Çarşamba, 21 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/12
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir, İslamabad'taki Fas Büyükelçiliği'nin Dışında Bir Gösteri Düzenlemiştir

Fas'taki Hizb-ut Tahrir Üyesinin Hapsedilmesi Hilafet'in Kurulmasını Engelleyemeyecektir

Hizb-ut Tahrir bugün, İslamabad'taki Fas Büyükelçiliği'nin dışında Fas'taki Hizb-ut Tahrir üyesi Tihamî Necîm'e yönelik hapis kararına karşı bir gösteri düzenlemiştir. Zira göstericiler, üzerinde "Hizb-ut Tahrir Şebâbının Hapsedilmesi Hilafet'in Kurulmasını Engelleyemeyecektir" ve "Ey Fas Tagutu! Hilafet, Senin Cürümlerinin İntikamını Almak İçin Gelmektedir" yazılı pankartlar taşımışlardır. Ayrıca göstericiler, Tihamî Necîm'e yönelik olan uydurma davanın düşürülmesini ve onun derhal serbest bırakılmasını talep etmişlerdir. Bunun yanı sıra göstericiler, tagut Fas kralına karşı sloganlar atmışlar, gelmekte olan Hilafet Devleti'nin bu ümmete karşı işlemiş olduğu cürümleri yüzünden onun için bir yıldırım olacağı noktasında uyarmışlar ve İnsan Hakları Örgütleri'nin hizbin üyesinin hapsedilmesine karşı seslerini yükseltmelerini talep etmişlerdir. Yine göstericiler, Fas Büyükelçiliği'ne tagut Fas hükümdarının zulmü hususunda uyarıda bulunan bir mektup teslim etmişler ve Tihamî Necîm'in derhal serbest bırakılmasını talep etmişlerdir.

Göstericiler, gösterinin sonunda Hilafet'in kurulmasını destekleyen ve Tihamî Necîm'in serbest bırakılmasını talep eden sloganlar atarak barışçıl bir şekilde ayrılmışlardır.

Not: Bilişim Sistemleri Mühendisi olan 37 yaşındaki Tihamî Necîm, 02.03.2012 günü evinden kaçırılmış olup şiddet araçları ve yabancı fon almak yoluyla Fas Krallığı'na karşı komplo kurmakla suçlanmıştır. Ardından tutuklanmasından altı ay sonra Fas Adalet ve Özgürlük Bakanı Mustafa Ramed, onun davasının siyasî olduğunu onaylamıştır. Ancak ona, ceza kanununun 201. ve 206. maddelerine göre ceza davası isnat edilmiş ve mahkeme tarafından 05.06.2012'de 201. madde kapsamında davanın beraatına hükmedilirken suçu ise 206. maddeye göre tamamlanmıştır. Dolayısıyla 11 Eylül 2012'de on ay hapsine hükmedilmiş, Temyiz Mahkemesi kendisine yöneltilen dilekçeyi reddetmiş ve hükmün müddetini on sekiz ay hapse yükseltmiştir.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / Pakistan'dan, Fas Büyükelçisi'ne Bir Mektup

Sayın Fas Büyükelçisi;

Bu mektubu sizlere, geriye kalan sağduyulu kimselerle konuşmak amacıyla yöneltiyoruz. Tabii ki rejimin zulmünden vazgeçmeye ve bu yönde ciddi adımlar atmaya dönük en ufak bir niyeti varsa. Dolayısıyla sizler de çok iyi biliyorsunuz ki rejiminiz, 02.03.2012 günü evli, dört çocuk babası ve Bilişim Sistemleri Mühendisi olan 37 yaşındaki Hizb-ut Tahrir üyesi Tihâmi Necîm'i evinden kaçırmış, sonra şiddet araçları ve yabancı fon almak yoluyla Fas Krallığı'na karşı komplo kurmakla suçlamış ve ardından da tutuklanmasından altı ay sonra Fas Adalet ve Özgürlük Bakanı Mustafa Ramed, onun davasının siyasî olduğunu onaylamıştır. Ancak ona, ceza kanununun 201. ve 206. maddelerine göre ceza davası isnat edilmiş ve mahkeme tarafından 05.06.2012'de 201. madde kapsamında davanın beraatına hükmederken suçu ise 206. maddeye göre tamamlanmıştır. Dolayısıyla 11 Eylül 2012'de on ay hapsine hükmedilmiş, Temyiz Mahkemesi kendisine yöneltilen dilekçeyi reddetmiş ve yabancı fon aldığı iddiasıyla hükmün müddetini on sekiz ay hapse yükseltmiştir. Bu ise bu paraların, Bilişim Sistemleri Mühendisleri olarak çalışırken Danimarkalı şirketlerden kazandığını kanıtlayan gerekli bütün evraklar sunulmasına rağmen olmuştur.

Hizb-ut Tahrir'in, şiddet eylemleri kullanmayan ve metodunda bunun bir parçasına dahi itibar etmeyen siyasi bir hizib olduğu bilindiği gibi Fas rejimi de bunu yakinen bilmektedir. Zira hizib, Müslümanların halini değiştirmenin tek yolu olması itibarıyla siyasi araçlara başvurmaktadır. Dolayısıyla Tihamî Necîm'e yönelik hüküm, hiç şüphesiz siyasî dürtülerinden dolayı olmuştur.

Bizler, onun derhal serbest bırakılmasını talep ettiğimiz gibi siyasî aktivistlere zulmetmeye devam etmenizin kesinlikle vahşî rejiminizin ömrünü uzatmayacağı hususunda da uyarırız. Dolayısıyla şayet hükümetiniz, mevcut gidişatını değiştirmezse Allah'ın izniyle yakında kurulacak olan Hilafet Sistemi, sizin bu cürümünüzü asla affetmeyecektir. O halde nasihatimizi dinleyiniz ve kendinizi dünyada ümmetin öfkesinden ve ahirette de el-Aziz ve' l Cabbar'ın azabından kurtarınız.

Devamını oku...

Cumhuriyet 89 Yılda Ne Getirdi ki 100. Yılını Bekliyorsunuz?

  • Kategori Türkiye
  •   |  

Laik Kemalistlerin bayramı ve Rablerine kurban kesmenin mutluluğunu yaşayan Müslümanların bayramının birbirine karıştığı bugünlerde, yine 29 Ekim kutlamaları yapılıyor ve yine Müslümanların bayramını devlet, devletin bayramını da Müslümanlar kutlamıyor. Sözde Cumhuriyet coşkusu, resmi törenlerden, okullarda yapılan zoraki merasimlerden, sadece devlet erkânının katıldığı balolardan ve belediyelerin düzenlediği birkaç konserden öteye geçemiyor. Üstelik bir de bu sahte "bayramı" Müslümanlara kabul ettirmek için, Rasulullah'ın [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] makamı olan minberlerde Cumhuriyetin İslam'dan olduğu safsatası verilmeye çalışılıyor! Hâlbuki Müslümanların bayramı iki tanedir ve bu konuda hicretten sonra Medine'ye vardığında orada iki günün bayram olarak kutlandığını gören Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur: "أبدلكم الله تعالى بهما خيراً منهما، يوم الفطر والأضحى" Allah bunları sizin için daha hayırlı olanlar ile değiştirdi: (Bunlar) Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı'dır. [Ebu Davud]

Bundan 89 sene önce 29 Ekim 1923'de ilan edilen Cumhuriyet rejimiyle birlikte Osmanlı Hilafet Devleti'nin ilgası sağlanmış ve on dört asır sonra kâfirler istediklerini elde etmenin mutluluğuna ulaşmışlardır. İnsanları Allah'a kulluk ettikleri bir düzenden, kula kulluk ettikleri bir düzene götüren ve hâkimiyeti Allah'tan alarak beşere veren bu fasit sistem, Müslümanları on yıllar boyunca perişan etmiştir. Allah'ın [Subhanehu ve Teâla] hükümlerinin tatbiki neticesinde insanlar ve tüm canlılar üzerine rahmet ve bereket damlaları yağarken, yerine getirilen Cumhuriyet rejimi sonrasında günah ve musibet ateşleri yağmaya başlamış, o günden sonra Müslümanların başı dertten hiç kurtulmamıştır. O nedenle Müslümanların başına bela olmuş bu cahiliye rejiminin kuruluş kutlamaları şer'an haram, aklen ve siyaseten de abestir.

Cumhuriyet'in kurucuları ve amansız bekçileri, bu güne kadar Türkiye'de Müslümanlar için hayır üzere ne istediler? Kurdukları yönetimi ayakta tutmak için Müslümanların kanlarını akıtmak ve halkını kendine düşman görmekten başka ne yaptılar? İslam'ı gerici, Allah'ın hükümlerini çağdışı görerek devletin mutlak surette laik olmasını isteyenler, halkı dininden uzaklaştırarak çığırından çıkaran bu yönetimin neresi ile övünüp bayram olarak kutluyorlar? Şimdiden Cumhuriyetin 100. yılı için planlar yapanlar, acaba geçen 89 yılda neler yaşadıklarını ne de çabuk unuttular? Hatırlatalım, bugün Cumhuriyetin 89. yılında her 39 saniyede bir suçun işlendiği, her 6 dakikada bir ev, her 9 dakikada bir işyerinin soyulduğu, her 4 saatte bir kişinin taciz edildiği, her saat başı bir yetişkin ve her 13 saatte bir çocuğun kaçırıldığı bu sistem nasıl huzur ve gelecek vaat edebilir? Sokaktaki her 8 kişiden birinin sabıkalı olduğu, toplamda 8,7 milyon kişinin poliste suç kaydının bulunduğu bu sistemde insanlar nasıl güvende yaşayabilirler? Her 19 dakikada bir kişinin adalete güvenmeyerek hakkını hukuki olmayan yollardan aramak istediği bu sisteme zerre miktarı güven kalmadığı açıktır. Tüm bu rakamlar ortada dururken, insanlığı ateş çukurunun kenarına sürüklemenin ötesine geçip uçurumdan aşağı iten bu yönetim şeklinin 100. yılını bekleyip planlarını onun bekasına bağlamak daha ne ile izah edilebilir?

Ey Yöneticiler! Bekasını arzuladığınız Cumhuriyet köhnemiş bir sistemdir. Onu restore etmek için ileri sürdüğünüz başkanlık sistemi, anayasal reformlar ve geçmişin derin yapılarını temizleme operasyonları gibi girişimler, bu çürümenin önüne geçemeyecektir. Yapmaya çalıştığınız aslında kokmuş deriye tuz basmaktan öte değildir ve beyhudedir. Bundan ne Allah, ne de Müslümanlar razı olacaktır. O halde Allah'tan sakının ve bu köhnemiş sistemi 100. yılına ulaştırmak için değil, insanlığa rahmet ve bereket yağdıran İslam'ı hayata hâkim kılmak için çalışın ve Hilafetin yeniden kurulmasına destek verin. Sırf Müslümanların değil, tüm insanlığın kurtuluşu buradadır, bunu da gayet iyi biliyorsunuz.

Ey Müslümanlar! Cumhuriyet, sizleri bu buhran ve bataklığa mahkûm eden sistemdir. Çocuklarınızı suç makinesi haline dönüştüren, yavrularınızın iffetini korumaktan ve sorunlarınıza sahih çözümler bulmaktan aciz bu sistem ile yöneticilerinizin sizi daha fazla oyalamasına izin vermeyin. 89 yıl değil 100 yıl geçse de emin olun değişen hiçbir şey olmayacak! Sizler Allah'ın [Subhanehu ve Tealâ] sizden razı olacağı, uygulandığında huzur ve sükûn bulacağınız İslam'ın yönetim sistemi olan Raşidi Hilafet Devleti'nin ikamesi için çalışın ve yöneticilerinizi de buna davet edin. Allahu Teala ne güzel buyurmuştur:

أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّهِ حُكْمًا لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ Yoksa onlar cahiliye yönetimini mi arıyorlar? İyi anlayan bir topluma göre, yönetimi Allah'tan daha güzel kim vardır? [Mâide 50]

Devamını oku...

