- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Bangladeş’teki İç Huzursuzluklar: Batı’nın Nüfuz Çatışması
Haber:
Bangladeş Başbakanı’nın kaçmasının ardından ileriye dönük yol nedir?
Yorum:
Bangladeş’te son darbeyle karakterize olan siyasi huzursuzluklar, stratejik öneme sahip bu ülkede nüfuzlarını korumaya çalışan küresel güçler, özellikle de İngiltere ve Amerika arasında daha derin ve devam eden bir çatışmaya ışık tutmaktadır. Nitekim bu Batılı ülkelerin Bangladeş’in siyasi sahnesine karışması yeni değildir; aksine bunun tarihi, ülkenin sömürge geçmişine ve soğuk savaşa kadar uzanmaktadır. Zira hem İngiltere hem de Amerika tarihsel olarak nüfuzlarını, Bangladeş halkı pahasına kendi çıkarlarına öncelik verilmesini sağlamak için kullanmışlardır.
Uzun süredir İngiliz çıkarlarıyla uyumlu olan Şeyha Hasina rejimine, ABD'nin güç dinamiklerini kendi lehine çevirmek için muhalif hareketleri ustalıkla desteklemesiyle birlikte iç protestoların ve dış baskıların birleşmesi sayesinde sonunda istikrarsızlık hakim oldu. Amerikan çıkarlarıyla yakından bağlantılı bir isim olan Muhammed Yunus’un geçici hükümetin başkanı olarak atanması, bu jeopolitik rekabetin devam ettiğine işaret ediyor; bu da Bangladeş’i, Bangladeş nüfusunun refahından ziyade daha çok kendi stratejik avantajlarına odaklanan iki güç arasında kuşatılmış olarak bırakıyor.
Bu durum, Batılı güçlerin dayattığı laik ve kapitalist sistemlerin başarısızlığının açık bir hatırlatıcısı sayılır. Bu rejimler, Bangladeş halkına veya benzer dış müdahaleye maruz kalan herhangi bir ülkeye bir nebze olsun adalet, istikrar veya refah getirme konusunda yeterli donanıma sahip olmadıklarını defalarca göstermişlerdir. Bunun yerine zaten kırılgan olan bölgeleri daha da istikrarsızlaştırarak sömürü ve baskı döngülerini sürdürmeye çalışıyorlar.
Bangladeş’te devam eden jeopolitik çatışma, Batı’nın çıkarlarına hizmet etmenin ötesine geçen bir alternatife olan acil ihtiyacı teyit ediyor. İster Bangladeş’te isterse dünya çapında olsun İslam ümmeti açısından çözüm, İslam ideolojisine geri dönmekte yatmaktadır. Zira İslam, sadece bireylerin ruhi ihtiyaçlarını değil, aynı zamanda hayatın sosyal, ekonomik ve siyasi boyutlarını da ele alan ve herkes için adalet ve istikrarı sağlayan kapsamlı bir sistem sunmaktadır.
Bangladeş’teki olaylar bizlere, destekçileri kim olursa olsun laik rejimlerin eninde sonunda kalıcı istikrar ve adaleti sağlamakta başarısız olacaklarını hatırlatmaktadır. Zira Batılı çıkarlar tarafından yönlendirilen kapitalist ve laik modellerin hegemonyasının devam etmesi, sadece Bangladeş’te değil, aksine dünyanın dört bir tarafında geniş ölçekte zulmün ve istikrarsızlığın yayılmasına yol açmaktadır. Gerçek çözüm, tüm insanlar için gerçek bir adalet ve refaha giden bir yol sunan İslam’ın kapsamlı bir sistem olarak uygulanmasında yatmaktadır.
Müslümanlar olarak bizim sorumluluklarımızdan biri de, bu gerçekliğin farkına varıp yönetim ve toplum için yol gösterici bir ideoloji olarak İslam’ı ihya etmek için çalışmamızdır. Bu ise sadece İslami hükümleri kişisel hayatlarımızda uygulamayı değil, aynı zamanda İslami ilkelerin, değerlerin ve hükümlerin, yönetim, ekonomi ve toplumun yapılarını desteklediği bir dünya için çalışmayı kapsamaktadır. Bu yüzden ümmetin, herkes için adaleti ve refahı önceleyen ortak bir vizyonu gerçekleştirmek için birleşmesi ve Bangladeş’teki mevcut durumun eylem için açık bir çağrı mesabesinde olması gerekir.
Bangladeş’teki jeopolitik çatışma, kapitalist ve laik çıkarların, adalet ve insan onurundan daha öncelikli olduğu küresel sistemdeki daha geniş çaplı sıkıntıların belirtilerinden biridir. Bu yüzden Müslümanlar olarak sorumluluğumuz, bu zalim rejimlerin kökünden söküp atıldığı ve gerçek adaleti gerçekleştirebilecek gerçek bir İslami sistemin kurulduğu bir dünya için çalışmamızdır.
İleriye dönük yol, adalet ve refah için kapsamlı bir sistem olarak İslam’ın yeniden ortaya çıkarılmasında yatmaktadır. Bu sadece Bangladeş için değil, tüm dünya için bir çözümdür; dolayısıyla tek bir ümmet olarak bir arada durmak yoluyla kendisine şiddetle ihtiyaç duyduğumuz değişimi gerçekleştirmemiz mümkündür. Harekete geçmek, birleşmek ve tüm insanlık için adalet ve refaha giden gerçek bir yol olması itibariyle Hilafet sistemini kurmak yoluyla İslam’ı ihya etmek amacıyla çalışmak için şu an bizim için en uygun zamandır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Okay Pala