Pazar, 22 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/24
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
ÜMMETİ BİRLEŞTİREN BAĞ İSLAM’DIR. İSLAM’IN DİLİ İSE ARAPÇA'DIR.

بسم الله الرحمن الرحيم

HABER-YORUM

ÜMMETİ BİRLEŞTİREN BAĞ İSLAM’DIR. İSLAM’IN DİLİ İSE ARAPÇA'DIR.

(Tercüme)

HABER

Birçok Avrupa ülkesindeki bazı siyasetçiler hutbelerde sadece ülkenin resmi diliyle konuşması yönünde imamlara baskı yapılmasını istemektedir. Bu bağlamda imamların Almanya’da Almanca, Fransa’da Fransızca, İtalya’da İtalyanca hutbe vermelerini istiyorlar.

Siyasetçiler öne sürdükleri bu gereksinimi haklı çıkarmak için ellerinde bulunan iki argümanı kullanmaktadırlar. Bunlardan birincisi; bu zorunluluğun terörizme karşı stratejik bir görev olacağını düşünmeleri. İkincisi ise; bu zorunluluğun Müslümanları Avrupa toplumuna entegre konusunda teşvik edeceğine inanmalarıdır. (Kaynak: theatlantic.com)

YORUM

Haftada bir sefer verilen Arapça hutbelerin ülkenin resmi diline çevrilmesinin gereksiz değişiminin arkasında yatan asıl plana daha yakından bakarsak, şu noktalara ulaşırız.

İngiltere’de üst düzey bir hükümet yetkilisi: “İmamlar hutbelerde başka bir dille konuştuklarında ve aşırıcılıktan bahsettiklerinde onları anlamamız zor olur” dedi. Alman Maliye Bakanı Yardımcısı Jens Spahn, İslam hakkında kanun yürürlüğe girmesi ve imamların konuşmaları ve camiler içinde neler olduğunu anlamak için geçen ay imamları çağırdı ve camilerde Almanca vaaz vermeleri gerektiğini belirtti. Aynı şekilde aşırı sağ Ulusal Cephe lideri Marine Le Pen’de; “imamların Fransızca vaaz vermeleri yönünde mecbur kılınması gerektiğini” belirtti. Le Pen, 2014 yılında: “Ele alınan konuları bilmek ve anlamak kolay değil, Fransa’da vaazların Fransızca olması hiç de zor değil” demişti.

Avrupa’da yaşayan Müslümanlar, önlerine sunulan bu tür argümanların yüzeysel ve kolayca çürütülür olduğunu bilmelidir. Bu değişiklerin arkasında kötü niyetli bir planın olduğu gerçeği anlaşılması zor bir mesele değildir.

Herkesçe malum olan hükümetlerin zaten bilfiil camilere gönderdikleri “gözlemci” uygulamasıdır. Bunların görevleri sözde radikal mesajları yetkili makamlara bildirmekle beraber, yapılan dini vaazların içeriğini de rapor etmektedirler. Bunlar Arapça hutbenin önlenmesi hususunda herhangi bir ek bilgi raporu takdim etmiyorlar.

Argümanları olan Arapça yerine resmi dilde hutbelerin verilmesi insanların topluma entegre olmalarını sağlayacağı söylemleri, tutarsız boş iddiadır. Çünkü ayrı bir beceri isteyen resmi dilde konuşma halkın entegre olmasına katkı sağlayacağı düşüncesi kabul edilemez. Bunun yanı sıra, haftalık yapılan hutbe süresi bir saati bile bulmuyor. Ayrıca Arapça verilen hutbeler gerçekten insanların toplumla bütünleşmesini mi engelliyor ki, bu denli bir rahatsızlık hissediyorlar?

Bu yüzden Arapça hutbelerin verilmesini engellemek düşüncesinin arkasında sinsi ve kötü bir plan vardır. Batı Arapça'nın ümmeti birbirine bağladığını, Kuran ve Sünnetin dili olduğunu, bu yüzden ümmetin Arapça bilgisini ve bağlılığını kaybettiğinde otomatik olarak Kur’an ve Sünnet anlayışını da kaybedeceğini çok iyi biliyorlar. Ümmet Arapça dilini anlamazsa İslam’ın hükümlerini istinbat etme yeteneğini de kaybeder. Eğer ümmet hükümleri istinbat etme yeteneğini kaybederse yeniden kalkınma hamlesini geçekleştiremez. İşte yukarıda belirtilen sebeplerin arkasında yatan tuzak budur. Hutbelerde kullanılan dilin resmi dille değiştirilmesi konusundaki yaptıkları mücadele uzun yıllar önce başlayan planlarından biridir. Hedefi tektir ve nettir. Bu da Müslümanlar arasındaki bağı koparmaktır. Zira Arapça İslam’ın dili dolayısıyla Kuran ve Sünnet'in dilidir.

Avrupa’daki Müslüman topluluğa düşen görev ve sorumluluk hükümetler tarafından din konusunda yapılan değişiklere eleştirisel yaklaşmaktır. Bunun için İslam'ı ve tarihini araştırarak neden bu tür değişiklerin yapılmak istendiğini düşünmesi gerekir. Sonrasında Arapçanın her zaman kafirler tarafından hedef alındığını göreceklerdir. İşte bundan dolayı Müslümanların yeniden Kur'an dili Arapçayı hayatlarının merkezi ve parçası yapmak için tüm çabalarını ortaya koyarak çalışma ve gelecek için bugünden yatırım yapmalarını gerektirir. Bu amel cemaatsel olarak ümmet tarafından yapılması ve bu hedefi gerçekleştirmenin önünde duran tüm engelleri kolektif olarak ortadan kaldırmaları gerekir.

﴿إِنَّا أَنزَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لَّعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ﴾

“Muhakkak ki, biz Kuran’ı anlayasınız diye Arapça bir kitap olarak indirdik.” (Yusuf 2)

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına

Yasemin Malik

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER