- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi… İkiyüzlü Suçlu Medeniyetin Bir Parçasıdır!
Haber:
Uluslararası toplum, her yıl 10 Aralık’ta, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1948’de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni kabul ettiği günü anıyor.
İnsan Hakları Günü kutlaması, 1950 yılında genel kurulun 423 V sayılı kararını yayınlamasının ve içerisinde tüm ülkeleri ve uluslararası kuruluşları her yıl 10 Aralık gününü Uluslararası İnsan Hakları Günü olarak kabul etmeye çağrıda bulunmasının ardından resmen başlamıştır.
Yorum:
Sözde “insan haklarının”, sömürgeci ülkelerin halkların kafataslarına dayalı bir bakış açısı olduğu konusunda Müslümanlar arasında hiçbir şüphe kalmamıştır; zira bu, temel olarak sömürgeci Batı’nın çıkarlarını gerçekleştirmeyi hedefleyen yozlaşmış seçici bir bakış açısı olup iddia ettikleri gibi adil ve yüce değerler için değildir, aksine bunların nasıl ihlal edileceği konusunda Şeytan’ın bile aciz kalacağı şekilde ustalaşmışlardır.
“İnsan haklarının” İslam ümmetini kontrol etmek için bir araç haline dönüşmesi hiç şaşırtıcı değildir; zira böylece katili insan haklarının koruyucusu ve öldürülen kişiyi de “insan haklarına” saldıran aşırıcı bir terörist haline getirmektedir. Ayrıca sözde “insan hakları”, temel olarak dini hayattan ayıran, yani İslam’ın yönetim, yasama ve kanun olarak geri dönmesini engelleyen, yani İslam’ın alternatif bir hadarat olarak insan ilişkilerini düzenlemesi için geri dönmesini engelleyen bir ideoloji olan sömürgeci Batı ideolojisine dayalı olan bir fikirdir; bu yüzden laik ve küfür medeniyetini kaldırıp atmalıyız, hatta şayet yer varsa onu derin bir uçuruma kaldırıp atmalıyız.
Belki de bu zamanımız, vahyin bize hadis-i şerifte haber verdiği aldatıcı yılların olduğu bir zamandır; zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: سيأتي على الناس سنوات خدّاعات يصدق فيها الكاذب، ويكذب فيها الصّادق، ويؤتمن فيها الخائن، ويخون فيها الأمين، وينطق فيها الرّويبضة، قيل: يا رسول الله وما الرّويبضة؟ قال: التّافه ينطق بأمر العامّة “İnsanlara öyle aldatıcı yıllar gelecek ki; o zaman yalancılar doğrulanacak, doğru sözlüler de yalanlanacaklardır. O zaman hainlere güvenilecek, güvenilir olanlar da ihanetle suçlanacaklardır. İşte o zaman Ruveybida konuşacaktır.” Dediler ki: Ey Allah’ın Resulü Ruveybida da nedir?’ Buyurdu ki: “Kamunun işleri hakkında (söz sahibi olan) değersiz adamdır.” Peki dünyamızda her şey, altüst olmadı mı?!
Aksa Tufanının, hile ve aldatma maskelerinden geriye kalanları da düşürmesinin ve çirkin yüzleri ve kadınların, çocukların ve yaşlıların kanları damlayan elleri olan herkesi karşımıza çıkarmasının ardından kafir Batı, insan hakları diye söylenip duruyor; oysa insan haklarını çiğneyen de onlar ve onu dibe vuranlar da onlardır…
İzzetli Gazze’de her gün kan döküldüğü, on binlerce şehit, yaralı ve tutuklu olduğu ve dünyanın doğusunda ve batısında milyonlarca insan yerinden edilip göç ettiği halde insan hakları diye söylenip duran dünya kılını dahi kıpırdatmamakta ve bunda bir tuhaflık da görmemektedir; çünkü öldürülen ve acı çekenler Müslümanlardır. Peki Gazzeli çocukların bedenlerini yakan fosfor bombaları hakkında insan hakları hani nerede?! Kadınların, çocukların ve yaşlıların güvende oldukları evlerini yıkan binlerce ton füzeler hakkında insan hakları hani nerede?!
Bütün bunlar Amerikalı ve Avrupalı efendilerine boyun eğen ve kendi halklarına zulmeden aşağılık ve hain yöneticilerin gölgesinde olmaktadır.
Her halükarda maalesef İslam ümmeti bugün, İslam’ı hayatın her alanından uzaklaştırmasının faturasını ödüyor ve bu gerçekten çok ağır bir faturadır; bu yüzden ilk günden itibaren düşmanlardan intikam alıp dini, toprağı ve namusu savunarak işlerin normale geri dönmesi için çalışacak olan İslam Devleti’ni kurarak İslami hayatı yeniden başlatmak için geceyi gündüze katarak ciddi bir şekilde çalışmaktan başka bir kurtuluş yoktur…
Ümmetin, insanların üzerine, insanların yaratıcısı Allah’ın garanti ettiği görev ve haklar olan, insanları onurlandırıp ıslah eden ve aralarında adaleti sağlayan haklar olan, Müslümanların akidesini koruyan ve hiçbir kâfiri İslam’ı kabul etmeye zorlamayan anayasası ve kanunlarıyla devletin garanti altına aldığı haklar olan, masum insanların öldürülmesini haram kılan haklar olan ve insanın fıtratında var olan ve ıslah edilmesi gereken şeylere sahip olan ve insanların onurlarına ve rızıklarına saldıran tüm yolları haram kılan haklar olan alemlerin Rabbinin haklarını uygulayacak Hilafet Devleti olmadıkça çektiği acılardan ve ıstıraplardan kurtuluşun olmadığını anlamasının zamanı gelmiştir.
قُلْ لا يَسْتَوِي الْخَبِيثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ أَعْجَبَكَ كَثْرَةُ الْخَبِيثِ فَاتَّقُوا اللهَ يَا أُولِي الأَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ “De ki: Pis ve kötü ile temiz ve iyi bir değildir; pis ve kötünün çokluğu tuhafına gitse (yahut hoşuna gitse) de (bu böyledir). Öyleyse ey akıl sahipleri! Allah’tan korkunuz ki kurtuluşa eresiniz.” [Maide 100]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Habib Kerbaka - Tunus