- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Amerika, Neden Medya Olarak İran’ın Tepkisiyle Korkutuyor?!
Haber:
Medya, Şam’daki İran konsolosluğuna yönelik saldırı ve oradaki üst düzey askeri liderlerin öldürülmesinin ardından İran’ın Yahudi varlığına cevap verme olasılığıyla dolup taşıyor.
Yorum:
Yahudi varlığının ordusunun İran konsolosluğuna yönelik vahşi saldırısından ve gizlemeden, aksine Netanyahu ve bu varlığın askeri ve güvenlik liderleri tarafından her fırsatta açıkça ilan ederek gerçekleştirdiği bir dizi suikast kapsamında birçok önemli ve üst düzey güvenlik ve askeri liderlerin öldürülmesinden bu yana medya, Şam’daki İran konsolosluğuna yönelik saldırı ve oradaki üst düzey askeri liderlerin öldürülmesinin ardından İran'ın Yahudi varlığına cevap verme olasılığıyla dolup taşmaktadır.
14 Nisan’da şafak sökmeden önce haberlerde çok sayıda insansız hava aracının, kanatlı füzelerin ve diğer uzun menzilli füzelerin fırlatıldığına, dehşet verici atmosferleri ve haber analizlerine, olayların sanki bir dünya savaşı çıkacakmış gibi tasavvur edildiğine, Yahudi varlığına, korkutmak için kamuoyuna ve aynı şekilde özellikle Ürdün, Mısır, Lübnan ve Suriye olmak üzere Filistin’i çevreleyen ülkelere odaklanıldığına dair haberleri işitiyoruz. Peki Amerika, bu korkutmayla neyi hedefliyor?!
Geçen hafta boyunca haberlerde, İran'ın üçüncü bir ülke aracılığıyla yani Amerika ile birlikte vaat ettiği tepkiyi vermesinden ve bundan sonra tepki vermemek için Yahudi varlığının Amerika tarafından dizginlenmesinin zaruretinden bahsediliyordu;çünkü İran geniş çaplı bir savaş istemiyor, aksine Dışişleri Bakanı Abdullahian’ın defalarca söylediği gibi bölgede güvenlik ve istikrar istiyor!
Peki İran’ın tepkisi ve tüm bölgede korku atmosferi yaratılması, aksine bölgede dünya barışını da etkileyecek büyük bir savaş çıkacağı yönünde imada bulunulması hakkında medyanın bu kadar yaygara koparmasını gerektiren şey nedir?!
Kısaca ve neler olup bittiğine dair net bir görüşle şunları söyleyebiliriz:
1- Amerika’nın sponsor olduğu bu korkutucu medya atmosferi sayesinde Gazze’deki savaşı durdurmaya yönelik Amerikan çözümünü kabul etmeleri amacıyla uygun atmosferi hazırlamaları için Yahudi varlığına ve yöneticilerine baskı yapmak istiyor; aksi takdirde bölgede işler, kontrol edilmesi zor kapsamlı bir savaşa dönüşecektir. Şayet Yahudi varlığının yöneticileri buna cevap vermezse, Güvenlik Konseyi'nin Gazze savaşını durdurma kararı olan iki devletli çözümü veya buna yönelik hazırlıkları bünyesinde taşıyan bir sonraki adım olacaktır.
2- Uluslararası çözüm ve kararlara boyun eğilmemesi durumunda, Yahudi varlığı üzerindeki askeri baskının genişletilmesi ve Yahudi varlığını bir çözüme ulaşmaya zorlamak için şekli bir savaş üretilmesi pek uzak değildir; çünkü Amerika’nın iki devletli çözümüne yönelik gerçek engel odur; bu ise İran’dan Mısır, Suriye, Irak, Lübnan ve Ürdün’e kadar bölge ülkeleriyle koordinasyonu gerektiriyor. Ancak bunların hepsi Amerika’nın emirleri ve onun Arap yöneticileri ve onun yörüngesinde dönen diğer ülkelerden oluşan ajanları arasında rol paylaşımıyla olacaktır.
Bölgenin yaşamış olduğu bu mevcut sahne karşısında ısrarla soruyoruz:
İslam ümmeti daha ne zamana kadar Amerikalıların planlarına seyirci kalmaya devam edecek? Ümmetin orduları daha ne zamana kadar kendilerine verilen görevi yapmaksızın zincire vurulmuş bir şekilde kalacak? İslam ümmeti daha ne zamana kadar samimi ve bilinçli bir liderlikten yoksun kalacak? İslami beldelerimiz, aralarındaki sınırları kaldırarak, saflarını birleştirerek, özellikle nefret dolu mezhepçilik olmak üzere aralarındaki ihtilafları ortadan kaldırarak ve “لا إله إلا الله محمد رسول الله” râyesi olan Ukab râyesi altında birleşerek dünyada birinci ülke olmak yerine daha ne zamana kadar sömürgeci kâfir ülkeler arasında bir çatışma alanı olarak kalacak?!
Evet, ortaya atılan ve uygulanabilir olan İslami proje ve ona ulaşmak için gereken hız olmaksızın şayet güçlü zafer, özgürlük ve kurtuluş için harekete geçmezse, yakın vadede bu fırsat bir daha tekrarlanmayacaktır.
Allah’ım, Sen’den bir an önce açık bir fetih niyaz ediyoruz; Amin ya Rabbel alemin.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Muhammed Cabir - Lübnan