- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Amerika, Yahudi Varlığını Arap ve Müslüman Ülkelerin Kralı Olarak Taçlandırmaya Çalışıyor!
Haber:
ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken Perşembe günü yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan ile Yahudi varlığı arasındaki ilişkilerin normalleşmesi konusunda "iyi bir ilerleme" kaydedildiğini söyledi ve şöyle devam etti: “Suudi Arabistan-“İsrail” normalleşmesi konusunda anlaşmaya varacağımız noktaya yaklaştığımızı düşünüyorum.” Yine şunları söyledi: “Bunun için bir zaman çerçevesi koymak imkansızdır.” Amerika Birleşik Devletleri Yahudilere, 7 Ekim öncesine dönüşün olmadığını açıkça ifade etti; zira Yahudiler, Filistin devleti konusunda önemli bir ilerleme kaydetmeden Suudilerle anlaşmaya varabileceklerine inanıyorlar. Nitekim ABD Dışişleri Bakanı son dönemde bölgeye yaptığı ziyaretlerde, şayet Suudi Arabistan ile bu normalleşmenin gerçekleşmesini ve Gazze’nin güvenliği ve yeniden inşası için Arap komşularına destek vermek istiyorsa Yahudi yönetiminin “zor” kararlar alması ve iki devletli çözüme doğru ilerlemesi gerektiğini vurguladı. (CNN, basitçe uyarlanmıştır)
Yorum:
Yahudi varlığının Gazze’ye ve tüm Filistin’e yönelik yürüttüğü haçlı seferi için ilan ettiği hedeflere ulaşamadığı doğrudur; ancak o, farklı bir şekilde bundan çok daha fazlasını başardı. Dolayısıyla Yahudi varlığı korkak ordusuyla direnişi tamamen ortadan kaldıramasa da ancak Gazze Şeridi’nin alt ve üst yapısını ortadan kaldırmayı başararak insanlara isabet eden katliam, imha ve yıkımın aynısı direnişçilere de isabet etti. Yahudi varlığının 7 Ekim’de esir alınan tutukluların serbest bırakılmasını sağlayamadığı doğrudur; ancak buna mukabil Batı Şeria’dan on beş binden fazla insanı ve hatta Gazze’den daha fazlasını esir aldı; Yahudi varlığının, esirlerini serbest bırakma niyetinde ciddi olduğu ve onları tüyler ürpertici katliamlar gerçekleştirmek için bir bahane olarak kullanmadığı varsayılsa bile bu, Yahudilerin şiddetli saldırılarından ve kavrulmuş toprak politikasından açıkça görülmektedir; ama en azından Yahudiler, esirlerini canlı olarak geri alamayacaklardır; Haçlı Seferi liderlerinin fahiş maliyetler olarak nitelendirdiği şey işte budur. Güvenlik durumunu 7 Ekim 2023 öncesindeki durumuna geri döndürmeye gelince;Yahudi varlığı bunu yapmanın her yolunu ortadan kaldırdı ve tüm komplocular, Abbas’ın otoritesi, komşu ülkeler ve uluslararası güçlerin kontrolü altında tamamen silahtan arındırılmış bir varlık oluşturmaya hazırlanıyorlar.
Amerika Yahudi varlığının katliamlarını tamamen örtbas ederek, bu varlığı, her türlü yasanın, geleneğin ve ilkelerin ötesinde haydut bir varlık olarak pazarlamayı başardı; dolayısıyla Amerika bu varlığa, hiç hesap vermeksizin tüm insani normlara ve değerlere isyan etme nedenlerini sağladı ve sistemleri, orduları ve halklarıyla İslam ümmetinin gözü ve kulağı önünde zulmetmesi için onun ellerini serbest bıraktı ve Müslüman ülkelerdeki ajan rejimleri de, bu suçlara sessiz kalmaya, Müslüman orduların ellerini kelepçelemeye ve Yahudilerin katliamlarını inkar ederek halkların ağızlarını tıkmaya zorladı. Uluslararası toplum açısından olana gelince; Yahudi varlığı, işlediği suçlardan dolayı kendisini desteklemeyen herkesi, müttefikleri ve veli nimetleri arasında olsalar bile Yahudi düşmanı olarak kabul eden bir “Amerikan varlığı” haline geldi; nitekim varlığın Dışişleri Bakanı Yisrael Katz 23 Mart 2024 Cumartesi günü, Gazze Şeridi’ne yardım girişinin kolaylaştırılması gerektiğine ilişkin açıklamalarının ardından Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’e saldırdı; zira Katz, Cumartesi günü Refah sınır kapısını ziyareti sırasında Gazze’deki insani krizi eleştiren Genel Sekreter’e, Birleşmiş Milletlerin “Yahudi ve “İsrail” karşıtı bir kurum” haline geldiğini iddia ederek yanıt verdi.
Yahudi varlığının uluslararası, bölgesel ve Arap örtüsüyle öldürme, yok etme ve yerinden etme konusunda hayal ettiğinden daha fazlasını gerçekleştirmesinin ve bunun da ötesinde hain Arap ve İranlı yöneticilerle yaşanan normalleşmenin devam etmesinin ardından o tarihin akabinde yaşanan katliamlardan hiç etkilenmedi, aksine bundan daha fazlasını yaptı; aha işte Amerika, Müslüman ülkelerin kalbindeki Suudi Arabistan devleti ile normalleşme köprüleri kurarak Yahudi varlığını suçlarından dolayı ödüllendiriyor! Bütün bunların ardından bazıları, varlığın siyasi ve bölgesel olarak elde ettiği yukarıda belirtilen tüm başarıları görmezden gelerek Yahudi varlığının planladığı şeyleri gerçekleştirmediği ve bu savaştan mağlup olarak çıkacağını iddia etmekten hoşlanıyor; dolayısıyla bu sesler, ya vakıayı tüm yönleriyle iyi okuyamıyorlar ve orada buradaki bazı küçük başarılara sevinip bunları abartıyorlar, ya da onlar, ümmeti uyuşturmak, kamuoyunu yanıltmak, ümmet ve onunla birlikte dünya kamuoyunu patlama aşamasına getirmek istemeyen seslerdir.
Görünen o ki Amerika için Yahudi varlığını Arap Birliği ve İslam Birliği’nin kralı olarak taçlandırmaktan başka bir çare kalmamıştır; tıpkı Medine-i Münevverede’ki kabilelerin, Nebi Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in kendilerinin önüne geçmeden önce Medine'de Abdullah İbn Ebi İbn Selul’u kral olarak taçlandırmaya hazırlanmaları gibi. Bu yüzden ümmet, harekete geçip hain yöneticilerini devirmedikçe ve kendisini Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin gölgesinde birleştirecek Raşid bir Halife’yi nasbetmedikçe, Amerika varlığı Arap ve Acem olan ümmetin lideri olarak taçlandırmak için yaraşacak ve Netanyahu’nun İslam ümmetine karşı kesin zaferini ilan edecektir. Bu yüzden ümmetin çok geç olmadan durumunun farkına varması ve kasıtlı veya kasıtsız, doğrudan veya dolaylı olarak Amerika’ya ve Yahudilere hizmet eden medyanın ördüğü vehimlere aldanmaması gerekir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Bilal Muhacir – Pakistan