- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Şanlıurfalı Hasan Saklanan’ın Şehadeti, Kudüs’ün bize İslam’ın ve Hilafet’in Emaneti Olduğunu Hatırlattı!
Haber:
Kudüs'ün Eski Kent bölgesindeki Herod Kapısı yakınlarında işgalci “İsrail” polislerine bıçakla saldıran Türkiyeli Hasan Saklanan işgalciler tarafından vurularak şehit edildi. 34 yaşındaki Hasan Saklanan'ın 6 yıldır Şanlıurfa’da kadrolu imamlık yaptığı ve Kudüs'e Ürdün üzerinden turistik vizeyle gittiği belirlendi. (Ajanslar)
Yorum:
Mescid-i Aksa ve tüm Filistin için bugüne kadar yüz binlerce Müslüman şehit oldu. Ancak Şanlıurfalı Hasan Saklanan’ın şehadetinin ayrı bir anlamı, ayrı bir önemi ve mahiyeti var. Çünkü her türlü imkân ve potansiyele, her türlü silah ve güce sahip olan lider ve komutanların yapamadığını, kendi imkânları ile yaptı. Onların gösteremediği cesareti ve iradeyi gösterdi. Siyonist terör çetesinin anladığı dilden konuştu, elinde bıçağıyla onlara vurdu ve sonunda Kudüs şehitleri kervanına katıldı.
Allah Azze ve Celle, İslam için canını feda eden bu yiğit kardeşimizin şehadetini kabul etsin. Mekânı cennet, makamı âli olsun. Rabbimiz ailesine sabrı cemil ihsan eylesin.
Şanlıurfalı Hasan kardeşimizin şehadeti ayrıca seküler, ulusalcı anlayışın unutturmak istediği İslami ve tarihi gerçekleri bize tekrar hatırlattı. Filistin’in sadece orada yaşayan Müslümanların veya sadece Arapların meselesi olmadığını, bilakis tüm Müslümanların ortak davası olduğunu hatırlattı.
Şehit Hasan Saklanan, adaşı olan Iğdırlı Hasan Onbaşı’nın davasını sürdürdüğünü gösterdi. Iğdırlı Hasan Onbaşı, Osmanlı Hilafet Devleti ordusunda 1917 yılında Filistin cephesinde İngilizlere karşı savaşan bir askerdi. Onu tarihe geçiren şey, Kudüs’e olan tertemiz sevgisi ve sadakatidir. O, “Türk askerinin ‘Arap çöllerinde ne işi var” diyen M. Kemal gibi komutanların geri çekilmesi nedeniyle savaşı kaybeden Osmanlı ordusunun 400 yıl hamiliğini yaptığı Kudüs’ten çıkartılmasını kabullenmeyip, 1982 yılında vefat edene dek Mescidi Aksa’da nöbet tutmaya devam etmiştir.
Iğdırlı Hasan Onbaşı’ya orada kalmasını vasiyet eden komutanının sözleri ise sarsıcı olmasının yanında, Kudüs’ün önemi ve aslına iade edilmesi noktasında geleceğe ışık tutar niteliktedir:
“Kudüs bize Sultan Selim Han Hazretleri’nin yadigârıdır. Siz burada nöbeti sürdürün. Sonra halk ‘Osmanlı da gitti, bundan sonra bizim halimiz nice olur!’ demesin. Fahri Kâinat Efendimiz’in ilk kıblesini Osmanlı da terk ederse gâvura bayramdır. Siz, İslam’ın şerefini, Osmanlı’nın şanını ayaklar altına aldırmayın.”
Evet. Ne acıdır ki, Osmanlı ordusunun gitmesi ve Hilafet Devleti’nin yıkılmasıyla kafirler bayram etti. İlk kıblemizin yer aldığı Mübarek Filistin beldesi üzerinde zehirli bir hançer olarak Yahudi devleti kuruldu. Siyonist haydutlar 76 yıldır Filistin’de nice katliam ve soykırım yaptıkları gibi 7 aydır Gazze’de insanlık tarihinin en barbar en aşağılık zulümlerine imza atıyorlar. Hiçbir Müslüman bu vahşete bu aşağılanmaya sessiz kalamaz, kalmamalıdır da…
Zira Filistin, Ömer RadıyAllahu Anh tarafından fethedilmiş, Selahaddin tarafından kurtarılmış, Abdülhamid tarafından da korunmuş mukaddes bir İslam toprağıdır. Filistin, satılık değildir, müzakere konusu değildir. Filistin, iki devletli ihanet planı doğrultusunda Filistin halkı ile gasıp Yahudiler arasında paylaşılamaz.Filistin topraklarında işgalci olarak bulunan Siyonist askerlere karşı yapılması gereken muamele Urfalı Hasan Saklanan’ın muamelesi olmalıdır.
Yapılması gereken, Kudüs’ün sahipsiz olmadığını, liderler ihanet etse de, İslam ümmetinin Yahudi varlığı ile asla normalleşmeyeceğini dosta düşmana göstermektir. Yapılması gereken salih seleflerimizin siretini takip ederek orduları harekete geçirmek, Kudüs’ü Yahudi varlığından temizlemek ve ikinci Raşidi Hilafet Devletini kurarak İslam’ın bu kutsal emanetini koruma altına almaktır. Aksa Tufanı ve beraberinde yaşananlar göstermiştir ki, Allah’ın izniyle İslam ümmeti tüm bunları yapmaya hazır ve muktedirdir.
İbni Hibbân’ın Sahîhinde Übeyy b. Ka’b’dan Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
بشِّرْ هذه الأمَّةَ بالنَّصرِ والسَّناءِ والتَّمكينِ
“Bu ümmet; zafere, yücelme ve yeryüzünü ele geçirme ile müjdelenmiştir.”
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Emin Yıldırım