Salı, 03 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/05
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Aşırıcılıkla Mücadelede Adına olunca Kırgızistan'ın Kadın ve Çocuklara Şiddet Uygulaması Laik Demokratik Dünya için Geçerli Bir Araçtır

بسم الله الرحمن الرحيم

Aşırıcılıkla Mücadelede Adına olunca Kırgızistan'ın Kadın ve Çocuklara Şiddet Uygulaması Laik Demokratik Dünya için Geçerli Bir Araçtır

Kırgız rejiminin İslam’la arasının iyi olmadığını bilmeyen yok. Hatta Rusya ve Putin'e muhabbet, İslam ve Müslümanlara muhasamat beslediği aşikârdır. Böyle olunca da Kırgız Cumhuriyeti Ceza Kanunu’na "aşırılık yanlısı bir grubun örgütlenmesi"ne dair Madde 299-2'yi yerleştirmiştir. Aşırılık tanımı ise tam da Kırgız yöneticilerinin ve otoritelerin yalancı karakterlerine yakışır bir şekilde, son derece belirsiz ve kolluk güçlerinin, savcının ve Diyanetin anlık algısına göre değişkenlik arz eder şekilde tanımlanmış olup her bir vakıada farklılık göstermektedir. Materyallerin aşırılıkçı olup olmadığı ekseriyetle tutuklama gerçekleştirildikten sonra kararlaştırılıyor. Doğal olarak da Kırgızistan'da aramalar esnasında güvenlik memurlarının sahte materyal ürettiği veya yerleştirdiği, ardından da soruşturmayı sonlandırmak için rüşvet istediği olağan bir uygulama olarak bilinmektedir. 2013 yılında 299-2 sayılı Maddenin yürürlüğe girmesinden beri bir kere aşırılıkçı kabul edilmiş olan herhangi bir materyali bulundurmak, zanlı materyali yayma teşebbüsünde bulunmamış olsa dahi, hatta delil gösterilen materyalin kendisine ait olmadığını iddia etse dahi, suç teşkil etmektedir. Bu şekilde yüzlerce masum Müslüman, sahte ve uyduruk delille aşırıcılıkla ve şiddet yanlısı olmakla suçlanarak 3 ila 10 yıl arası hapse çarptırılmıştır. Yine kolluk güçlerinin itiraf ettirmek için işkence uygulamaları da çok olağandır... (BM İşkenceye Karşı Komite ve Kırgızistan Ulusal Merkez). İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne (HRW)göre; "Kırgızistan'daki otoriteler Madde 299-2'ye dayanarak hiçbir şiddet eyleminde bulunmadıkları halde, sırf yasaklanmış literatür veya video bulundurmaktan veya muhafazakar İslami davranış sergilemekten ötürü çok sayıda kişiyi hapisle yargılamıştır." HRW'un Madde 299-2 ile alakalı incelediği dosyalar, ayrıca devletin hazırladığı evraklar, medyada ve sosyal medyada davalara dair yayınlanan haberler, devlet tarafından aşırılıkçı olarak sınıflandırılmış materyallerin hiçbirisinin ne şiddet ne de şiddete teşvik içermediğini açıkça ortaya koymuştur. Devlet yetkilileri; Madde 299-2 ile yargılanan kişilerde bulunan sözde aşırılıkçı materyallerin çoğu; Hizb-ut Tahrir'e ait vaaz veya yazılar olduğunu ifade ediyor. Hizb-ut Tahrir ise İslam dünyasının tümünde İslam hukukuna dayalı bir hilafet kurmayı amaçlayan, cebir ve şiddetle alakası olmayan bir harekettir.   Hizb-ut Tahrir hedefine ulaşmada şiddet ve cebir içeren yöntemleri açıkça reddetmektedir.  (İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından 2018'de hazırlanmış 78 sayfalık rapor: “We Live in Constant Fear: Possession of Extremist Material in Kyrgyzstan”)

Tüm bunları açıklığa kavuşturduktan sonra, Kırgızistan'da kimseye bir zararı dokunmayan masum sekiz kadının tutuklanması, dünyanın gözünden kaçmaması gereken bir olaydır! Bu kadınlar sırf Müslüman oldukları için tutuklandılar. Onlar da, tıpkı kendilerinden önceki yüzlerce kişi gibi aynı "gayrimeşru" devlet metotlarının kurbanı oldular. Arama esnasında kolluk memurları tarafından aşağılandılar ve kötü muameleye tabi tutuldular. Tesettürlerini ve başörtülerini örtünmelerine dahi izin verilmedi. Evlerine kadınların hiçbirisine ait olmayan ve şüpheli materyal içeren dizüstü bilgisayarlar yerleştirildi. Buna ilaveten soğuk ve yağmurlu bir havada 6-12 saat boyunca, aç ve susuz bir şekilde, KOVİD-19 günlerinde, bağışıklık sistemlerini zayıf düşürecek ve enfeksiyona karşı savunmasız hale getirecek şekilde kötü muamale gördüler. Bu muamelenin neticesinde sağlık sorunları olduğu için düzenli tedaviye ihtiyacı olan Baktıbek kızı Mahabat (29) hanım fenalaşıp hastaneye kaldırıldı. Bu hanımın ayrıca annesine muhtaç, henüz okul yaşına gelmemiş, iki küçük çocuğu da var. Yine 6-12 yaş arası dört kız annesi Meerim İsmailova da aynı durumda. Şimdilik ev hapsine gönderildi ama her an ceza evine gönderilebilir. Tutuklandığı gün Almagül Ajumudinova (51) serebral palsi (beyin felci) hastası kız torununa bakıyordu. Bu tutuklanmadan dolayı, kendi başına oturmaktan bile aciz olan bu kız çocuğu epilepsi nöbeti geçirdi. Annelerden birisi, Amangül Mamirkanova, kısa bir süre önce kalp ameliyatı geçirmiş ve Down-Sendromlu olan dört yaşındaki oğluyla birlikte saatlerce sorgulanmıştır. Arunova Erkingül (37) ise 90 yaşındaki babasına ve 80 yaşındaki annesine bakıyor. Annesi kısa bir süre önce inme geçirdi ve durumu ağır. Ancak tutuklandığı günden beri ailesinden hiç kimseyle görüştürülmedi. Ne Erkingül ne de Mahabat hanım bugüne kadar mahkemeye dahi çıkarılmadılar ve Korona salgını olan bir cezaevinde tutulmaktalar. Arçagül Ajumudinova (37) ise 2, 6, 9 ve 16 yaşlarında üç kız ve bir erkek annesidir. Meerim Kadiralieva (34) 5 ve 9 yaşlarında iki çocuk annesi. Bu hanımların hepsi aynı durumdalar...

Tüm bu yapılanlar hiç şüphesiz bu kadınlara, onların çocuklarına ve yaşlı ebeveynlerine karşı birçok şekilde işlenen şiddettir. Bu aşırı Batıcılık güdümlü devlet terörünün en bariz şeklidir! Kırgız rejiminin uyguladığı bu şiddete laik demokratik dünya aşırıcılıkla mücadelede geçerli bir araç olarak itibar etmektedir!

Hiç şüphesiz; Kırgız rejiminin işlediği bu devlet terörüne karşı bilinçlendirme görevi ve sorumluluğu her bir Müslümanın üzerine düşmektedir. Herkesten önce de bu görev Türkiye gibi İslam beldelerindeki kadın siyasetçilerin ve aktivistlerin üzerine düşmektedir. Ve herkesten çok bu şiddet eylemine karşı sesini yükseltmesi gerekenler; uluslararası kadın sözleşmelerine ve hukukuna dişi ve tırnağıyla tutunan, "bugüne kadar kadınların elde ettiği demokratik hakları" kaybetmekten korkan AKP'nin kadın politikacıları, bakanları ve aktivistleridir!

Müslüman kadının haklarını savunduğunu iddia eden İslam beldelerinin pek kıymetli kadın aktivistleri, politikacıları ve bakanları! Kırgızistan'daki Müslüman kadınlar nüfuzlu politikacılar, ünlü aktivistler ve sizin gibi çağdaş kazanımları olan kadınlar değiller. Fakat fanatik modernist rejimler, onların sadece var olmasını bile bir tehdit olarak algılıyor. Kanunların dikkatini üzerlerine çekmek için bir parmaklarını dahi kımıldatmalarına gerek yok. Öyle veya böyle yasalar tüm acımasızlıklarıyla buluyor onları... Nasıl oluyor da dünya zararsız kadınlara karşı işlenen şiddetten bihaber kalabiliyor?!

Artık kendinizi, bu çok sevdiğiniz demokrasilerin size vermiş olduğu makam ve mevkileri sorgulama zamanıdır! Eğer İslam'dan ve Müslümanlardan nefret eden bu sistemin bekçileri sizi alkışlıyorsa, artık yanlış tarafta yer aldığınızı itiraf etme zamanıdır! Tüm dünyada demokrasiler Müslüman kardeşlerinize hürriyetlerini çok görürken sizler demokratik laik parlamentolarda ve medyada övgülere mazhar oluyorsanız... Laik medya İslam'ı, İslam'ın kadınını, değerlerini ve tarihini çarpıtıp küçümserken sizin Batı yanlısı görüş ve konuşmalarınızı yüceltip yayıyorsa... Ve Avrupa ve Batı kız kardeşlerinize tesettürleriyle devlet okullarına ve resmi kurumlara girmeyi yasaklarken size uluslararası sözleşmeleri ve projeleri hayata geçirmeniz için maddi destek veriyorsa... İşte o zaman savunduğunuz fikirleri sorgulama zamanı gelmiştir!

Allah’ın kelamından başka bir kelam konuşmayan, Rabbinin emir ve nehiylerinden başkasına boyun eğmeyen, hiçbir ahlaksızlığı, edepsizliği, kötü sözü ve davranışı olmayan takvalı, izzetli kız kardeşleriniz eşinden evladından koparılıyor, ana-babası gözü yaşlı bırakılıyorsa... Hakikaten son derece aşağılandığınızı –aşağılananın SİZ olduğunu– anlayın artık! Düzeltin kendinizi!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Zehra Malik

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER