- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Laik Devletler, Ulusal Sınırlar ve Afgan Mültecilerin Hiç Bitmek Bilmeyen Acıları!
Haber:
Afgan mültecilerin zorla sınır dışı edilme süreci halen devam ediyor ve şu ana kadar yaklaşık beş yüz bin Afgan Pakistan'dan Afganistan’a sınır dışı edildi.Ayrıca 134.000 Afgan İran’dan, 2.263 Afgan ise Türkiye’den sınır dışı edildi.Benzer şekilde geçici Pakistan hükümeti 3 Ekim’de, dört milyon Afgan mülteciden 1,7 milyon yasadışı göçmenin 1 Kasım’dan önce Pakistan’dan sınır dışı edileceğini duyurdu.Hükümet, bu adımların güvenlik nedeniyle atıldığını öne sürerek bunun arkasındaki temel nedenin yasadışı mülteciler olduğunu iddia etti. Oysa ülke çapındaki güvensizliğin temel nedeni onlardır. Ayrıca isyancıların Afgan topraklarını Pakistan’a karşı kullandıklarını da söylediler.
Yorum:
Pakistan hükümeti bu kararı, Afganistan’da soğuk kışın yaklaştığı hassas bir dönemde uyguluyor. Bu arada Afganlar normal ekonomik bir hayat yaşamıyorlar; zira geri dönenlerin çoğunun uygun barınma ve mesken imkanlarının olmadığı göz önünde bulundurulursa onların geneli büyük ölçüde işsizlik sıkıntısıyla karşı karşıyalar ancak Pakistan bu kararı vahşi bir şekilde ve tam bir kararlılıkla uyguluyor. Nitekim son kırk yıl boyunca Pakistan’da yaşayanların çoğuna, hayatlarına sıfırdan başlayıp iyi bir yaşam ve iş düzeni sağlamaları yoluyla çantalarını toplayıp ayrılmaları için bir ay süre verildi. Bu karar da insanları, mülkiyetlerini çok düşük fiyatlara satmaya sevk etmektedir. Hatta bazı mültecilerin, eşyalarını asıl fiyatlarının onda birine satmak zorunda kaldıkları vakalara dair haberler bile vardır. Karara uymayan bu mülteciler tutuklanmakta ve ardından aşağılanarak vahşi bir şekilde Pakistan’dan sınır dışı edilmektedirler. Siyonist rejimin (Yahudi varlığı) durumunda olduğu gibi Pakistan hükümeti de mülteci kamplarındaki Afgan mültecilerin evlerini ve dükkanlarını yıkmakta, bu da kadınların ve çocukların korkmasına ve Müslümanların evlerinin kutsallığının ihlal edilmesine yol açmaktadır. Gelen bilgilere göre tek bir Afgan göçmenin Pakistan’dan ayrılırken 50.000 Pakistan Rupisinden (178 ABD Doları) fazlasını taşımasına izin vermemektedirler.
Bunlar, Sovyetler Birliği’nin ülkeyi işgal ettiği sırada Afganistan’dan ayrılan Afgan mültecilerdi ve tıpkı bir zamanlar Medine’deki Ensarın Mekke’den gelen göçmenleri karşıladığı gibi Pakistan halkı da onları sıcak bir şekilde karşılamıştı. Ancak Pakistan hükümetinin politikası, sürekli olarak, tamamen gerek soğuk savaştan gerekse gerçekte genel olarak Batı, özel olarak da ABD gibi efendisinin çıkarlarının yanı sıra İslam’a ve Müslümanlara karşı bir savaş olan ABD’nin öncülük ettiği sözde “terörizme karşı savaş” gündeminden etkilenen şeytani ulusal çıkara dayanmaktadır. Bu politika o kadar iğrenç bir politikaya dayanıyordu ki başarılı oluncaya kadar cihada destek verdi, Afganlar arasında bir iç savaşın fitilini ateşledi ve sonunda da Afganistan’ın ABD ve NATO tarafından işgal edilmesinin yolunu açtı. Şimdi de bu ajan hükümet aracılığıyla ve yabancı efendilerinin talebi üzerine Müslüman halkları ayırmak ve onları birbirinden tecrit etmek istiyorlar.
Bu felaketin temel nedenlerini incelediğimizde tüm bunların bölgedeki Müslüman nüfusa, ulusal sınırlar, ulusal çıkarlar, milliyetçi ideoloji, İslam dışı olan rejimler, ajan yöneticilerin varlığı ve sömürgeci güçlerin siyasi nüfuzu nedeniyle ulaştığını görürüz. Dolayısıyla bölgede, bu milliyetçi rejimler, şeytani ideolojiler, İslami olmayan yönetim sistemleri, ajan yöneticiler ve yeni sömürgeci güçlerin nüfuzu egemen olduğu sürece bizler, asla bu tür felaketlerden kurtulma işaretleri beklememeliyiz.
