- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Libya, Tunus, Cezayir ve Ulusal Güvenlik Sorunları!
Haber:
Cezayir Cumhurbaşkanlığı 3 Mart 2024 Pazar günü yaptığı açıklamada, Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, Tunuslu mevkidaşı Kays Said ve Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed Yunus el-Menfi’nin, Gaz İhraç Eden Ülkeler Forumu (GECF) Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nin 7. Oturumunun sonuçlarını gözden geçirmek için üçlü bir toplantı yaptıklarını açıkladı. Ayrıca Cumhurbaşkanları, Mağrip bölgesindeki mevcut durumu ele almanın yanı sıra aynı kaynağa göre toplantı, ekonomik ve güvenlikle ilgili sorunlarla üç ülkenin halklarına olumlu fayda sağlayacak şekilde yüzleşmeye yönelik çabaları yoğunlaştırmanın ve birleştirmenin gerekliliğini ele almakla son buldu.
İlki mübarek Ramazan ayının ardından Tunus’ta olmak üzere “ortaklık ve iş birliği çerçevelerini koordine etmek” amacıyla her üç ayda bir başkanlık düzeyinde üçlü Mağrip zirvesi toplantısı yapılmasına karar verildi.
Bu karar gözlemcilerde, üç ülke arasında yeni oluşturulan zirvenin nedenleri ve yakın zamanda yapılması beklenen görüşmelerdeki öncelikli olan dosyalara ilişkin soruları gündeme getiriyor; peki bu, yeni bir Mağrip Birliği formüle etmeye yönelik pratik bir girişim mi, yoksa entegrasyonu derinleştirmeye yönelik tarafsız bir arzu mudur? (El Cezire)
Yorum:
Amerika’nın başını çektiği Batı, Kuzey Afrika bölgesiyle, sömürgeciliğin boyunduruğundan kurtulmaya çalışan İslam ümmetine ait tek bir medeniyet grubu olarak muamele ederken ve Amerika, Amerikan hegemonik projesini korumak ve çökmekte olan kapitalist sisteme karşı olası alternatif olarak vaat edilen Raşidi Hilafet devletinin temsil ettiği medeniyetle yüzleşmek için bölgesel ve uluslararası düzeyde siyasi ve askeri ittifaklarını ikiye katlarken, Kuzey Afrika’daki işlevsel rejimlerin, Sykes-Picot sisteminin kurulmasından ve akabinde bölgenin parçalanmasından bu yana, ümmetin halklarını tefrikaya, bölünmeye, parçalanmaya, kaybolmaya ve medeniyet kaybına mahkum eden ve onları (hayali) bağımsızlık ve (gasp edilmiş) ulusal egemenlik adına ulusalcı kafeslerde hapseden boyun eğme ve teslimiyet düzeyinde hâlâ kendilerine dayatılan bağımlılık yörüngesinde döndüklerini görmekteyiz.
Hilafetin yıkıldığı ve İslam’ın sultasının/otoritesinin kaybolduğu yüzyıl boyunca Kuzey Afrika’daki resmi siyasi çevreler, insan, yasama, enerji ve doğal kaynaklar açısından zengin olan bu bölgenin stratejik derinliğini harekete geçirerek İslam'a dayalı birlik fikrine yön veremediler, aksine kendimizi, duyguları okşayan ve vehimler satan turlardan yeni bir turun karşısında buluyoruz; bu ise Burgiba, Kaddafi ve Bin Bella’nın günlerindekilerden çok da farklı olmayan bir turdur; belki de bu ülkelerin başkanları arasında düzenli bir üçlü toplantının yapılması, bölge halklarını bu rejimlerin lehine sayılan tarihi bir başarı olduğuna ikna etmek içindir; dahası belki de halklarının, her yılın başında sıçrayarak yükselen gizemli bir proje olan Mağrip Birliği’nin kurulması yanılsamasıyla yaşaması içindir.
Bu nedenle Müslüman ülkelerdeki mevcut rejimlerin, Gazze’nin evlatlarının boyunlarını Yahudi varlığına ve onun arkasındaki destekleyici sömürgeci güçlere nasıl teslim ettiklerini ve Filistin meselesine nasıl sırt çevirdiklerini bizzat kendi gözleriyle gören halkların bir ders alıp ulusal güvenlik konusunu atlayarak meselenin askeri, bilgi, enerji, gıda ve sağlık güvenliği gibi diğer dallarına da sırt çevirenlerin, ayrıca Allah’ın indirdiklerinden başkasıyla yöneterek en büyük günahları işleyenlerin, ümmetin evlatlarına yönelik büyük ihanetin suç ortağı olanların ve ümmetin evlatlarını ümmetin düşmanlarına teslim etme suçuna karışanların yöneticiler olduklarını idrak etmeleri gerekir. Aksi halde sömürgeci odakların, sadece fotoğraf çekmekle yetinen yöneticiler adına Kuzey Afrika’daki bu üç ülke arasında paylaşılan Ghadames Havzası’nın (su ve enerji kaynaklarının) kontrolünü ele geçirmeyi araştırmaları ne anlama geliyor? Yoksa bu, Amerika'nın tekrarlanan sızma girişimleri karşısında Avrupa’nın geç kaldığı bir uyanışı mıdır; nitekim bölgenin yöneticileri, bizi aldatmak için harekete geçerek bunu şöyle tercüme ettiler; Cezayir Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Hüssam Hamza’nın konuşmasında geçtiği gibi “bu, gelecekte özellikle uluslararası ortakların, özellikle de Avrupalıların önünde üç ülkenin ağırlığını ve gücünü artıracak bölgesel entegrasyonu hedefleyen bir ortaklıktır”?!
AFRICOM güçlerinin komutanı Amerikalı General Michael Langley'nin bir kez daha Fas’a gitmesine ve AFRICOM’un genel merkezinin Almanya’nın Stuttgart kentinden Fas’a taşınması yönündeki talepler üzerine ortaya çıkan yeni bir heyecanın ışığında bazı askeri yetkililerle görüşmesine yol açan ziyarete gelince; ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Orta Doğu ve Kuzey Afrika İşleri Dairesi Kıdemli Direktörü Robert Greenway, “X” platformundaki hesabından yaptığı paylaşımda bu ziyarete ilişkin şu yorumu yaptı: “Fas, ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) karargahı için ideal bir yer olacaktır.” Amerika'nın bölgeye nüfuz etmeye yönelik (önceki ve sonraki) tüm çabalarına verilecek pratik cevap, Avrupa’nın kollarına atılmakla, bölgeyi eski sömürgecinin lehine güçlendirmekle ya da onun yerine yeni bir sömürgeciyi getirmekle olmaz; aksine sömürgecinin ülkemizdeki nüfuzunu nihai olarak silip süpürmekle ve Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin kurulduğunu ilan etmekle olur; zira Hilafet, gururumuzun kaynağı, topraklarımızın kurtarıcısı ve düşmanımızın mağlup edicisi olup zorba krallık aşamasını ve ümmetin bugün yaşadığı zillet ve aşağılanma durumunu sona erdirmenin garantörüdür; bu nedenle Allah bunu, egemen ve iktidar seviyesinde olmasının yanı sıra Raşid bir yönetime ehil olanlar dışındakilere nasip etmeyecektir.
Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ“Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” [Nur 55]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müh. Visam Atraş – Tunus