Pazar, 05 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/08
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

- Basın Açıklaması - Yemen'de Bir Türlü Gerçekleşmeyen Kalkınmanın Hakikati

Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı ve Planlama ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Abdulkerim el-Erhabî, 19 Aralık 2010 pazar günü San'a'da Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı temsilcisinin katılımı ile 2011 yılı Yemen'e ilişkin İnsani Müdahale Planı'nın tanıtımını yaptı.

El-Erhabî hükümetin, Sa'de savaşları yüzünden çıkan krizleri hafifletmeye yönelik çabalarına, Somalili mültecilere ve aşırı fiyat dalgalanmalarından etkilenen kesimlere değindi ve devletlerarası bağışçı örgütlerden bir taahhüt olarak 224 milyon dolar vermeleri talebinde bulundu. Kayda değerdir ki Yemen, 2010 yılında Birleşmiş Milletler ve diğer örgütlerden birçok kez bağış aldı.

Bu plan, yaklaşık 7 milyar doları bulan 2011 yılı bütçesinin parlamentoya sunulmasından ve 1,5 milyar doları bulan bu yılki bütçe açığından sonra ortaya çıktı. İlgili kimseler, bütçelerdeki maddelerin nasıl dönüştürüldüğünü ve transfer edildiğini bilirler. El-Erhâbi'nin bağışçı devletlerden talep ettiği 244 milyon doların akıbeti aynısı olacak ve bir türlü malları yağmalamayı bırakmayan hortumcuların ceplerine gidecektir. Çünkü onlar, kendilerinden daha üst makamda olanların alışkanlık haline getirdikleri şeyi bırakmayacaklarını çok iyi bilmektedirler. El-Erhâbi'nin değindiği Sa'da sorunları, Somalili ve diğer mülteciler ise para elde edebilmek için bağışçı devletlere sunduğu birtakım mazeretlerden öte bir bir şey değildir.

Garip olan şudur ki bağışçı devletlerin verdiği bağışları iktidar rejiminin, ülkedeki kalkınma planlarıyla ilişkilendirmeyi ve gazetelerinin sayfalarına bunları bir başarısı olarak yazdırmayı alışkanlık edinmesidir. Bilindiği üzere sağlık, eğitim ve elektrik hizmetleri berbat bir durumdadır. Zira San'a'da onlarca özel hastane yapıldığı halde tek bir tane dahi yeni bir devlet hastanesi inşa edilmemiştir. Hatta -rejimin yerine başkalarının inşa ettiği- mevcut devlet hastaneleri de insanları parasız olarak tedavi etmemektedir. Ülkenin dört bir tarafına yayılan okullar, sağlık birimleri ve yollar ise bağışlara ve kredilere dayanmakta olup tamamen bütçeden değil insanların paralarıyla inşa edilmiştir. Çünkü petrol gelirleri, yöneticinin ve maiyetinin bir ganimeti haline gelmiştir. Elektrik ise deniz açıklarındaki gemilerin üzerindeki jeneratörler kiralanarak temin edilmektedir.

Bu kişilere sesleniyoruz: Kalkınma, takip ettiğiniz bu yöntemle asla gerçekleşmez. Batı, size başta petrol olmak üzere ülkenizin servetlerinden elde ettiği şeylerin kırıntılarını attığı ve karşılıklı ticaret hacmi kendi lehine olduğu sürece sizinle alay etmeye ve Allah İslam ümmetine bir çıkış verip sizi çekirdek kabuğu gibi çitleyip atıncaya kadar sizleri kuyruklarının peşine takmaya devam edecektir.

Bizlere dini hayattan ayırma akidesine sahip olan kapitalizm ideolojisinin sistemleri tatbik edildiği, hevaya tabi olunduğu ve menfaatler rejimin cebine gittiği sürece bir asır dahi geçse asla kalkınamayız!

Geçmişte kalkındığı gibi akide ve onun cinsinden bir nizam olan ideolojik esasa geri dönünceye kadar "asil bir kalkınmaya sahip olan" İslam ümmeti için gerçek kalkınma asla gerçekleşmeyecektir. Bu ise ancak İslam'ı yönetim, ekonomi, içtimai, dış politika, eğitim politikasının ve benzeri hususların bir nizamı olarak Hilafet Devleti'nin gölgesinde tatbik mevkiine getirmekle mümkündür.

Mühendis Şefik Hamîs
Hizb-ut Tahrir
Yemen Vilâyeti Medya Bürosu Başkanı

Devamını oku...

Bin Ali'nin Tagut Yönetimi Kapıdan Gizlice Çıktı ve Akan Onca Kanın Ardından Pencereden Hatta Kapıdan Geri Girdi

  • Kategori Hizb
  •   |  

Tunus'ta 17.01.2011 günü, kaçan tagut Bin Ali'nin eli kolu olan eski-yeni Başbakan Muhammed Gannuşi liderliğinde hükümetin kurulduğu açıklandı. Bu yeni hükümet, ağırlıkla tagut Anayasa Birliği partisinden oluşturuldu ve Bin Ali'nin hükümetinden altı bakan, yeni hükümetteki görevlerini korudular. Savunma, içişleri, maliye ve dışişleri... bakanlıkları bu "kritik noktalardaki" bakanlıklar arsında yer almaktadır. Ardından Gannuşi, sözde ulusal birlik hükümetine aldatıcı bir görüntü vermek için kıytırık bakanlıklar altında üç muhalefet partisini hükümete dahil etti! Böylece Bin Ali'nin zebanisi, onun ardından yönetimini ve partisinin iktidarını kovulmuş ve kaçmış olduğu halde bile "sürdürmeyi" korudu!

Zalim rejimin zebanilerinin ayaklarıyla neredeyse geçimine bile yetmeyen ufak tefek eşya sattığı seyyar arabasını çiğnemesinin üzerine açlık, fakirlik, hastalık ve işsizliğin yanı sıra zulüm, "Buazizi'yi" genç yaşta "ölüme" zorladı. Derken bu olay, 17.12.2010 günü insanların ayaklanmasının kıvılcımını tutuşturdu. İşte bu zebaniler, otuz gündür, yani 17.12.2010 gününden bu yana akıttıkları masum kanları emdiler! Bu olayların ardından insanlar, otoritenin servetleri ve kaynakları yağmalayarak saraylar ve köşklere sahip olduğu ve insanların genelini ölüme mahkum eden bir fakirliğe terk ettiği ülkede İslam'ın adaletli yönetimi altında güvenli bir hayat talebinde bulunmak üzere zalim rejime karşı harekete geçtiler!

Ey Tunus'taki Ehlimiz!

Ey Müslümanlar!

Allahu [Subhânehu ve Te'alâ]'nın İslam'la şereflendirmesinden bu yana Tunus halkının kahramanlıkları, tarihin derinliklerine kök salmıştır. Zira Tunus, hidayete vesile olan, Kuzey Afrika ve Endülüs'ün fethedilmesinin kıvılcımını tutuşturan İslam'ın kandillerinden biri olmuştur... Tunus, İslam taşıyıcısının Atlas Okyanusu kıyılarına varıncaya kadar Kuzey Afrika'ya doğru hareket noktası olan zorlukların beldesi olarak bilinir. Zira İslam'ı taşıyan o kişi kükreyen dalgaların karşısına dikilerek şöyle demiştir: "Arkanda insanların olduğunu bilmiş olsaydım atımın dizginlerinden tutar fethetmek üzere hemen dalgalarına dalardım!"

İşte yeşiller diyarı Tunus böyleydi, işte onun evlatları böyleydi, onlar birer mücahit erdi:

رِجَالٌ لا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلا بَيْعٌ عَنْ ذِكْرِ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلاةِ وَإِيتَاءِ الزَّكَاةِ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فِيهِ الْقُلُوبُ وَالأَبْصَارُ "Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah'ı anmaktan, salah kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı erlerdir. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar." [en-Nûr 37]

Vaktiyle Fransa'nın başını çektiği sömürgeci kafirler, Tunus'u işgal etmeyi ve 1881 yılında onu Osmanlı Hilafet Devleti'nden koparmayı başarıp fitne ve fesat saçıp onu zorbalık, zulüm ve despotlukla ele geçirinceye kadar Tunus, mutsuzluk nedir bilmemiştir. Buna rağmen Tunus'taki Müslüman kahramanlar, Fransa'ya direndiler, onlardan binlercesi şehit oldu, Allah uğrunda canlarını rahatlarına tercih ederek safları yarmaya devam ettiler, bir çığlık işitir işitmez koşuştular. Aziz-ul Kavi olan Allah ta onlara yardım etti ve Fransa, geçen asrın ortalarında hezimete uğramış ve kovulmuş bir şekilde Tunus'tan çıkmak zorunda kaldı... Ancak Tunus halkı daha elde ettikleri zaferin tadını tadıp İslam'ın yönetimini Tunus'a geri getirmeden aralarından bir gurup çıktı ve tahtlar karşılığında dinlerini satarak Fransa'yı İngiltere ile değiştirdiler. Böylece "Burgiba" ile "Bin Ali" yönetimi, insanlara iki acı tattırdı! Böylece de Tunus, yerel otoritenin açgözlülüğünün bir ganimeti ve özellikle Amerika'nın başını çıkararak Tunus'ta yaşlı Avrupa'nın izini sürmeye "başlamasının" ardından devletlerarası çatışmanın bir sahnesi haline geldi!

İşte bugün bize geçmişi hatırlatmaktadır. Bugün bizler, akıtılan kanların bir kez daha heder edildiğini görmekteyiz. Zira insanlar, daha akıtılan bu kanların semeresini tadıp Bin Ali'nin tagut rejimini değiştirerek İslam yönetimini ikame edip emniyet ve güven içerisinde yaşayamadan işte tagut hükmü, ülkenin kutsiyetini korumayan ve insanlar arasında adaleti ikame etmeyen aynı simalarla tekrar geri dönmektedir!

Ey Tunus'taki Ehlimiz!

Ey Müslümanlar!

Sorun, Bin Ali'nin tagut şahsiyetinde değildir. Bilakis sorun, arkasında bıraktığı beşeri sistemdedir. Zira tagutları üreten bizzat bu sistemdir... Tunus'un temiz topraklarında akan masum kanlar daha kurumadan ve izi yok olmadan tagutun kuyruklarının Tunus'un yönetimini tekrar devraldıklarını görmektesiniz! Mebeza, Gannuşi ve Kallal, masumların kanlarını emen tagut yönetimin sütunlarından değil midirler? Bu eski-yeni bakanlar, tagutun ortakları ve akıtılan bu kanların şahitleri değil midirler? Tunus'un temiz topraklarında akan evlatlarınızın masum kanları, bu kanları akıtan ve yeryüzünde fesat saçan Mebeza, Gannuşi, Kallal ve kuyruklarının yönetimine razı olmanızı affettirmeyecektir... Akıtılan bu kanlar, uğrunda akıtıldığı şeyi gerçekleştirmediğiniz sürece sizleri affettirmeyecektir. O şey ise bu zalim beşeri sistemi kökünden söküp atmak ve onun yerine "Raşidi Hilafet" olan Allah'ın hükmünü ikame etmektir. Ta ki yeryüzü Rabbimizin nuru ile aydınlansın, hayır tüm halkını kuşatsın ve Müslümanlar Allah'ın nusreti ile ferahlasınlar.

Ey Tunus'taki Ehlimiz!

Ey Müslümanlar!

Lider ehline yalan söylemez. Hizb-ut Tahrir, azme değer ayaklanmanız sırasında otuz gün boyunca akıtılan masum kanların nidasına icabet etmeniz için azimlerinizi bilemektedir:

Bu kanlar, tepenizdeki zalim beşeri sisteme sessiz kalarak kendisini boş yere zayi etmemeniz için sizlere nidada bulunmaktadır...

Bu kanlar, Batının nüfuzunu, piyonlarını ve onun kültürü ile haşır-neşir olanları ülkenizden söküp atmanız için sizlere nidada bulunmaktadır...

Bu kanlar, Allah'ın davetine icabet ederek O'nun vaadi ve Resulü [SallAllahu Aleyhi ve Selam]'in müjdesi olan Raşidi Hilafeti kurmanız için sizlere nidada bulunmaktadır...

Bu kanlar, işte güzel bir hayat bu şekilde olur, mutsuzluk, beşeri kanunları kaldırıp atmak ve insanların Rabbinin kanunlarına tabi olmakla ortadan kalkar dercesine sizlere nidada bulunmaktadır...

فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلا يَضِلُّ وَلا يَشْقَى وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكًا "Her kim Benim hidayetime tabi olursa o sapmaz ve bedbaht olmaz. Her kim de Benim zikrimden (hidayetimden) yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacaktır." [Tâ-Hê 123-124]

O halde icabet edecek misiniz?

Devamını oku...

Sömürgecilik ve Farklı Yüzler

  • Kategori Tunus
  •   |  

Tunus'taki insanlar, sömürgecilerin türetmelerinden olan tagut bir diktatörün işini bitirdiklerine dair derin bir hissiyata kapıldılar. Bu sırada sömürgeciler ise eski-yeni araçları yoluyla Tunus'ta kalmaya, emirleri doğrultusunda ve övgüleri altında katleden, işkence yapan ve diktatörleşen kendi türetmeleri Bin Ali'den beri olduklarını göstermeye çalışmaktalar... Sanki sorun tagutları üreten sistemin kötülüğünde değil de Bin Ali'nin tagut kişiliğindeymişçesine ülkenizin dizginlerinin kendi ellerinde kalması için şeytanca dolanarak sizlere katılmaktadırlar. Zira evlatlarımızın "Bin Ali" tarafından katledildiği 13.01.2011 günü Fransız Tarım Bakanı Bruno Lemaire, "Kanal" TV'ye şu açıklamada bulundu: "Devlet Başkanı Bin Ali, çoğu zaman kötü şekilde yargılandı. Ancak o, çok şey yaptı. Bazı yönleri eleştirebilir ve insan haklarına karşı dikkatli olabiliriz. Ancak -Tunus-, gerçek zorluklara tanık olmuş bir ülkedir." Bir gün sonra Fransa, eski-yeni araçlarıyla aranızda kalmak için sizleri aldatmak amacıyla birden çark ederek "demokrasi ve ilkelere" döndü, kaçan devlet başkanının gelmesini reddetti ve sözde anayasal geçişi kutladı. İngiltere ise "Bin Ali'nin" ülkeyi terk etmesinden sonra 14.01.2011 günü Dubai üzerinden yetkililerinden birisinin aracılığıyla el-Cezira kanalına, Tunus'taki büyükelçiliğindeki istihbaratçıları yoluyla gelişmeleri son derece dikkatle izledikleri şeklinde bir açıklamada bulundu. Bin Ali'nin kaçmasının ertesi günü ülkeyi ve insanları yıllarca ifsat ettiği halde ülkemizde bir tutunma noktasının olması için halkın kendi yöneticilerini seçmesini desteklediğini ifade etti. Amerika ise bir yetkilisi aracılığıyla, ajanlarını zorbaca ve düşmanca halka dayattığı halde benzer şekilde Amerika'nın halkın kendi yöneticilerini seçmesini desteklediğini açıkladı.

Sömürgeci kafir devletlerin tüm bu aldatmaları, size yaklaşmak ve size olan düşmanlıklarını unutturmak içindir. Oysa Allahteala, sizlere şöyle buyurmuştur: إِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُوًّ "Şüphesiz şeytan sizin düşmanınızdır. Haydi siz de onu düşman edinin." [Fâtır 6]

Ey Müslümanlar! Sizleri takip eden herkesi şaşkına çeviren bu hızlı olayların ve bu sevincinizin ortasında sömürgeci kafirin emeğinizi, fedakarlıklarınızı, evlatlarınızın kanlarını çalmak ve kalkınmanızı engellemek için aranıza sızmakta olduğunu, Batı kültürü ile haşır-neşir olan sizlerin derilerinden olan bazı kimseleri başınıza musallat etmek için ülkemizde demokrasiyi desteklediklerini açıkladıklarını görmekteyiz. Ancak Batının demokrasisini, Irak, Filistin, Afganistan ve diğer İslam beldelerindeki kardeşlerinizin başına sardığı belaları görmediniz mi?! İngiltere ve Fransa'nın demokrasisi evlatlarınızı, iki dünya savaşında birer canlı kalkan yapmadı mı?! Daha sonra kafir Batıya göre bölgenin tek demokratik ülkesi mücrim Yahudi varlığı değil mi?

Ey Müslümanlar! Sömürgeci kafir Batının en çok korktuğu şey, İslam'ınıza geri dönüp Batı'dan kurtulmanızdır. Nitekim Amerika Dışişleri Bakanı, Müslümanların göğsüne saplanan tagutların hepsine karşı ayaklanmanızdan sonra -yalan ve iftira- ile İslami radikalizm uyarısında bulunmadı mı? O halde dininizle savaşan, akidenizi, şeriatınızı ve değerlerinizi yok etmeye çalışan sahte demokrasilerinin peşine takılmayın? Dostluğunuz, Allah'a, resulüne ve iman edenlere olsun.

إِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذِينَ آَمَنُوا الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ وَمَنْ يَتَوَلَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذِينَ آَمَنُوا فَإِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْغَالِبُونَ "Sizin dostunuz ancak Allah'tır, resulüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah'ın emirlerine boyun eğerek salahı kılar, zekatı verirler. Kim Allah'ı, resulünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır." [el-Mîade 55-56]

Ey Müslümanlar! Ey Tunus Halkı! Ey Ribat ve Cihat Ehli! Ey Fatihlerin Torunları! Sizler, Mağrip, Endülüs ve birçok Afrika ülkelerine hayrın kapılarını açan İslam'la ve İslam'ınızla izzetli oldunuz. O halde azminizde Allah'a sadık olunuz. Umulur ki Allah, sizleri Müslümanların lideri yapar ve onlar da sizlerin adımlarını takip eder ve sizlerin arkasından gelirler. Böylece küfür ve halkı hezimete uğrar, İslam ve ehli ise Nübüvve Minhacı Üzere Raşidi Hilefet Devleti ile izzete kavuşur, Müslümanların beldeleri birleşir, sömürgecilerin pisliğinden temizlenir, dünyayı Amerika ve Avrupa kapitalizminden ve şerrinden kurtarmak üzere İslam'ı bir rahmet olarak dünyaya taşır.

Devamını oku...

وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُواْ وَاتَّقَواْ لَفَتَحْنَا عَلَيْهِم بَرَكَاتٍ مِّنَ السَّمَاء وَالأَرْضِ وَلَـكِن كَذَّبُواْ فَأَخَذْنَاهُم بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ "O ülkelerin halkı iman edip ittikâ etselerdi üzerlerine semanın ve arzın berek

  • Kategori Cezâyir
  •   |  

Cezayir'de uzun yıllardır kök salan zulmü, despotluğu ve diktatörlüğü protesto etmek amacıyla önce başkentte başlayan ardından onun üzerinde vilayete sıçrayan olaylar patlak verdi. Zira Cezayir'de insanlara hükmeden hükümetler ve sistemler, Allah'a hiçbir ağırlık vermemekte, otoritesinin azametini tanımamakta, hükmüne zerre kadar değer vermemekte, tüm bunlardan gafil kalmakta, geleceklerini kafirlerin Müslümanların beldelerindeki çıkarlarını gerçekleştirmeye adamakta, ülkenin servetlerini tamahkarların yağması haline getirmekte, sömürgecilerin bıraktığı kırıntılarla yetinmekte, ümmeti gözetimsiz bırakmakta, dahası ümmete hezimete uğratmayı, parçalamayı, aç bırakmayı ve korkutmayı arzuladıkları ve istedikleri bir düşman nazarı ile bakmakta, insanların kanlarının, mallarının, ırzlarının mukaddesatına saygı göstermemekte ve başlarındaki yöneticiler, kafirlerin Müslümanlardan yağmalayamadıklarını yağmalayan birer facir tacirdirler. Dolayısıyla bu yöneticiler Allah'ın, İslam yönetiminin yokluğuna sessiz kalarak dünya hayatı ve ziynetine razı olup işsizliği veya fiyatların pahalılığını veya gözetimin yokluğunu protesto etmek için harekete geçerken faizin, zinanın ve fuhşun mubah kılınmasına, el-Kahhar olan Allah'ın hükmü yerine tagutların hükümlerinin tatbik edilmesine karşı harekete geçmeyen bu ümmete bir ikabıdır.

Ey Cezayir'deki Müslümanlar!

Allah, zulme karşı çıkmayı ve münkere karşı koymayı bizlere farz kıldı. Ancak bu farz, kanları mubah kılarak, kurumları ve otobüsleri yakarak, kamu mallarını tahrip ederek ve yolları keserek eda edilmez. Zira bu şekilde yapan bir kimse bunların hepsini haram kılan Allahuteala'dan korkmuyor demektir. Bilakis bu farzı yerine getirmek, yeryüzünün Rabbinin nuru ile aydınlanması ve Allah'ın kendisine indirdiği kitabın nurunun insanları kaplaması için Resulünüz Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in Allah'ın dinini yeryüzünde ikame etmek için yaptığı gerçek çalışma ila olur. Zira Allahuteala, resulüne şöyle buyurmuştur: فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ عَمَّا جَاءَكَ مِنْ الْحَقِّ "Aralarında Allah'ın indirdikleri ile hükmet! Sana gelen haktan (yüz çevirip de) sakın onların hevalarına tabi olma!" [el-Mâide 48] Ve şöyle buyurmuştur: وَأَن احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَا أَنزَلَ اللَّهُ إِلَيْكَ "Onların aralarında Allah'ın indirdikleri ile hükmet! Sakın onların hevalarına tabi olma ve Allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni saptırmalarından sakın!" [el-Mâide 49] O halde Resulünüz Muhammed'in hak metoduna göre Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafet Devleti'ni kurarak Allah dinini ikame etmek için bizimle birlikte çalışmak üzere kıyama kalkınız ki Rabbinizin rızasına, dünyada ve ahirette izzete ve müreffeh bir hayata nail olasınız. Eğer icabet ederseniz nebilerin ve salihlerin kazandıklarını kazanırsınız. Eğer yüz çevirirseniz şu anda içerisinde bulunduğunuz zulüm, sıkıntılı hayat, açlık, zillet, korku ve yokluk, gafletiniz ve bazılarınızın hak yoldan yüz çevirmesinden dolayı Allah'ın başınıza sardıkları şeylerden bir kısmıdır. كَذَلِكَ الْعَذَابُ وَلَعَذَابُ الْآَخِرَةِ أَكْبَرُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ "İşte azap böyledir. Ahiretin azabı, elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi!" [Kalem 33] O halde Allah'ın dini için çalışanlarla birlikte çalışın ve yere çakılıp kalmanın günahından kurtulun.

وَلَوْلَا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَهُدِّمَتْ صَوَامِعُ وَبِيَعٌ وَصَلَوَاتٌ وَمَسَاجِدُ يُذْكَرُ فِيهَا اسْمُ اللَّهِ كَثِيرًا وَلَيَنْصُرَنَّ اللَّهُ مَنْ يَنْصُرُهُ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ "Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah'ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir." [Hac 40]

Devamını oku...

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اصْبِرُواْ وَصَابِرُواْ وَرَابِطُواْ وَاتَّقُواْ اللّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ "Ey iman edenler! Sabredin, (düşman karşısında) sebat gösterin, (cihat) için hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah'tan ittikâ ediniz ki kurt

  • Kategori Tunus
  •   |  

"Bin Ali'nin" sona eren döneminin ilk günlerinde otoritesinin temellerini pekiştiren azgın bir mücrim olan "Muhammed Gannuşi", diğer azgın bir mücrim olan "Abdullah Kallal'ı" sağ tarafına alarak ülkenin devlet başkanlığını geçici olarak devraldığını ilan etmesinin yanı sıra "anayasaya saygılı olacağını, daha önce açıklanan siyasi, ekonomik ve toplumsal reformların tam bir titizlikle uygulanacağı" sözünü verdi.

Bugün akşam ise Gannuşi meseleyi, Anayasa Komisyonu'na sevk etti. Bu defa cumhurbaşkanlığı makamının boş kaldığı ve görevi gereği Muhammed Gannuşi'yi "ulusal birlik" hükümetini kurmakla görevlendiren Meclis Başkanı Fuad Mebeza'nın devlet başkanlığı görevine atandığı duyuruldu!

"Bin Ali'nin" kuyrukları, bu küstahça açıklama ile Müslümanların duygularına meydan okumaktadırlar. Zira onlar, hem evlatlarımızın katledilmesine karışıyorlar hem de kendilerini hayrı isteyen birer ıslah edici kimseler olarak takdim ediyorlar. Oysa bunlar, zincirlere vurularak teşhir edilmeliler ve mahkemeye çıkarılmalıdırlar.

Gannuşi'nin açıklamasının içeriğine gelince; akıllarımızı ne kadar hafife aldığının boyutunu göstermektedir. Zira hala yalancılıkla ve sahtekarlıkla bizleri trajedilere sürükleyen reform olarak isimlendirdiği politikalara tutunmaktadır. Zira aslında bu politikalar, "Bin Ali" ve onunla birlikte çalışan herkesin uygulaması için Dünya Bankası'nın koştuğu şartlardan ve Avrupa Birliği'nin direktiflerinden oluşan politikalardır. "Gannuşi", bir de karşımıza çıkmış bize bunları tam bir titizlikle uygulayacağını söylüyor. Açıklamasında geçen yeni bir husus ise bu politikaların uygulanmasında "farklı kesimlerin" kendisine ortak olacağı söylemidir. Nitekim Fuad Mebaza'nın, Gannuşi'yi ulusal birlik hükümetini kurmakla görevlendirmesi bunu teyit etmektedir! Bu ise muhalefet kesimlerini kendisine bulaştırarak başarısız bozuk sisteminin açığını örtmek amacıyla onlara yapılmış iğrenç bir flört ve "Bin Ali" ile arkasındaki sömürgeci kafir Batının çetesinden geriye kalanların mağrur Müslüman halkımızın kendilerini şoka uğratmasının ardından bir alternatif buluruz ümidiyle zaman kazanmaya yönelik bir girişimidir.

Bu nedenle tüm siyasilere, ülkenin ve insanların maslahatını önemseyen herkese deriz ki: Sakın ha sakın Batının tuzağına düşmeyiniz! Sakın ha sakın "Bin Ali'nin" çetesi Mebaza'ya, "Gannuşi'ye" ve Kallal'a el uzatmayınız! Zira her kim onlara el uzatır veya onlara karşı sessiz kalırsa elini, evlatlarımızın katili olan "Bin Ali'ye" uzatmış olur. Böylece hem firar eden bir mücrimken onu kurtarmış hem de ondan daha büyük bir cürüm işlemiş olur.

İslam'ı bir rahmet ve hidayet olarak Endülüs'e kadar taşıyan Tunus'taki yiğit erleri ve fatihlerin torunları olan insanlarımıza ve kardeşlerimize ise deriz ki: Hızlı bir şekilde bu hükümete kaşı çıkmanız ve çete "sürülerine" karşı koymanız sizde yatan hayrın büyüklüğünün, azminiz ve hazmınızdaki samimiyetin açık bir göstergesidir. يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اصْبِرُواْ وَصَابِرُواْ وَرَابِطُواْ وَاتَّقُواْ اللّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ "Ey iman edenler! Sabredin, (düşman karşısında) sebat gösterin, (cihat) için hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah'tan ittikâ ediniz ki kurtuluşa erişebilesiniz." [Âl-i İmrân 200] Şüphesiz kurtuluş ve nusret, ancak Rabbinizin katından bir rahmet ve hidayet nizamı olarak sizin için razı olduğu İslam ile mümkündür. Ona tabi olursanız dalalete düşmez ve bedbaht olmazsınız. Allahuteala, aziz kitabında şöyle buyurmaktadır: فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلا يَضِلُّ وَلا يَشْقَى "Her kim Benim hidayetime tâbi olursa o sapmaz ve bedbaht olmaz." [Tâha 123]

Bizler Hizb-ut Tahrir olarak sizlere çağrıda bulunuyor ve sizlere sesleniyoruz: Artık kendisine ibadet ettiğimiz, ona hiçbir şeyi ortak koşmadığımız, ondan başkasına itaat etmediğimiz, ancak razı olduklarına tabi olduğumuz Allah için kıyama kalkmanın, bozuk kapitalizm sömürgeciliğini ve ajanlarını ülkemizden bir daha geri dönemeyecekleri şekilde kökünden söküp atmamızın zamanı gelmiştir. Keza artık sizden basiret sahibi herkesin, bu rejimin bizleri ulaştırdığı durumun köklü çözümünün, bizleri ve diğer İslam beldelerini el-Ukab rayesi altında gölgelendirecek olan Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmak için bizimle birlikte çalışmak olduğunun farkında olmasının zamanı gelmiştir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ "Ey iman edenler! Allah ve resulü sizi, size hayat verene çağırdığında icabet edin. Bilin ki Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz muhakkak O'nun huzurunda toplanacaksınız." [el-Enfâl 24]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- İngiliz Hükümetinin Bangladeş'teki "Ölüm Mangasını" Desteklemesi, Batının Politikasının Gerçek Yüzünü Bir Kez Daha Göstermektedir

Wikileaks internet sitesinin yayınladığı belgelerle İngiliz hükümetinin, Bangladeş'te "anketsel görüşme sanatı" ve "yaklaşım prensipleri" olarak adlandırılan Acil Müdahale Taburu [RAB] adında kontrgerilla bir gücü eğittiği ortaya çıktı. Bu da Batının İslam ülkelerine yönelik iki yüzlü politikasını bir kez daha hatırlatmaktadır.

Bangladeş hükümetinin borazanlığını yapan kimselerin sık sık insan hakları, özgürlük ve demokrasi sloganları attığı bir sırada İngiliz hükümetinin, "hükümetin ölüm mangası(!)" adıyla nam yapmış bir örgüte destek vermesi ve onu eğitmesi hiç de şaşırtıcı değildir.

Hukuk dışı işkenceler ve katliamlar işlemesinden dolayı Bangladeş'te kötü bir nama sahip olan Acil Müdahale Taburu [RAB], iktidardaki Avami Birlik Partisi'nin olası tüm yollarla muhalefeti frenlemeye dönük politikasını uygulamak dışında hiçbir maksada hizmet etmemektedir.

Avami Birlik Partisi'nin 2009'da otoriteyi teslim almasından bu yana ülke, yüzlerce siyasi aktivistin tutuklanmasına, işkence edilmelerine, suçlama veya yargılama olmadan hapsedilmelerine tanık oldu. Böylece Bangladeş, faşist bir devlete dönüştü.

Hizb-ut Tahrir'in İngiltere'deki Medya Temsilcisi Taci Mustafa, bu hususta bir değerlendirmede bulunarak şöyle dedi: "Hint, Amerikan ve İngiliz hükümetleri, ülkedeki çıkarlarını güvence altına almak için terörizmle mücadeleyi Avami Birlik Partisinin vahşiyane baskıcı politikalarına gerekçe göstermektedirler."

"Bu politikaları ve vahşi eylemleri ifşa edenlerin başında Hizb-ut Tahrir gelmektedir. Hizb-ut Tahrir, İslam dünyasındaki diktatörlere karşı yürüttüğü faaliyetleri ve barışçıl siyasi mücadele metodu ile küresel alanda nam yapmıştır. Avami Birlik Partisi, bu faşizanlığına rağmen hizbin siyasi programını uygulamasını yasakladı ve Dakka Üniversitesi'nde büyük bir Okutman olan Resmi Sözcüsü Muhyiddîn Ahmed'i hiçbir suçlama veya yargılama olamadan altı ayı geçkindir demir parmaklıklar arkasında tutmaktadır."

"İngiliz hükümetinin, bu örgüte destek vermesi sürpriz olmamıştır. Çünkü Londra ve Washington, benzeri politikaları Arap dünyasında ve Orta Asya'da da takip etmektedir."

"Bu tür sızıntılar, Hizb-ut Tahrir'in İslam dünyasındaki politikasını desteklemektedir. Zira İslam dünyasını sömürgeciliğin prangalarından kurtarmanın tek yolu, ancak bu sömürgeci yetkililerin tekliflerini uygulayan İslam beldelerindeki bu kokuşmuş kukla sistemleri ortadan kaldırmakla mümkündür."

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Ülkenin Güvenliği ve Egemenliği İçin Açık Yıkıcı Tehlike, Şeyha Hasina ve Hükümetidir

Şeyha Hasina, 20 Aralık 2010 günü Milli Savunma Birliği'nin 2010 yılı 12. dönem oturumundaki mezuniyet töreni sırasında yaptığı konuşmasında ülkenin ulusal güvenliğini ve egemenliğini tartışmaya açacak her türlü güce karşı sert adımlar atacağı uyarısında bulundu ve şöyle dedi: "Hayatımızı feda etme pahasına olsa bile bağımsızlığımızı koruyacağız."

Hele şu saçmalığa bir bak! İktidara ulaşır ulaşmaz bir ay içerisinde emperyalistlerle gizlice anlaşan, onları destekleyen ve Hindistan'ın ülkenin savunma güçlerini yok etmeye dönük uzun vadeli komplosunu uygulamaya başlayan, 57 ordu subayının soğuk kanlılıkla katledilmesinde işbirliği yapan bizzat Şeyha Hasina'nın kendisidir. Ayrıca gerek ülkenin geçit koridorlarını, kablolu ve kablosuz iletişim ağlarını açarak gerek geçiş hakkı vererek gerekse direnişçilerin liderlerini teslim ederek Hindistan'ın ticari çıkarlarını ve güvenliğini koruyan da kendisidir... Bunun yanı sıra geçen iki sene içerisinde hükümeti, Asya ve Hint Okyanusu'ndaki Amerika Birleşik Devletleri Kuvvetleri Komutanlığı'na ülkenin dört bir yanında deniz eğitimi ve tatbikatları yapmasına izin vermiştir. Böylece ülkeyi adeta bir Amerikan askeri üssüne çevirmişlerdir.

Hizb-ut Tahrir, sürekli yalan söylemeyi hiç umursamayan Şeyha Hasina'ya şu hususu vurgulamak ister ki: Ülkedeki 150 milyon Müslümana yönelik hıyanetini gizlemeyi asla başaramayacaktır. Ayrıca Bangladeş Halk Partisi ile silahlı kuvvetleri; ülkeyi, ülkenin insanlarını ve kuvvetlerini Amerika Birleşik Devletleri'nin ve Hindistan'ın maskara memurları ve şerir elleri olan Şeyha Hasina ve hükümetine karşı korumak ve Hilafet Devleti'ni yeniden kurmak için çalışmaya davet eder.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Barzani, Kürtlerin Irak'tan Ayrılmasına Zemin Hazırlıyor

Barzani, partisinin 11.12.2010 cumartesi günü Erbil'de düzenlenen kongresinde Kürtlerin self-determinasyon [hakkı] olduğunu ve bunun önümüzdeki dönemle uyumlu olduğunu duyurarak bunun öncesinde demokrasinin, otonominin ve federalizmin talep edilmesi gibi dönemlerin olduğu temel bir mesele olması itibarıyla tartışmaya ve ele almaya açmaya kararlı olduğunu ifade etti ve istilacı Amerika'nın hazırladığı küfür anayasasının kendileri ve başkaları için bunu garantilediğini iddia etti.

(Self-determinasyon hakkı) denilen şey, dinimize yabancı Batılı bir fikir olup işgalci kafir, işgal ettiği beldeleri parçalamak için bu fikir sayesinde sızmak istemektedir. Bu habis fikir, özellikle farklı ırkları ve taifeleri barındıran halklar olmak üzere bu halkların içerisindeki etnik azınlıkların, kendilerine tahakküm eden diğer farklı ırkların zulmünün ve baskısının sıkıntısını çektiği varsayımına dayanmaktadır.

Velhasıl Barzani, Kürtler adına ana vatanları (Irak'tan) ayrılma hakkı talebinde bulunmaktadır. Kimileri de bu hususta Nasranileri [himaye etmek] amacıyla bugünlerde Amerika'nın gözetiminde yaşanan Güney Sudan'ın taksimi komplosuna dayanmaktadır. Ayrıca mesele bu kadarıyla da kalmayacaktır. Bilakis kafirler, aynı habis çizgiyi takip edip diğer azınlıkları tahrik ederek Irak'ı parçalamanın zeminini hazırlamaktalar. Allah'ın basiret sahibi kıldığı kimseler için maksat açıktır... Dikkat edin! O, öncelikle geçmişte tek bir devlet oldukları gibi Müslümanların birleşmesini önlemek, sonra bu ümmetin bedenine haince saplanan Yahudi varlığını güvence altına almaktır.

Ey Müslümanlar!

Size tek bir şey söyleyeceğiz: Her ne gerekçe ile olursa olsun Irak'ın veya başka bir yerin tek bir karışını bile bölmek şeran haramdır. Çünkü bunlar, Müslüman fatihlerin Allah [Azze ve Celle]'nin emrine binaen fethettikleri birer İslami arzdır ve tüm Müslümanların mülkü olmuştur. Dolayısıyla her kim olursa olsun hiçbir kimse bunlarda tasarruf hakkına sahip değildir ve bu kof gerekçelerle bunları ayırmaya çalışmak kesinlikle Allah'a, resulüne ve müminlere karşı bir hıyanettir. Kaldı ki Allahu Subhânehu, kafirlerin tuzaklarına karşı bizleri uyarmış, kafirlerin fikirleri ve bu ümmete karşı tezgahladıkları şeyler gereği hareket etmemiz halinde bizleri elim bir azapla tehdit etmiştir.

Sakın ha sakın..! Allahuteala, sessiz kalmanızın ve zayıflığınızı mazeret göstermenizin hesabını soracaktır. O halde Amerika'nın hain planlarını boşa çıkarmak için gayret ve ciddiyetle çalışın ve iyi politikacılar olduğunu zannederek ümit bağladığınız kimselere körü körüne itaat etmeyi bırakınız. Çünkü onlar, size savaş açtılar ve düşmanlarınızla barış yaptılar. Ve Aziz-ul Hakim olan Rabbinizin şu kavlini hatırlayın: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوَاْ إِن تُطِيعُواْ فَرِيقاً مِّنَ الَّذِينَ أُوتُواْ الْكِتَابَ يَرُدُّوكُم بَعْدَ إِيمَانِكُمْ كَافِرِينَ "Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir fırkaya itaat edecek olursanız, imanınızdan sonra sizi kafirler haline döndürürler." [Âl-i İmrân 100]

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER