Salı, 03 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/05
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
İslam’da Düşünce Metodu ve İslamî Zihniyetin Temel Unsurları

بسم الله الرحمن الرحيم

İslam’da Düşünce Metodu ve İslamî Zihniyetin Temel Unsurları

﴿وَلَكِنَّ اللَّهَ حَبَّبَ إِلَيْكُمُ الْإِيمَانَ وَزَيَّنَهُ فِي قُلُوبِكُمْ وَكَرَّهَ إِلَيْكُمُ الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَ أُوْلَئِكَ هُمُ الرَّاشِدُونَ

“Fakat Allah size imanı sevdirmiş ve onu kalplerinize ziynet yapmıştır. Küfrü, fıskı ve isyanı da size kerih göstermiştir. İşte doğru yolda olanlar bunlardan arınanlardır.” [Hucurat 7]

Allah-u Teâlâ Mümin kişiyi bu şekilde tarif ettiği halde, günümüzde birtakım Müslümanların çağdaşlık ve aydın görüşlülük adına bazı meselelerde küfrü, isyanı ve fıskı güzel gördüğünü, hayranlık duyduğunu ve onlara koştuğunu görüyoruz. İslam’da domuz eti haramdır diyor (tiksiniyor) ancak faizle ticaret yapmayı gerekli görüyor. Hâlbuki faizin en hafifi Allah Subhanehu ve Teâlâ ve Rasulü Sallallahu aleyhi ve Sellem’e savaş açmak olarak tarif edildiği halde çekinmiyor. Demokrasi küfürdür, şirktir fakat söz artık halkındır diyerek demokrasiye övgüler yağdıran Müslümanlar var. Laiklik küfürdür, Allah’a kafa tutmaktır fakat bu işe dini karıştırma diyen Müslümanlar var. Amellerin ölçüsü haram ve helal olması gerekirken fayda ve zararı ölçü alan Müslümanlar var. Allah, kâfir ve müşriklerden yüz çevirmeyi emrettiği halde onlarla uzlaşmayı, hatta dostluğu savunanlar var. Evet, böyle çelişkili örnekleri çoğaltmak mümkün...

Bir Müslüman böyle bir çelişkiye nasıl düşer? Düşüncenin insan yaşamındaki yeri tartışılmayacak derecede önemlidir. Kişi ancak sağlıklı düşündüğü sürece insandır. Zira insanın hayvanlardan en açık farkı düşünebilmesidir. Düşünmek, yani akletmek ise eşya ve olaylar hakkında düşünerek hüküm vermektir. Kişi düşünmenin neticesinde çıkan hükümlere göre hareket ettiğinde hayvanlardan farklı bir duruma gelir. Bunun tersi olduğunda insan da hayvanlar gibi içgüdülerinin doğrultusunda duygularının, arzu ve isteklerinin peşinde koşar. Allah-u Teâlâ ayeti kerimesinde şu şekilde bildirmektedir: ﴿أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلاً * أَمْ تَحْسَبُ أَنَّ أَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ أَوْ يَعْقِلُونَ إِنْ هُمْ إِلَّا كَالْأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلاً“Hevasını (arzu ve duygularını) kendisine ilah edineni gördün mü? Şimdi ona sen mi vekil olacaksın? Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceklerini yahut akledeceklerini mi sanıyorsun? Gerçekte onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar daha şaşkın haldedirler.” [Furkan 43-44]

Bu ayet genel olarak insan için düşüncenin, akletmenin önemini vurgulamaktadır. Özel olarak Müslüman için önemine gelince Müslüman herhangi bir insan değildir. O, LA İLAHE İLLALLAH, MUHAMMED ER-RASULULLAH diyerek (Senden başka ilah yoktur, Muhammed de Senin Rasulün ve Elçindir) diyerek Rabbiyle bir anlaşma yapmıştır. İlah demek, ben ancak sana taparım, senin önünde eğilir, senin gönderdiğin, iman ettiğim Kur’an ve Rasulü ‘in yolunda yaşarım, demektir. O Müslüman ki düşüncesinde, arzu ve duygularında, davranışlarında Rabbinin emirlerine teslim olandır. İşte onun bu kişiliğine İslami şahsiyet, kişilik denir. İşte Müslüman bu şahsiyette sebat etmelidir.

Kişide şahsiyet, zihniyetin ve nefsiyetin belli bir düşünce sistemi ile şekillenmesi ile olur. Zihniyet, düşünce yapısı, nefsiyet ise insana yaratıldığında verilen yapısal özelliklerinin tezahürü olan duygu ve arzulara bağlı eylemlerdir. Diğer bir değişle, içgüdüleri ve organik ihtiyaçlarıdır.

İşte belirli bir şahsiyet, insanın düşünce yapısının belirli bir düşünme sistemine göre şekillenerek iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin değerlendirmelerini yapabilmesi, bu değerlendirmelerin kendisinde bir tutarlılığı oluşturması ile zihniyetin teşekkülünde netice olarak, sevgi ve buğzunun, hoşnut ve hoşnutsuzluğunun zihniyeti doğrultusunda şekillenerek belirli davranış biçimlerine dönüşmesi ile olur.

Bir Müslümanda İslami şahsiyetin oluşması ise onun zihniyetinin İslam akidesine göre şekillenmesiyle oluşur. Buna göre bir Müslüman için hayır-şer, güzel-çirkin, doğru-yanlış ölçüsü onu yoktan var eden Rabbinin koyduğu şer’i hükümler ile belirlenir. Allah’ın hayır dediği hayır, şer dediği şerdir, doğru dediği doğru, yanlış dediği yanlıştır...

Müslüman bu şekle girmiş duygularla ve arzularla zihniyeti doğrultusunda belirli davranış biçimlerine, yani salih amellere ve İslami şahsiyete sahip olur. Nitekim Allah Rasulü , İslam şahsiyetinin zihniyet ve nefsiyet yönünün nasıl olması gerektiğini bir hadis-i şerifinde şöyle bildiriyor: «لَا يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى يَكُونَ هَوَاهُ تَبَعاً لِمَا جِئْتُ بِهِ» “Sizden biriniz iman etmiş olmaz ta ki onun hevası benim getirdiğime tabi olana kadar.” (Buhari, Müslim)

Allah-u Teâlâ; şu ayetle Mü’minlerin şahsiyetlerini söz ve fiillerinde tutarlı bir şekilde temsil etmelerini talep ediyor: ﴿يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ * كَبُرَ مَقْتاً عِندَ اللَّهِ أَن تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ“Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz. Yapmayacağınız şeyi söylemeniz Allah katında şiddetli bir buğza sebep olur.” [Saf 2-3]

Aşağıdaki ayetlerde Rabbimiz zihniyet ve nefsiyetin birbiri ile çelişkili olmaması ikazında bulunuyor: ﴿أَتَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبِرِّ وَتَنسَوْنَ أَنفُسَكُمْ وَأَنتُمْ تَتْلُونَ الْكِتَابَ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ“Sizler kitabı okuyup gerçekleri bildiğiniz halde insanlara iyiliği emrediyor kendinizi unutuyor musunuz?” [Bakara 44]

Bu ayetler bize Allah-u Teâlâ’nın Müslümanda İslami şahsiyetin sabit olmasını ikaz ve tembihlerle bildirdiğini görüyoruz. Müslümanda İslam şahsiyetinin sabit olması için İslam akidesi düşüncenin temeli olmalıdır. Düşüncenin uygulanabilmesi için de metodun olması, uygulanması gerekir. İslam akidesini Müslümanın İslam şahsiyetinin esası ve bu şahsiyetin temel unsurlarını yani zihniyet ve nefsiyetinin esası kılmak, düşünce metodunu Kur’an, Sünnet ve Sahabelerin icmasına göre şekillendirmek aşağıdaki metoda göre olur.

Karşılaşılan olay ve husus hakkında hüküm vermeden ve tavrı belirlemeden önce,

  1. Olay ve hususun hakikatini iyice anlamalı, ne olduğunu bilmeliyiz.
  2. Akidenin gereği olarak o olay ve hükümle ilgili şer’i nasları bulmalıyız
  3. Şer’i nasları Kur’an ve Sünnet bütünlüğü içinde anlamalıyız
  4. Bu naslardan çıkan şer’i hükmü teslimiyetle benimseyip gereken tavrı ortaya koyarak davranmalıyız.

İşte bu metotla İslami zihniyet oluşur. İşte bu zihniyetin temel unsurları hususiyetleri oluşur. Bu hususiyetler birincisi, Allah Subhanehu ve Teâlâ’ya kulluk bilincinin yerleşmiş olması (bu ise sevgi ve itaatle oluşur); ikincisi, ne olursa olsun bir işe karar vermeden önce Şer’i hükmü araştırmalıdır. Ayeti kerimede bildirildiği gibi... ﴿وَلاَ تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولـئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُولاً“Hakkında ilim sahibi olmadığın şeyin ardına düşme çünkü kulak göz ve gönül bunların hepsi yaptığından sorumludur.” [İsra 36]

Üçüncüsü ise, işin neticesine daima ahiret boyutundan bakıp o işin sonunda sevap mı günah mı var ölçüsünü ölçü almak olmazsa olmazlardandır. Nitekim Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur: ﴿يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلاً سَدِيداً * يُصْلِحْ لَكُمْ أَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَن يُطِعْ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزاً عَظِيماً“Ey iman edenler. Allah’tan korkun (hükümlerine bağlanın) ve doğru söz söyleyin. Böyle davranırsanız Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah’a ve Rasulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” [Ahzab 70-71]

Elhamdulillahi Rabbil âlemin

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Aynur Yazar

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER