Cuma, 04 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/06
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Peçe ve Batı Hadaratı

Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, daha önce devlet şurasının kararlaştırdığı üzere hiçbir anayasal dayanağı olmadığını bile bile Fransa'da peçenin yasaklanmasına ilişkin bir kanun tasarısı sunma kararı aldı.

Fransa'daki siyasi durumu takip eden bir kimse, gerek ekonomik gerek toplumsal gerekse benzerlerine ilişkin olsun iç politikalarının başarısız olmasından dolayı Sarkozy'nin zor bir dönemden geçtiğini görür. -Kimilerinin isimlendirdiği üzere- Cumhuriyet Kralı, başarısızlığını haklı çıkarmayı ve hatalarını örtmeyi istemektedir. Bunun içindir ki Müslüman kadının yüzündeki peçeyi çıkararak onunla gün yüzüne çıkan hatalı politikalarını ve davranışlarını örtbas etmeye karar vermiştir. Dolayısıyla Sarkozy, bir peçe meselesi türeterek başarısızlığını örtmeye ve Müslümanlara karşı olan tek bir kanunun Fransa'nın ağır başarısızlıklarını ve sorunlarını unutturduğu bazı seçmenlerin oylarını kazanmaya çalışmaktadır.

İşin garip tarafı Sarkozy, anayasal bir dayanağının olmadığını, insan haklarına ve özgürlüklerine aykırı olduğunu bile bile bu kanun tasarısını sunmakta ayak diretmektedir. Bu da bizi tekrar şu soruyu sormaya itmektedir: Kendi halkı nezdinde bile hiçbir değeri olmadığı halde Batı hangi özgürlükten bahsetmektedir? Batılı yöneticilerin kendilerinin bile saygı duymadığı bir anayasaya Batı ülkelerindeki Müslümanlardan nasıl saygı duymalarını isteyebilirler?

Allahuteala şöyle buyurmuştur:

وَتِلْكَ الأيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِ"Biz o günleri insanların arasında döndürüp dururuz." [Âli İmrân 140]

Dolayısıyla bir gün lehine bir gün aleyhine olabilir. Bugün bir hadarat doğar gelişip büyür başka bir gün bu hadarat düşer ve darmadağın olur. Benimsedikleri ve tatbik ettikleri bir ideoloji esası üzerine doğan ve kalkınan devletler ile ümmetler, ideolojileri baki oldukça baki kalırlar ve ideolojileri yok oldukça yok olurlar. Dolayısıyla herhangi bir ümmetin varlığının, bekasının ve devamlılığının sırrı onun bir ideolojiye olan inancıdır. Dolayısıyla da bir ümmettin kendi ideolojisine olan güvenini yitirmesi, onun mefhumlar ile değerlerini hafife alması ve ilkelerinin maksatlarına aykırı davranmasının manası ideolojiye, elverişliliğine ve çözümlerine olan güveninin yitirmesi demektir. Madem ki durum böyledir o halde o ümmet, yıkılmaya mahkumdur. Çünkü o, devletinin temellerini kendi elleriyle yıkmıştır.

Okay Pala [Ebu Zeyn]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Medya Temsilcisi
Hollanda

Devamını oku...

KöklüDeğişim Dergisinden Kamuoyuna Duyuru

  • Kategori Türkiye
  •   |  

Hamd Âlemlerin Rabbi olan Allah'u Teâlâ'ya, Salât ve Selâm yeryüzünün gördüğü en güzel insan olan Ahmet, Mahmut, Muhammed Mustafa'ya,  Âline ve tüm ashabının üzerine olsun ve ba'd.

Filistin, İslâmî Beldelerden bir parçadır! Filistin, Müslümanların ilk kıblegahıdır! Filistin,  İsrâ'nın sonu ve Miraç'ın başlangıcıdır! Filistin, kanayan yaramız ve çözüm bulmamız gereken kavgamızdır!

Filistin, Ömer RadiyAllahu anh döneminde feth edilmiş ve şanlı komutan Salâhuddîn Eyyubi Rahmetullahi aleyh döneminde ise Haçlılardan temizlenmiştir. Ve ümmet ona gereken ilgiyi göstererek, bu kutsal beldeyi canı ve malı pahasına korumuştur. Halife Abdulhamid Han gibi bir karışından bile, ne teklifle gelinirse gelinsin vazgeçilmemiştir. İşte Filistin böylesi büyük bir sevdadır.

Ama maalesef Müslümanlardan gasp edilen bu kutsal topraklara İngilizlerin yardımıyla yerleşen ve daha sonra Amerika'nın desteğiyle ayakta duran yahudi varlığı "İsrail", zulüm üstüne zulüm katmış ve katliam üstüne katliam yapmıştır. 1948 yılından beri Filistin, işgal edilmiş bir İslami belde ve esaretten kurtarılması gereken bir emanettir. Dolayısıyla onu gasıp Yahudi varlığından temizleyebilmek için Halife Ömer'lerin ve komutan Salâhuddîn'lerin torunlarına ihtiyaç vardır. Sultan Abdulhamid gibi cesur siyasetçilere ihtiyaç vardır.

O yüzden bizler bu basın açıklamamızda gasıp yahudi varlığı olan "İsrail'i" kınamıyoruz. Zira ona karşı sadece cihad edilir diyoruz.

Evet, yanlış anlamadınız!

Biz gasıp Yahudi varlığı "İsrail'i" kınamıyoruz!!!

Çünkü biliyoruz ki:

Ancak zayıf ve aciz olanlar kınar!

Gücü yetmeyen ve düşmanından korkanlar kınar!

Haddini bildiremeyen ve vatandaşlarına yapılanların hesabını soramayanlar kınar!

Kuru bir özür ile tatmin olacağını açıklayanlar kınar!

Dik bir duruş gösteremeyen ve zillete mahkûm olanlar kınar!

İşte o yüzden biz, Siyonist ve gasıp Yahudi varlığını kınamıyoruz. Zira ona karşı sadece ve sadece Cihad edilir diyoruz...

Devletlerarası sularda mazlum Gazze halkına yardım götüren Müslüman kardeşlerimize karşı yapılan bu aleni ve haddini bilmez saldırıyı işleyeni değil, bu katliama yönelik olarak önlem almayanları kınıyoruz. Zira bu, yahudinin ne ilk nede son saldırısıdır. Bu katliamlar, Ortadoğu'nun yaramaz ve aşağılık maymun seviyesinde olan, her fırsatta Müslümanları katleden, zulmü bırakın insanları, dağlara ve taşlara kadar sirayet eden Yahudi varlığı devletçiğin olağan amelleridir. Maalesef bu saldırı, Yahudi varlığının kurulduğu 1948 yılından beri işlediği katliamlara baktığımızda sadece küçük bir kısmıdır. Ve zulüm onların en iyi bildiği iştir. Çünkü onlar bizden nefret ederler. Bu konuda Rabbimizin bizleri uyarmış ve onlar hakkında şöyle buyurmuştur:

لَتَجِدَنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِّلَّذِينَ آمَنُواْ الْيَهُودَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُواْ

"İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak Yahudiler ile şirk koşanları bulacaksın." (Maide 82)

O yüzden laftan anlamayan yahudiler kınanmaz. Onlara anladıkları dilden cevap verilerek hadleri bildirilir.

Ey Müslümanlar!

Biz, bu saldırılara karşı suspus olanları kınıyoruz! Ordularını kışlalarda tutarak harekete geçirmeyenleri kınıyoruz! Yağmayacağını bildiğimiz halde gürlemekten bile aciz kalanları kınıyoruz! Sadece söz üreterek somut adımlar atamayanları kınıyoruz! Küçücük bir varlığa karşı, sahip oldukları devasa güçle cevap vermeyenleri kınıyoruz! Kendi tebaasını korumaktan bihaber olanları kınıyoruz! Müslümanların ferdi tepkisinden çekinerek, Yahudileri koruma gayreti içerisinde bulunanları kınıyoruz! Anti-semitizim yapmayın diyenleri kınıyoruz! Ellerine Müslüman kanı bulaşmış olanların o kanlı ellerini tutanları kınıyoruz! Müslümanların ilk kıblesi olan ve kutsal mekânlarından birisi olan Mescid-i Aksa'yı işgal ettiği halde Yahudi ile istihbarat antlaşması yapanları kınıyoruz! Askeri ve ekonomik işbirliği içerisinde olanları kınıyoruz! Yahudileri hoş görmeyi ve dinlerarası diyalog kurmayı tavsiye edenleri kınıyoruz! Gemideki Müslüman kardeşlerimizi katledenlere ses çıkarmayıp neden mazluma yardım götürürken zalimden izin almadınız diyenleri kınıyoruz!

Esas kınanması gereken bütün İslami beldelerdeki yöneticileri kınıyoruz! Zira yönetici olmanın vakıası tebasını korumayı gerektirir.

الإمَامُ رَاعٍ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ "İmam, çobandır ve güttüğünden mesuldür." (Buhari)

Ayrıca, elleriyle güçleri yettiği halde, parmaklarını bile kıpırdatmayanları kınıyoruz! Dilleriyle güçleri yettiği halde, lafı geveleyip duranları kınıyoruz! İmanın en zayıfı olan kalpten buğz etmeyi, en erdemli tepki olarak ortaya koyanları kınıyoruz! Aynen Rasulullah'ın dediği gibi...

مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَرًا فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسَانِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ وَذَلِكَ أَضْعَفُ الإيمَانِ

"Sizden kim bir münker görürse onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin. Buna da gücü yetmiyorsa kalbiyle (ona karşı) buğz beslesin. Bu da imanın en zayıf noktasıdır." (Müslim, Ahmed b. Hanbel)

Ey Müslümanlar! Filistin meselesinin köklü çözümünü ortaya koymamız elbette mümkündür. Bilinmelidir ki, her tür sorunun köklü çözümü mutlak olarak Allah azze ve celle'nin sunduğu şer'i çözümdür. Bu da Kur'an'a ve Sünnet'e başvurarak, Şer'i hükmün bunlardan alınmasında ve buna muhalefet edilmemesinde yatmaktadır.

İşte Filistin meselesi, hayat-memat meselesi olan İslâmî bir meseledir. Hayat- memat meselesi ise, bu toprağın Allah yolunda Cihad edilerek kâfir Batı'nın ve Yahudilerin elinden geri alınmasını gerektirir.

Bu konuda Allah'u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيًّا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيرًا

Size ne oluyor da Allah yolunda ve ‘Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan bu beldeden çıkar, bize katından bir veli, koruyucu gönder ve bize katından bir yardımcı gönder.' diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?! (en-Nisa 75)

Ve biz biliyoruz ki; bu gasıp varlığa hak ettiği cevabı verecek olan ancak İslami bir otoritedir. Zira o, Allah Azze ve Celle'nin hükümlerini uygulamaktan başka hesap yapmaz. Tek bir Müslüman için bile savaşmaktan asla geri durmaz. Müslümanlara yapılan zulmü karşılıksız bırakmaz. Çünkü bir Müslüman'ın kanının dökülmesi, tebasından birine zulüm edilmesi ona çok ağır gelir. Ve şanlı İslam tarihinde bunun birçok örneği vardır. Bunu en iyi bilen bir Müslüman kadına yaptıklarından dolayı Rasulullah Sallallah'u Aleyhi ve Sellem tarafından Medine'den sürgün edilen Kaynuka Yahudileridir.

Bu vahim vakıadan sonra bugün İslâmî Beldelerdeki yöneticilerin, artık hiçbir şekilde samimiyetleri kalmamıştır. Çünkü onlar, Allah'ı, Allah'ın Rasulü'nü ve Müminleri bırakıp onlara düşman olan Amerikalıları, İngilizleri ve Yahudileri dost edinmişlerdir. Halbuki Rableri onlara şöyle buyurmuştu:

لاَّ يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاء مِن دُوْنِ الْمُؤْمِنِينَ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللّهِ فِي شَيْءٍ

Müminler, Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Her kim bunu yaparsa, artık hiçbir şekilde onun Allah ile bağı kalmamıştır. (Âl-i İmrân 28)

KöklüDeğişim Dergisi olarak Yüce Rabbimizden, bu hain saldırıda İnşaAllah şehit olan kardeşlerimizin şahadetlerini kabul buyurmasını, yaralı olan kardeşlerimize acil şifalar vermesini, Müslüman kanı akıtan yahudileri de en kısa zamanda kahhar ismiyle kahretmesini niyaz ediyoruz. Ve yine Rabbimizden Müslümanları koruyup kollayacak, İslami hükümleri hayata hâkim kılacak olan, Hz. Ömer gibi adaletli, Mutasımlar gibi çağrılara icabet etmede gecikmeyen, Abdulhamidler gibi siyasi basiretli Halifeleri en yakın zamanda Müslümanlara nasip etsin diyoruz.

Ve son olarak İslam Ümmetinin başı sağ olsun diyoruz.

Es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuh

 

KÖKLÜDEĞİŞİM

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- [ إِلاَ تَنفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً أَلَيماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلاَ تَضُرُّوهُ شَيْئاً وَاللهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ] Eğer (gerektiğinde savaşa) çıkmazsanız, (Allah) sizi çok can yakıcı bir azâb ile c

Gayri meşru Yahudi varlığı korsanları 31 Mayıs 2010, Pazartesi günü sabah saatlerinde, Gazze'ye insani yardım malzemesi götüren 6 gemilik filoya saldırdı. Tüm dünyanın gözünü çevirdiği bu kalleşçe saldırı sonucu ölü ve yaralıların sayısı hakkında çelişkili bilgiler gelmektedir. Mevcut uluslar arası hukuka göre de savaş sebebi olabilecek bu olay karşısında Türkiye'yi yöneten hain AKP yöneticilerinden gelen aşağılık açıklamalar ve tavırlar daha vahim olmuştur. Zira Erdoğan yaptığı açıklamada bu saldırıyı "bir devlet terörü" şeklinde niteleyerek gayri meşru Yahudi varlığını meşru bir devlet gibi takdim etmiş, saldırıda dökülen kana değer vermeyerek,  bu olayın bölge barışını olumsuz etkileyeceğine vurgu yapmıştır. Başbakan vekili Bülent Arınç ise açıklamasında; tüm çareyi hukuk ve diplomasi içinde arayacaklarını belirterek, ``Hiç kimse bu olay sebebiyle İsrail'e savaş ilan etmemizi beklemesin. Böyle bir şey olmaz. Mümkün de değil, doğru da değil" demiştir. Bu zelil adamlar için asıl mesele, Erdoğan'ın açıklamasında da geçtiği gibi "Duyguların yönetilmesidir""Uluslar arası hukuk" ve "diplomatik yol" teranelerini dillerine dolayarak İslami kamuoyunu yatıştırmaktır. Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur:

إِنَّهَا سَتَأْتِي عَلَى النَّاسِ سِنُونَ خَدَّاعَةٌ يُصَدَّقُ فِيهَا الْكَاذِبُ وَيُكَذَّبُ فِيهَا الصَّادِقُ وَيُؤْتَمَنُ فِيهَا الْخَائِنُ وَيُخَوَّنُ فِيهَا الْأَمِينُ وَيَنْطِقُ فِيهَا الرُّوَيْبِضَةُ قِيلَ وَمَا الرُّوَيْبِضَةُ قَالَ السَّفِيهُ يَتَكَلَّمُ فِي أَمْرِ الْعَامَّةِ İnsanlara öyle aldatıcı yıllar gelecek ki o zaman yalancılar doğrulanacak, doğru sözlüler de yalanlanacaklardır. O zaman hâinlere güvenilecek, güvenilir olanlar da ihânetle suçlanacaklardır. İşte o zaman Ruveybida konuşacaktır." Dediler ki: "Ruveybida da nedir?" Buyurdu ki: "Kamunun işleri hakkında (söz sahibi olan) aşağılık adamdır!" [Ahmed tahriç etti]

Ey Türkiye'deki Müslümanlar!

Müslümanların kanlarını heder eden gasıp Yahudi varlığının ortadan kaldırılmasındaki tek engel başınızdaki hain ve zelil yöneticilerden başkası değildir. O halde sizi gayri meşru Yahudi varlığı karşısında acziyete sürükleyen bu ruveybida yöneticilerden kurtulup, Raşid bir halifenin komutasında ordularla Yahudi varlığını yok ederek, İslam ümmetine izzet ve itibarını iade etmek üzere Nübüvvet Metoduyla İkinci Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmak için çalışan Hizb-ut Tahrir'e destek vermekte acele edin.

إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ  Eğer siz Allah'a nusret verirseniz, Allah da sizi zafere ulaştırır ve ayaklarınızı sâbit kılar. [Muhammed 7]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcü Yardımcısı
Türkiye Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Habergazete.com Sayfasında Yayınlanan Bir Habere Reddiye!!

Söz konusu yayın organının 24.05.2010 tarihinde yer verdiği gerçek dışı haberinde Gülen cemaatinin Kırgızistan'da çok sayıda kanlı eyleme imza atan Hizb-ut Tahrir örgütüne ekonomik destek verdiği ileri sürülerek "Gülen Cemaati, Kırgızistan'ın güneyinde Hizb-ut Tahrir adlı örgüte açık bir şekilde mali destek sunuyor. Nitekim ABD'nin Kırgızistan'daki Manas hava limanındaki varlığını sürdürebilmek için Hizb-ut Tahrir örgütünü aktifleştirdiği belirtiliyor." şeklinde ifadelere yer verilmektedir. Haberin sadece metni incelendiğinde bile asparagas bir haber olarak kendini ele vermektedir. Bu nedenle de herhangi bir mesnet ya da delile de başvurmaya gerek görülmeyerek masa başında hazırlanmış düzmece bir haberdir. Tüm bunlara rağmen biz yine de Allah'ın izniyle hedefini gerçekleştirmesine ramak kala, hala Hizb-ut Tahrir'den bihaber olan ya da Hizb-ut Tahrir'e aşağılık iftiralarla saldırma görevi üstlenmiş bu taşeron yayın organı yetkililerine aşağıdaki hususları belirtmek isteriz:

Birincisi; Hizb-ut Tahrir, ideolojisi İslam olan siyasi bir partidir ve ameli de İslami fikirlerini temel alan siyasettir. Kurulduğu 1953 yılından bugüne kadar ve çalışma yaptığı elliyi aşkın beldede takip ettiği Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in İslami Devleti kurma metodu gereği hiçbir zaman maddi silahlı eylemi benimsememiştir. Hal böyleyken Kırgızistan da dahil, birçok İslami beldede hizbin şebabı hapse atılmakta, türlü türlü işkencelere maruz kalmaktadır. Hizbin şebabına yönelik tüm bu işkence ve eziyetler, Kıgızistan'da sömürgeci kafir ABD'ye boyun bükerek Manas Askeri Üssü'ne izin veren o zamanın Bakıyev'i gibi muadili olan diğer uşak ve hain yönetimlerle fikri ve siyasi mücadelede bulundukları içindir.

İkincisi; Hizb-ut Tahrir, küresel olarak yürüttüğü çalışmasında kendi şebabı dışında başka hiçbir yerden maddi yardım almamıştır. Hizb-ut Tahrir çalışma yaptığı hiçbir beldeye hiçbir oluşumun şemsiyesi altında girmediği gibi, hiçbir oluşumun da desteğine muhtaç değildir. Parti, hedefi olan Nübüvvet Minhacı Üzere İkinci Raşidi Hilafet'i ikame etmeye muktedirdir ve İslami beldelerden, başta ABD ve İngiltere olmak üzere tüm sömürgeci kafirlerin kökünü kazıyacaktır, Allah'ın izniyle.

Son olarak; Hizb-ut Tahrir'e bugüne kadar sayısız iftiralar atılmış, hiçbiri İslami ümmetin Hizb-ut Tahrir'e olan güvenini sarsamadığı gibi, aksine partiye olan teveccühü artırmıştır. Bu iftiralar, ancak sahibi olan müfteri azınlığı küçültmeye yaramıştır.


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcü Yardımcısı
Türkiye Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Terörizmi Hizb-ut Tahrir'e Yaftalama Girişimi, Başarısız Bir Girişimdir ve Fikri İflasın Bir Kanıtıdır

Rus (Novosti) Haber Ajansı, 14.05.2010 günü sabahı Rus güvenlik birimleri Batı Sibirya bölgesinde "Hizb-ut Tahrir'e bağlı gizli terörist hücresini ortaya çıkarmıştır" şeklinde bir haber yayınladı. Ajans, Federal Güvenlik Servisi sözcüsünün şu sözlerini aktardı: Bu hücre, "mahalle sakinleri arasında radikal fikirlerin propagandasını yapmanın ve yeni üyeler kazanmanın" yanı sıra güvenlik birimleri tutuklama esnasında yüz adet yasak kitap ve kitapçıklar ele geçirmiştir.

Rusya hükümeti, Hizb-ut Tahrir'in maddi eylemlerde bulunmadığını, dahası İslam akidesi ve nizamıyla donanıp fikir, hüccet ve ikna yolunu takip ettiğini çok iyi bilmektedir. Buna rağmen o, Rusya ve Kafkasya'nın dört bir tarafında baskı ve zulüm uygulayıp batıl propagandalar yaparak Müslümanlara karşı ilan ettiği savaşanın bir parçası olarak hizbi (terörizm) ile niteleme yalanlarını tekrarlamakta ısrar etmektedir. Bu şekilde o, İslam'ın nurunu ve Müslümanlar ile İslam'ın hidayetine ve adaletine susamış halkını bilinçlendirmeye dönük davetini perdelemeyi ummaktadır.

Bizler de çok iyi bilmekteyiz ki; Müslümanların yöneticilerinin zavallılığı ile Müslümanların beldelerinde İslam'a ve onun davetine dönük savaşları, Çeçenistan'da Müslümanlara karşı cürümler işleme, Kafkasya'da Müslümanlara baskı yapma ve İslami davet kampanyasına zulmetmeyi sürdürmede Rus yöneticileri ve diğerlerini cesaretlendirmiştir. Özellikle de Müslüman yöneticiler, Rusya'nın 2005 yılındaki (İslam Konferansı Örgütüne) girme talebini kabul edip onu ödüllendirmekle İslam ile savaşması, Müslümanları katletmesi ve onlara suikastlar düzenlemesi için Rusya'ya sahte bir "İslam" kılıfı sağlamışlardır.

Ancak Rusya hükümetinin bir türlü fark edemediği yakinen inandığımız bir şey var ki o da; İslam erleri güçlerine güç katarak çoğalmaktalar ve ne hapis ne baskı ne de saptırma onları davetlerinden vazgeçiremeyecektir. Allah'ın izniyle yakında kurulacak olan Raşidi Hilafet'in ikamesine dönük davet şiddetli bir kasırga gibi dünyaya yayılmakta olup ne zalim yöneticiler ne de onların zulümleri bu daveti asla perdeleyemeyecek veya engelleyemeyecek ve yakında yeryüzü yeniden İslam'ın adaleti ve Hilafet'in nuru ile aydınlanacaktır.

Samimi ve dürüst basın organlarını, hiçbir kimsenin aldanmayacağı Rus rejiminin yalan ve dolanlarını ifşa etmeye davet ediyoruz. Zira davetinde köklü bir geçmişe sahip olan Hizb-ut Tahrir, sırf Resulü Ekrem [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'i örnek almasından dolayı hiçbir gün maddi eylemlere başvurmamıştır ve davetinin tarihi buna dair en iyi kanıttır.

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir'den, Ülkeye Yönelik Komplolarını Boşa Çıkarmak Amacıyla Emperyalistlere ve Onların Ajanlarına Karşı Tek Bir Siyasi Mücadele Başlatmak İçin Tüm Siyasi Patilerin Üyelerine ve Aktivistlerine Samimi Bir Davet

  • Kategori Bangladeş
  •   |  

 

Sevgili Müslüman Kardeşlerimiz!

Konuşmamıza sizleri İslam'ın selamıyla selamlayarak başlıyoruz. Es-Selâmu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh. Bizleri, sizlere yönelik bu daveti yazmaya iten iki ana neden vardır ki bunlar şunlardır:

Birincisi: Müslüman kardeşleriniz olarak sizlere karşı olan şeri vecibemizin bir gereği olarak sizlere, emri bil-marufu ve'n-nehyi an-il münkeri emretmektir. Zira Allahuteala şöyle buyurmuştur:

وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ "Mümin erkekler ve mümine kadınlar birbirlerinin velileridirler. Marufu emrederler ve münkerden sakındırırlar." [et-Tevbe 71]

İşte bu noktadan hareketle bizler biliyoruz ki sizler, bu fasit yönetim nizamının dışında kalmaktasınız ve hepimiz bu anlayışta mutmainiz. Zira sizlerin durumu, bu nizamın yöneticilerinin durumundan farklıdır. Bunun içindir ki bizler, hak daveti kabul etmenizi ve batıl daveti reddetmenizi umuyoruz. Zira Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'ya, kitabına ve Nebisi Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e olan imanınızdan dolayı bu hususta çok umutluyuz. Bunun yanı sıra sizlerin gerçek dostluk beslemeniz gerekenin ne o veya şu parti ne de o veya şu lider olmadığına da inanıyoruz. Bilakis gerçek dostluk, Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'ya, Resulü [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e, İslam dinine ve İslami ümmete aittir. Bunun içindir ki şayet size olan bu davetimizde hak sözlerin olduğunu görürseniz kabul ediniz ve ona tabi olunuz. Zira Allah [Subhânehu ve Te'alâ], hakka tabi olmanızdan ve batıldan kaçınmanızdan dolayı sizleri mükafatlandıracak ve amellerinizi asla eksiltmeyecektir.

İkincisi: Müslüman kardeşleriniz olarak kendi nefsimiz için sevdiklerimizi sizin için de seviyor ve icabet ettiğimiz şeylere sizi de icabet etmeye davet ediyoruz. Zira Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmaktadır:

لا يؤمن أحدكم حتى يحب لأخيه ما يحب لنفسه "Sizden biriniz, kendisi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe iman etmiş olmaz."

Bunun içindir ki bu dünyada mutlu olmanız ve Allah'ın sizleri cennet ehlinden kılarak ahirette kurtuluşa ermenizi ümidi ve temennisiyle bu kelimeleri sizlere hediye ediyoruz. Buna ise şüphesiz azim bir emanet olan insanların işlerinin gözetimini hakkıyla omuzlarınıza aldığınız zaman nail olacaksınız. Zira bu emaneti sahih bir şekilde yüklenmeniz halinde şüphesiz sizler onun büyük ecriyle mükafatlandırılacaksınız. Bunun içindir ki sizlere nasihat edeceğiz ve bu emaneti sahih bir şekilde taşıyacağınız doğru metodu göstereceğiz. Zira Allah'ın izniyle bu ülkenin halkını ve tüm İslami ümmeti kurtaracak olan işte bu sahih taşımadır. İşte o zaman bu nasihatimizi kabul etmeniz ve bu farzı gerçekleştirmeye koyulmanızdan dolayı sizleri dünyada ve ahirette hayırla mükafatlandırması için Allah'a duacı olacağız.

Sevgili Müslüman Kardeşler:

El-Hak Tebârake ve Te'alâ şöyle buyurmaktadır:

وَالَّذِينَ كَفَرُوا بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ إِلا تَفْعَلُوهُ تَكُنْ فِتْنَةٌ فِي الأَرْضِ وَفَسَادٌ كَبِيرٌ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالَّذِينَ آوَوْا وَنَصَرُوا أُولَئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ "Kafir olanlar da birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğer siz de bunu (birbiriniz dost edinmezseniz) yapmazsanız yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur. İman edip de Allah yolunda hicret ve cihat edenler, (muhacirleri) barındırıp onlara yardım edenler var ya, işte onlar hakiki müminlerin ta kendileridir. Onlar için bir mağfiret ve kerim bir rızık vardır." [el-Enfal 73-74]

Aynı Zamada Davetimiz Avami Birlik Partisi, Bangladeş Halk Partisi ve Diğer Partilerin Üyeleri ve Aktivistlerine de Yöneliktir:

Hizb-ut Tahrir, ülkeye yönelik komplolarını boşa çıkarmak amacıyla emperyalistlere ve onların ajanlarına karşı sizleri derhal kendisi ile birlikte siyasi mücadeleye başlamaya davet etmektedir. Bunun da ötesinde sizleri, Müslümanları İslam ve ümmetin düşmanlarının pençesinden kurtaracak olan Hilafet Devleti'ni kurmak için hızlı bir şekilde çalışmaya davet ediyoruz. Bizler çok iyi biliyoruz ki Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de ve Keşmir'de Müslümanların kanlarının aktığına şahit olduğunuzda bizim gibi sizlerin de gözlerinden yaşlar boşalmaktadır. Şunu da çok iyi biliyoruz ki küffar sürülerinin ve müşrik askerlerin bacılarınızın ırzlarını kirletip Müslüman yöneticilerden hiç birinin onların çığlıklarını kulak asmadığı bir sırada onların ırzlarının korunmasını talep eden çığlıklar attıklarını öğrendiğinizde bizim damarlarımızdaki kanların kaynadığı gibi sizin de damarlarınızdaki kanlar kaynamaktadır.

Ey Kardeşler! Şüphesiz şu andaki bu çirkin cürümler, iktidar ve muhalefet partilerinden oluşan bu ülkenin yöneticilerinin gözü ve kulağı önünde gerçekleşmektedir.

İslam'ın ve Müslümanların düşmanları haçlı Amerikalılar, Bangladeş'te askeri tatbikat üzerine tatbikat yapmaktadırlar. Umarız 30 Nisan 2010'da yayınladığımız neşriyatı okumuşsunuzdur. Zira onun içerisinde Amerika'nın, mayıs ayının sonlarında Chittagong ve Sylhet bölgesinde "Köpekbalığı-2" adında askeri tatbikatlar yapacağı geçmiştir. Ayrıca "Köpekbalığı-1" adındaki tatbikatları kasım 2009'da sona ermiştir. Bu tatbikatları ise şubat ayının ortalarından başlayıp 2010 mart ayının ortalarına kadar sürecek olan "Limana Çağrı" adı altındaki tatbikatlar takip edecektir. Ayrıca burada yakında yapmayı planladıkları birçok tatbikatların olduğunu da biliyorsunuz. Mesela temmuz ayında yapılacak olan "Köpekbalığı-3" tatbikatları ve gelecek eylül ayında yapılacak olan "Köpekbalığı-4" tatbikatları gibi.

Diğer taraftan Amerika, General Müşerref ile müşrik Hindistan devleti ile işbirliği yapıp bölgede İslam'ın siyasi bir akide olarak kalkınmasını önlemek için çalışan ondan sonra gelenlere dayattığı sırada Pakistan'da uyguladığı planın aynısını uygulamasının yanı sıra bu iki devleti Çin'e karşı kullanmaktadır. Dolayısıyla bu planı, General Müşerref ile Pakistan yöneticilerinden onu takip Zerdari ve Gilani yoluyla uygulamıştır ki son günlerde Pakistan'da gerçekleşen kargaşa ve kaos nedeni işte budur. Haçlı Amerikalılar, müşrik Hindistan ile karşılıklı ortak mutabakatlara vardılar. Amerika ise bu sırada bölge yöneticilerine -özellikle de Pakistan ile Hindistan yöneticilerine- ülkeleri ile Hindistan arasındaki askıda kalmış sorunları çözmeleri baskısında bulundu. Bu ise bölgedeki varlıklarını güçlendirecek ortaklıkları geliştirme hususunda İslam'a karşı olan müttefik düşmanlarımıza imkan vermek için Hindistan'ın bölgede elini kolunu serbest bırakmak içindir.

Şüphesiz Şeyha Hasina hükümetinin, bir taraftan Hindistan'a istediğini verdiğini ve ona teslim olduğunu diğer taraftan Bangladeş'i ellerini Müslümanların kanlarına bulayan mücrim Amerikan askerlerinin eğitim kampına dönüştürecek derecede özellikle askeri varlık olmak üzere ülkedeki Amerikan varlığını güvenceye aldığını görmekteyiz. Aynı zamanda Bangladeş Halk Partisi'yle koalisyon içerisinde olan muhalefet liderleri, Amerika'nın askeri tatbikatları ve müşrik Hintlilerle yardımlaşması yoluyla Bangladeş'i ezmeye yönelik Amerikan projeleri karşısında Amerikalı efendileri karşısında kıllarını dahi kıpırdatmaksızın tek bir kelime dahi etmeden adeta yaslanmış kütükler gibi sessizliğe bürünmektedirler. Zira onlar, Amerikalıları gördüklerinde korkudan tir tir titremekteler ve düşman Amerika'nın temsilcisinin emrini reddetmeye güç yetirememektedirler. Karşısında eğilip bükülürlerken Hindistan'a karşı tekrarlayıp durdukları boş sözleriyle insanları aldattılar. Hatta onlar, Halide Ziya'yı desteklemek veya sırf isminin belirgin bir şekilde levhalar üzerinde kalması için seslerini yükseltirlerken ona karşı gıkını dahi çıkaramamaktalar. Dahası bu çığlıklar gerçek bile değildir. Çünkü Amerikalı efendilerinin talimatları, Amerikalıların ve Hintlilerin çıkarlarının riske atılmaması ve bu koalisyona uygun atmosferi oluşturan siyasi işlerden geri adım atılmaması yönündedir.

Sevgili Kardeşlerimiz:

Emperyalistlerin İslam'a karşı olan şeytani komplolarının hakikati işte budur. Mevcut nizam ise bu komploları uygulayan bir maşadır. Dolayısıyla ülkede Amerikalıların, İngilizlerin ve Hintlilerin ayaklarını sabitleştiren ve insanları düşmanlarına teslim edenler bizzat mevcut liderlerinizdir. İnsanlara hıyanet etmede mevcut yöneticiler arasında hiçbir fark yoktur. Geçmiş on yıl boyunca uğrunda mücadele verdiğiniz şey bu değil midir? Yöneticiler sizlere yalancı hülyalar düzüp sizleri, laiklik, demokrasi, vatani değerler, değişim imaları, rakamsal bir Bangladeş ve benzeri hususlar için bir mücadele uğrunda kullanırlarken onlar zamanlarını zevki sefa ile geçirmekteler. Nitekim birçok kardeşleriniz ve dostlarınız bunların uğrunda hayatlarını kaybettiler [Allah'tan onlara rahmet diliyoruz]. Ancak sonunda liderler, siyasi amellerinde veya kullanmış oldukları seçimlerde otoriteye ulaşmak isteyen Truva Atı gibi sizlerden binlercesinin vaktini ve çabasını istismar ettiler. Otoriteye ulaştıktan sonra da sizlere faydalı bir bilim sağlamak, sizleri modern silahlarla donatmak ve sizlere iş istihdam etmek yerine sizlerle alay ettiler ve sizleri yarı yolda bıraktılar. Bu hususta acı verici olan ise bu liderlerin, sömürgeci efendilerinden ders alıp "parçala-yut" politikasını takip ederek sizleri ezmek için modern silahlar kullanmalarıdır. Yani sizleri partilerin iktidar mücadelesi içerisinde birbirinizle savaşmanızda istismar ederlerken onlar, bir taraftan kendi çıkarlarını güvence altına almak için çalışırlarken diğer taraftan sizleri ve insanları İslam'ın ve Müslümanların düşmanlarına teslim etmektedirler.

Hizb-ut Tahrir, bu trajik durumun düzeltilmesi için sizleri aşağıdaki tedbirleri almaya davet etmektedir:

1- Amerikalı, İngiliz ve Hintli emperyalistlere karşı siyasi mücadele için derhal bizimle birlikte çalışınız ve bu ülkeye karşı kurdukları komploları boşa çıkarınız. Yoksa ülkedeki Amerikalı askerlerin varlığına karşı gelmek ve müşrik Hintlilerle olan işbirliğinin tüm şekillerini reddetmek için sesinizi yükseltmediğiniz müddetçe Irak, Afganistan, Filistin ve Keşmir için akıttığınız gözyaşlarının ve size isabet eden öfkenin hiçbir manası olmayacaktır. Zira Allah [Subhânehu ve Te'alâ], kafirlerin Müslümanlar üzerinde egemenlik sahibi olmalarını haram kılmış ve şöyle buyurmuştur:

وَلَن يَجْعَلَ اللّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً "Muhakkak ki Allah, kafirler için müminler aleyhine asla bir yol (egemenlik) kılmayacaktır!" [en-Nîsa 141]

2- Mevcut nizamın ve emperyalistlerin ajanı olarak çalışan hain liderlerin çevresinden dağılınız. Sakın onlardan başka bir çıkar yolumuz yok diyerek kendinizi mevcut nizamın veya muhalefet partisinin bir parçası zehabına kapılmayınız. Çok iyi biliniz ki onlar, size verdikleri her türlü sözden yan çizme hususunda çok mahirdirler. Bu beyanda sizlere açıkladığımız gibi sizleri düşmanlarınıza teslim edenler bizzat onlardır. Düşmanlarınızın füzeleri ve bombaları fırlattıklarında Müslümanlar arasında ayırım yapmadıklarını ve onlar nezdinde Hizb-ut Tahrir'den veya Avami Birlik Partisi'nden veya Bangladeş Halk Partisi'nden olan bir Müslüman ile diğer herhangi bir Müslüman arasında hiçbir farkın olmadığını hatırlayınız. Şayet bu yöneticilerin etrafından dağılmazsanız kıyamet gününde sonunuz çok acı olacaktır.

وَأَنِ اسْتَغْفِرُواْ رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ يُمَتِّعْكُم مَّتَاعًا حَسَنًا إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى وَيُؤْتِ كُلَّ ذِي فَضْلٍ فَضْلَهُ وَإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنِّيَ أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ كَبِيرٍ "Ve Rabbinizden mağfiret dileyip sonra da ona tövbe ediniz ki sizi, tayin edilmiş bir süreye kadar güzel bir şekilde yaşatsın ve her fazilet sahibine mükafatını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin başınıza gelecek büyük bir günün azabından korkarım." [Hûd 3]

Şayet hain yöneticileri desteklemeye devam ederseniz tüm Müslümanların ümit ettiği bir husus olan el-Mustafa Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in Kevser Havzı başındaki sohbetinden mahrum olacaksınız. Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur:

سَيَكُونُ عَلَيْكُمْ أُمَرَاءُ فَلَا تُعِينُوهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ وَلَا تُصَدِّقُوهُمْ بِكَذِبِهِمْ فَإِنَّ مَنْ أَعَانَهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ وَصَدَّقَهُمْ بِكَذِبِهِمْ فَلَنْ يَرِدَ عَلَيَّ الْحَوْضَ "Üzerinizde bir takım emirler olacaktır. Onların zulümlerine yardımcı olmayınız ve yalanlarını tasdik etmeyiniz. Zira her kim onların zulümlerine yardım eder ve yalanlarını tasdik ederse benim havzamın başına gelemeyecektir." [Ahmed'in Musnedi]

3- Hilafet Devleti'ni kurmak için çalışmaya katılınız. Zira mevcut nizamın yöneticileri, Afganistan'daki, Filistin'deki ve Keşmir'deki kardeşlerinize ve bacılarınıza asla el uzatmayacaklardır. Bilakis küffar ve müşrik emperyalistlerin karşısında durmak için yeterli cesarete sahip uyanık muhlis liderler çıkaracak olan ve ümmetin yaşadığı zulüm asrını sona erdirmek için Müslümanları emperyalistlerin tuğyanından kurtarmaya muktedir olan bizzat Hilafet'tir. İşte o zaman mevcut başarısız devletlerin yerini güçlü büyük bir devlet alacaktır. Bununda ötesinde Hilafet Devleti'ni kurmak için çalışmak Müslümanların boynunda asılı olan bir farzdır. Zira Abdullah İbn-u Ömer Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

مَنْ خَلَعَ يَدًا مِنْ طَاعَةٍ لَقِيَ اللَّهَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ لا حُجَّةَ لَهُ وَمَنْ مَاتَ وَلَيْسَ فِي عُنُقِهِ بَيْعَةٌ مَاتَ مِيتَةً جَاهِلِيَّةً "Her kim itaatten elini çekerse, kıyamet gününde lehine hiçbir delil bulunmaksızın Allahuteala'nın karşısına çıkar. Her kim de boynunda biat olmadan ölürse cahiliye ölümü ile ölmüş olur."

Dolayısıyla bu hadis, tüm Müslümanların boynunda biatin olması gerektiğini açıklamakta ve boynunda biat olmadan ölenin de cahiliye ölümü gibi öleceğini vasfetmektedir. Zira Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in vefatından sonra biat ilk halife olana verilmiştir.

Hilafet Devleti'ni kurmak için çalışmanın sadece Hizb-ut Tahrir'e farz olmadığını bilmeniz gerekir. Bilakis sizler de dahil tüm Müslümanları kapsayan genel bir farzdır. Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın yardımıyla ümmet içerisindeki muhlisler ile sizlerden olan muhlislerin elleriyle yakında Hilafet Devleti kurulduğunda bu sadece Hizb-ut Tahrir'in hükümeti olmayacaktır. Bilakis sizler de dahil bu yeryüzündeki tüm Müslümanların hükümeti olacak ve Hilafet bu dünyada sizleri kendi gölgesiyle gölgelendirecektir. Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur:

الإمام جنة يُقاتل من ورائه ويُتقى به "İmam bir kalkandır. Onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur."

Dolayısıyla yeryüzünde Allah'ın dinini ikame etmek için çalışma şerefi sizin, özellikle de gençleriniz için bir ayrıcalıktır. Allah [Subhânehu ve Te'alâ], bu kişiyi kendi gölgesinden başka hiçbir kimsenin gölgesinin bulunmadığı günde kendi gölgesiyle gölgelendirecektir. Zira Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur:

سبعة يظلهم الله بظله يوم لا ظل إلا ظله، إمام عادل وشاب نشأ في طاعة الله ... "Allah'tan başka hiç kimsenin gölgesinin olmadığı günde onun gölgesinde gölgelenecek yedi sınıf insan vardır: Adil yönetici, Allah azze ve celleye ibadet ile yetişen genç..."

يا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ "Ey iman edenler! Allah ve Resulü sizi size hayat veren şeye davet ettiği zaman icabet ediniz. Biliniz ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız." [Enfal 24]

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir / Yemen Vilayeti, Yemen'de İz Bırakan Davet Taşıyıcılarından Biri Olan Üstaz Ebû Ahmed AbddulCebbar Ahmed et-Temîmî'nin Vefatını İlan Eder

Allah'ın izniyle hakkın rahmetin kavuşan Ebî Ahmed et-Temîmî'nin vefat haberini işittik. Merhum hayatının bir bölümünü iman ve hikmet yurdu olan Yemen'de Raşidi Hilafet Devleti'nin kurulması yoluyla İslami hayatın yeniden başlatılmasına davet etmekle geçirmiştir. Merhum sabırlı ve şartlara dayanaklı biri olup Allah ona rahmet eylesin Yemen'de tutuklandığında sevabını sadece Allah'tan umarak sabretmiştir. Dolayısıyla kendisi Yemen'deki davette iz bırakan hayırlı bir davetçi idi ve Yemen şebabı hala kendisini hayırla anmaktadırlar. Allah Üstaz Ebâ Ahmed'e rahmet etsin, onu cennetinin en geniş yerine yerleştirsin, nebilerle, sıddıklarla ve şehitlerle haşretsin. Onlar ne güzel arkadaştırlar.

Hizb-ut Tahrir / Yemen Vilayeti ve şebabının Ebâ Ahmed [Rahimahullah] hakkında söyleyecekleri tek söz, [إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّـا إِلَيْهِ رَاجِعونَ] "Muhakkak ki biz Allah'a aitiz ve mutlaka ona döneceğiz." [el-Bakara 156] Zira göz yaşarır ve kalp hüzünlenir. Dolayısıyla Rabbimiz razı olsun ve senin yokluğundan dolayı gerçekten üzgünüz ey Ebâ Ahmed demekten başka sözümüz yoktur.

مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُم مَّن قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُم مَّن يَنتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلاً "Müminlerden, Allah'a verdiği ahdi yerine getiren nice adamlar vardır. Kimi, bu uğurda canını vermiş, kimi de beklemektedir. ahitlerini hiç değiştirmemişlerdir." [el-Ahzab 23]


Hizb-ut Tahrir
Yemen Vilâyeti
Medya Bürosu

Tel:    +(967) 733-856-316
E-mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER