Cuma, 23 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/14
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Ey Suriye'deki Müslümanlar! Gerçek Savaş Bizzat Batı İle Olup Uluslar arası Toplum ise Katlettiği Kimseler Müslümanlar Olduğu Sürece Cürümlerinden Dolayı Beşar Esad'ı Muhasebe Etmeyecektir

  • Kategori Suriye
  •   |  

El-ibrahimî 23.12.2012 Pazar günü, Kahire'den gelerek Beyrut Havalimanı'na ulaşmış olup güvenlik nedenlerinden dolayı da ziyareti hakkında daha önceden bir açıklama yapılmamış ve onun görevi ile Şam'a karayolu ve çok gizli bir şekilde acilen bırakılması hakkında konuşmak için medyacıların yaklaşmalarına izin verilmemiştir. Nitekim medya organlarının aktardığı üzere 24.12 pazartesi günü el-İbrahimî'yi Faysal Mikdad karşılamış ve kendisine kasap Beşar Esad ile bir görüşme yapması amacıyla Hilton Oteli'ne kadar eşlik etmiştir. Dolayısıyla bu el-İbrahimî'nin, kasabın görüşmemesi halinde görevini bırakmakla tehdit ettiği zikredilmektedir. Bu ise kendisiyle görüşmek için cevapsız bir şekilde uzun zaman beklemesinin ardından olmuştur. El-İbrahimî'nin ziyaretinin amacına gelince; nitekim Fransız "Le Figaro" Gazetesi, onun Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a, Amerika ile Rusya'nın Beşar'ın görev süresini tamamlaması için 2014 yılına kadar iktidarını korumak amacıyla Suriye'deki çatışma taraflarının kabul ettiği bakanların oluşturdukları geçici hükümetin oluşturulmasına dair metnin geçtiği önerilerini aktarmak istediğini yazmıştır. Ancak Beşar'ın, hiçbir yetkisi olmayacağı gibi gelecek başkanlık seçimlerinde de aday olma hakkı olmamasının yanı sıra bu planın bir parçası olarak da Esad'ın ayrılması ele alınacaktır. Ayrıca bu ziyarete, helak olmuş rejim için iki mücrim amelin eşlik ettikleri zikredilmektedir. Birincisine gelince; kasap Beşar'ın uçaklarının, Hama kırsalındaki Halfaya'da fırınlar önünde sırada bekleyen erkek, kadın ve savunmasız çocuklardan oluşan sivil insan kuyruklarının üzerine patlayıcı ölüm varilleri atması yoluyla korkunç bir katliam işlemesi. İkincisine gelince; bu, rejimin baykuşu Suriye'nin meşum Enformasyon Bakanı İmran ez-Zabi'nin, basın organlarının onun bir dizi yalanlarını, gerçekleri çarpıtmasını ve inkar etmesini elde etmek için katıldıkları basın konferansında ortaya çıkmıştır. Bu nedenle onun, Devlet Başkanlığı gibi büyük bir hastalığın isabet ettiği bir mücrim olduğu görünmektedir. İşte bu iki yolla kasap Beşar, kendisinin güçlü ve halkını katletmeye muktedir olduğu, dolayısıyla şartlarının dinlenilmesi gerektiği şeklinde siyasî bir mesaj göndermek istemektedir. Nitekim Enformasyon Bakanı, vakıa zeminindeki siyasî vakıayı ve alanı inkar etmek, herkesin aklını hafife almak ve el-İbrahimî'nin ne Şam'a yönelik ziyaretinin nede görevinin özel bir mesaj iletmek olduğunun bilindiği şeklinde onlara yalan söylemekle ilgili senaryoyu tamamlamak için gelmiştir.

Ey Suriye'deki Sabreden Müslümanlar!

Rejimin ve Kasap Devlet Başkanı'nın cürümleri sakın sizleri dehşete düşürmesin. Çünkü o, çok büyük bir siyasî zafiyet içerisindedir. Zira sizlere karşı işlemiş olduğu tüm cürümlerine rağmen kendisini çıkmazın içinden kurtarmada başarısız olmuştur. Dolayısıyla Amerika ile birlikte Rusya, onun iktidarda kalamayacağını, ona yardım etmeye muktedir olamayan İran'a rağmen herkesin her koşulda onun gideceği hakkında konuşmaya başladığını fark etmiştir. Dolayısıyla da kasap Beşar Esad, şartlarını iyileştirmek için Müslümanları katletmekten daha iyi bir yol bulamamakta ve uluslar arası toplum da öldürdüğü kimseler bizzat Müslümanlar olduğu sürece de onu muhasebe etmeyecektir. Nitekim bu, kendisine garanti imkanı veren uluslararası bağlantılar kılıfı altında onun "güvenli bir şekilde çıkışının garanti edilmesi" bendine girdirilmiştir.

Ey Hayırlı Şam'daki Müslümanlar!

Uluslar arası toplumun gözetiminde meydana gelenlerin hiçbiri sizlerin maslahatı için değildir. Zira o, ekini ve nesli helak eden kasap Beşar ile onun tüm çetelerinin hayatını garantilemek için çalışmaktadır. Ayrıca o, ister mevcut mücrim Suriye rejiminden olsunlar isterse de muhalif koalisyondan olsunlar iktidarı ajanlarına intikal ettirmek için çalışmaktadır. Yine o, İslam'ı yönetimden uzaklaştıracak laik bir anayasa yapmaya çalıştığı gibi Suriye'ye dönük yeni projelerinin Hilafet Devleti'ni kurma projesi olduğunu ilan eden Müslüman ayaklanmacılara karşı askerî eylemi idare etsin diye de uluslar arası barışı koruma gücünü göndermek için çalışmaktadır. Sözün kısası; Amerika, kasap Beşar Esad'a alternatif olarak kendisi için ajanlık yapacak bir yönetici getirmek için tüm gücüyle çalışmaktadır. Gerçekten siz ne yaptığınızı zannediyorsunuz?! Kalbinde zerre kadar imanı olan bir kişi, onların planları için bu kimselerle birlikte yürümeyi kabul eder mi?! Ayrıca sizin içinizde, İslam'a ve Müslümanlara komplo kurulmasını kabul eden birisinin olması akıl işi midir?!...

Ey Müslümanlar ve Hala Görev Yapan Subaylar!

Gerçek savaş, bizzat Batı ile olup kasap Beşar ise sadece onun araçlarından biridir. Nitekim bu kurnaz Batı, İslam ülkelerindeki yöneticilerden oluşan tüm araçları, alacaklarını elde etmek için kendisinin ve onların sahip olduğu tüm malî imkanları kullandığı gibi hak ile batılı birbirine karıştırmak, küfür ile dini hayattan ve yönetimden uzaklaştıran çoğulcu demokratik sivil devlete davet etmek gibi küfrün pazarladıklarını süslemek için de medyayı kullanmaktadır. Bundan dolayı bizler muhlis subaylara sesleniyoruz; şayet katliamları durdurmaya güç yetiremeyen halkınızın çekmiş oldukları acılardan dolayı hala içinizde zerre kadar iman ve duygu kalmışsa, tüm bu trajedilere son verecek, ülkedeki işlerin dizginlerini ele alacak ve sizlere uygulanan bu rejimi ortadan kaldıracak olan hala sizlersiniz. Zira çok iyi biliniz ki; şayet bunu yapmaz iseniz Rabbiniz katında çok büyük bir vebal altına gireceksiniz. Yok eğer bunu yaparsanız, vallahi sizin ve ümmetinizin dünyasının ve ahiretinin izzeti bundadır. İşte Hizb-ut Tahrir, artık zamanı gelmiş olan Raşidi Hilafet'i kurarak Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'yı razı edecek olan köklü bir değişime muktedir etkin bir kuvvet oluşturmaları amacıyla elini, kendisiyle birlikte olan diğer muhlis subaylara katılmaları için ordu içerisindeki tüm subaylara uzatmaktadır. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

يا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انْفِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الأَرْضِ أَرَضِيتُمْ بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الْآخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الْآخِرَةِ إِلا قَلِيلٌ  إِلا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا أَلِيمًا وَيَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْ وَلا تَضُرُّوهُ شَيْئًا وَاللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ  إِلا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللَّهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لا تَحْزَنْ إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا فَأَنْزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُوا السُّفْلَى وَكَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ  "Ey iman edenler! Size ne oldu da "Allah yolunda savaşa çıkın!" denildiğinde yere çakılıp kalıyorsunuz? Yoksa ahiretin yerine dünya hayatına mı razı oldunuz? Oysa dünya hayatının menfaati, ahiretin yanında çok azdan başkası değildir. Eğer (savaşa) çıkmazsanız, (Allah) sizi pek elem verici bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir kavim getirir ve siz (savaşa çıkmamakla) O'na hiçbir zarar veremezsiniz. Zira Allah her şeye kadirdir. Eğer siz ona (Reselullah'a) yardım etmezseniz (bu önemli değil); ona Allah yardım etmiştir: Hani, kafirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı... O, arkadaşına. Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona (sükunet sağlayan) emniyetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir ordu ile destekledi ve kafir olanların sözünü alçalttı. Allah'ın sözü ise zaten yücedir. Çünkü Allah Azizdir ve Hakîmdir." [et-Tevbe 38-39-40 ]

Devamını oku...

Birleşmiş Milletleri'nin Suriye'deki İnsan Hakları Hakkındaki Raporu: Topraklar Üzerine Barış Koruma Güçlerinin Konuşlanmasına, Batılı Ülkelerin Yeni Anayasa Formülü Çerçevesinde Müdahalede Bulunmasına ve İslam Şeriatının Yönetimden Uzaklaştırılmasına

  • Kategori Suriye
  •   |  

-Brezilyalı Paulo Pinheiro'nun liderlik ettiği- Birleşmiş Milletleri'ne bağlı insan hakları alanındaki bağımsız araştırmalar ekibi, 20.12.2012'de yayınlamış olduğu raporunda, şunları zikretmiştir: "Suriye çatışması, iki yılın ardından imtiyazlı mezhepsel çatışma haline gelmiştir." Ve şunları da zikretmiştir: "Suriye'deki çatışma, tüm toplumları ülke dışına çıkmaya mecbur etme yada ülke içerisinde ölüme maruz bırakma boyutuna dönüşmektedir. Tabii ki buda var olan bir tehditle karşı karşıya kalma anlamına gelmektedir." Ve taraflar arasındaki savaş eylemlerinin doğasının, "uluslar arası hukuk ihlallerini artırdığını" söylemiş ve " müzakereye başvurmanın zaruretini ve siyasî çözüme ulaşmanın daha önceki her hangi bir zaman diliminden daha acil bir durum olduğunu" vurgulamıştır.

Başta Amerika olmak üzere sömürgeci kapitalist kafir Batı, hala muzaffer olmuş Şam ayaklanmasının dizginlerini eline geçirmek ve onu kendi bakış açısına göre yönlendirmek için komplo kurmaktadır. Zira Batı kendisini, Esad'ın ardından Suriye'ye müdahalede bulunmaya hazırlamaktadır. Ancak İslamî ayaklanma onu sarsmış ve kendisi de Rabbine yönelmiştir. Hatta Suriye, Esad'ın ardından uluslar arası kanuna, Birleşmiş Milletler Örgütü'ne ve bu İnsan Hakları Örgütü gibi bağımsız ve insanî olduğunu iddia eden bu örgütlerden dallanan hususlara dayanarak müdahalenin tüm gerekliliklerinin hazırlığını ellerinde bulunduranlara iltifat etmeyecektir...

Nitekim Batı, dışarıda "Ulusal Koalisyonu" türetmiş ve ona içeride elde edemediği uluslararası meşruiyeti kazandıran yabancı uluslararasının geneline onun için garanti vermiştir. Buda Esad'ın ardından Amerikalı efendilerinin çıkarı için bir merhale hazırlamak içindir... Zira Batı, geçiş sürecini ve içeride ayaklanma ve insanlara nüfuz eden İslamî durumu ortadan kaldırmak, İslam'ın yönetime ulaşmasını engellemek ve yeni ajan yöneticiyi pekiştirmek için Yüksek Askerî Konsey'in yanında olması amacıya Barışı Koruma Güçlerinin gönderilmesi gibi Amerika'nın planının gereksinimlerini gözetmesi için Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi olarak İbrahimî'yi atamıştır... Şimdi de o, azınlıkları koruma gerekçesi altında siyasî çözümü empoze etmek için müdahalede bulunmayı istediği gibi bu azınlıkların da kendi vesayeti altında olmasını ve haklarını da bu yolla almasını istemektedir. Zaten bu azınlıkları koruma iddialarının, Esad'ın ardından Suriye'nin yeni anayasa formülü çerçevesinde müdahalede bulunma, tüm vatandaşlar için çoğulculuk ve tam vatandaşlık talep etme ve şeriatı yönetimden uzaklaştırma gerekçelerinden birisi olduğu da bilinmektedir... Dolayısıyla lanetli Batı, İslam'ın ve Müslümanların açık bir düşmanıdır.

Hizb-ut Tahrir olarak bizler, öncelikle İslam ülkelerinde yaşayan gayrimüslimlere yönelerek onlara deriz ki; Batı'nın azınlıklar kartını oynaması İslam'ın yönetimi hakkında sizleri korkutmak için olup bu, İslam'a yönelik bir zulüm ve suçlama ve çizilmiş bir sömürü politikası olduğu gibi Müslümanların davalarına müdahalede bulunmak için sizlerin bir köprü olmanızı istediğini ifade etmektedir. O halde ondan bunu kabul etmeyiniz. Zira İslam yönetimi, sizleri koruyacak, haklarınızı garanti altına alacak ve sizleri inandıklarınız ve ibadetlerinizle baş başa bırakacak, evlilik, boşanma, yiyecekler ve giyecekler, sizlerin dinine göre genel nizam içerindeki hususlar olarak kalmaya devam edecektir. Yok şayet İslam bundan başkası üzerinde olsa bile sizler şu an üzerinde olduğunuz dinleriniz üzerinde kalmaya devam edeceksiniz. O halde Batı'nın yalanlarını dinlemeyiniz. Zira o, bu iddialarıyla sizlerin çıkarlarını istememektedir. Bilakis sizlerin çıkarları pahasına kendi çıkarını istemektedir. O halde atalarınızın, kendi dinlerine mensup olan yöneticilerine karşı savaşlarında nasıl Müslümanların yanlarında durduklarını görmek için Müslümanlarla birlikte yaşadığınız tarihe geri dönünüz... Muhtelif ırk ve haklardan olan Müslümanlara gelince; bunlar azınlıklar olmayıp bilakis onlar, bizzat Müslümanlardır. Dolayısıyla İslam onlara bir aşağılık bakışıyla bakılmasını izin vermediği gibi onların ümmetten en ufak bir şekilde ayrılmaları da caiz değildir. Dolayısıyla ümmete karşı komplo kurmak söz konusu bile olamaz.

Suriye'de cereyan edenlere gelince; meselenin, Batı'nın adlandırdığı "azınlıklar" hususuyla uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur. Bilakis mesele, Allah'ın indirdikleriyle hükmedilmesiyle, yeryüzünde ekinleri ve nesli helak eden zorba müfsit bir yöneticinin bulunmasıyla, ondan kurtulmanın vacipliğiyle ve bu mücrim yöneticinin insanları katletmesine yardım eden herkesin muhasebe edilmesiyle ilgili bir meseledir. Zira hangi dine yada taifeye mensup olursa olsun hatta Müslüman bile olsa, insanlar kendi elleriyle muhasebe etmezler anacak bu mahkeme sayesinde olur. Dolayısıyla tüm taifenin, ne kadar çok olursa olsun mücrim bireylerin suçunu alması, hatta ne kadar zalim olursa bir yöneticinin suçunu alması caiz değildir. Ancak tüm taifenin bu yöneticinin yanında durması hariç.

Ey Allah ve Resulü İçin Öfkelenen Şam'daki Müslümanlar!

Batı, İslam'ın açık bir düşmanıdır. O halde ondan sakının. Ondan bizlere şerden başka hiçbir şey gelmez. O halde kapıları onun yüzüne kapatınız ve sizlere tuzak Kuran Batı'ya çağrıda bulunmayınız. Zira işte sizler, kasap Beşar'ı nasıl da terk ettiğini, onun size karşı işlediği cürümlerini nasıl da örttüğünü ve Güvenlik Konseyini size dönük zulmün bir aracı yaptığını gözlerinizle gördünüz.  Şimdi de o, mübarek Şam ayaklanmasını kesintiye uğratmadan önce azınlıkların haklarını koruma gerekçesiyle İslam ülkelerinde bir dayanak noktası elde etmeyi istemektedir. O halde ona bu imkanı vermeyiniz. Zira çok iyi biliniz ki sizler, şayet Amerika ve Ulusal Koalisyon ile askerî konseyin olduğu ajanlarına imkan verirseniz, Irak ve Filistin'deki felakete uğramış haklarımız gibi, hatta daha da kötü olacaksınız. Yine çok iyi biliniz ki sizler; şayet sabit kalır, sabreder ve gecikmeksizin derhal Allah'ın indirdikleriyle yönetmesi üzere kendisiyle anlaşma yapacağınız ve ona biat edeceğiniz Müslümanların Halifesi'nin eli dışında sizlere uzanan her türlü eli reddederseniz işte o zaman Allah'ın izniyle kurtuluşa erenlerden olacaksınız. Zira Allahuteala, şöyle buyurmuştur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ لِلَّهِ شُهَدَاءَ بِالْقِسْطِ وَلا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآَنُ قَوْمٍ عَلَى أَلَّا تَعْدِلُوا اعْدِلُوا هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ "Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi ona karşı adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun ki bu, takvaya daha yakındır. Allah'tan ittika edin. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır." [el-Maîde 8]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / Fas'tan Bir Heyet, Şeyh Abdusselam Yasin'in (Allah Rahmet Eylesin) Vefatından Dolayı Taziyelerini Sunar

Hizb-ut Tahrir / Fas, 15.12.2012 cumartesi günü, Adalet ve İhsan Cemaati'nin mürşidi Şeyh Abdusselam Yasin'in (Allah rahmet eylesin) kaybından dolayı taziyelerini sunmuştur. Zira Hizb-ut Tahrir şebâbından oluşan bir heyet, taziye evini ziyaret ederek rahmetlinin ailesine ve cemaatin irşat konseyine taziye ve tesellilerini sunmuştur.

Nitekim ziyaret, muhabbet ve iman kardeşliği atmosferinde geçtiği gibi mürşidin erdemleri ile Allah'a davetteki çabaları ve Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafet'e olan özlemi hakkındaki güzel konuşmalar olmuştur.

Ayrıca durumu ve söylemi itibarıyla görüşme, ümmeti yaşatmak ve kalkındırmak için çalışanlar arasındaki kardeşlik bağlarını pekiştirmek için bir fırsat olmuştur.

Kayba Allah rahmet etsin diyor ve güzel karşıladıkları için de kaybın ailesi ile Adalet ve İhsan ailesine Allah için şükranlarımızı sunuyoruz.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Toplumsal Bütünlüğü Parçalayanlar ve Şiddeti Saçanlar, Bizzat Avustralya Hükümetinin Politikalarıdır

"Avustralya'nın Uluslar arası Çıkarları İçin Kurulmuş Bağımsız Stratejik Analiz Kurumu" olduğunu iddia eden Beyrut merkezli tanınmayan bir araştırma merkezi, bu hafta Hizb-ut Tahrir hakkında gerçeklerden uzak hatalarla dolu dört sahifelik bir kağıt yayınlamıştır. Ayrıca kağıttaki Hizb-ut Tahrir hakkındaki araştırma analizi ise gerçeklerden daha da uzaktır. Dolayısıyla bunun güvenilirlik eksikliğini ifade etmeye bile gerek yoktur.

Nitekim bu sahifeler, ikincil kaynaklara ve gazete makalelerine dayanmaktadır. Dolayısıyla bunları okuyan bir kimse, bunların araştırma makalesinin derhal bitmesini isteyen bir okul öğrencisinin makalesine benzediğini görür.

Kağıt, araştırmada saptırıcı bir propaganda yapmak için kötü, dahası ucuz bir üsluba başvurmuştur. O halde nasıl bağımsız bir analiz olarak nitelendirilsin ki? Hatta yazarı, bu çalışma için Hizb-ut Tahrir ile bağlantı kurma zahmetinde bile bulunmamıştır. Halbuki herhangi bir kişi, web sitemiz sayesinde Hizb-ut Tahrir ile Avustralya ve dışarıdaki çalışmaları hakkında çok kolay bir şekilde doğru bilgiler elde edebilir. Ancak o bunu yapmamıştır.

Burada sadece aşağıdaki noktaları vurgulayacağız:

1- Hizb-ut Tahrir, yeni yada bilinmeyen bir varlık değildir. Zira o, küresel olarak altı on yıl küsurdur faaliyetlerle dolu siciliyle bilinmektedir. Hatta bu faaliyetler, İslam dünyasındaki (Batı destekli) mevcut diktatörler tarafından yapılan zulümlere karşı en zor şartlarda olmuştur. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir hakkındaki değişebilir ve şiddete meyledebilir fikri, kesinlikle hiçbir temeli olmayan bir fikirdir.

2- Müslümanlar ve gayrimüslimler arasındaki toplumsal fitne, Hizb-ut Tahrir'in faaliyetleri sonucunda meydana gelmemektedir. Bilakis fitne, nüfuz sahibi olmasının yanı sıra toplumun ana akımlarında etkili olan medya kurumları ile özellikle de politika yapımcılarının sorumsuz ve fırsatçı davranışlarından dolayı meydana gelmektedir. Nitekim medya organlarında devam edegelen İslam'a dönük "Şeytanî" girişimler ile politika yapımcıları tarafından terörle mücadele kanunu gibi Müslümanları hedef alan ve devletin İslam (ılımlı İslam) hakkında onayladığı formülü dayatmaya çalışan zalim politikalar, nefret uyandırmakta ve toplumda nifak tohumları saçmaktadır.

3- Bireylerin ve cemaatlerin yapmış olduğu şiddet bağlamındaki endişesinden dolayı araştırma yaptığını ifade eden yazarın, Batılı ülkelerin açıkça uyguladığı amansız şiddeti göz ardı ettiğini görmekteyiz.  Dolayısıyla bu, onun iki yüzlülüğünün zirvesidir. Nitekim muhlis bir kişinin yapması gereken, şiddetin nedenlerini araştırarak gerçek yetki sahibi olan Avustralya karar vericilerini, Afganistan ve Irak'ta şiddetin en iğrenç türlerini işlemelerinden ve İslam dünyasındaki diktatör yönetimleri desteklemelerinden dolayı muhasebe etmesidir. Zira herhangi bir birey yada cemaatin olası herhangi bir şiddet eylemlerine kıyas edildiğinde bile bunların, tüm aşamaların ötesine geçtiğini görürüz.

Terörizmin ana sebebi Batılı dış politikadır. Nitekim Hizb-ut Tahrir, korkmaksızın ve iltimas geçmeksizin Batılı hükümetlerin benimsediği politikaları ve uygulamaları ifşa etmeye devam edecek ve bu aptalca kağıt gibi herhangi ucuz girişimler de Allah'ın izniyle onun hedefini sekteye uğratamayacaktır.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hadî'nin Yemen'e Dönük Acı Meyveleri Artmaktadır

Yemen'de günlük olarak yayınlanan el-Ula Gazetesi 12.12.2012 Çarşamba günü, Amerikan gazetesi Washington Post'tan Cibuti Craig Whitlock'un yazdığı bir rapor yayınlamıştır. Nitekim Cibuti Craig raporda şöyle demiştir: Fantom tipi (F-15E Strike Eagle) Amerikan savaş uçakları filosu, 2011'den bu yana başkent Cibuti'deki Lermonier Kampı içerisindeki Amerikan üssüne konuşlanmaktadırlar. Nitekim bu savaş uçakları, Yemen'de terörle mücadele etmek için askersiz Kobra operasyonları kapsamında Yemen semalarında savaş operasyonları yürütmektedir. Nitekim bu, Amerika'nın Yemen'de girdiği savaşta açıklanmayan bir gelişme olup daha ilk defa ortaya çıkmıştır.

Amerikalıların, Hadî'ye Salih'in ardından istenmeyen bir şahsiyet olarak itibar etmelerine rağmen Dış Politika Gazetesi "Foreign Policy", 2012'nin 5. ayında şöyle demiştir: "Devlet Başkanı Hadî, demokrasinin yada liberalizmin birçoğundan hoşlanmayabilir ama yeterince uygun olan da odur." Ancak onlar, birçok insanı öldürmelerine ve uçuşların daha artmasına izin vermesinin ardından onun hakkındaki aksanlarını değiştirmişlerdir. Zira Los Angeles Times Gazetesi, 03.04.2012'de şöyle demiştir: "Devlet Başkanı Hadî, Amerikan saldırılarını onaylamaya selefinden daha çok hazır olduğunu kanıtlamıştır." Nitekim bunun ardından 24.04.2012'de "Amerikan Federal Soruşturma [FBI] Başkanı Yemen'deki el-Kaide savaşını ele almak için " onunla bir görüşme yapmıştır. Ayrıca 19.04.2012'de, Washington Post Gazetesi Web Sitesi bir rapor yayınlamış ve raporda "Amerikan İstihbarat Ajansı, Yemen'deki insansız uçak kampanyasını genişletmeye çalıştığını" söylemiş ve Obama da Amerikalı yetkililerin akıbetleri noktasında onu orta yollu uyarmıştır. Nitekim Amerikan Savunma Bakanı 28.05.2012'de Amerikan CNN kanalıyla yapmış olduğu röportajda şöyle bir açıklamada bulunmuştur: "Yemen'deki hava saldırılarımız devam edecektir."

Yahudi aktivist Midiya Benjamin, Jeremy Skahil ve "Amerika, Yemen'i Arapların Veziristanı'na dönüştürmekle risk almaktadır" şeklinde konuşan Amerikan İstihbarat Ajansı Terörle Mücadele Merkezi eski Başkanı Robert Greiner gibi Amerikalıların, Amerikan insansız uçaklarının mağdurlarıyla ilgili olumlu tepkilerine rağmen Hadî'nin hiçbir olumlu tepkisi olmamıştır. Zira bunun ardından 18.06.2012'de, 15.07.2012'de ilk insansız uçağın kalktığı el-Anad üssünün Amerikalılara izin verilmesi ve burada, Yemenli askerlerin ortaklığında uçakların ve cephaneliklerin kullanılmasıyla ilgili küçük çaplı askerî tatbikatların yapılması için Amerika Askerî Merkez Komutanlığı Komutanı James Mattis ile görüşmüştür. Buna karşılık olarak Amerikan yönetimi, 11.08.2012'de Yemen'deki iktidar rejimine 337 milyon dolara varan yardımlarını kaldırmıştır.

Ayrıca Hadî 2012'nin 9. ayının ortalarında, 100'den fazla Amerikan Deniz Piyadelerinin "Marinas" Sana'a Hava Alanı'na ulaşmasından bir sonraki gün 200 Amerikan zırhlı araçlarının el-Hadide Limanı yolu üzerinden Sana'a'ya girmesine de izin vermiştir. İşte bugün de Hadî, Yemen'deki insanlardan habersiz bir şekilde F-15S tarzı Amerikan uçaklarının iman ve hikmet sahibi Yemen semalarında uçmasına izin vermektedir. O halde 09.12.2012 Pazar günü Hadî'nin şu sözleriyle bahsettiği kanun ve hukuk devleti nerede kaldı ki: "Bundan dolayı çok önemli düzeydeki bu sempozyum, sadece güvenlik sistemi reformu ile aynı şekilde yargı sistemi reformunun olduğu iki ana etmeni gerçekleştirmek yoluyla kanun ve hukuk devletinin olduğu bir devlet inşa etme yönünde önemli adımlardan birini temsil etmektedir. Zira bu iki faktöre, kanun ve hukuk devletinin olduğu modern sivil devletin iki temel ayağı olarak itibar edilmektedir..." Peki o halde bizzat Amerikalılar, kanun ve hukuk çerçevesi dışında insansız uçaklarla katliam eylemleri gerçekleştiriyorlarsa sen hangi kanun ve hukuktan bahsediyorsun? Hangi adalet ve eşitlikten bahsediyorsun? Hangi iyi yönetişimden bahsediyorsun? Hangi sivil devletten bahsediyorsun? Zira sırf şüpheli olduklarından dolayı insanları ve çevresindekileri öldürmek için füzeler fırlatılmaktadır?!

Ey Yemen Halkı:

Salih gibi Hadî'den de acının ve sıkıntının artması dışından hiçbir bir şey elde edemeyeceksiniz. Zira rejimin değişmesi ve sizlerin üzerinde olduğunuz durumdan çıkmanız, Salih'i Hadî ile değiştirmekle olmaz. Dolayısıyla sizler, komünist düşünceyi kaldırıp atmanızın ardından kapitalist Batı fikirleriyle nizamını da kaldırıp atıncaya, onların akıllarını İslam'ın fikirleri ve hükümleri yönüne kanalize edinceye ve Hilafet Devleti'ni kurmak yoluyla İslamî hayatı yeniden başlatmak için Hizb-ut Tahrir içerisinde çalışanlarla birlikte çalışıncaya kadar durum olduğu gibi kalmaya devam edecektir. Nitekim İmam Ahmed'in Müsnedi'nde, Resulullah [Sallallau Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmaktadır:

ثم تكون خلافة على منهاج النبوة "Sonra Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet olacak. Sonra sustu."

Ve Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ "Ey iman edenler! Allah ve resulü sizi, size hayat verene davet ettiğinde icabet edin." [el-Bakara 183]


Dr. Muhammed Et-Taşî
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Medya Bürosu Başkanı
Yemen Vilâyeti

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Kötülüğün Kaynağı, Özgürlük ve Demokrasidir

Nairobi'da yarın, Kenya Ulusal İnsan Hakları Komisyonu ile Eşcinsellerin (Allah korusun) Hakları Komisyonu arasındaki ittifak çerçevesinde eşcinsellere (Allah korusun) özel ödül sunum sempozyumu düzenlenecektir.

Bu sempozyum, hükümetin saygı gösterdiğini ve kurumlarının da bu şerlerin desteklenip meşrulaştırılmasına bağlı kaldığını kanıtlamaktadır.

Kapitalizmin iğrenç ekonomik politikalarını benimseyip tatbik eden politikacıların fesatları nedeniyle milyonlarca vatandaşın hayatın zorluklarının acılarını çektikleri bir sırada bizler şu ana kadar bu siyasilerden insanların ağır zorluklarını hafifletecek bir girişim göremedik! Ancak onlar, sapkınların, hayvanlar gibi davrananların, dahası hayvanlardan daha sapkın olanların hayat işlerini gözetmekle meşgul olmaktadırlar! Ayrıca Kenya Ulusal İnsan Hakları komisyonu, bu sapıkları savunmak için öncülük eden siyasileri, gazetecileri ve işçileri teşvik etmek yoluyla insanlığı yok eden ve kaynakları heder eden bu şerleri yayması için hükümet tarafından finanse edilmektedir. Dolayısıyla bu komisyonun, Müslümanlara karşı uygulanan zulme sessiz kalmaya devam etmesi hiçte garip değildir.

Hizb-ut Tahrir / Doğu Afrika, bu sempozyumun organizatörlerini şiddetle uyardığı gibi hem onları hem de bu derneklerin tabiilerini Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın cezası hususunda da uyarır. Nitekim bu gibi bir şerri desteklemeye gerek yoktur. Zira bu şerler, daha önceki kavimlerin yok olmasına neden olmuşlardır. Dolayısıyla hizib hükümet tarafından gerçekleştirilen tüm şerlerin; kesinlikle Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın hükümlerini hayattan ayıran, hakeza sanki yaratıcısına dönmeyecek ve dünya hayatında yapmış olduğu her şeyden dolayı hesaba çekilmeyecekmiş gibi insana hayatta istediği her şeyi yapma özgürlüğü veren kapitalist düşüncenin temel kurallarına dayalı şerre izin veren demokratik Batılı politikalardan ithal edildiğini vurgulamaktadır!

Tüm bu şerleri ve şerri yayan tüm kurumları ve daireleri engellemeye muktedir olacak olan sadece Hilafet Devleti'dir.


Şaban Muallim
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Medya Temsilcisi
Doğu Afrika

Devamını oku...

Benş, Koalisyon Antlaşmasını Reddediyor, Allah'ın Kanununu Onaylıyor

  • Kategori Video
  •   |  

Bugün Suriye'nin Benş kentinde cuma namazına müteakiben bir protesto gerçekleşmiş ve protesto esnasında Hilafetin yeniden kurulması için ve Allah'ın kanunlarının hakimiyeti için çağrıda bulunmuşlardır.

Protesto esnasında Amerika'nın icat ettiği koalisyon düzmecesine ait küçük bir grup zuhur etti. Bu grup İslam beldelerinde yer alan despot rejimlerin taktiğiyle saldırgan bir edayla konuşmacı kürsüsüne hücum etmişlerdir. Bu kişiler konuşmacının elinden mikrofonu alarak sinsi iğrenç koalisyonun propagandasını yapmaya çalışmışlardır. Buna rağmen protestocular onların söylemlerini reddederek Allah Subhanehu ve Teala'nın razı olacağı şeyi dile getirdiler. Ne zamanki bu kişiler propagandalarında ısrarcı oldular göstericiler bu kimselere sırtlarını dönerek protesto yönünü değiştirip kınayıcının kınamasından korkmayarak Hak sözü haykırmaya devam etmişlerdir. Koalisyon ajanları ise ümitleri kaybolmuş bir şekilde komplolarını gerçekleştiremeksizin gerisin geriye dönmüşlerdir.

Alemlerin Rabbi olan Allah Subhanehu ve Teala'ya hamdu senalar olsun.

Cuma, H. 07 Safar 1434, M. 21 Aralık 2012


 

( Video 1 )

 

( Video 2 )

 

( Video 3 )

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- İnsan ve Çocuk Haklarına Yönelik Suçluların En Kötüsü Amerika ve NATO'dur

Afganistan hükümeti resmen, Amerikan ordusunun 2008 yılından bu yana ve sonrasında 200'den fazla çocuğu Bagram cezaevine attığını ilan etmiştir. Aslında mesele, Bagram'la da sınır değildir. Zira aynı şekilde dünya, onların Kandahar ve Ebu Garib'teki terörist ve insanlık dışı eylemlerine de tanıklık etmiştir.

Amerika, Afganistan çocuklarının uzun süredir cezaevinde olduklarını kabul etmekle yetinmemiş, bu çocukların kendine karşı olan aktivitelere katılmalarını engellemek için onların parmaklıklar arkasını konulmasının gerekli olduğunu da ifade ederek bu iğrenç eylemleri savunmuştur. Çocukları ve gençleri cezaevine atma politikası, Obama rejiminin politikasıdır. Zira onlar, potansiyel risk olduğu düşünülen bütün herkesi parmaklıklar arkasına koymaya çalışmaktadırlar. Nitekim çocukların ve gençlerin Amerika'ya nefret duyma nedenlerinden biri de, çocuklar arasındaki ölüm oranının yüksek olmasıdır. Dolayısıyla sömürgeci güçlerin, bu gibi iğrenç eylemlerle potansiyel riskleri ortadan kaldırması bir komedidir.

Çocukların Bagram cezaevinde olduklarını bilen Afganistan hükümeti, bunu sembolik ve ikiyüzlü bir şekilde kınamıştır. Zira yapmış olduğu açıklamalardaki bazı cümleler, onun Amerika ile olan ilişkisinin  bir efendi köle ilişkisi olduğunu kanıtlamaktadır.

Tüm bu olanların yanı sıra Amerika, çekilmeyi planlamakta ve stratejik ve güvenlik anlaşmalarının ardından politikasında taktiksel değişiklik yapmaya hazırlanmaktadır. Nitekim bu gibi şerir eylemler, Afganistan'daki Müslümanlar ve tüm dünya için, Amerika'nın iğrenç yüzünü ve fasit değerlerini ortaya çıkarmaktadır. Zira 2001'deki Afganistan savaşının ardından Amerika, insan ve çocuk hakları alanında bir lider olarak görünmekte olup kadınların hayatında da pozitif değişimler gerçekleştirecekti. Ancak bu olaylar, akıl sahibi herkes için hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde kadınlara, çocuklara ve insan haklarına en kötü bir şekilde saldıranların Amerika ile müttefiklerinin olduğunu kanıtlamaktadırlar. Ayrıca Amerika, başka bir ülkeye karşı kimyasal silah kullanan tek ülke olup hala da bugüne kadar bunun, birçok çocuklarda görülen genetik anormallikler gibi Hiroşima ve Nkazaki'da belirgin izleri vardır. Ayrıca bir takım güvenilir rapor ve belgeler, Amerika'nın Irak ve Afganistan'daki sivillere karşı da beyaz fosfor ve başka kimyasal silahlar kullandığına ve binlerce insanı katlettiğine delalet etmektedir.

Bu barbar eylemler, Amerika'nın insan haklarına yönelik çok kötü bir saldırgan olduğunu göstermektedir. Dahası tüm cürümlere bakmaksızın onlar, hala bize fasit kapitalist ideolojileri ile dünyayı toplumsal ve ekonomik olarak yıkan demokratik yönetim sistemlerini dayatma küstahlığında bulunmaktadırlar.

Allah Azze ve Celle, şöyle buyurmaktadır:

قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاء مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ "Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür." [Âl-i İmrân 118]

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER