Çarşamba, 21 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/12
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Afgan Hükümetinin Siyasî Entrikalarının Bir Sonu Yok mu?!

Dışişleri Bakanı Zalmay Resul, Amerika-Afgan ilişkilerinin düzenlenmesine yardımcı olmak amacıyla bir komisyonun oluşması için Amerika Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile görüşmüştür. Zira Amerika ve NATO muharip kuvvetleri 2014 yılının sonunda Afganistan'dan çekileceklerdir. Dolayısıyla Amerika Birleşik Devletleri, Afgan ekibine Amerika'daki Afganistan Büyükelçisi İklil Hâkima'nın başkanlık edeceği müzakerelere kendi adına liderlik etmesi amacıyla James Warlick'i Afganistan ve Pakistan'a elçi yardımcısı olarak atamıştır. Ancak 04.10.2012 Perşembe günü, Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai, Washington'un, iki ülke arasında uzun süreli stratejik ortaklık anlaşması imzalanmasına rağmen Pakistan saldırılarına karşı Afganistan'ı savunmak için hazır olmadığını söylemiş ve şöyle bir eklemede bulunmuştur: "Afganistan ile Amerika arasındaki stratejik ortaklık anlaşmasına binaen Amerika, herhangi bir yabancı ülkenin saldırılarına maruz kalması durumunda sınırlarının korunması için Afganistan'ın yanında yer alacaktır. Ancak [Amerikan yetkilileri], Afgan medya organları ile güvenlik kurumlarının sunmuş olduğu raporların doğru olmadığını söylemektedirler."

Bir taraftan Zalmay Resul'ün dün Washington'da yapmış olduğu açıklamalar diğer taraftan da Hamid Karzai'nin bugün yapmış olduğu açıklamalar, ajan Afganistan hükümetinin aşağılık ve ikiyüzlü doğasının olduğunun güçlü bir kanıtıdır. Zira onlar, bir taraftan Pakistan'ın Afganistan'ı bombalamasıyla ilgili olarak Amerika'nın sessiz kalmasını kınayıp Amerika'nın Amerikan-Afgan stratejik ortaklık anlaşmasına bağlı kalmadığını beyan ederlerken diğer taraftan da Amerika ile güvenlik anlaşması imzalamak için müzakereler düzenlemektedirler! Oysa şayet Amerika ortaklık anlaşmasına bağlı kalmıyorsa o halde bu anlaşmanın ne değeri vardır ki? O zaman şayet maksat İslam dünyasının bu parçasını bir kez daha sömürgeci kafirlere satmak değilse bu ikinci anlaşmanın imzalanmasının hiçbir gereği yoktur. Sonra Pakistan hükümetinin de aynı şekilde Amerika'nın ajanı olduğunu ve Amerika'nın izni olmadan da siyasî herhangi bir girişimde bulunmasının imkansız olduğunu gözden kaçırmamız da caiz değildir. Halbuki ajan Pakistan hükümeti, bu bombalama yoluyla halkını aldatmakta ve halkın, kendisinin Amerika'ya karşı olduğunu zannetmesini sağlamaktadır.

Hakeza Karzai de kendisinin Amerika'ya karşı olduğunu göstererek Afgan halkını aldatmaya çalışmaktadır. Ancak hakikatte o, Afgan Müslümanlarının maslahatından daha çok Amerika'nın çıkarı için çalışmaktadır. Bunun da ötesinde o, şeri hükümlere muhalefet etmekte ve kalıcı Amerikan askerî üsleri inşa etmek ve güvenlik anlaşmaları imzalamak vasıtasıyla da İslam dünyasının bu parçası üzerinde Amerikan hegemonyasını genişletmeye çalışmaktadır.

Bundan dolayı Afgan Müslümanlarının yapması gereken, Amerikan politikasındaki şerri ve iblisliği fark etmeleridir. Zira Amerika, stratejik savunma anlaşmalarının devam ettiğini gerekçe göstererek İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra işgal etmiş olduğu ülkelerden çekilmemektedir. Dolayısıyla Afganistan'daki Müslümanların ve mücahitlerin yapması gereken, Afgan hükümetinin davranışları gibi örümcek ağına düşmemeleridir. Çünkü Allahu [Subhânehu ve Te'âla], kafirleri dost edinmenin haram olduğunu beyan etmiş ve bunu, çürük bir örümcek ağı olarak saymıştır.

مَثَلُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاءَ كَمَثَلِ الْعَنْكَبُوتِ اتَّخَذَتْ بَيْتًا وَإِنَّ أَوْهَنَ الْبُيُوتِ لَبَيْتُ الْعَنْكَبُوتِ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ "Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. Örümcek bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi!" [Ankebût 41]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Parlamento Seçimlerinin Yapılması, Ürdün'deki İnsanların Akıllarını Hafife Almaktır

Ürdün rejimi, mevcut parlamentonun dağılacağı ve yeni parlamento seçimlerinin yapılacağına dair bir açıklama yapmıştır. Bu açıklama ise Ürdün'deki insanların, onurlarının kırılmasının, servetlerinin yağmalanmasının, fakirliğin, yoksulluğun, gözetim eksikliğinin, devletin bütün birimlerinde yaygınlaşan yolsuzluğun, kafir Batı'ya olan siyasî ve ekonomik bağımlılığın, Yahudilere olan utanç verici bağımlılığın, borçların artmasının ve buna benzer birçoklarının acısını çekmeleri nedeniyle öfkelerinin artmasının, insanların büyük çoğunluğunun sessizliklerini bozmasının ve değişim ihtiyacının ortaya çıkmasının gölgesinde gerçekleşmiştir. Bunun üzerine rejim, insanların akıllarını hafife alarak onların meselelerini küçümsemeye, acılarını ve taleplerini bodurlaştırmaya çalışmaktadır. Zira rejim, çözümün gerekli yasaları yapacak ve hükümeti seçecek olan yeni parlamento seçimleriyle başlayacağını ve ardından da sorunun çözüleceğini düşünmektedir.!

Halbuki Ürdün halkının acısını çektiği bu kasıtlı bodurlaştırma ve utanç verici küçümseme, Ürdün rejimi ve onunla birlikte olan oyuncuların, insanları saptırmaya devam ettiklerini ve insanların dikkatlerini meşru haklarından ve gerçek değişimden başka yöne çektiklerini teyit etmektedir. Zira sorun, sadece parlamentoda olmayıp bilakis sorun, İslam esasına dayanmadığından ve kafir Batı'ya bağımlı olmasından dolayı rejimin tamamındadır. Dolayısıyla ister tek oy yasası ile seçilmiş olsun isterse de başka bir yasayla seçilmiş olsun hiçbir insana caiz olmayan anayasayı uygulayacak olan yeni parlamento seçimi durumu asla değiştirmeyeceği gibi her ne şekilde olursa olsun anayasa değişikliği de durumu asla değiştirmeyecektir. Çünkü bunların hepsi, İslam esasına dayalı olmayan rejimin bekasını korumaktadırlar.

İnsanların, şerefli ve onurlu bir yaşam noktasındaki meşru hakları ile kafir Batı'ya olan bağımlılıktan kurtulmak, sadece Allah'ın kemale erdirdiği ve onlar için kendisinden razı olduğu İslam Nizamı ile gerçekleşecektir ki buda, gölgesi altında dünyanın efendileri olacağımız ve yokluğunda ise beşeri rejimlerin zulümlerinin acılarını çekmeye devam edeceğimiz Hilafet Nizamı'dır. Zira Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ مِنِّي هُدًى فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلا يَضِلُّ وَلا يَشْقَى وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى "Artık benden size hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime ittiba ederse o, sapmaz ve bedbaht olmaz. Kim de benim zikrimden (Kur'an'dan) yüz çevirirse onun için sıkıntılı bir hayat olacaktır." [Taha 123 124]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Lübnan Otoritesindeki Çifte Standartlar Mazlum Suriye Halkını Destekleyenlerin Tutuklanmasını ve Onların Katillerinin Göz Ardı Edilmesini Gerektirmektedir

Geçen hafta içerisinde Suriye halkı ile otoriter çeteye karşı ayaklananlara destek ve yardım sağlaması nedeniyle Raşya-Beka bölgesindeki faziletli Şeyh "Hasan Ali" tutuklanmıştır.

Lübnan'daki iktidar birimleri, bir kez daha Suriye'deki mücrim rejimin yanlısı olduklarını kanıtlamışlardır. Zira tutuklamalar ve yargılamalar, Suriye ayaklanmasına sempati duyan ve katledilen mustazaf halkına yardım sağlayan herkese kadar uzanmaktadır. Ama rejimin gözü, katil rejime destek vermek için Suriye'ye silah ve savaşçı gönderenleri hiç görmemektedir. Dolayısıyla şöyle diyen şair ne kadar da doğru söylemiştir:

Her kusurdan hoşnut olan göz, yorgundur        Ancak öfkeli göz de eşit görür

İşte günlük olarak bir biri ardına, rejime destek vermek için savaşan kişilerin Suriye içerisinde dolaştırılan tabutlarının haberleri gelmektedir. Peki o halde rejime silah ve savaşçı gönderenler hukuka bağlı olmuş oluyor da Suriye halkına destek veren bir kimse de hapsi ve yargılamayı hak eden bir suçlu mu sayılıyor?! Sonra size, önceki gün Kovra'da el konulan ve tanksavar füzeleri içeren silah depolarının haberi gelmedi mi?! O halde neden yetkililerin bu yöndeki çağrılarını işitmediğimiz gibi bu ağır silah depolarına karışanların tutuklanmasını işitmiyoruz?!

İşte bu ülkedeki resmî uygulamanın adresi; iki yüzlülüktür. Özellikle de mesele, bir tarafta Suriye'deki helak olmuş rejimle ilgili diğer tarafta ise İslam ümmetinin meselelerine bağlı olan İslamî akımların evlatlarıyla ilgili olunca. Peki o halde daha ne kadar insanlar, mücrimlerin ve tagutların gözlerinin önüne atılsın diye kışkırtılmaya devam edilecek?!

Ey Lübnan Yöneticileri: Yeter artık bu ümmetin büyük bir çoğunluğunu ölümcül bir düşman kılan dar bakışlı politikaların arkasında sürüklendiğiniz. Zira akıbet, on yıllar boyunca insanlara musallat olduğu gibi uçurumun eşiğinde olan tagutların ve yabancıların serabı değil bu ümmetin olacaktır! O halde Allah Azze ve Celle'nin vacip kıldığı gibi kardeşin kardeşi desteklediği ümmetin evlatlarının arasından çekilin. Zira müminler kardeştir. Yoksa siz, ayaklanma ve halkının nefes almaması için Lübnan halkını Suriye halkından ayıran Amerikan planını mı uygulamak istiyorsunuz? Nitekim Amerikan yönetimi, krizin Lübnan'a ulaşmasının tehlikesi hakkındaki açıklamalarını tekrarlayıp durmaktadır. Halbuki hakikatte bu, ayaklanmayı Lübnan'dan boğmak için Lübnan'dan Suriye'ye yardımların erişmesini önlemekle ilgili direktiflerden öte bir şey değildir. Ancak bu mübarek ayaklanmayla ilgili tuzak kuranların canı cehenneme. Zira o, Allah'ın izniyle komplocuların, hainlerin ve bozguncuların ayıplarını ifşa edecektir.

Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmaktadır:

الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ لا يَظْلِمُهُ وَلا يَخْذُلُهُ وَلا يَحْقِرُهُ التَّقْوَى هَاهُنَا وَيُشِيرُ إِلَى صَدْرِهِ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ

"Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz, onu tahkir etmez. Takvâ şuradadır. -Eliyle göğsüne üç defa işaret etti.- "

Alimler, bu hadisin şerhinde şöyle demişlerdir:

[الْخَذْلُ] El-Hazlu; yardımı ve desteği terk etmek demektir. Bunun manası ise şayet zalim ve benzerlerinin defedilmesiyle ilgili yardım istenirse eğer imkan varsa buna yardım edilmesi gerekir demektir. Zira  bunun, hiçbir şeri özrü yoktur.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir, Mübarek Iyd-ul Adha'yı Kutlar

Allahuekber... Allahuekber... Allahuekber... Lâ İlahe İllallah... Allahuekber... Allahuekber... Velilleh-il Hamd.

Hamd Allah'adır. Salat ve selam, Allah'ın Resulünün, ashabının, onu destekleyenlerin... ve onu takip edenlerin ve adımlarını izleyenlerin, İslam akidesini fikrinin esası ve şeri hükümleri de amellerinin ölçüsü ve hükümlerinin kaynağı kılanların üzerine olsun. Emma ba'd;

Ey Bütün Her Yerdeki Müslümanlar...

Hizb-ut Tahrir / Merkezî Medya Bürosu'ndan bütün İslam ümmetine, Hizb-ut Tahrir'in emiri alim Atâ İbn-u Halil Ebu er-Raşta'nın (Allah onu korusun) mübarek Iyd-ul Adha kutlamasını aktarmaktan dolayı mutluluk duyduğumuz gibi gecelerini gündüzlerine katarak zorba dönemin rejimleriyle mücadele etmelerinin yanı sıra Allah'ın kulu ve Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in müjdelediği Hilafet Devleti'ni kurmak yoluyla Allah'ın kelimesini yüceltmek için de onlarla mücadele eden Hizb-ut Tahrir şebâbı ve şebâbatının kutlamalarını da aktarmaktan dolayı mutluluk duyarız.

Geçtiğimiz yıl, bizlere Raşidi Hilafet'i kurmayı ikram etmesi için el-Hayy el-Kayyûm'a çok yalvardık. Şimdi de biz, son günlerde Şam tagutunun devrilişine tanıklık etmekteyiz.

Şam ayaklanması da; başta Amerika olmak üzere gece gündüz Batılı ülkelerin komplolarına ve bu ülkelerin, ellerindeki bütün ölüm ve yıkım araçlarını kullanarak gece gündüz haram olan kanları dökmek için Şam kasabı ile gizli anlaşma yaptıklarına tanıklık etmesi, Batı liderleri ile onların kuyrukları olan Müslümanların yöneticilerinin Şam ayaklanmasının Hilafet Devleti ile sonuçlanmasından son derece korktuklarının bir göstergesidir. Şayet Şam'daki halkımız, Amerika ile onun ajanlarının diktelerine boyun eğerlerse o zaman en son olarak Karzai yada Tantavi, ayaklanmayı Amerika'nın hedefi doğrultusunda dayatma imkanı bulacakları gibi... Ulusal Adlı Amerikan Konseyi savunucuları da Türkiye-Amerikan rejiminin türetmelerinden öte bir şey olmadıkları halde Şam ayaklanmasının mütevellisi olmaları vasfıyla göçmenlerin sarayına girme imkanı bulabileceklerdir... Ancak Şam ayaklanmacılarının, "Amerika, Kinin Kanımıza Doymadı mı?!" başlıkla olan en son Cuma'da Amerikan tuzağının hakikatinin farkına vardıkları ortaya çıkmıştır.

Bizler de bütün İslam ümmetinin Iyd-ul Adha'sını kutlar bu fırsatı kaçırmayarak öncelikle liderler, ordu subayları ile güç ve kuvvet sahipleri olmak üzere tüm Müslümanlara değişimi hatırlattığımız gibi onlara, Resul Mustafa'nın Dâr-ul İslam'ın merkezi olarak vasıflandırdığı Şam'daki kardeşlerine ve halklarına destek verme noktasındaki şeri vaciplerini de hatırlatırız... Ayrıca Şam'daki halkımıza, Allah'ın vaat edilmiş olan nusretini müjdeleriz. O halde O'nun rızası yolundaki fedakarlıklarında muhlis olsunlar. Zira onlar, şu iki iyilikten birine nail olacaklardır; ya nusret ya şehadet.

Ben sizlere, Hizb-ut Tahrir / Merkezî Medya Bürosu Başkanı ile tüm çalışanlarının kutlamalarını aktarıyor ve İslam ümmetine gelecek bayramda Ukab râyesinin gölgesinde yaşamayı nasip etmesi, onun Allah'ın izniyle birleştirici, nusret verici, güçlendirici olması ve İslam ümmetinin yeniden ön saflara geri dönmesi için Mevlâ Azze ve Celle'ye yalvarıyorum. Şüphesiz O, bunun Velisi'dir ve buna muktedirdir.

Ya Hay, ya Kayyûm, ya Hannân, ya Mennân, ey gördüğümüz gökyüzünü direksiz olarak yükselten Allah'ım, bizlere Hilafet Devleti'ni ikram et, bizlere düşmanlarına, Şam kasabına, ona yardım edenlere ve onu destekleyenlere karşı nusretini ikram et, bütün her yerde Senin yolunda cihat edenlere yardım et ve onlara, Kelimeni yüceltme ve Dinine nusret verme imkanı ver.

Dikkatlerinizi şu hususa çekmek isteriz; mübarek Iyd-ul Adha münasebetiyle özel bir yayın düzenlenecektir. Bu ise mübarek Iyd-ul Adha'nın ilk günü olan Cuma gününden itibaren başlayacaktır.

Her yıl hayır üzere kalınız ve Allah ibadetlerinizi kabul etsin.

Ve's Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuh.

Subhâneke Allahumme Ve Bihamdik Neşhedu En Lâ İlahe İlla Ente Nestegfiruke ve Netubu İleyke.

H. 1433 yılının mübarek Iyd-ul Adha gecesi.


Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / Suriye Vilayeti, Mübarek Iyd-ul Adha'yı Kutlar

Allahuekber, Allahuekber, Allahuekber, kuluna nusret veren, ordusunu izzetlendiren ve hizipleri hezimete uğratan sadece O'dur. Lâ İlahe İllallah, sadece O'na ibadet eder ve kafirler kerih görseler de dini sadece O'na has kıldığımız gibi Beşar, Amerika ve komplocular kerih görseler de dini sadece O'na has kılarız.

Acıların, ceset parçaları arası ile bombalamanın, yıkımın, dünyanın İslam'a ve Müslümanlara yönelik kinlerinin altında kerim bayram güneşinin doğuşunu hayırla müjdeleriz. Zira mübarek Iyd-ul Adha bizlere, sadece Allah adına itaatin olduğu kurbanı ve onu en güzel ve en yüce bir şekilde tasavvur etmeyi hatırlattığı gibi O'na tekbir ve tehliller getirmeyi, Kureyş'e, müttefiklerine, Hendek Savaşı'ndaki hiziplerine ve Beni Kureyza'ya karşı nusreti de hatırlatmaktadır. Zira onların hepsi, kerim Resul [Aleyhi's Salatu ve's Selam]'ın İslam Devleti'nin ilk başkenti olan Medine-i Münevvera'daki devletinin altındaki Müslümanlara karşı komplo kurmuşlardı. Yine Iyd-ul Adha bizlere, nusretin sadece Allah katından olacağını da hatırlatmaktadır. Bizim için vazgeçilmez olan azim bayram, hoş geldin. Yaralı Şam'daki bizler, yakınlarını kaybetmiş, yaralanmış, yerlerinden edilmiş ve kararlı olan seçkin ve değerli halkımıza deriz ki; her yılınız hayır üzere olsun ve her yılınız ülkeyi ve insanları koruyacağı gibi malları, evleri ve ırzları koruyacak ve arkasında savaşılıp onunla korunulacak olan Müslümanların Halifesi'nin gölgesinde olsun, Allah ibadetlerinizi kabul etsin, sizleri ayaklanmanızda sabit kılsın, onu Allah'ın Kerim yüzüne has kılsın ve Celle Âla onu açık bir nusretle galip kılsın.

Hizb-ut Tahrir / Suriye Vilayeti, hem kendi adına hem de Şam'daki Hizb-ut Tahrir şebâbı adına bu kerim bayramınızı kutladığı gibi aynı şekilde Subhânehu ve Te'âla'nın Şam'da bizlere ikram etmiş olduğu yardımlardan dolayı da sizleri kutlamaktadırlar. Bu ikramlardan ilki, Allahu Subhânuhu'ya geri dönmek ve Allahuteala'nın indirdikleriyle olan yönetimi ikame etmede Resulü [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in metoduna sımsıkı sarılmaktır. Ayrıca bu ikrama, uluslararasının İslam'ın izzetiyle aziz olan ayaklanmanıza dönük komplosunu ifşa etmeniz de dahildir. Dolayısıyla özgürlük ve kalkınma hususundaki hedefiniz, bu rejimi, rükünlerini, kuyruklarını, yaşını ve kurusunu kökünden söküp atmadıkça kesinlikle tamamlanmayacaktır. İşte o zaman bu durum, Şam'daki Dâr-ul İslam'ın merkezinde Müslümanların Halifesi'ne biat etmenin sevinciyle tamamlanacaktır.

Ve's Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuh.

Subhâneke Allahumme Ve Bihamdik Neşhedu En Lâ İlahe İlla Ente Nestegfiruke ve Netubu İleyke.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Putin, Dini Duygulara Olan Saygısını Göstermekte ve Gerek İslam'a ve Müslümanlara Dönük Düşmanlığını ve Gerekse Aşırı Laik Rus Hükümetinin Müslümanlara Dönük Zulmünü Gizlememektedir

22.10.2012 pazartesi günü, (Moscow Times Rus) Gazetesi, başörtüsünün yasaklanması hakkında bir soruşturma ile Rusya Devlet Başkanı Putin'in 18 Ekim 2012 Perşembe günü yapmış olduğu açıklamaları yayınlamıştır. Zira Reuters ve diğer haber ajansları şunları zikretmiştir; Devlet Başkanı Vladimir Putin, ülkenin Güney Stavropol bölgesinde bulunan Rus okullarındaki en son başörtüsü yasağını şu sözleriyle değerlendirmiştir: "İnsanların dini duygularına saygı duymaya teşvik etmeliyiz. Dolayısıyla devlete düşen, faaliyetleri aracılığı ile en ince detaylarda ve her şeyde bunu göstermesidir." Ve şöyle bir eklemede bulunmuştur: "Buna rağmen biz, laik bir devletiz ve bize düşen de bu temelden hareket etmektir." Nitekim okullarda üniforma sistemi uygulayan ve dini kıyafetlerin giyilmesini yasaklayan Avrupa ülkeleri modelini önermiş ve bunu, öğrencilerin peçe giymeye olan bağlılıklarına bir çare olarak Rusya okullarında taklit edilmesi gereken bir model olarak sunmuştur. Rusya ve diğer medya organları da onun bu açıklamalarını, Rusya okullarındaki başörtüsü yasağına açık destek verdiği şeklinde yorumlamışlardır. Dolayısıyla onun bu tutumu, üniversitelerinde aynı şekilde başörtüsü ve peçe yasağını dayatan Fransa, Almanya, Kanada, Türkiye ve Özbekistan gibi aşırı laik diğer ülkelerin tutumunu taklit etmekten ibarettir.

Hizb-ut Tahrir / Merkezî Medya Bürosu Üyesi Nesrin Nevaz, sayın Putin'in açıklamalarını şu sözleriyle değerlendirmiştir:

"Putin'in, Rusya devletini vatandaşlarının dini duygularına saygı göstermeye davet etmesindeki iki yüzlülük ve yalan apaçık ortadadır. Zira bizler, Müslüman azınlıklara karşı baskıcı despotik politikaların takip edilmesi noktasında uzun bir sicili sahip olanın bizzat bu devletin olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda mesele çarpıcı bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bunu, Rus İnsan Hakları Enstitüsü de onaylamaktadır. Geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde davet taşıyıcılarının akrabalarından olan Müslüman kadınlar, İslamî vaciplerini terk etsinler diye kadınların erkek akrabalarına baskı uygulamak amacıyla bu yöntemleri takip eden Rusya güvenlik birimleri tarafından tacize, hapse, saldırıya ve bıçaklarla tehdide maruz kalmışlardır. Nitekim -Rusya devletinin "aşırıcılıkla mücadele" politikası çerçevesinde- bazı kadınların çocukları yetimhanelere gönderilmiş olup aşırıcılıkla mücadele, şu anki "İslam düşmanlığı" politikalarının takma adı olmuştur. Böylece sanki Putin, masum Müslüman kadınlara zulmetmekle yetinmemekte, dahası tek suçları şeri kıyafetlere bağlanmak olan takvalı Müslüman genç kızları Rus okullarından uzaklaştırmayı arzulamaktadır. Dolayısıyla bu, Müslüman Rus kadınları tarafından İslam'a olan bağlılığa yönelik artan taleple mücadele etmeye ve kadınları sapkın laik inançları benimsemeye zorlamak için çalışmaya dönük bir girişimdir."

"Dini inançlara saygı hakkındaki konuşmasına rağmen Putin, aynı zamanda da hanif şeri hükümlere bağlı kalmalarından dolayı öğrenim fırsatlarının engellenmesi nedeniyle Müslüman kızların seviyelerinin düşük olduğunu desteklemektedir. Ayrıca o, bu fikrin dini azınlıklara karşı olan fanatizmi ve evrensel hakların sağlanması alanındaki başarısızlığı defalarca kanıtlandığı, bunun gerek başörtüsü ve peçenin yasaklanmasında ve gerekse laik ülkelerde minare inşasının yasaklanmasında ortaya çıktığı bir sırada devletinin laik ilkeleriyle övünmektedir. Dolayısıyla Müslüman bir kadın, laik ülkelerde "saygıyı" elde etmek, sadece kendi akidelerine inananlar için bir ayrıcalık olurken marjinalleşme, damgalanma ve ayrımcılığın ise dinlerine inananlar için ortaya atılmış tek seçenek olduğunu açık bir şekilde anlamıştır. Zaten laik bir rejimden beklenen de işte budur. Dolaysısıyla bu fikir, adil, nezih ve ahenkli toplumları düzenleme keyfiyetini çok uzun zamandan buyana kaybetmiştir."

"Ayrıca sayın Putin, hükümeti, içeride ve dışarıda Çeçenistan'daki masum Müslüman kadınları korkutmaya ve kasap Beşar tarafından İslam Nizamı altındaki onurlu bir yaşamdan başka hiçbir arzuları olmayan Suriye'deki bu ümmetin kızlarına dönük yapılan toplu katliamları desteklemeye dayalı bir politikayı izlerken Müslüman bir kadının dini duygularına saygı gösterilmesi hakkında konuşmaya nasıl cüret edebilir ki?"

"Sonra Putin'in kutladığı laik bir rejim, Rusya kadınlarına ne verebilir ki? Zira Rus kadını, istismara, sömürüye, şiddete ve ücretlerde ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Nitekim Rus hükümetinin propagandasını yaptığı liberal laik değerler, kadın için çarpık sosyal bir kimlik oluşturmuştur. Zira kadına, sırf diğer herhangi bir ekonomik eşya gibi kullanılıp bertaraf edilmesi gereken bir lezzet olması itibarıyla bakmaktadır. Ayrıca kadına baskı uyguladığını iddia ederek İslam'ı suçlamanın sonsuz keyfini çıkaran laiklere gelince; onlar, çevrelerine bakmayı göz ardı ettikleri gibi Müslüman kızları öğretimden engelleyenin ve onların temel haklarını yasaklayanın İslam olmadığını bilakis bunun, Müslüman kadınlara bunları yapan liberal fanatiklerin egemen olduğu aşırı laik sistemler olduğunu itiraf etmeyi de reddetmektedirler."

Hizb-ut Tahrir içerisindeki kadınlar açısından olana gelince; bizler, Rusya'daki muhlis kerime bacılarımızı, dinlerine, asil ve soylu bir değerle somutlaşan ve tevazu ve haysiyet anlamına gelen İslamî zinetlerine sımsıkı sarılmaya davet ediyoruz. Dolayısıyla sizlere baskı uygulayan ve başörtüsünün engellenmesi yoluyla yaratıcıya itaati engelleyen herhangi bir alana yada İslam düşmanı diğer herhangi bir uygulamaya izin vermeyiniz. Zira bunların tamamı, Müslümanların fikrî akidesini sarsmaya veya onların İslam dinine dönük halis saf sevgilerini koparmaya güç yetiremediğini fark eden bir devletin kullandığı umutsuz başarısız politikalar ve taktiklerdir. O halde hatalı olan bu laik inançları kaldırıp atınız, İslamî inançlarınız üzere sebat ediniz ve kainatın yaratıcısı ve müdebbir olan Allahuteala'nın rıdvanından emin olduğunuz şeri hükümlere bağlı kalınız. Ayrıca gölgesinde bu şeri elbisenin gururuyla yaşayacağınız ve güvenli ve gerçek bir saygı ortamında dininizin hükümlerini tatbik edeceğiniz Hilafet Devleti'ni kurmak için ciddi bir şekilde çalışınız."

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ لِيَصُدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ فَسَيُنْفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيْهِمْ حَسْرَةً ثُمَّ يُغْلَبُونَ وَالَّذِينَ كَفَرُوا إِلَى جَهَنَّمَ يُحْشَرُونَ "Şüphesiz ki kafirlik edenler mallarını (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcıyorlar, daha da harcayacaklardır. Sonra bu onlar için hasret (yürek acısı) olacak ve sonra (nihayetinde) mağlup olacaklardır. Kafirlikte ısrar edenler ise Cehenneme toplanacaklardır." [el-Enfâl 36]


Dr. Nesrin Nevaz
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Bürosu Üyesi

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER