- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Küçük Etnik Grupların Önemsenmesi, Laik Yöneticiler Tarafından Kullanılan Ucuz Bir Araçtır!
Haber:
Eski ABD Başkanı Donald Trump, Bangladeş’te azınlıklara yönelik şiddeti şiddetle kınarken, rakibi Joe Biden ve Kamala Harris'in yönetimini de kendisine yönelik mesajından dolayı eleştirdi; Trump X platformunda şunları yazdı: “Tam bir kaos içinde olan Bangladeş’te çetelerin saldırısına uğrayan ve yağmalanan Hindulara, Hıristiyanlara ve diğer azınlıklara yönelik barbarca şiddeti şiddetle kınıyorum.” Ve şöyle ekledi: “Benim dönemimde asla böyle bir şey olmazdı.” (Dakka Tribune)
Yorum:
Donald Trump’ın Bangladeş hakkındaki açıklamaları, ülkenin bir yönetim sistemi olarak yetersizliği kesin olarak kanıtlanmış olan çıkar odaklı seküler politikalardan kaynaklanan ciddi ekonomik ve siyasi gerilemelerle karşı karşıya olduğu bir zamanda ve ABD, İngiltere ve Hindistan’ın Bangladeş’in ganimetleri için jeopolitik bir mücadeleye girmesinin gölgesinde geldi. Ancak bu bağlamda mülahaza edilmesi gereken birkaç nokta vardır:
Birincisi: Bangladeş’te Hinduların, Hıristiyanların ve diğer küçük etnik grupların Müslüman çeteler tarafından saldırıya uğradığı ve yağmalandığı iddiası gerçeklerin çarpıtılmasıdır; zira bu konuda bildirilen bazı vakalar olmuştur; ancak tüm bu olaylar, devrilen Hasina hükümetinin yaklaşık yirmi yıllık baskı ve kötü yönetiminden faydalananlara karşı olup bu olayların çok azı bu etnik gruplara yönelik olmuştur.
İkincisi: Bu gözlem, Hindu Hindistan’ın Bangladeş’teki ajan hükümetinin 5 Ağustos 2024’te devrilmesinin ardından ve Bangladeş’te İslam’ın yükselme ihtimalinin güçlü olması nedeniyle başlattığı sistematik propagandanın bir parçasıdır.
Üçüncüsü: Trump’ın “Benim dönemimde asla böyle bir şey olmazdı.” şeklindeki sözü ise,hiçbir kanıta dayanmayan içi boş bir söylemdir. Trump ve Amerikan başkanları sanki dünyadaki mazlum halkların koruyucularıymış gibi davranıyorlar; oysa durum tam tersi olup bu dünyadaki tüm bozgunculuğun sebebi bizzat onlardır. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ قَالُواْ إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ * أَلا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَـكِن لاَّ يَشْعُرُونَ “Onlara “Yeryüzünde düzeni bozmayın” denildiğinde, “Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz” derler. Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, anacak anlamazlar.” [Bakara 11-12]
Her ne kadar Hindu Hindistan 5 Ağustos’tan sonra Bangladeş’teki küçük etnik gruplar hakkında tehlikeli ve yalan alarmlar verse de gerçek şu ki bu, hain Hasina’yı kurtarmak için oynadıkları kirli bir oyundur. Zira Hasina’nın ani düşüşüyle birlikte Hindistan, Bangladeş’teki hükümet, bürokrasi ve aydınlar içindeki ajanlarının şiddetli sarsıntısı ve yerinden edilmesi nedeniyle Bangladeş’teki kontrolünü kaybetmenin eşiğine gelmiştir.Küçük etnik grupların Hindistan’da laik yöneticiler altında hiçbir zaman güvende olmadıkları açıktır: (Hindistan’da Modi’nin yönetimi altındaki Müslümanların, marjinalleştirilmiş azınlık olması gibi). Ayrıca Dalitler gibi alt kasttaki Hindular, Hindistan’da uzun süredir zulme maruz kalmaktadırlar. Peki Dalitlerin hayatı değersiz mi? (Hindistan’da genç bir kızın öldürülmesi gibi). Aynı durum, Müslüman karşıtı ayrımcılık oranlarının 2022’den bu yana yüzde 56 arttığı Amerika için de geçerlidir. Aslında laik kapitalist siyasette küçük etnik grupları önemsemek,ulusal seçimler ya da jeopolitik burjuvazi gibi ara sıra ihtiyaç duydukları durumlarda bu kozu kullanan yöneticiler için ucuz bir manipülasyon aracıdır.
Tüm tebaasının canının, mallarının ve namuslarının korunmasını sağlayacak olana sadece Hilafet Devleti’dir. Zira Hilafetin 1.300 yıllık tarihi buna yönelik örnekler ve kanıtlarla doludur. Açıkça ifade etmek gerekirse, Hilafet Devleti’nde çoğunluk ve azınlık mefhumu yoktur; aksine onun tabiiyetini taşıyan herkes tebaa olarak kabul edilir ve eşit haklara sahiptir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur:يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ لِلَّهِ شُهَدَاءَ بِالْقِسْطِ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَى أَلَّا تَعْدِلُوا اعْدِلُوا هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَاتَّقُوا اللهَ إِنَّ اللهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış) tır. Allah'a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir.” [Maide 8] Gayrimüslim olan tebaalar, zimmet ehli olarak kabul edilirler ve koruma açısından özel ayrıcalıklara sahiptirler. Zira sevgili Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: مَنْ قَذَفَ ذِمِّيّاً حُدَّ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ بِسِياطٍ مِنْ نَارٍ، فَقُلْتُ لِمَكْحُولٍ: مَا أَشَدُّ مَا يُقَالُ، قَالَ: يُقَالُ لَهُ: يَا ابْنَ الْكَافِر “Bir zimmiye iftirada bulunan kimseye, kıyamet günü ateşten bir sopayla had vurulacaktır. Mekhule dedim ki: En sert söylenen şey nedir; o da ona şöyle denmesidir dedi: Ey kafirin oğlu.” [Tirmizi ve Buhari tarafından farklı lafızlarla rivayet edilmiştir] Dolayısıyla tüm dinler için adaleti sağlayacak ve Modi, Trump ve benzerlerinin ırk kartını kendi şerli çıkarları için kullanma girişimlerini engelleyecek olan sadece Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafettir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Reşad Ahmed - Bangladeş