Çarşamba, 11 Recep 1447 | 2025/12/31
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Terörle mücadelede etkin yöntemler!

  • Kategori Ses
  •   |  

Kahramanmaraş Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, 2010-2011-2012 yıllarında teröre ağır darbe vurdu. Yapılan operasyonlar ile 3 yılda toplam 5 ton yakacak ele geçirildi.

Hükümetin terörü bitirmek için attığı adımlar her alanda güç kazanırken, emniyet kuvvetlerinin de yaptığı operasyonlar terörün bitmesine yardımcı oldu. 2010-2011-2012 yıllarında ekiplerin yaptığı operasyonlar ile teröre ağır darbeler vuruldu. Son günlerde ektin bir terör anlayışını benimseyen hükümet, Akil adamlar topluluğu ile soruna kökten çözüme kavuşturacak. Halkın büyük bir kısmı da, yaklaşık 30 yıldan bu yana Türkiye’nin beline kambur olan belanın bitmesini istiyor. Akil adamlar topluluğu ise çalışmalarına önümüzdeki günlerde başlayacak.

EMNİYET ETKİN ÇALIŞTI

Kahramanmaraş Valiliği 2010-2011-2012 faaliyet raporundan gazetemiz muhabirinin derlediği bilgilere göre, Kahramanmaraş Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, 3 yılda toplam 5 ton örgüte ait yakacak ele geçirdi.

2010 YILI

Ekipler 2010 yılında; 14 adet Örgütsel içeriğe ait kitap, 3 adet Örgütsel içeriğe ait kitap, 1 adet örgütsel içeriğe ait DVD, 3 adet örgütsel içeriğe ait doküman, 3 adet örgütsel içeriğe ait defter, 5 adet örgütsel içeriğe ait dergi, 114 kg Örgüt mensuplarına ait yiyecek malzemesi, 21 adet Örgüt mensuplarına ait giyecek malzemesi, 5 ton Örgüt mensuplarına ait yakacak malzeme ele geçirildi.

2011 YILI

Kahramanmaraş Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri polis sorumluluk bölgesinde: 27 kg patlayıcı madde (amonyum nitrat) ele geçirdi. Ayrıca 4 adet elektrikli kapsül ve 1 adet harddisk ele geçirildi.

2012 YILI

Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, 2012 yılında:65 adet  örgüt mensuplarına ait giyecek malzemesi, bin 870 gr patlayıcı madde (amonyum nitrat), 1 adet elektrikli kapsül, 8 adet harddisk, 81 adet fişek, 2 adet el bombası, 9 kg bomba yapımında kullanmak için elektrikli kablo 24 adet bomba yapımında kullanmak üzere büyük bil ele geçirildi.

YASA DIŞI ÖRGÜTLERE DE MÜCADELE EDİLİYOR

Öte yandan Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, yasa dışı örgütler ile mücadelesini sürdürüyor. 2011 yılında Hizbullah terör örgütüne  yönelik düzenlenen operasyonda 1 kişi gözaltına alındı. Alınan bilgilere göre, bir istihbaratı değerlendiren Kahramanmaraş Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri C.D. isimli şahsı takibe aldı. Örgütsel faaliyetlerde bulunduğu öne sürülen C.D., bu gün sabah saatlerinde çarşı merkezinde gözaltına aldı. Kahramanmaraş Emniyet Müdürlüğü’ne getirilen zanlı, burada yapılan sorgusunun ardından adliyeye sevk edildi.

2009 YILINDA Kİ OPERASYON

Hizb-ut Tahrir’ciler yakalandı!

2009 yılında Kahramanmaraş’ında aralarında bulunduğu 23 ilde Hizb-ut Tahrir örgütüne karşı yapılan operasyonda yakalanan ve o dönem yüksek mahkemenin kararı ile serbest bırakılan iki kişi önceki gün Kahramanmaraş’ta yakalandı. Zanlıların Hizb-ut Tahrir üyesi olduğu öğrenilirken 6 yıl 3 ay kesinleşmiş hapis cezası bulunduğu bildirildi.

Yasadışı Hizb-ut Tahrir örgütüne karşı Kahramanmaraş’ında aralarında bulunan 23 ilde 2009 yılında operasyon düzenlenmişti. Örgüt üyelerinin ikisinin muvazzaf teğmen olmak üzere 197 kişi gözaltına alınmıştı. O dönem yargıya intikal bu konuda mahkeme Kahramanmaraşlı 2 şahsın tutuklanmasını kararlaştırmıştı. 2 şahıs ise temize giderek serbest kalmışlardı.

Önceki gün Kahramanmaraş TEM ekipleri, Gayberli ve Yörükselim Mahallesine eş zamanlı operasyodn düzenlendi. Düzenlenen operasyonda S. ve Z.D. yakalandı

İKAMETLERİNDE YAKALANDI

Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, çalışma başlattı. Örgüt üyelerinin Yörük Selim Mahallesi’ndeki ikametini ve gittikleri yerleri belirleyen TEM polisi, operasyon için düğmeye bastı. 2 şahıs evlerinden çıktıkları esnada yakalanarak gözaltına alındı. Emniyet Müdürlüğü’ndeki sorguları tamamlanan 2 zanlı, “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan adliyeye sevk edildi.

2009 YILINDA YAPILON OPERASYON İSE ŞÖYLE

Yasadışı Hizb-ut Tahrir örgütüne karşı 23 ilde operasyon yapıldı. Daha önce silahlanmayan örgütte bu kez kalaşnikof tüfek ile tabancalar ele geçirildi. Örgüt, Hizbullah ve Vasat örgütleriyle de temas halinde olduğu tespit edildi.

Hilafetin kaldırılmasını protesto için İstanbul’da yaklaşık 2 bin kişinin katılacağı bir eylem yapmayı planlayan yasadışı Hizb-ut Tahrir örgütüne karşı 23 ilde gerçekleştirilen eşzamanlı operasyonlarda 190 kişi gözaltına alındı. Daha önce bu örgüte yönelik operasyonlarda silah çıkmamasına karşın, bu kez kalaşnikof tüfek ve tabancalar ile çok sayıda mermi ele geçirildi. Hizbu-ut Tahrir’in son dönemde yasadışı Hizbullah ve Vasat örgütleriyle de temas halinde olduğu saptandı.

2 ÜLKEDEN TALİMAT

Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanlığı ile MİT’in savcılığın izniyle ortaklaşa yürüttüğü takip çalışmalarında, Hizb-ut Tahrir örgütünün yapılanma içinde olduğu çıktı. Örgütün lideri Yılmaz Çelik cezaevinden yeni çıkarken, “arka plandaki lider” olduğu belirtilen Süleyman Uğurlu’nun da Hizbullah ve Vasat örgütleriyle temas kurduğu saptandı. Hizb-ut Tahrir’in, Esenler’de kiraladığı bir spor salonunda yarın yaklaşık 2 bin örgüt üyesinin katılacağı konferansın ardından İstanbul sokaklarında Hilafet eylemi yapmayı planladığı belirlendi.

Yaklaşık 2 bin örgüt flaması hazırlatan yönetim kadrosunun, sokağa çıkacak örgüt üyeleriyle dört yıl önce Fatih Camii’nde yapılan eylemin bir benzerini gerçekleştirmeyi hedeflediği kaydedildi. Emniyet kaynakları, bu konudaki eylem talimatının iki ülkeden geldiğini tespit etti. Bunun üzerine Emniyet ile MİT, dün sabaha karşı Ankara merkezli olmak üzere 23 kentte operasyon başlattı. Adana, Adıyaman, Ağrı, Aksaray, Batman, Bursa, Diyarbakır, Erzurum, Eskişehir, Hatay, İstanbul, Kahramanmaraş, Kars, Kocaeli, Küonya, Sakarya, Siirt, Şanlıurfa, Van ve Yalova’yı kapsayan operasyonlarda, Uğurlu’nun da aralarında bulunduğu toplam 190 kişi gözaltına alındı. Ankara’da bir zanlının evinden kalaşnikof tüfek çıkması polisi şaşırttı. Daha önce Hizb-ut Tahrir’e yönelik operasyonlarda hiç silah çıkmamasına karşın, bu kez kalaşnikofun yanı sıra 4 pompalı tüfek, 2 tabanca, 5 kuru sıkıdan bozma tabanca, 2 aydınlatma fişeği, 1200’den fazla mermi, 33 dizüstü bilgisayar, 1500 sözde Hilafet bayrağı ve 500 adet “Tek ümmet Hilafet Tek devlet” yazılı baskılı tişört ele geçirildi.

Haber: Mustafa Kılınç

Kaynak: marastahaber.com

Devamını oku...

Zulüm Kıyamet Gününün Karanlıklarıdır. Nasıl Hala Korkmazsınız?

