- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Gece Kulübü Reina’ya Yönelik Saldırı ve Sonrasında Yaşananlar
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ortaköy'deki terör saldırısının ardından özellikle sosyal medyada paylaşılan ayrımcı ifadelere değindi. Erdoğan, “Türkiye'de kimsenin hayat biçimi, sistematik bir tehdit altında değildir. Buna asla müsaade etmeyiz. Buna 14 yıllık iktidarımız döneminde fırsat vermedik. Aksini iddia eden varsa, somut örnekleriyle bunu ortaya koymak mecburiyetindedir” dedi.
http://www.aljazeera.com.tr/haber/erdogan-kimsenin-hayat-bicimi-sistematik-tehdit-altinda-degil
Hemen hemen her gün televizyonların karşısına çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan, gece kulübü Reina saldırısı sonrası ilk defa Muhtarlar Toplantısı vesilesiyle ekranların karşısına çıkarak bu açıklamayı yaptı. Yaptığı açıklamadan da anlaşılacağı üzere “kimsenin hayat biçimi, sistematik bir tehdit altında değildir” dedi.
Peki, bir gece kulübüne yönelik saldırıdan “hayat biçimi” tartışmalarına nasıl gelindi?
Gece Kulübüne Yönelik Saldırı:
İstanbul Ortaköy'de miladi yılbaşı gecesi saat 01.15 sularında bir gece kulübüne yönelik saldırı gerçekleşti. Kimliği henüz net bir şekilde açıklanmayan bir kişi tarafından uzun namlulu silahla gerçekleştirilen saldırı da 39 kişi yaşamını yitirdi.
Saldırıyı IŞİD üstlendi.
Reuters’in verdiği bilgiye göre IŞİD, Fırat Kalkanı Harekâtı’nı kastederek, “Türkiye de, topçu ve hava bombardımanı ile döktüğü masum kanının kendi evine ateş olarak düşeceğini öğrenmiştir” ifadesini kullandı.
IŞİD daha önce Türkiye'de 4 Kasım 2016'da Diyarbakır'da bombalı araçla düzenlenen ve 12 kişinin hayatını kaybettiği saldırıyı üstlenmiş ancak hükümet, saldırının IŞİD değil PKK bağlantılı TAK tarafından gerçekleştirildiğini duyurmuştu. IŞİD bunun dışında, Türkiye'de düzenlediği hiçbir saldırıyı üstlendiğine dair bir açıklama yapmamıştı. Bu da ilginç bir noktadır.
Saldırıda hayatını kaybedenlerin 25'i erkek 14'ü kadın toplam 39 kişi. Bunlardan 38’inin kimliği belirlendi. Bunlardan; 11’i Türk vatandaşı, biri ise hem Türk hem Belçika vatandaşı, yabancı uyruklu 26 kişinin 7'sinin Suudi Arabistan, 3'ünün Lübnan, 2'sinin Tunus, 2'sinin Hindistan, 2'sinin Fas, 2'sinin Ürdün, 2'sinin Irak, diğer kişilerin ise Kuveyt, Kanada, İsrail, Suriye ve Rusya Federasyonu vatandaşı olduğu belirlendi.
Böylece Türkiye’de sadece bir buçuk yılda toplam 35 bombalı saldırıda 513 kişi hayatını kaybetti. 2000’in üzerinde kişi ise yaralandı.
Kınama Yarışı:
2017 yılının ilk dakikalarında yaşanan bu saldırı bir anda tüm dünyanın gündemine girdi. Filistin, Irak, Afganistan, Suriye, Çeçenistan ve daha birçok ülkede yüzbinlerce Müslümanı katleden ülkeler; “Reina saldırısı için kınama yarışına girdiler.” Amerika konu hakkında 4 ayrı açıklama yaparak “destek” teklif etti. Hakeza İsrail, Rusya, İran ve NATO’dan kınama açıklamaları geldi. Hatta PKK’nın başındaki Murat Karayılan bile “böyle bir saldırı ile alakaları olmadığını, kendilerinin sivillere yönelik bir saldırı yapmadıklarını” iddia etti.
Sosyal Medya:
Gece kulübüne yönelik saldırının faili ve kim olduğu daha belli olmadan önce eylemin tipi IŞİD’i işaret ettiği haberleri yapılmaya başladı. Ardından sosyal medya üzerinden “Noel Baba” kıyafetli birisinin eylemi yaptığı iddia edildi.
Sonra yaklaşık iki haftadır Türkiye’de yılbaşı kutlamalarıyla alakalı bir takım faaliyetler, açıklamalar ve özellikle de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın okuttuğu hutbeye yönelik saldırı paylaşımları ve açıklamaları gelmeye başladı.
Sonrasında “ünlü bir modacının” patlama öncesi attığı bir tweet üzerinden “Alevi-Sünni” çatışması çıkartılmak istendiği iddia edildi. Yine aynı “ünlü modacının” Türkiye’ye hakaret içeren bir videosu paylaşıma girdi.
Olay sonrası bir kahvehane de; “laikliğe sahip çıkmaya davet eden” kişilerin konuşması, İçişleri Bakanlığı’na ihbar edildi. İçişleri Bakanlığı sosyal medya hesabından o kişileri paylaşarak, bu tür eylemleri ihbar etmeleri istendi. O konuşmayı yapanlar tutuklandı.
Yine sosyal medya hesaplarından; saldırının bir gece kulübüne olması dolayısıyla “iyi oldu”, “ne işleri vardı orada” gibi paylaşımlar da yapıldı. Bu tür paylaşımlar da fazlasıyla tartışıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı ilk kınama açıklamasını yapsa da bir hafta önce okunan yılbaşı hutbesiyle alakalı hakkında yine de suç duyurusunda bulunuldu.
İngiliz Basını:
Türkiye’de gerçekleşen bombalı saldırılar sonrasında daha önce sadece “üstlenen örgüt” ya da “üzerine atılan örgüt” suçlanırdı. Şimdi ise özellikle İngiltere ve Amerika suçlanmaktadır. Bu konu da sosyal medya üzerinden Büyükelçilere yönelik çokça tepkiler verildi. Bu saldırı sonrasında da İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Richard Moore verilen tepki üzerine; “bu saldırının arkasında İngiltere olduğuna dair hiçbir kanıt yok” diye cevap vermek zorunda kaldı.
Diğer taraftan İngiliz basını ise daha çok Türkiye’nin dış siyasetinin bu saldırılara neden olduğunu işledi.
İngiliz Times gazetesi “Son saldırının zamanlaması, Rusya ve Türkiye tarafından hazırlanan ve Suriye'de ilân edilen ateşkesle de bağlantılı olabilir. Radikal İslamcılar kısa süre öncesine kadar IŞİD'e silah sevkiyatına ses çıkarmayan Türkiye'nin şimdi ağırlığını IŞİD'le mücadeleden yana koymasına öfkeli” diye yazdı.
Independent ise "Türkiye çökme riskiyle karşı karşıya. Irak, Libya, Suriye ve Yemen, domino taşları gibi saldırıların bedelini ödedi, şimdi Türkiye de bu zincire eklendi." dedi.
Financial Times: Gelecek aylarda Türkiye'nin büyük şehirlerindeki saldırı girişimlerine hız verileceğini ileri sürdü!
İngiliz Telegraph gazetesi: “Bir zamanlar Pakistan için model olarak gösterilen Türkiye, bugün onun izinden gidiyor. Şiddetin tırmandığı kriz dönemlerinde insanlar sorunları çözebilecek güçlü bir lider arar. Peki ya zaten güçlü bir lider iktidardayken ülke terörizmin yarattığı kaosun içindeyse? Hırslı yönetim, tehditleri besledi.”
The Independent'ın Ortadoğu muhabiri Robert Fisk ise gece kulübüne yönelik saldırı hakkında bir makale yazdı. Makale’de; “IŞİD'i bombaladığını iddia ederek Kürtleri bombalayabilen, kendisi Suriye ve Irak'a asker konuşlandırırken ülkesinin ‘içişlerine’ hiçbir gücün müdahaleye kalkışmamasını isteyebilen biri, açık ki çok tehlikeli bir yolda yürüyordur. Pakistan'ın Afganistan'a dokunup karşısında İslamabad'a yürüyen Taliban'ı bulması gibi, Suriye'ye dokunursan sen de arka bahçende patlamalarla karşılaşırsın” dedi.
Türkiye içerisinde ise başta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bolca istismar ederek kullandığı laik-muhafazakâr çatışması bu saldırı ile birlikte “ulusalcılar tarafından” hükümete silah olarak yöneltildi. Hükümet ise “her şeyi denediler şimdi de laik-anti laik” çatışması çıkarmak istiyorlar diyerek kışkırtıcılık yapanların üzerine giderek, sert açıklamalar yaptı. Dolayısıyla yaşanan her patlama sonrasında olduğu gibi bu saldırıda da Türkiye’nin fay hatları üzerinden algı oluşturmaya ve eylem üzerinden hedeflerine ulaşmaya çalıştıkları görülmektedir.
Sonuç:
Böylece IŞİD’in üstlendiği bu eylem; Türkiye’de “hayat biçimi” tartışmasına dönüştü. IŞİD üzerinden; Ak Parti hükumetine ve tüm Müslümanlara yönelik bir saldırıya dönüştü. Eylemin arkasındaki saiklerden ziyade, daha çok “hayat tarzı” tartışmaları yapıldı. Müslümanların yaptıkları “emr-i bil ma’ruf ve nehy-i anil münker” farizası fitne olarak kabul edildi. Müslüman “Noel kutlamaz” açıklamaları sanki teröre davetiye çıkartıyormuş gibi aksettirildi. Hükümet ise bu saldırılara cevap vermek yerine “güvenlik zafiyetini” kapatmak için farklı tartışmalar yürüttü. Bugünde Cumhurbaşkanı Erdoğan 4 günlük suskunluğunun ardından bu açıklamayı yaptı. Sanki İslam’ın hükümleri tatbik ediliyor gibi “Türkiye'de kimsenin hayat biçimi, sistematik bir tehdit altında değildir” açıklamasını yaptı.
Bir buçuk yılda toplam 35 bomba patlatan asıl teröristler ise koltuklarında oturmaya ve bir sonraki eylemin planını yapmaya başladılar bile…
Hizb ut-Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına
Osman Yıldız