- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Tahtlarını Korumak İçin Lisani Halleri Şöyle Diyor: “Rabbim, Bizi Mağlup Et ve Bize Karşı Onlara Zafer Ver!”
Haber:
Şehit, yaralı ve kayıp sayısı yüz bin ve üzerini aşmış olup hala sayılar kaydediliyor; zararlı yöneticiler ve onların aveneleri ise, genel olarak Filistin’de, özel olarak da Gazze’de yaşananlar sanki kendilerine yabancı, göz ve kulaklarından uzak bir ülkede yaşanıyormuş gibi kabir sessizliğine büründüler.
Yorum:
Müslüman ülkelerdeki, özellikle de Beytu’l Makdis’e bir taş atımı uzaklıkta olan çevre ülkelerdeki Ruveybida yöneticilerin gerçekliği hakkında yorum ve açıklama yapmaya bile gerek yoktur; zira Batı projelerini finanse eden ve Müslümanlara komplo kuran Körfez ülkelerinin yöneticileri, Körfez bölgesini fitne-fücur alanına çevirdiler, orada şirk mabetleri kurdular, müfredatı değiştirdiler, tahtlarını korumak için düşmanlarına zafer ve halkları için de yenilgi temenni ederek ülkelerini ve halklarını sattılar ama yükselişin ardından kaçınılmaz olarak düşüşün çok hızlı olacağını unuttular; ancak onlar kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğu karşı sağır ve kördürler?! Zira onların sonları ya ölüm, ya sürgün, ya da hapis olmuştur…
Allah Subhanehu’nun Daru’l İslam’ın merkezi Hilafet Devleti’nin kurulacağına dair vaadi gerçekleştiğinde İslam ümmeti onlardan hesap soracaktır. Dolayısıyla İslam ümmeti onları asla affetmeyecektir; zira onlar tarafından terk edilme, aşağılanma, öldürülme, yerinden edilme, para ve servetlerinin yağmalanması ve ırzlarına saldırı gibi felaketleri tatmışken onları nasıl affedebilir?! Bu dünyada böyledir; ahiretin azabı ise daha şiddetli ve daha çetindir. Nitekim müminlerin annesi Aişe Radıyallahu Anha’dan şöyle rivayet edilmiştir: Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ashabından bir adam O’nun önüne oturdu ve şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasulü benim kölelerim var; onlar bana yalan söylüyor, ihanet ve itaatsizlik ediyorlar. Ben de onlara vuruyor ve küfrediyorum. Onlar hakkında benim durumum nasıldır?! Bunun üzerine Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona şöyle dedi: بِحَسْبِ مَا خَانُوكَ وَعَصَوْكَ وَيُكَذِّبُونَكَ، وَعِقَابُكَ إِيَّاهُمْ إِنْ كَانَ دُونَ ذُنُوبِهِمْ كَانَ فَضْلاً لَكَ عَلَيْهِمْ، وَإِنْ كَانَ عِقَابُكَ إِيَّاهُمْ بِقَدْرِ ذُنُوبِهِمْ كَانَ كَفَافاً لَا لَكَ وَلَا عَلَيْكَ، وَإِنْ كَانَ عِقَابُكَ إِيَّاهُمْ فَوْقَ ذُنُوبِهِمْ اقْتُصَّ لَهُمْ مِنْكَ الْفَضْلُ الَّذِي بَقِيَ قِبَلَكَ “Onların sana yönelik hıyaneti, itaatsizliği, yalanları ve senin onlara verdiğin ceza hesaplanacaktır. Eğer senin onlara verdiğin ceza günahlarına nispetle az ise bu senin için bir sevaptır. Eğer senin onlara verdiğin ceza onların günahlarıyla eşitse ne aleyhine ne de lehine olan bir eşitlik söz konusudur. Eğer senin onlara verdiğin ceza günahlarına nispetle fazlaysa bu fazlalık kadar sevapların onlara verilecektir.” Bunun üzerine adam, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in önünde ağlayıp haykırmaya başladı. Sonra Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem adama şöyle dedi: مَا لَهُ مَا يَقْرَأُ كِتَابَ اللهِ ﴿وَنَضَعُ الْمَوَازِينَ الْقِسْطَ لِيَوْمِ الْقِيَامَةِ فَلَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْئاً وَإِنْ كَانَ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ أَتَيْنَا بِهَا وَكَفَى بِنَا حَاسِبِينَ﴾؟ “Sen Allah’ın Kitabı’nı okumaz mısın: Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş,) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz. [Enbiya 47]” Bunun üzerine adam şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasulü! Ben onlardan ayrılmadan ne kendim ne de onlar için bir hayır görmüyorum. Seni şahit tutuyorum ki artık onların tamamı özgürdür. [Ahmed rivayet etti.]
Ey Gazze halkı! Allahu Teala şöyle buyurmaktadır: وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَنتُمُ الْأَعْلَوْنَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ * إِن يَمْسَسْكُمْ قَرْحٌ فَقَدْ مَسَّ الْقَوْمَ قَرْحٌ مِّثْلُهُ وَتِلْكَ الْأَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَيَتَّخِذَ مِنكُمْ شُهَدَاءَ وَاللهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ “Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.Eğer siz (Uhud’da) bir acıya uğradınızsa, (Bedir’de de düşmanınız olan) o kavim de benzer bir acıya uğramıştır. O günleri biz insanlar arasında döndürür dururuz (zaferi bazen bir topluma bazen öteki topluma nasip ederiz.) Ta ki Allah, iman edenleri ortaya çıkarsın ve aranızdan şahitler edinsin. Allah zalimleri sevmez.” [Al-i İmran 139-140] Umulur ki sizler, vakti gelmiş, hatta vakti geçmiş olan Hilafet Devleti’ni kendi dârının (Beytu’l Makdis) merkezinde kucaklamak için Allah Azze ve Celle’nin vaadine layık olursunuz; haydi o zaman onu kucaklamaya layık olun.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Raziye Abdullah