Bu nedenle Pakistan hükümetinin ülkedeki iç güvensizlikten dolayı Afgan mültecileri suçladığı yönündeki herhangi bir iddia, kanıtlanmış delillerden ve güvenilirlikten yoksundur. Çünkü gerçek sorun, Pakistan’daki laik hükümette ve onu yöneten yozlaşmış ajan yöneticilerde yatmaktadır. Dolayısıyla Pakistan halkının iradesine aykırı olarak, sırf kendi kişisel çıkarlarını güvence altına almak için kendilerini ABD’nin ve diğer sömürgeci güçlerin hizmetkarları veya köleleri haline getirerek İslam’ı empoze etmekten kaçındılar. Bu nedenle bazı kişi veya gruplar, rejimi yıkmaya çalışmak ve onun yerine İslam Nizamını getirmek için silaha sarıldılar.
Bu nedenle Pakistan’da iktidar sahipleri egemenliklerini, meşruiyetlerini ve yönetimlerini İslam temelinde yeniden gözden geçirmek yerine, Pakistan’daki güvensizliği Afgan mültecilere bağlamaya çalışarak kamuoyunu çarpıtıyorlar.
Afganistan'daki evlerini terk edip Pakistan'a taşınan tüm Afganlar bunu, 1980’lerde Sovyetler tarafından dayatılan kitlesel terörizm, vahşet, bombalama, hedefli öldürme ve toplu katliam nedeniyle, sonra 1990’lardaki iç savaş nedeniyle, sonra da ABD ve NATO tarafından son yirmi yıl boyunca gerçekleştirilen uzun süreli zulümler nedeniyle yaptılar. Öte yandan yapay Durand Hattı, Müslümanların Afganistan ve Pakistan adı altında kendi topraklarında ayrılmalarına yol açtı. İşte bu milliyetçi ideoloji onlarda, Müslümanların akidesinde yeri olmayan ve İslam şeriatından haram olan ayrımcı duygular ve ulusal tarih anlatıları oluşturmuştur. Oysa bu ideolojilerin kökleri, sömürgeciliğe ve kafir medeniyete dayanmaktadır. Böylece bölgedeki ajanları aracılığıyla bu icraatları dayatıyorlar ve bunu Müslümanlar arasında bir zehir gibi yayıyorlar.
İslam nazarında Müslümanların tüm toprakları tek bir devlet olarak kabul edilir; bu da Afganların şu anda bir yerden diğerine gitmek gibi karşı karşıya kaldıkları bu tür sorunlara, diğer bölgelerdeki Müslümanların maddi ve manevi destek vermesi gerektiği anlamına geliyor. Ancak İslam beldelerindeki mevcut durum, İslam akidesine ve onun davet ettiği yardımlaşmaya yabancıdır. Zira Müslümanların toprakları ulus devletlere bölünmüş olup onlardan her birindeki iktidarda, milliyetçilik ideolojisine dayanan ve kafirlerin ajanları tarafından yönetilen kafir ulusal rejimler bulunmaktadır. Bu ise, Müslümanların bölünmüş olarak kalmalarını, çeşitli sorun ve çatışmalara karışmalarını, her zaman yabancı güçlerin işgali ve sömürgesi için kolay bir hedef olmalarını ve Müslüman ümmeti olarak hiçbir zaman tek bir İslam Devleti’nin gölgesinde bir araya gelmemelerini sağlamak içindir.
Bu sadece Afganistan ve Pakistan’daki Müslümanların sorunu değildir, bilakis Gazze ve Filistin de aynı şekilde bizzat bu sorunun bedelini ödüyorlar. Dahası bu son derece şeytani akide nedeniyle Mescid-i Aksa işgal altında olup Filistin, Suriye, Doğu Türkistan, Myanmar, Keşmir ve Hindistan’da zulme maruz kalan Müslümanlar, ümmetin kendilerine destek vermesinden mahrum bırakılmaktadırlar ki böylece mübarek topraklar, küfür fikrinin ve şiddetli fesadın etkisinin acısını çekmeye devam etsin.
Bu nedenle uyanın ey İslam ümmeti! Silahlı kuvvetlerinizi, ajan yöneticilere ve rejimlerine itaat etmesini bırakmaya ve bunun yerine tek bir muhlis Halife’ye bağlılık sözü vermeye ikna edin, Raşidi Hilafeti yeniden kurun, Müslümanların tüm topraklarını birleştirin ve işgal altındaki toprakları kurtarın. Sonra İslam’ı davet ve cihat yoluyla taşıyacak Raşidi Hilafetin açık dış siyaseti yoluyla İslam’ın nurunu yayın ki böylece dünya ve insanlık, İslam’ın nuruyla aydınlanarak mevcut zülumatlardan, dayatılan trajedilerden, fabrikasyon savaşlardan ve insan fıtratına aykırı ideolojilerin kötülüklerinden kurtulsun.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Seyfullah Mustenir - Afganistan