- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Sizin Gizlediğinizi de Açığa Vurduğunuzu da Allah çok iyi bilmektedir!
Haber:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim kampanyası için gittiği Isparta’da: “Gazze'deki katliamların üzüntüsüyle buruk bir ramazan yaşıyoruz. Türkiye olarak bilinen ve bilinmeyen yardımlarımızla Gazzeli kardeşlerimizin yanındayız” dedi.
Yorum:
Gazze’deki zulümler neden durmuyor? Dualarımız neden karşılık bulmuyor? Tarihi destanlarla dolu bu şanlı Ümmet, bir avuç korkak siyonist çeteye karşı niçin karşı koyamıyor? Tüm dünyada Müslümanlara karşı işlenen zulüm ve katliamlar niye azalmak yerine gün geçtikçe daha da artıyor? Kendine bu soruları sorabilenleri, Erdoğan’ın “bilinen ve bilinmeyen yardımlarımız” konsepti ile tanıştıralım:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimler öncesi Müslümanların damarına dokunan her konuyu çok iyi istismar edebildiğini biliyoruz. Erdoğan hiçbir şekilde İslam’ın mensubu olduğunu iddia eden bir liderden beklenilen duruşu ortaya koyamadı, hatta koymadı. Bugüne kadar İslam’a ettiği ihanetler, özellikle Gazze’de işlenen mezalimlere karşı yaptıklarında veya yapmadıklarında adeta spot ışığı altında tüm Müslümanların gözleri önüne serildi. Dolayısıyla bu illüzyonistin kendini aklamak için yeni bir konsepte ihtiyacı vardı ki o da sözde halka göstermediği “bilinmeyen, gizli” yardımlar sihridir.
- Bu konseptin işleyebilmesi için, Müslümanların açıkça ve hak üzere yaptığı emr-i bil maruf nehyi anil münkerin, kendisine ve devlete karşı ihanet olarak gösterilmesi gerekiyor. Yani, Gazze ve Filistin konusundaki başarısızlıklar, ihanetler Müslümanların üzerine yıkılmalıdır.
- Müslümanların samimi çabaları, zayıf iman ve devlete ihanet gibi iftiralarla kirletilmelidir.
- Bu görevi ise zengin donatılmış iftar sofralarında Coca Cola ve Fanta ile oruç açan saray hocaları ve siyaset hokkabazı aç gözlü milletvekilleri adeta bir ibadet aşkıyla yerine getirmeliler.
- Türkiye’den “siyonist canavara” her gün gemiler dolusu gıda, tekstil, kimyasal, çelik vs. gönderenlerin AKP hükumetinin değil, 7-8 iş adamının ayıbı olarak gösterilmeli, devlet reel politika palavrasıyla aklanmalıdır.
- Medyada ve her platformda Türkiye hükumetinin “israille” tek bir ticaret sözleşmesi olmadığı, o sözleşmeleri yapanların hep özel iş adamları olduğu ve devletin buna müdahale edemeyeceği anlatılmalıdır.
- Müslümanların son derece büyük hassasiyetine rağmen, Gazze’ye bir bardak su dahi sokamayan siyonist hizmetkarı yöneticiler ve şaklabanları, kendini “koca adam”, “tek adam” diye pazarlayanlar, sanki tek bir emriyle orduları harekete geçirebilecek devlet yöneticisi değil de aciz bir köle gibi davranıp Gazze’yi uluslararası topluluğa havale etmelidir.
- Sonra da buna rağmen devleti eleştirenler, “provokatörlükle” suçlanmalıdır. Gazze’de katliam ve açlık devam ederken gözüne uyku girmeyen, mitinglerde “israille ticareti kes” diye pankart açan vatandaşlar derdest ettirilip, göz altına alınmalıdır.
İşte Gazze’yi böyle sahipsiz bırakan, siyonist canavarla gayet ayan beyan “normalleşme” politikası yürütenler, yaptıkları hiçbir faydalı işi gizli tutmayıp tekrar tekrar milletin burnundan getirene kadar gündem yapan bu illüzyonistler, “bilinen ve bilinmeyen şekilde yardım” konseptini icat ettiler.
Mü’minler, Allah’ın düşmanlarını da Mü’minlerin düşmanlarını da, onlara dostluk besleyip onların menfaatlerini kollayanları da, Ümmete ve birliğine ihanet edenleri de biliyor. Bu hainlerin hangi işi nasıl yaptığını, hangi görevi yerine getirmediğini gayet iyi biliyor. Müslümanlar bilmese bile, Âlemlerin Rabbi Allah Subhânehû ve Teâlâ gayet iyi biliyor:
ۗ وَاَنَا۬ اَعْلَمُ بِمَٓا اَخْفَيْتُمْ وَمَٓا اَعْلَنْتُمْۜ وَمَنْ يَفْعَلْهُ مِنْكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَٓاءَ السَّب۪يلِ
“Gerçek şu ki, sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da ben çok iyi bilmekteyim. Bundan böyle içinizden kim onlara (Allah’ın ve Müslümanların düşmanlarına) sevgi besler ve sır verirse, kesinlikle dümdüz yoldan sapmış olur!” [Mümtehine 1]
İşte bu illüzyonist ve şaklabanlardan kurtulmadıkça biz Müslümanlar asla Gazze’ye yardım edemeyeceğimiz gibi, kendi “sözde güvenli” topraklarımızda da devlet zorbalığının kurbanları olmaya mahkûm olmaya devam edeceğiz.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Zehra Malik