Ey Suriye'deki Müslümanlar: "Bayram Sözleşmesi" Aldatmacasından Sakının Zira İbrahimî, Amerikan Çözümünü Dayatmada Mücrim Suriye Rejiminin Ortağıdır

  • Kategori Suriye
  •   |  

Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi el-Ahdar el-İbrahimî, "bayram sözleşmesi" önerisini sunmak yoluyla ayaklanmayı soğurmak için tüm Amerikan girişimleri karşısındaki ayaklanma çıkmazı duvarında bir gedik açmaya çalışmaktadır. Zira onun bu önerisi, bu rejimin üç günlük Kurban Bayramı boyunca ölüm makinelerini durdurma girişiminde bulunması amacıyla İbrahimî ile Suriye rejimi arasında bir anlaşmaya varılmasına dayandığı gibi bu öneriye icabet etmeleri ve rejimle savaşmayı durdurmaları için de onun ile ayaklanan Suriye halkı arasında bir anlaşmaya varılmasına dayanmaktadır. Nitekim bu önerisinin maksadı noktasında İbrahmî aynen şöyle demiştir: "Sözleşmeye ulaşmak, daha kapsamlı bir ateşkese, dışarıdan silah akışının durdurulmasına, ağır silahların çekilmesine ve ardından da Suriye krizine dönük siyasî çözüme erişmeye doğru atılmış bir adım olacaktır." Dolayısıyla bu ateşkes önerisi, plan içerisindeki bir adımdır. Bu planlardan birini de İngiliz "Sunday Telegraph" Gazetesi şu şekilde aktarmıştır: "İbrahimî, Suriye'de barışı korumak amacıyla Lübnan'daki UNIFIL gibi üç bin kişilik barış gücü konuşlandırmaya dönük bir plan ortaya koymuştur."

O zaman İbrahimî'nin planının ilki, Suriye'de ayaklanan insanların, içerisinde katliamın gizlendiği ateşkesi kabul etmesine dayanmaktadır. Şöyle ki; insanlar, kendilerini ateşkesin sürdürülebilirliğini kabul etmeye teşvik eden ayrımı hissedeceklerdir. Dolayısıyla muhalefet ile rejim arasında bir diyalogun yürütülmesini kabul etmek, bir çözüm aramak demektir. Dolayısıyla da hem bunun başarılması hem de diyalog esnasında güvenlik boşluklarını pekiştirmek için barışın koruması için uluslar arası güçlerin gönderilmesine dair uluslar arası bir ittifakta gerçekleşmiş olacaktır. O takdirde demek ki mesele, "barış sözleşmesi" değil  bir barış planıdır.

Bu planı gözlemleyen bir kimse, bunun bu bağlamdaki bir çözüm için Suriye rejiminin teklif etmiş olduğu hususların dışına çıkmadığını, planın başarıya ulaşmasıyla başlangıçta mücrim Suriye rejiminin bombardımanı durdurmayı nazikçe kabul ettiğini göstermeyi tasavvur ettikleri ve gerek çözüm gerekse de Suriye'nin geleceğinin belirlenmesinde Suriye rejiminin diyalog taraflarından biri olacağı bir plan olduğunu görecektir. Bunun içindir ki "rejimin baykuşu" Cihad Makdisî, hızla  ülkedeki şiddet eylemlerinin sona ermesi için Şam'ın bu bağlamdaki her türlü girişimle olumlu ilişkilere hazır olduğunu açıklayarak şöyle demiştir: "Her türlü girişimin başarısı, tarafların cevap vermesini gerektirir." İbrahimî de başarıyı temenni ederek 19.10'da şöyle demiştir: "Bizler, herhangi birinin gözünü çıkarmak değil sakinlik istiyoruz. Dahası bizler, diyalog yoluyla bir çözüme erişmek için durumların sakinleşmesini istiyoruz." Aynı şekilde bu, Amerika'nın desteklediği ve onun ajanları olan Türkiye'den İran'a, Mısır'a, Arap Birliği Ligi'ne, Irak'a, Lübnan'a ve Ulusal Konseye kadar destek seslerini yükselttikleri bir plandır... Ayrıca bu önerinin, Mısır, Tunus, Libya ve Yemen'in her birinde çaldıkları gibi Suriye'deki ayaklanmayı da tamamen çalma niyetinde oldukları geçiş sürecini kontrol edecek geçici bir hükümetin oluşturulmasına yönelik bir seyir taşıdığı da bilinmektedir... Aynı şekilde bu önerinin içerisinde, mücrim rejimin başının kurtarılması olduğu da bilinmektedir. Böylece rejimin işlemiş olduğu korkunç cürümler, bir cürüm değil bakış açısına dönük haklı bir tutum olmuş olacaktır.

"Bayram sözleşmesi" önerisi, kendisini yemek için gözlerini kapatmak yoluyla horozu ikna eden tilki kurnazlığının olduğu habis bir öneridir. Böylece insanlar, öneriyi kabul etmeleri için yumuşatılmış ve ayakları da öneriye doğru kolaylıkla çekilmiş olacaktır. Dolayısıyla bu öneri, insanların uçuruma düşmeleri için tek bir adım dahi atmalarının yeterli olacağı kayganlıkta olmasından dolayı tehlikeli bir öneridir. Bunun içindir ki mücrim Suriye rejimi, bu önerinin kabul edilmesi için insanlar nezdinde güçlü bir motivasyon oluşturmak amacıyla bayramdan önce cürümlerini artırmayı ve insanlar farkı hissetsinler diye de üç günlük bayram boyunca cürümlerini hafifletmeyi göz ardı etmeyecektir.

Ey Suriye'deki Sabreden ve Kararlı Olan Müslümanlar!

İbrahimî'nin, Lübnan'a isabet eden iç savaş ve yıkımın sizlere de isabet edeceğine yönelik açık sinyal vererek Lübnan'da yaptığı "Suriye krizi, yaş kuru her şeyi yakacak" şeklindeki uyarısı sakın sizleri korkutmasın. Dolayısıyla o, bu sözleriyle sanki şöyle demek istemektedir: "Ya Amerikan çözümü yada iç savaş." Dolayısıyla bu şekildeki bir plan, başarısına her zamanki cürümsel yolu üzerinde olan mücrim Suriye rejimini de ortak etmekte olup İbrahimî'nin kendisi de Suriye rejiminin bayramdan önceki cürümlerinin şiddetine ve bayram boyunca da onu hafifletmesine bağlı kalacaktır; buda onların, Suriyelilerin tertemiz kanlarının akmasında ortak olduklarına işaret etmektedir.

Ey Sevgili Suriye'deki Muhlis Müslümanlar!

Bizler sizlerin teslim olmanızdan korkmuyoruz. Zira sizler, gerçekten kahraman kimselersiniz ve sizlerin kahramanlıkları da Allah'ın izniyle hiç kimsenin galip gelemeyeceği Allah'a olan imanınızdan kaynaklanmaktadır. Ancak bizler, Amerika'nın görevlendirdiği bir adamın sizlere tuzak ve komplo kurmasından korkuyoruz. Şayet bu şekilde olmamış olsaydı Amerika bu adama güvenmeye devam etmezdi. O halde aman ha ondan sakının. Dolayısıyla o adamın sizin koruyucunuz olmadığını iyi biliniz ve sadece Allah'a sımsıkı sarılınız, sadece O'ndan yardım isteyiniz ve sorunlarınızın çözümünde sadece Allah'ın şeriatına bağlı kalınız. Zira İslam bir çözüm koyduğunda onu reddetmek caiz değildir. Onun koymuş olduğu çözüm ise Hilafet Nizamı'nı kurarak dini ika etmektir. Yoksa sapkın ve saptırıcı demokrasiye ve vahşî facir kapitalizme dayalı olan zalim beşeri Batı sistemini ikame etmek değildir. Zira bunlar, İbrahimî'nin sizlere taşıdığı karışık Amerika mallarıdır. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنْ اللَّهِ حُكْمًا لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ "Yoksa onlar hala cahiliye hükmünü mü istiyorlar. İnanan bir kavim için Allah'tan daha iyi hüküm veren mi vardır?" [el-Maide 50]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Ey Müslümanlar: "Amerika, Kinin Kanımıza Doymadı mı?!" Cumasındaki Duruşunuz, İzzetli Bir Duruş Olup Amerika'nın Sunduğu "Bayram Ateşkesine" Karşı Doğrudan Bir Tepkidir

Devletlerin bir biri ardına, iddia ettikleri üzere daha fazla kan döken rejimin çıkarı için geçici bir yönetim ortaya çıkarmak amacıyla tagut rejim ile birlikte müzakere planını öneren komplo ve düşman ini Birleşmiş Milletler Elçisi el-Ahdar el-İbrahimî'nin aracılığıyla Amerika'nın sunduğu "bayram ateşkesi" önerisini destekledikleri bir sırada, nasıl olur da İbrahimî'nin göreviyle, özellikle de ateşkesin sunulmasıyla birlikte rejimin katliamları daha da artabilir?!

Bölgesel ülkeler ile rezil ve aşağılık Birliğin, destekleyip lütfederek bu öneriyi kaptıkları bir sırada ve bu önerinin cürümlerini ortadan kaldıracağını, kendisi ile tabiilerinin müstakbel Suriye'de bir rol alacaklarını ve kendisine yönelik bir intikam oluşmasını engelleyeceğini zanneden mücrim ve katil rejimin başının sevinmesinin ve rahatlamasının ardından ...

İşte böyle bir sırada ebrar Şam ayaklanmacılardan, 19.10.2012 Cuma günü, "Amerika, Kinin Kanımıza Doymadı mı?!" Cuması adı altındaki bir tepkinin gelmesi, iğrenç Amerika ile gururlu Suriye halkının işkencelerinin tacirliğini yapan üfürükçü ajanlarının yüzlerine vurulmuş güçlü bir şamardır. Nitekim onların komploları, Subhânehu'nun şu kavli gibidir:

مَثَلُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاءَ كَمَثَلِ الْعَنْكَبُوتِ اتَّخَذَتْ بَيْتًا وَإِنَّ أَوْهَنَ الْبُيُوتِ لَبَيْتُ الْعَنْكَبُوتِ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ "Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. Örümcek bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi!" [Ankebût 41]

Özgür ayaklanmacıların, bu Cuma için seçtikleri "Amerika, Kinin Kanımıza Doymadı mı?!" şeklindeki adlandırmayı derin bir şekilde düşünen bir kimse, Suriye'deki mümin gençlerin ayaklanmasının ulaştığı siyasî bilincin boyutunu fark edecektir. Dolayısıyla adlandırma, sadece Amerika'nın ümmete yönelik bilinen düşmanlığını, bölge halkına yönelik komplolarını ve onun ajanı baskıcı diktatör rejimlerin Beyaz Saray'a karşı olan desteğini, dayanağını ve ilgisini ifşa etmemekte, bilakis Amerika ile ajanları için, Şam'daki ebrar ayaklanmacıların Amerika'nın bölgedeki projelerinin tamamını kesin olarak reddettikleri, kendilerinin Amerika ile ajanlarının, Allah'ın rızasını isteyen, ayaklanma sırasında Resulullah'ın râyelerini yükselten, "Allah'tan Başkasının Önünde Asla Eğilmeyeceğiz" ve Amerika ile Avrupa'nın genelde İslam ülkelerine özelde ise Şam ülkesine yönelik çatışma günleri Allahuteala'nın izniyle çok yakında yok olacaktır şeklinde sloganlar atan muhlis gençlerin ayaklanmasını sarmalamak için planladığı girişim ve manevraların farkında oldukları şeklindeki şok edici gerçeği de ifşa etmektedir.

Şam ayaklanması, Şam civarı ve çevresindeki ajanları olan yöneticiler de dahil Amerika ile Avrupa'nın oyunlarını, Obama ile Clinton'un iddialarını, Rusya ve Çin'in düşmanlıklarını ifşa etmesinin yanı sıra dahası bu ayaklanma, İbrahimî'nin aşağılık görevini ezip geçmiş ve Dabi ve Annan'ın daha önceki görevleri sona erdiği gibi bu görev de sona ermiştir.

Hizb-ut Tahrir olarak bizler, "dost kılığıyla" karşımıza çıkan düşmana karşı uyardığımız gibi Ulusal Konsey ve düşmanlarımızın laiklik, sivillik ve demokratik mefhumları üzerine kurulan Askerî Konseyler gibi kanların ve fedakarlıkların tacirliğini yapanların oyunlarına karşı da uyarırız. Aynı şekilde ayaklanmacı halkımıza ve muhlis tugayların liderlerine de bu sahte konseylerden uzak durmaları şeklinde uyarıda bulunuruz. Zira çözümün, ülke halkının akidesinden kaynaklanması kaçınılmaz olduğu gibi Amerika'nın, Avrupa'nın, Birleşmiş Milletler Örgütü'nün, Arap Birliği Ligi'nin ve ajan rejimlerin mübarek Şam'a dokunan ellerinin koparılması da kaçınılmazdır. Dahası bu rejimin, tüm rükünleri ve şahsiyetleriyle tamamen düşmesi kaçınılmazdır.

Ey Tagutlara Rağmen Dâr-ul İslam'ın Merkezi Şam Topraklarında Ayaklananlar!

Hizb-ut Tahrir / Suriye Vilayeti olarak bizler, ayaklanmacı halkımızı, tüm zorluk ve fedakarlıklara rağmen amellerinde hak üzere sebat göstermeye, bu amelleri sadece Kerim olan Allah'ın rızası ile kerim Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in metodu ve hidayetine has kılmaya, yüce Mevla'dan Raşidi Hilafet Devleti'ni Dâr-u İslam'ın merkezi mübarek Şam topraklarındaki tüm bu büyük fedakarlıkların ardından elde edeceğimiz en hayırlı müjde kılmasını temenni etmeye çağırıyoruz. Zira Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُولَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ "Allah, sizlerden iman edip salih amel işleyenleri, kendilerinden öncekileri yeryüzünde Halife kıldığı gibi onları da yeryüzünde Halife kılacağını, onlar için seçtiği dinlerini (İslam'ı) yeryüzünde hakim kılacağını, (geçirdikleri) bu korkularını güvene çevireceğini vaadetti. Zira onlar yalnız Bana kulluk ederler ve hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar. Her kim de bundan sonra inkâr ederse işte onlar fasıkların ta kendileridir." [en-Nûr 55]

Bu, aziz olan Allah'a hiçte zor değildir.


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilayeti
Medya Bürosu Başkanı
Mühendis: Hişam el-Baba

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir' in Giza İstikame Mescidi Önündeki Kampanyası

  • Kategori Foto
  •   |  

Hizb-ut Tahrir Mısır Vilayetinin İslam Devleti anayasasını tanıtma amacı ve "Mısır'ın Anayasası İslami Anayasa Olmak Zorundadır'' sloganıyla yürüttüğü kampanyanın devamı niteliğinde olarak Hizb-ut Tahrir gençleri 3 Zilkade 1433 Hicri, 19 Ekim 2012 Miladi Cuma günü seyyar bilgilendirme çadırını Giza İstikame mescidi önünde kurmuşlardır. Cemaatin tamamı ile çok olumlu tartışmalar gerçekleştirmişler ve çok sayıda kişi katılımda  bulunmuştur.

Allah Subhanehu ve Teala amellerimizi kabul buyursun


Fotoğraflar için tıklayınız...

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER