- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Ayasofya, Batıl Bir Zamanda Hayrın Müjdecisidir
Hayal gücümle yıllar, on yıllar, hatta yüzyıllarca geriye gitti ve Osmanlı Hilafeti’ndeki Sultan II. Mehmet Han İbn-i Murat İbn-i Mehmet’in zamanına ulaştım. Nitekim kendisi kısaca II. Mehmet olarak bilinmekte olup sonra Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu hadisini gerçekleştirmesinin ardından meşhur Fatih Sultan Mehmet lakabını almıştır: لَتُفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا وَلَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ “Kostantiniye elbette fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel bir komutandır ve onu fetheden ordu ne güzel bir ordudur.”
Evet… Hayal gücüm, Müslüman Fatihlerin arzu ettiği umudu, Bizans’ın başkenti, İslam ümmetinin tarihindeki en büyük olaylardan ve fetihlerden biri ve dünya tarihinde bir dönüm noktası olan atalarımızın rüyası ve nesillerimizin umudu olan Kostantiniye’nin fethedildiği bu altın zamana gitti…
Ve onun, o zamanlar dünyanın en büyük kilisesi olan, dünyadaki Ortodoks pramidinin liderliğini ve başkanlığını temsil eden ve bugünlerde Roma’daki Vatikan’a paralel ve eşit seviyede olan Ayasofya’ya girdiğini gördüğümü hayal ettim…
Nitekim buraya, uzun bir kuşatma ve zorlu bir savaşın ardından muzaffer bir Fatih olarak girdiği gibi aynı şekilde merhametli ve şefkatli biri olarak girdi. Sonra Allah’a şükür secdesi etti, ardından Hristiyan keşişlere ve insanlara nefisleri, servetleri ve yaşamları hakkında güvence verdi ve onlar için bir korku olmadığını söyledi. Sonra burasını satın alarak camiye dönüştürdü ve buranın, çevresindeki toprakların ve üzerindeki binaların tüm Müslümanlar için bir vakıf haline gelmesi amacıyla parasının tamamını kendi parasından Ortodoks rahiplerine ödedi…
Sonra hayal gücüm onlarca yıl ileriye giderek, H. 1342-M. 1924 yirminci yüzyılın başlarında Osmanlı Hilafet Devleti’nin yıkıldığı İslam tarihimizdeki en sert zamanların olduğu döneme ulaştı…
Tarihimizdeki hazin dönem… Lanetli M. Kemal’in 1934 yılında Fatih Sultan Mehmet’in vakfı olan Ayasofya’yı namaz ve ezan olmaksızın herkesin ziyaret edebileceği bir müzeye dönüştürmesidir!
Sonra Ayasofya’nın, içinde namazların kılındığı ve ezan seslerinin yükseldiği camiye dönüştürüldüğü (dönüştürülmedi, iade edildi) günümüz vakıasına ve bu günlerimize geri döndüm ve doğu ile batıda Türkiye’nin içinde ve dışındaki her yerde sevinç çığlıkları ve gür tekbir sesleri işitiyoruz… Aynı şekilde zamanında buna gerek olmadığı halde Fatih Sultan Mehmet’in burasını satın aldıktan sonra vakfettiği şeklindeki aslına geri döndüğünü unutarak buna izin vermeyen sesler de yükseldi… Çünkü günümüzdeki uluslararası normlara ve onu takip edenlere göre, belirli bir yöntem olan zor ve baskıyla fethedilen ülkeler, barış ve sulh yoluyla fethedilen ülkelerden farklıdır ki bu şekilde kiliseler, hiçbir kınama ve eleştiri olmaksızın camilere dönüştürülebilir…
Tabi bunu, Ömer İbn-i Hattab’ın Kudüs’ü fethettiğindeki pozisyonuyla kıyaslayarak Fatih Sultan Mehmet’in bu eyleminin hata olduğunu hesap edenler için söylüyorum. Bu iki pozisyonu kıyas etmenin hiçbir anlamı yok. Zira Ömer İbn-i Hattab Kudüs’ü, Müslüman ordular tarafından kuşatıldıktan sonra sulh yoluyla fethetti, Kudüs’teki insanlar ona kapılarını açtılar, ona anahtarları verdiler ve aralarında anlaştılar. Nitekim bu anlaşmanın şartları, Müslümanların Kudüs’teki Hristiyan kiliselerine dokunmamalarını gerektiriyordu. Zorla fethedilen ülkelere gelince; buralar hiçbir anlaşma olmaksızın Müslümanlara aittir. Dolayısıyla bu hakkından dolayı burasını satın aldı, sonra da camiye dönüştürdü.
Ayasofya’nın camiye dönüşmesine izin vermeyen ikiyüzlü ve batıl sesler sussun artık.
Allah’ın izniyle çok yakında Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Roma’nın fethiyle ilgili müjdesinin olduğu ikinci kısım gerçekleşecek. Aynen Hakim’in Müstedrek’inde ve diğerlerinin Abdullah İbn-u Amr’dan rivayet ettikleri gibi. Abdullah İbn-u Amr şöyle dedi: بَيْنَمَا نَحْنُ حَوْلَ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم نَكْتُبُ، إِذْ سُئِلَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم: أَيُّ الْمَدِينَتَيْنِ تُفْتَحُ أَوَّلًا: قُسْطَنْطِينِيَّةُ أَوْ رُومِيَّةُ؟ فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم: «مَدِينَةُ هِرَقْلَ تُفْتَحُ أَوَّلًا، يَعْنِي قُسْطَنْطِينِيَّةَ “Biz Allah’ın Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in yanında yazıyorken O’na şöyle soruldu: Bu iki şehirden hangisi önce fethedilecek: Kostantiye mi yoksa Roma mı? Allah’ın Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle cevap verdi: “Evvelâ Hirakl’in şehri, yani Kostantiniye fethedilecektir.” Bu, aziz olan Allah’a hiç zor değildir…
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müslime Eş-Şâmî (Ümmü Suheyb)