Türkiye Cumhuriyeti yargı ve hükümet ortaklığında, İslami Parti Hizb-ut Tahrir'in muhlis gençlerine bugüne kadar verdiği ağır cezalar ile zulümde sınır tanımadığını ve zalimlikte ısrarcı olduğunu göstermiştir. Öyle ki, yapılan bu hukuk dışı yargılamalar neticesinde son 10 yılda muhlis Müslümanlara toplam 1621 yıl gibi çok ağır bir ceza verildi. 994 yıllık ceza ise mahkeme sürecinde beklemektedir. Şimdi bu zalimler aynı şekilde kıyamet günü kendilerine pişmanlık verecek büyük bir cürüm daha işlediler. Erzurum'da 09 Nisan salı günü şafak vaktinde Hizb-ut Tahrir'li muhlis Müslümanların evlerine baskınlar düzenleyip 10 genci gözaltına aldılar. Hiç bir suçları olmamasına rağmen dört gün sorgulamadan geçirilen bu gençlerden 7'si savcılık ve mahkeme tarafından serbest bırakılırken, Mehmet Hanifi Ergin, Cengiz Karakuş ve Murat Genç'i tutuklayarak cezaevine koydular. Allah Subhanehu Ve Taala bu muhlis ve cesur gençleri hayırla mükafatlandırıp sabırlarını bilesin ve ayaklarını sabit kılsın inşallah.

وَلاَ تَحْسَبَنَّ اللَّهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الأَبْصَارُ "Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak Allah, onları (cezalandırmayı) korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor." [İbrâhîm 42]

Her geçen gün İslam ümmetinin teveccühünü kazanan, Müslümanların 90 küsur yıldır hayalini kurdukları Raşid-i Hilafet Devletinin ikame edilmesinde ümmete öncülük eden Hizb-ut Tahrir, sadece Türkiye'de değil başka diğer ülkelerde de zulme ve baskıya maruz kalmaktadır. Kafir batı ve Ona hamilik yapan İslam beldelerindeki yönetimler, Müslümanların Hilafet ve Hizb-ut Tahrir'e olan teveccühlerini önlemek için türlü türlü planlar düşünmektedirler. Aksine İslam beldelerinin halkları ise fevç fevç Hilafet için çalışmaya koşmaktalar. Öyle ki Müslüman halklar Suriye başta olmak üzere diğer İslam beldelerinin neredeyse tamamında meydanlar ve salonlarda Hilafet taleplerini yükseltmektedirler. Bu durum kafirlerin kalbine öyle bir korku saldı ki, ABD başta olmak üzere diğer batılı yöneticiler toplantı üzerine toplantı, ziyaret üzerine ziyaretler düzenleyerek kirli planlar kurma peşine düşmüşlerdir. Türkiye'de muhlis Müslümanlara yapılan bu baskı ve tutuklamaların, Türkiye ile yahudi varlığı İsrail'in ilişkilerinin yumuşaması ve ABD Dışişleri bakanı John Kerry'nin ziyaretinin hemen akabinde gerçekleşmesi çok manidardır. Türkiye Hükümeti Mavi Marmara gemisinde şehid olan Müslümanların kanına karşılık dilenmiş sözde özür sonrasında yahudi varlığı İsrail'e neyin sözünü verdi? Müslümanlar ile mücadelede müttefik olduğu ABD'nin eli kanlı Dışişleri Bakanı John Kerry'ye neyi taahhüt etti.

Ey Yöneticiler!

Artık sadece bizler değil tüm Müslümanlar ile sizin bu kirli planlarınızın farkındayız. Sizler yaptığınız bu zulüm ve baskılar ile Hizb-ut Tahrir'i ve muhlis Müslümanları yıldıracağınızı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü artık temiz akıl sahibi milyonlarca insan bu düşünce ve fikirle yatıp kalkmaktadır. Sizler bu yaptıklarınızla Allah Rasul'ü Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'in buyurduğu gibi -Zulüm kıyamet gününün karanlıklarıdır.- kıyametinizin karanlığını hazırlamaktasınız. Nasıl hala düşünmezsiniz?

Devamını oku...

Obama, Ziyaret Eden Bir Konuk Değil Katil Bir Mücrimdir

  • Kategori Ürdün
  •   |  

Ürdün rejiminin Amerikan Devlet Başkanı'nın Ürdün'e gelmesini kutlaması, Müslümanların duygularına açık bir meydan okumadır. Çünkü küfrün başı Amerika, İslam'ın ve Müslümanların kindar bir düşmanı olup hala İslam'a ve Müslümanlara karşı açmış olduğu iğrenç savaşını sürdürmektedir. Zira Irak ve Afganistan'daki çocukları ve kadınları katleden kim? Yine Irak ve Afganistan'da yaş kuru demeyip her şeyi yakan ve ölümcül silahlarla evleri yıkan kim? Ayrıca hala uçaklarıyla Pakistan, Yemen ve Afganistan'daki silahsız sivilleri bombalayan kim? Mücrim Beşar'a ayakta kalma nedenlerini uzatan ve katletmesi ve yıkması için ona mühlet veren kim? İşte tüm bunlar, Devlet Başkanı Obama'nın ülkemize geldiği ve elleri, Amerika'nın insansız silahlarıyla katledilen ve katledilmeye devam edilen silahsız masumların kanlarına bulandığı Amerika'nın cürümleri değil mi? Nitekim The Guardian Gazetesi'ne göre, Amerikan Merkezî İstihbarat Teşkilatı [CIA]'ya bağlı insansız uçakların yaptığı baskınlar, geneli Obama dönemimde olmak üzere sadece 2004-2013 yılları arasında Pakistan'da 3461 kişiyi katletmiştir.

Obama'nın gelişi, Batı'nın bölge üzerindeki siyasî ve ekonomik hegemonyası, Suriye kartlarının düzenlenmesi ve Yahudi varlığının güvenliğinin korunması bağlamında gerçekleşmiştir. Ancak onlar bölgeyi, Batı'nın stratejik güvenliğinin bir parçası olarak görseler de ajanları Beşer, kesinlikle devrilecektir. Ayrıca onlar, Ulusal Konsey ve Ulusal Koalisyon gibi alternatiflerini Şam halkının kabul etmeyeceğini bilmektedirler. Zira Amerikan Stratejik İlişkiler Ulusal Güvenlik Danışmanı Yardımcısı Rhodes, şöyle bir açıklamada bulunmuştur: "Ürdün, Suriye mültecileriyle ilgili muamelede Amerika'nın önemli bir ortağı olduğu gibi ileriki günlerde siyasî geçişin daha güzel bir durumda olmasını sağlamak amacıyla siyasî geçişi desteklemek ve Suriye Muhalefetini güçlendirmek için diğer Arap ve Avrupa ülkelerinin yanı sıra Suriye'nin Dostları Gurubu gibi ortaklarımızla yapmış olduğumuz çalışmada da önemli bir ortaktır." Dolayısıyla bu sözler, mübarek Şam ayaklanmasından dolayı onları saran endişenin boyutunu göstermektedir. Dolayıyla da ayaklanmanın gidişatını çarpıtmaya yönelik tuzaklarını birleştirmektedirler. Zira aynı şekilde Rhodes, şöyle demiştir: "Obama ziyareti sırasında, çevresi çok tehlikeli bir bölgede bulunan "İsrail'in" güvenliğini nasıl garantileyeceğimiz de dahil özellikle Orta Doğu olmak üzere ikinci başkanlık dönemindeki çok önemli olan sorunlar hakkında konuşma yapacaktır." Yani Obama ve bölge yöneticileri, mübarek Şam ayaklanması için gizli işbirliği yapmaktalar ve Yahudi varlığının güvenliğinin korunması üzerinde ittifak etmektedirler.

Ey Müslümanlar: Yöneticilerinize boyun eğdiren ve öfkesinden korktukları için onları tir titreten Amerika'dır. Bu yüzden Amerika'nın isteklerini uygulamak için koşuşturmaktalar ve sizlere ve dininize karşı komplo kurmaktadırlar. Hem de Amerika'nın ilk Devlet Başkanı George Washington'un H. 1210 M. 1795 yılında Osmanlı Devleti'nin Cezayir valisiyle imzaladığı anlaşma gereği İslam Devleti'ne boyun büküp cizye ödeyen bizzat Amerika olduğu halde. Zira bu anlaşma gereği Amerika, İslam Devleti'ne yıllık 12 bin lira Osmanlı altını ödemiştir. Nitekim Amerika'nın, kendi dili dışında imzaladığı tek anlaşma işte budur. Peki Müslümanların, Hilafet Devleti'nin olduğu bir devletleri olmamış olsaydı bu olur muydu?

Ey Ürdün Müslümanları!

İngiltere'nin kendilerini ortaya çıkarmasından günümüze kadar yöneticilerinizin Ümmetin sorunlarına komplo kurdukları artık size gizli değildir. O halde onların, özellikle Şam halkı için olmak üzere Ümmetin sorunları için düşmanlarınızla kurdukları komplolarının başarılı olmasına izin vermeyiniz. Ayrıca Mute ve Yermuk arazilerinden olan toraklarınızı, mübarek Şam ayaklanmasına kürtaj yapılması için bir geçit ve koridor yapmayınız. Bilakis Şam'ı, İkinci Raşidî Hilafet Devleti için bir hareket noktası olacak olan Dâr-ul İslam'ın merkezi yapmak için çalışan kardeşlerinizin yardımcıları olunuz.

يا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ "Ey iman edenler! Allah ve Resulü sizi size hayat veren şeye davet ettiği zaman icabet ediniz. Biliniz ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız." [Enfal 24]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / Filistin'in, Obama'nın Filistin'i Ziyaretiyle İlgili Düzenleyeceği Kitlesel Faaliyetlere Katılmaya Davet

 

Sizleri, Hizb-ut Tahrir / Filistin'in, Obama'nın Filistin'i ziyaretini reddetmek için düzenleyeceği kitlesel faaliyetlere katılmaya davet etmekten dolayı şeref duyarız;

Bu faaliyetler, M. 20.03.2013 el-Muvafık H. 08 Cumade'l Ûlâ 1434 Çarşamba günü öğleden sonra saat 14:30'da Ramallah-el-Manara Kavşağı ve

M. 21.03.2013 el-Muvafık H. 09 Cumade'l Ûlâ 1434 Perşembe günü öğlen saat 12:30'da Beyt Lahim-el-Mehdi Meydanı'nda olacaktır.

Katılımınız, Ümmetin sorunlarını gündemde tutmaya ve zulmün karşısında hakkı haykırmaya katkı sağlayacaktır.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Elleri Müslümanların Kanlarına Bulanmışların En Büyüğü Olan Düşman Amerika, Ne Hoş Geldin Ne de Hoş Buldun

İşgalci Amerika'nın Devlet Başkanı Obama, işgalci Yahudi varlığının liderlerini kucaklamak, İşgalci hükümetine ve askerlerine sevgi dolu konuşma yapmak ve işgal altındaki Batı Şeria ve Ürdün'e yükselmek için mübarek Filistin topraklarını ziyaret etti.

Hizb-ut Tahrir / Filistin olarak bizler, bu ziyareti tamamen reddettiğimiz gibi Amerika'nın genelde Müslümanların özelde ise Filistin'in sorunlarına müdahalede bulunmasını reddederek Müslümanları da bu ziyareti ve bu müdahaleyi reddetmeye davet ederiz ve aşağıdaki hususları vurgularız:

Bölgedeki İngiliz sömürgeciliğinin varisi olan Amerika'nın genelde Müslümanların özelde ise Filistin'in sorunlarına karşı benimsemiş olduğu yöntem, cürümsel düşmancıl bir yöntem olup Amerika'nın işgalci Yahudi varlığını kabul etmesini, Yahudi varlığına para ve ölümcül silahlar vermesini, Müslümanlara karşı bir komplo aygıtı olan Birleşmiş Milletler ve onun yapıları tarafından yayınlanan zalim uluslararası kararlarla Yahudi varlığını desteklemesini ve ortaya çıkmasından bu yana işgalcinin işlemiş olduğu cürümlerin ve iğrenç katliamların üzerini örtmesini temsil etmektedir. Aynen geçmiş yıllarda Yahudi liderlerinin, Cenin mülteci kampında ve Gazze Şeridi'ndeki cürümleri ile işgalcinin cezaevlerindeki esirlerimize karşı işlemiş olduğu cürümlerinden dolayı uluslararası platformlarda sorgulanmasını önlediğinde yapmış olduğu gibi. Dolayısıyla uluslararası kararlar düzeyindeki ana suç, Müslümanların topraklarının üzerinde gaspçı Yahudi varlığının inşa edilmesi kararıdır.

Amerika, özellikle oğul Bush'un lisanıyla Haçlı savaşını ilan etmesinin ardından Ümmete meydan okumasından bu yana, dahası bundan daha önce de Müslümanlara karşı bir imha savaşı yürütmesinin yanı sıra İslam'ı Şeytanlaştırma ve onu terör olarak nitelendirme girişimleri de dahil İslam'ın görüntüsünü çarpıtmak ve bir din ve bir hayat sistemi olarak ona darbe indirmek için küresel tahrik kampanyası yürütmekte, dünyada zehirli atmosferler oluşturmakta ve İslam'a zarar vermeye, mukaddesatlarını çiğnemeye, Kur'an'ına, Nebisine ve mukaddesatlarına hakaret etmeye dönük çatışma kapılarını ardına açık tutmaktadır.

Müslümanlara, insan haklarını çiğneyen, insanı bir rakam ve bir emtia kılan, devleti gözetim görevinden muaf tutan, güçlüler zayıfları yesinler ve ülkenin zenginliklerini ellerine geçirsinler diye insanları çatışmaya iten, kamu mülkiyetlerinden kadının bedenine ve fuhuş ruhsatına varıncaya kadar istisnasız bir şekilde bütün her şeyi satış karşılığında olan kokuşmuş demokratik kapitalist ideolojisini dayatmaktadır ki ülkelerin çevreyi kirletme karşılığında paylarını sattığı başka bir anayasa olmasa gerek.

İslam ülkelerini işgal eden, işkence eden, katleden Irak, Afganistan ve Pakistan'daki Müslümanlara karşı cürümler işleyen, servetleri ve petrolü yağmalayan, Müslümanları yoksulluk halinde aşağılayan, Ümmeti zelil eden tagut yöneticileri destekleyen ve Şam ayaklanmasını çalmak ve Şam tagutunu nüfuzunu koruyacak başka bir tagut ile değiştirmek için ona komplo kuran bizzat Amerika'dır.

İşte tüm bunlardan dolayı bizler de, gerek bizim gerekse Filistin halkının tüm dünya düzeyinde ilk terörist bir devletin başkanının ziyaretini reddettiğimizi gösteren kitlesel kampanya faaliyetleri başlattığımız gibi geçen Cuma günü Mescid-i Aksa'da bir miting başlatmamızın yanı sıra Batı Şeria'daki tüm mescitlerde kitlesel konuşmalar başlattık. Allah'ın izniyle yarın da Ramallah'ta bir mitingimiz olacağı gibi Perşembe günü ise Beyt Lahim'de başka bir mitingimiz ve üniversite çalışmalarımız olacaktır.

Bizler tüm Filistin halkını, bu iğrenç ziyaretin karşında durmaya ve bizim bu ziyareti reddeden faaliyetlerimize katılmaya davet ettiğimiz gibi Ümmeti de tagut yöneticilerin gasbettikleri sultanlarını geri almak ve tüm Fşlistin'i ve işgal edilmiş İslam ülkelerini kurtaracağı gibi Filistin ve dünyanın dört bir tarafındaki esirleri kurtaracak ve Amerika, Avrupa ve Rusya'nın Müslümanların sorunlarına küstahça müdahalede bulunmalarını önleyecek olan Raşidî Hilafet'i kurmak için tüm gücünü kullanmaya ve adımlarını hızlandırmaya davet ediyoruz.

Obama'ya da deriz ki; bizim sorunlarımıza müdahale etmeyin, elinizi Ümmetimizin üzerinden çekin, askerlerinizi ülkemizden çekin ve hadaratımıza meydan okumakta da vazgeçin. Zira Ümmetin fecri, doğmak üzeredir. İşte o zaman sizlere, hiç işitmediğiniz bir cevabımız olacaktır.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Karzai, Muhalefet ve Alimler Konseyi Üçgeni, Haçlılara Hizmet Etmektedirler!

Son birkaç haftadır Karzai, Amerika Birleşik Devletleri'nin ülkesine yönelik politikalarına karşı hoşnutsuzluğunu dile getirmektedir. Görünen o ki Karzai'nin Amerika'ya yönelik son tutumunun nedeni, Amerika ile olan güvenlik anlaşmasından ve Bagram cezaevi yönetiminin sorumluluğunu Amerika'dan almada ve Vardak Eyaleti'nde Müslümanlara karşı yaptıkları katliam operasyonları ve kanlarını akıtmalarının ardından Amerikalıları Vardak Eyaleti'ni boşaltmaya teşvik etmede başarısız olmasından sonra kamuoyunun karşısında temize çıkma girişimidir. Ayrıca Karzai konuşmalarında, Amerikan karşıtı son tutumundan, beklenen güvenlik anlaşmasında pazarlık etmeyi amaçladığını söylemiştir.

Afganistan'daki Din Alimleri Konseyi, Karzai'nin Amerika'ya yönelik protestolarında ona desteğini sundu ve yapmış olduğu basın açıklamalarının birinde şöyle dedi: "Şayet Amerikalılar, Karzai'nin taleplerini kabul etmezlerse kendilerine işgalciler olarak bakacaktır." Diğer taraftan muhalefet ve diğer bazı demokratik guruplar Karzai'nin son açıklamalarını, "kendisinin şahsî görüşü" şeklinde nitelendirdikleri gibi bu açıklamaların olumsuz sonuçları olacağına inanmaktadırlar. Ancak Amerikan Kuvvetleri Komutanı General Joseph Dunford, Karzai'nin hilesini "hiçbir dayanağının olmadığı" şeklinde nitelendirdiği gibi Amerikan Büyükelçisi de Karzai'nin sözde karşı koyuşunu "mantıksızlık" olarak nitelendirmiştir.

Sömürgeci Haçlıların işlemiş oldukları tüm cürümlerin nedeni, Karzai, muhalefet ve Afganistan Alimler Konseyi'nin kendilerine sundukları şartsız destekleri ve onların, Müslüman kardeşlerimize ve bacılarımıza karşı işgalcilerin yanında yer almalarıdır. Aslında Karzai, 12 yıl gibi uzun yıllar boyunca efendilerine hizmet etmesinin ardından boşuna kendisini Ümmetin "ulusal kahramanı" olarak sunmaya çalışmaktadır. Ayrıca Karzai, bu tür kışkırtıcı ve saçma açıklamalar yapmak yoluyla kamuoyunu çarpıtmayı amaçlamaktadır.

Alimler Konseyi, aynen "İsrail oğullarının alimleri" gibidirler. Zira Konsey, on iki yıl boyunca işgalcileri desteklemiş ve işgalcileri, özel çıkarlarını gerçekleştirmek için eman isteyenler, özgürler ve dostlar olarak nitelendirmiştir. Bugün de alaycı bir şekilde Karzai'nin taleplerine kulak vermemesi durumunda Amerika'yı işgalci olarak nitelendirmekle tehdit etmektedir.

Muhalefet açısından olana gelince; daha ilk günden bu yana bu işgalcileri desteklediği gibi açıkça kafirlerle dostluk kurmaya ve kafir demokratik rejimlerini uygulamaya çağırmaktadır. Dolayısıyla bu yöneticiler, muhalefet ve alimlere, sevgili Nebimiz Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şu kavli intibak etmektedir:

إِذَا لَمْ تَسْتَحِ فَافْعَلْ مَا شِئْتَ "Haya etmiyorsan dilediğini yap." [Ebu Davud rivayet etti]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Sudan, Kadına Yönelik Şiddet Belgesini İmzalayarak İslam'daki İçtimaî Nizamın Hükümlerine Savaş Açmaktadır

  • Kategori Yayınlar
  •   |  

Batılı ülkeler, Sudan da dahil İslam dünyasının bazı ülkeleri, farklılıklarının üstesinden gelmek amacıyla Birleşmiş Milletleri'nin kadına yönelik şiddetle mücadele etmeye dönük davranış öğelerini içeren tarihî bir duyurusu üzerinde anlaşmayı kabul etmişlerdir. Nitekim New York'ta iki haftadır devam eden müzakerelerin sonucunda, İran, Libya, Sudan, Vatikan ve oldukça muhafazakar olan diğer İslam ülkeleri, belgenin içerisine "Kadınlara ve kızlara yönelik şiddetin, (adetler veya gelenekler veya dini düşünceler) de dahil hiçbir gerekçesi olamaz" şeklindeki metnin geçtiği bir maddenin eklenmesini kabul etmişlerdir. Ayrıca Uluslararası Kadın Sağlığı Koalisyonu'nda Destek ve Politika Müdürü olan Shannon Movalska, belgeyi şu şekilde nitelendirmiştir: "Kadınlara ve kızlara yardım edilmelidir. Ancak lezbiyen ve transseksüellere yönelik şiddetin de kabul edilmesi için daha da ileri boyuta gidilmelidir."

Kadına yönelik şiddet gerçek bir söz olup bununla batıl amaçlanmaktadır. Çünkü kapitalist Batılı hadaratta şiddetle, rollerde ve yasalarda kadın ve erkek arasındaki her türlü doğal faklılıkların ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır. Bu da kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın görüntülerinden olması vasfıyla erkeğin eşi üzerinde hakim olması noktasındaki şerî hükmü ortadan kaldırmak anlamına gelmektedir. Zira belge, ortaklığın, hakim olmakla değiştirilmesini talep etmektedir. Dolayısıyla aynı şekilde çok evlilik, iddet, velayet, mehir ve aileye erkeğin harcamada bulunması gibi evlilik yasalarındaki eşitsizlik de onlar nezdinde şiddet anlamına gelmektedir. Zira onların nazarında tüm bunlar, bu sayılanların ve bunlarla bağlantılı olanların ortadan kalkması gereken bir şiddettir.

Belgede daha tehlikeli olan husus ise onun, gerek miras gerekse eşitsizliğin kadına yönelik bir şiddet olması itibarıyla harcama, çocukların gözetimi ve ev işleri gibi aile içi rollerin paylaşımında kadın ile erkek arasında tam bir eşitlik için çalışmasıdır. Ayrıca belge, boşanmanın erkeğin elinde olmasına kadına yönelik ayrımcılığın ve şiddetin görüntülerinden bir görüntü olarak saymakta ve boşanma yetkisinin kocanın elinden alınmasını, bunun yargıya intikal ettirilmesini ve boşanmanın ardından tüm malların paylaştırılmasını talep etmektedir. Bunun yanı sıra belge, hanımın sefer veya çalışma veya evden çıkma veya benzerleri için izin almasını da kadına yönelik şiddetin görüntülerinden saymaktadır.

Aynı şekilde belge, eşcinsel kadınlara tüm hakların verilmesini, onların da korunmasını, onlara da saygı duyulmasını, genç kızlara kendi cinsiyetini ve ortak cinsini seçme özgürlüğünün verilmesini, evlilik yaşının yükseltilmesinin yanı sıra sözde cinsellik ve üreme hakları adı altında istenmeyen hamilelikten kurtulmak için kürtaja izin verilmesine rağmen ergen kızların hamile kalmalarını engelleyen araçların sağlanmasını ve onların bunları kullanmaları için eğitilmelerini talep etmektedir. Oysa ne kadar da kötü bir şey yapıyorlar!!

Bu, eski-yeni belgenin içindekilerin az bir kısmıdır. Zira o, Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Sözleşme [CEDAW]'ın, Pekin ve Kahire Nüfus Konferansları'nın çabalarını taçlandırmaktadır. Dolayısıyla o, uluslararası mevzuatlardan ve sözleşmelerden ibaret bir paket olup öncelikle İslam dinini ve Allah'ın kitabı ve Kerim Resulü [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in sünnetinden alınmış sadık hükümler ve çözümler yoluyla kadın-erkek arasındaki ilişkileri düzenleyen içtimaî sistemini hedeflemektedir.

Bizim, İslam'ın hükümlerine savunmaya ihtiyacımız yoktur. Çünkü o, bir gün olsun suçlama konumunda olmamıştır. Zira o, her şeyden önce Hakîm ve Habîr olanın katındandır. Ancak bizler, bu belgeyi imzalayanlara deriz ki; sizler, sadece kendinize zarar vereceğiniz gibi Allah'ın öfkesine maruz kalacaksınız ve Allah'ın izniyle yakında kurulacak olan Hilafet Devleti de sizleri muhasebe edecektir.

Aşağılık yöneticilere de deriz ki; sizler, insanların Rabbinin hükmü için iffetli Müslüman kadınları temsil etmiyorsunuz. Şayet bunlar analarınıza, kızlarınıza ve eşlerinize yapılsaydı rıza gösterir miydiniz ey yöneticiler?! Yoksa daha önce de Allah'ın indirdiklerinden başkasıyla yönetecek şekilde basiretiniz bağlandığı gibi yine mi basiretiniz bağlandı?! Ey Allah'ım! Kullarını günah ve aşağılanma bataklıklarına sürükleyen, Şeytan'a icabet eden ve kulaklarını Rahman'ın hükmüne tıkayan bu zamanın Ruvaybidalarını Sana şikayet ediyoruz.

Ey Müslümanlar:

Bu azim münkere nasıl razı oluyor ve ona karşı sessiz kalabiliyorsunuz?! Yoksa Allah'ın öfkesinden ve O'nun cezasından korkmuyor musunuz?! Nitekim Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmaktadır:

إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ لاَ يُعَذِّبُ الْعَامَّةَ بِعَمَلِ الْخَاصَّةِ حَتَّى يَرَوْا الْمُنْكَرَ بَيْنَ ظَهْرَانَيْهِمْ وَهُمْ قَادِرُونَ عَلَى أَنْ يُنْكِرُوهُ فَلاَ يُنْكِرُوهُ فَإِذَا فَعَلُوا ذَلِكَ عَذَّبَ اللَّهُ الْخَاصَّةَ وَالْعَامَّةَ "Muhakkak ki Allah, özelin (belirli kimselerin) yaptıklarından ötürü geneli (insanların genelini) cezalandırmaz. Ta ki onlar, kendi aralarında münkeri görürler ve onu reddetmeye muktedir oldukları halde onu reddetmezler. Ne zaman ki böyle yaparlar, o zaman Allah hem özeli hem de geneli cezalandırır." [İmam Ahmed'in Müsnedi]

Ey Allah'ım! Bizlere acilen, bu zamanın Ruvaybidalarından ve onların necis efendilerinden tertemiz Müslüman kadınların intikamını alacak olan Mutasım gibi bir Halife nasip et.


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Hanımlar Resmî Sözcüsü
Sudan Vilâyeti

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER