Birleşmiş Milletler ve diğer tüm kurumlardan toplu halde geri çekilir, daha sonra bu ülkeler, yeni küresel örgütü kurmak ve onu yeni temeller üzerine oturtmak için bir toplantı yapmak üzere harekete geçerler ve tüm dünya ülkelerini buna katılmaya, Birleşmiş Milletleri ve onun kurumlarını terk etmeye davet ederler.”

Bu nedenle Kuveyt yöneticileri, Filistin sorununun Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi aracılığıyla çözülmeyeceğini, onun tek çözümünün sadece işgalci devletin ortadan kaldırılması olduğunu bilmelidirler.

Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يُقَاتِلَ الْمُسْلِمُونَ الْيَهُودَ، فَيَقْتُلُهُمُ الْمُسْلِمُونَ حَتَّى يَخْتَبِئَ الْيَهُودِيُّ مِنْ وَرَاءِ الْحَجَرِ وَالشَّجَرِ، فَيَقُولُ الْحَجَرُ أَوِ الشَّجَرُ: يَا مُسْلِمُ يَا عَبْدَ اللهِ هَذَا يَهُودِيٌّ خَلْفِي، فَتَعَالَ فَاقْتُلْهُ، إِلَّا الْغَرْقَدَ، فَإِنَّهُ مِنْ شَجَرِ الْيَهُودِ Müslümanlar Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bu savaşta Müslümanlar Yahudileri öldürürler. Hatta bir Yahudi taşın, ağacın arkasına gizlenir. Bunun üzerine o taş, o ağaç, ey Müslüman! Ey Allah’ın kulu! İşte arkamda bir Yahudi. Gel, onu öldür, der. Yalnızca Garkad bir şey söylemez. Zira o, Yahudilerin ağaçlarındandır.” [Müslim rivayet etti]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Nizar Cemal

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER